-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Osmanlı'da Nasıldı Günümüz Türkiye'sinde Dini Kurumların Giderleri Nasıl Karşılanmalı?

Dini Kurumların Giderleri Nasıl Karşılanmalı?
Dini Kurumların Giderleri Nasıl Karşılanmalı?


Osmanlı Devleti'nde dini kurumların giderleri vakıflar tarafından karşılanmaktaydı. Günümüzde ise vakıfların sayısı ve etkinliği azalmış durumdadır. dini kurumların ve din adamlarının giderleri hazineden karşılanmakta olup, din adamları din adamı vasfının yanında devlet memuru vasfı kazanmıştır 

Bu nedenle, dini kurumların giderlerinin karşılanması için yeni bir yol bulmak gerekmektedir. Bu makalede, Osmanlı'dan günümüze dini kurumların giderlerinin karşılanması için farklı seçenekler değerlendirilmektedir.

Dini kurumların finansmanı

Osmanlı Devleti'nde vakıflar tarafından karşılanan dini kurumların giderleri, günümüz Türkiye'sinde işlevini yitirmesi nedeniyle devlet bütçesine yük getirmemektedir. Bu nedenle, adaleti ve laikliği sağlayacak, aynı zamanda devlet bütçesine yük getirmeyen bir yol bulmak gerekmektedir.

Günümüz Türkiye'sinde Dini kurumların finansmanı nasıl sağlanmalıdır? Batılı gelişmiş ülkelerde din adamlarının maaşları ve dini kurumların giderleri nasıl karşılanıyor, bu konu farklı ülkelerde farklı cevaplar verebilecek biraz karmaşık bir konudur.

Genel olarak, bu ülkelerde din ve devlet arasındaki ilişki, tarihsel, siyasi ve kültürel faktörlere bağlı olarak değişmektedir.

- Bazı ülkelerde, devlet dini kurumları finanse etmekte veya vergi muafiyeti sağlamaktadır. Örneğin, Almanya'da devlet, kiliselerin topladığı vergileri tahsil etmekte ve din adamlarının maaşlarını ödemektedir. Fransa'da ise devlet, sadece1905'ten önce inşa edilmiş olan dini binaların bakımını üstlenmektedir.

- Bazı ülkelerde ise, devlet dini kurumları finanse etmemekte veya sınırlı bir destek vermektedir.
Örneğin, ABD'de devlet, dini kurumların vergiden muaf olmasını sağlamakta ancak doğrudan bir finansman sağlamamaktadır.

İngiltere'de ise devlet, Anglikan Kilisesi ile özel bir bağlantıya sahip olmasına rağmen, diğer dini kurumlarla eşit bir şekilde davranmakta ve sadece belirli koşullarda yardım etmektedir.

- Sonuç olarak, Batılı gelişmiş ülkelerde din adamlarının maaşları ve dini kurumların giderleri nasıl karşılanıyor sorusunun net bir cevabı yoktur.
Her ülkenin kendi yasal, sosyal ve ekonomik durumuna göre farklı bir uygulaması vardır.

Dini gurupların giderlerinin devlet bütçesinden karşılanması


Sadece belli dini gurupların giderlerinin devlet bütçesinden karşılanması, toplumda ayrımcılık, adaletsizlik ve hoşnutsuzluk yaratabilir.

- Bu durum, anayasada yer alan din ve vicdan özgürlüğü, eşitlik ve sosyal devlet ilkesiyle çelişir.
- Devletin dini guruplara karşı tarafsız olması, laiklik ilkesinin gereğidir.
- Devlet bütçesinin dini gurupların giderlerine ayrılması, kamu kaynaklarının verimli ve etkin kullanımını engeller.
- Bu uygulama, dini guruplar arasında rekabet, çatışma ve baskı oluşturabilir.
- Bu nedenle, sadece belli dini gurupların giderlerinin devlet bütçesinden karşılanması ne sosyal adalete ne de etiğe uygundur.

İnanç vergisi

- İnanç vergisi, dini kurumların giderlerinin devlet bütçesinden karşılanmasının yerine getirilmesi için bir alternatif olabilir.
- İnanç vergisi, vatandaşların dini inançlarına göre vergi ödemesini sağlayarak, dini çeşitliliği ve özgürlüğü destekleyebilir.
- İnanç vergisi, devletin dini kurumlar üzerindeki etkisini azaltarak, dini bağımsızlığı ve tarafsızlığı güçlendirebilir.
- İnanç vergisi, dini kurumların daha şeffaf ve hesap verebilir olmasını teşvik ederek, dini yolsuzluk ve suiistimali önleyebilir.
- İnanç vergisi, dini kurumların daha kaliteli ve etkili hizmet sunmasını sağlayarak, dini eğitim ve rehberlik ihtiyaçlarını karşılayabilir.

Osmanlı devletinde dini kurumların giderleri nasıl karşılanıyordu?

Osmanlı devleti, İslam'ın yanı sıra Yahudilik ve Hristiyanlık gibi semavi dinlere de saygı gösteren bir millet sistemi uygulamıştır.
Bu sistemde farklı dinlere mensup kişiler kendi dini kurallarına göre yargılanmış ve kendi dini kurumlarını yönetmişlerdir .

