AKP hegemonik bir güç müdür |
Adalet ve kalkınma partisi (AKP) Türkiye'nin en uzun süre iktidarda kalan siyasi partisidir. 2002 yılından beri kesintisiz olarak hükümeti kurmuş ve ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyal hayatında önemli değişiklikler yapmıştır, peki AKP hegemonik bir haline mi gelmiştir?
Hegemonik güç AKP
AKP'nin başarısının arkasında neler yatmaktadır?
AKP Türkiye'de hegemonik bir güç haline mi dönüşmüştür?
Bu sorulara cevap aramak için bu blog yazısında AKP'nin ideolojik, kurumsal ve toplumsal temellerini inceleyeceğiz.
AKP'nin ideolojik temeli, İslamcı bir siyaset anlayışıdır.
AKP, kendisini muhafazakâr demokrat olarak tanımlasa da parti programı, söylemi ve icraatları İslam'ın değerlerine ve normlarına uygun bir siyaset yapmayı hedeflediğini göstermektedir. AKP, Türkiye'nin laik ve seküler kimliğine karşı çıkmakta, dini eğitimi ve yaşam tarzını desteklemekte, dış politikada İslam dünyası ile yakınlaşmayı arzulamaktadır.
AKP, aynı zamanda neoliberal bir ekonomi politikası izlemekte, piyasa mekanizmasına güvenmekte, özelleştirme ve serbestleştirme hamleleri yapmaktadır.
AKP, bu şekilde hem İslamcı hem de liberal bir ideolojiyi birleştirmeye çalışmaktadır.
AKP'nin kurumsal temeli, güçlü bir liderlik ve parti disiplinidir.
AKP'nin kurucu lideri ve ilk başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan, partinin en önemli figürüdür.
Erdoğan, karizmatik, hitabet yeteneği yüksek, halkın sevgisini kazanmış bir liderdir.
Erdoğan, aynı zamanda parti içinde mutlak bir otoriteye sahiptir.
Parti yönetimi, milletvekilleri ve belediye başkanları Erdoğan'ın kararlarına uymakta, onun istediği isimler seçilmekte veya görevden alınmaktadır.
Erdoğan, 2014 yılında cumhurbaşkanı seçildikten sonra da partinin kontrolünü elinde tutmuş, 2017 yılında yapılan anayasa değişikliği ile de cumhurbaşkanlığı sistemini getirmiş ve yürütmenin başı olmuştur.
AKP, böylece Erdoğan'ın etrafında şekillenen merkeziyetçi ve otoriter bir parti haline gelmiştir.
AKP'nin tabanı kimlerdir
AKP'nin toplumsal temeli, geniş bir seçmen kitlesidir.
AKP, Türkiye'de çeşitli kesimlerden oy alabilen nadir partilerden biridir.
AKP'nin seçmenleri arasında;
- Dindar ve muhafazakâr kesimler
- Kentli orta sınıflar
- Anadolu'daki küçük işletme sahipleri
- Kırsal kesimlerdeki çiftçiler ve esnaf gibi gruplar bulunmaktadır.
AKP, bu kesimlere hitap eden politikalar üretmiş, ekonomik büyüme sağlamış, altyapı yatırımları yapmış, sosyal yardım programları sunmuş ve milliyetçi duyguları körüklemiştir. AKP, böylece Türkiye'de toplumsal uzlaşma sağlayan bir parti imajı yaratmıştır.
Sonuç olarak, AKP Türkiye'de hegemonik bir güç haline gelmiştir.
AKP'nin ideolojik, kurumsal ve toplumsal temelleri ona siyasi bir üstünlük sağlamıştır.
AKP;
- Türkiye'nin siyasi sistemini
- Toplumsal yapısı ve kültürel değerlerini değiştirmiş
- Rakip partileri zayıflatmış.
- Muhalif sesleri bastırmış ve
- Demokratik kurumları erozyona uğratmıştır.
AKP'nin hegemonyası, Türkiye'nin geleceği için ciddi sorunlar yaratmaktadır.
AKP'nin alternatif bir siyasi proje geliştirmesi veya muhalefetin güçlenmesi gerekmektedir.
Hegemonik güç ne demektir
Sosyologlara göre hegemonik güç, bir toplumda egemen sınıfın kültürel, ideolojik ve ahlaki liderliğini ifade eder.
Hegemonik güç, sadece zor kullanarak değil, aynı zamanda toplumsal rızayı sağlayarak egemenliğini sürdürür.
Sosyologlar, hegemonik gücün nasıl oluştuğunu, nasıl meşrulaştığını ve nasıl değiştirilebileceğini analiz etmiştir.
Sosyologlar hegemonik gücün nasıl oluştuğunu, nasıl meşrulaştığını ve nasıl değiştirilebileceğini analiz etmek için “sivil toplum” ve “siyasal toplum” kavramlarını kullanır.
Sivil toplum, eğitim, medya, din, sanat gibi kültürel kurumları içerir.
Siyasal toplum ise devlet, hukuk, ordu, polis gibi siyasal kurumları içerir.
Hegemonik güç sivil toplumda egemen sınıfın değerlerini yayarak ve kabul ettirerek oluşur.
Bu değerler daha sonra siyasal toplumda yasalara ve kurallara dönüşür.
Böylece hegemonik güç hem kültürel hem de siyasal bir karakter kazanır.
Hegemonik gücün değiştirilmesi için sivil toplumda karşı-hegemonik bir kültür yaratılması gerekir.
Karşı-hegemonik kültür, egemen sınıfın değerlerine karşı alternatif bir değer sistemi sunar. Karşı-hegemonik kültür, ezilen sınıfların özgürlük ve eşitlik taleplerini dile getirir.
Karşı-hegemonik kültür, sivil toplumda bir karşı-toplumsal rıza oluşturarak siyasal toplumu da etkiler.
Bu şekilde hegemonik gücün zayıflatılması ve devrimci bir dönüşümün gerçekleştirilmesi mümkündür.
Türkiye'de Ümmetçi ve neoliberal kapitalist bir hegemonyanın alternatifi nedir?
Bu soru, son yıllarda ülkenin siyasi, ekonomik ve kültürel sorunlarına çözüm arayan pek çok kişinin aklını kurcalamaktadır.
Ümmetçilik, İslam'ın evrensel değerlerini ve kardeşliğini vurgulayan bir ideolojidir.
Neoliberal kapitalizm ise, piyasa ekonomisinin ve küreselleşmenin tüm alanlarda egemen olmasını savunan bir sistemdir.
Bu iki akım, Türkiye'de farklı şekillerde kendini göstermektedir.
Ümmetçilik, AKP iktidarının dış politikasında ve toplumsal hayatta etkili olmuştur.
Neoliberal kapitalizm ise, 1980'lerden beri uygulanan ekonomik politikaların ve kültürel değişimin temel nedenidir.
Bu hegemonyanın alternatifi olarak, bazı çevreler sosyalizmi, bazıları milliyetçiliği, bazıları da demokrasiyi öne çıkarmaktadır.
Ancak bu alternatiflerin hiçbiri, Türkiye'nin gerçekliğine uygun değildir.
Sosyalizm, Türkiye'nin tarihsel ve kültürel bağlamını bazı noktalarda göz ardı eden bir ideolojidir.
Milliyetçilik, Türkiye'nin çok etnisiteli ve çok kültürlü yapısını yok sayan bir yaklaşımdır. Demokrasi ise, Demokratik kültürün tan olarak gelişmediği ve yerleşmediği için Türkiye'nin siyasi ve toplumsal sorunlarını çözmek için yeterli olmayan bir yöntemdir.
Bu nedenle, Türkiye'de ümmetçi ve neoliberal kapitalist bir hegemonyanın alternatifi olarak, kendi özgün modelimizi oluşturmamız gerekmektedir.
Bu model, Türkiye'nin tarihi, coğrafi, kültürel ve dini mirasını dikkate almalıdır.
Bu model, Türkiye'nin ekonomik kalkınmasını sağlamalıdır.
Bu model, Türkiye'nin toplumsal barışını ve bütünlüğünü korumalıdır.
Bu model, Türkiye'nin demokratikleşmesini ve insan haklarını geliştirmelidir.
Bu model, Türkiye'nin uluslararası alanda saygın ve etkin bir konumda olmasını sağlamalıdır.
Bu model Elitizm olabilir mi?
Bu modeli nasıl oluşturabiliriz?
Bu sorunun cevabı, hepimizin ortak akıl ve iradeyle çalışmasıyla bulunabilir.
Bu modeli oluşturmak için, ümmetçi ve neoliberal kapitalist hegemonyayı eleştirmek yetmez. Aynı zamanda, bu hegemonyanın karşısına somut ve tutarlı bir vizyon koymak gerekir.
Bu vizyonu koymak için de Türkiye'nin tüm kesimlerinin katılımını sağlayacak bir diyalog ortamı yaratmak gerekir.
Bu blog yazısında, Türkiye'de ümmetçi ve neoliberal kapitalist bir hegemonyanın alternatifi olarak kendi özgün modelimizi oluşturma fikrini ortaya attım.
Bu fikri daha fazla geliştirmek için sizlerden de görüş ve önerilerinizi bekliyorum.
Lütfen yorumlarınızı yazarak bu tartışmaya katılın.
----
A.Atam
Yorum Gönder