İnci taneleri: Narsizmin nirvanası

İnci taneleri: Narsizim'in nirvanası


Dizinin ilk iki bölümünü izlediğimde sinema kalitesinde olduğunu düşünmüş beğenmiş ve yazmıştım. Ancak henüz 6. bölümde ucuz mahalle delikanlısı hesaplaşma sahneleri ve imkansız aşklar üzerine dönen bir dizi haline geldi.

Yılmaz Erdoğan, başroldeki iki kadının kendisine aşık olduğu ve onlara sürekli akıl öğrettiği bir hikaye yazmış, yönetmiş ve kendisi de başrolde yer almış.

Dizinin konusu belki harika, ancak iki güzel kadının aynı adamı elde etmeye çalışması gerçekten komik görünüyor.
Yıllarca cezaevinde kalan ve dış dünyadan uzak kalan bir adamın, tahliye olduktan hemen sonra çok zengin ve çok güzel iki kadının aşkına mazhar olması nasıl bir hayaldir?
Güzel ve çirkin romanı dahi, gerçek hayata daha yakın gibi görünüyor.

Dilber'in Azem'in odasına gelip yeşillenmeye başladığı anda benim için dizi bitmişti.
Eski bir öğretmen olarak Mortu çıkmış olacağım. Odama pavyonun en güzel kızı gelecek ve ilanı aşk yapacak..
Marvel filmlerinde bile böyle bir şey yok.
Yılmaz'ın kalemi elinde olduğu için, kendini iki kadın için de arzulanan bir nesneye dönüştürmüş. değil gerçek paralel evrende bile bu mümkün değil.

Genç ve güzel kadınların bu tür erkekleri tercih etmelerinin genellikle statüleri veya parasıyla için olduğunu en aptal insan bile bilir.
Dedik ya narsizmin nirvanası.
Dizide tüm oyuncular, kimin hangi rolü nasıl oynadığına bakılmaksızın üç kategoride tanımlanabilir: şimdilik oğlu hariç.

1. Yılmaz Erdoğan'a açıkça tapınanlar,
2. Yılmaz Erdoğan'a dolaylı olarak tapınanlar,
3. Yılmaz Erdoğan'a gıyaben tapınanlar.

Bu dizi, aynı zamanda tam anlamıyla yozlaşmış bir Türkiye portresi de çizmeye başladı.
Pavyon kültürü, arabesk müzik, cinsellik odaklı düşünceler, kibir ve kabadayılık gibi unsurların hepsi bu dizide yer alıyor.

Yılmaz Erdoğan'ın hayal gücü geniş olmasa da iyi bir gözlemci ve keskin tespitleri var. Yaşlanıp evden çıkma sıklığı azaldıkça, dizilerden topladıklarını harmanlamış gibi görünüyor, ya da yapmak isteyip de bir türlü yapamadıklarını senaryoda dillendiriyor.

Her hangi bir insanın yaptığı bir işin her sahnesini ve anını, ve de kendini nasıl kutsar ve tapınma gösterilerinde bulunabilir, dizide tüm detaylarıyla görebilirsiniz.
Ancak öldükten sonra değeri anlaşılmış bir sanatçının topluma bir sitemi gibi Yılmaz Erdoğan'ın bütün tavırları.
Otuz yıldır kimsenin sayamayacağı kadar para kazanıyorsun, hiç azımsanmayacak bir hayran kitlen de var, bu toplum sana alkışı, takdiri, parayı fazlasıyla verdi.
Sormak lazım, kardeş, sen daha ne istiyorsun?

Sen neymişsin be abi:
Hapisten çıktığının ikinci gününde peşinde iki tane kadın var, iki tane dostun senin için her şeyi göze alan dostun var, çaldığın her kapıda insanüstü bir muhabbetle karşılanıyorsun, cümle alemi tek tokatla yere serecek de gücün var.
Dizide kadınlar yetmiyor, erkekler bile sana hayran ve baygın.
Bu nasıl doymayan bir ego?
İlan et tanrılığını, rahatlasın herkes...
Yazdın, yazdın, bari rolü başkasına bıraksaydın, her şey bu kadar üstünde yama gibi durmazdı.

SONUÇ

Yılmaz Erdoğan'ın senaryosunu yazıp kendini başrolde oynatarak milyonlara izlettiği dizi, onun hayallerini gerçeğe dönüştürdüğü bir projeye dönüştü.
Yılmaz Erdoğan iyi bir oyuncu belki lakin bu kadar narsistlik fazla değil mi ?
Her ne olursa olsun, umarım kendini rezil etmeden diziyi toparlayıp bitirir.

0 Yorumlar

Yorumlarda lütfen saygılı olun