- Osmanlı devleti, aynı zamanda İslam dünyasının halifeliğini de üstlenmiştir.
Halife, İslam toplumunun ruhani önderi veya onursal lideri olarak kabul edilmiştir.
Halifelik makamı, 1924 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldırılana kadar İstanbul'da bulunmuştur .

- Osmanlı devletinde dini kurumların giderleri, devletin maliyesinin bir parçası olarak ele alınmıştır.
Devletin gelir kaynakları arasında vergiler, haraçlar, avarızlar, cizyeler, gümrükler, madenler, vakıflar ve ticaret gelirleri sayılabilir .

- Devletin gider kalemleri arasında ise askeri harcamalar, saray masrafları, idari giderler ve dini harcamalar yer almıştır.

Dini harcamalar, halifelik makamının masrafları, cami ve medrese inşaat ve bakım giderleri, dini eğitim veren kurumlara ve görevlilere yapılan ödemeler, zekat ve sadaka dağıtımı gibi kalemleri içermiştir .


Osmanlı devletinde dini kurumların giderlerinin karşılanmasında vakıflar önemli bir rol oynamıştır.


Vakıflar, hayırsever kişi veya kurumların mal veya para bağışlayarak oluşturdukları hayır kurumlarıdır.
Vakıfların gelirleri genellikle arazi kira gelirleri, ticaret faaliyetleri veya bağışlardan oluşmuştur. 
Vakıfların giderleri ise vakfın kuruluş amacına göre değişmiştir.
Vakıflar arasında cami, medrese, tekke, zaviye, imaret, darüşşifa gibi dini kurumları destekleyen veya işletenler de bulunmuştur .

Günümüz Türkiye'sinde dini kurumların giderleri nasıl karşılanmalıdır


Osmanlı devletinde dini kurumların giderleri vakıflar tarafından karşılanmakta idi, günümüz Türkiye'sinde işlevini yitiren vakıfların yerine, devlet bütçesine yük getirmeyecek ve aynı zamanda adaleti sağlayacak, laikliği teminat altına alacak bir şekilde dini kurumların giderlerinin karşılanması nasıl sağlanabilir ?

Bazı olası çözümler şunlardır:

- Dini kurumlar, kendi gelirlerini artırmak için bağış, üyelik aidatı, hizmet ücreti gibi yöntemlere başvurabilirler.
Bu şekilde devlet desteğine ihtiyaç duymadan kendi giderlerini karşılayabilirler.

- Dini kurumlar, devlet tarafından belirlenen standartlara ve denetimlere tabi olmak kaydıyla, devletten belirli bir oranda vergi muafiyeti veya teşvik alabilirler.
Bu şekilde hem devlet bütçesine yük getirmemiş hem de laikliği ihlal etmemiş olurlar.

- Dini kurumlar, toplumsal yarar sağlayan projeler veya faaliyetler yürüterek, devletten veya özel sektörden destek veya sponsorluk alabilirler. Bu şekilde hem dini kurumların giderleri karşılanmış hem de topluma katkıda bulunulmuş olur.

Osmanlı Devleti'nde dini kurumların giderleri vakıflar tarafından karşılanıyor olsa da, bu vakıflar genellikle güçlü devlet adamları ve soyluların tarafından kurulmaktaydı. 

Bu nedenle, vakıflar tarafından sağlanan dini hizmetler, toplumun tüm kesimlerine eşit olarak ulaşamayabiliyordu. 
Günümüzde Türkiye'de ise vakıfların sayısı ve etkinliği önemli ölçüde azalmış durumdadır. 
Bu nedenle, dini kurumların giderlerinin vakıflar tarafından karşılanması, günümüz koşullarında adaleti ve laikliği sağlamak açısından mümkün görünmemektedir.


Türkiye'de Dini Kurumların Giderleri nasıl Karşılanmalı: Seçenekler


Dini kurumların giderlerinin karşılanması için devlet bütçesine yük getirmeyen ve aynı zamanda adaleti ve laikliği teminat altına alan bir yol bulmak için aşağıdaki seçenekler düşünülebilir:

  • Dini kurumların giderlerinin, dini cemaatler tarafından karşılanması: Bu seçenekte, dini cemaatler, kendi mensuplarından topladığı bağışlarla dini kurumların giderlerini karşılar. Bu seçenek, dini hizmetlerin daha adil bir şekilde karşılanmasını sağlayabilir. Ancak, bu seçenekte, dini cemaatlerin bağımsızlığı ve özerkliği konusunda bazı endişeler de söz konusu olabilir.

  • Dini kurumların giderlerinin, dini kurumlar tarafından karşılanması: Bu seçenekte, dini kurumlar, kendi gelir kaynaklarını kullanarak dini hizmetlerin giderlerini karşılar. Bu seçenek, dini hizmetlerin daha verimli bir şekilde karşılanmasını sağlayabilir. Ancak, bu seçenekte, dini kurumların devlet kontrolünden çıkması ve dini güçlerinin artması konusunda bazı endişeler de söz konusu olabilir.

  • İnanç vergisi ihdas edilmesi: inanç vergisi getirilerek gönüllülük kaydı şartı ile, işçi memur ve emekli maaşlarından, ticari kurumların gelirleri üzerinden belli oranlarda kesinti yapılması, bu seçenek Tüm inanç guruplarının sayısal eşitliği oranında yeniden oluşturulacak Diyanete kaynak olarak aktarılması ise en adilane ve akılcı çözüm olacaktır..



Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun