📌 Zaman Çocukluğumuzun Katili Mi? İronik Bir "Büyüme" Hikayesi!
Zamanın çocukluğumuzu nasıl çaldığını hiç düşündünüz mü? 🎮 Bu makalede, modern dünyanın ironik "büyüme" tuzağını ve içimizdeki çocuğu kurtarmanın 3 yolunu keşfedin! 💡
📌 Zaman Neden Çocukluğumuzun "Seri Katili"? 🔪
Zaman, masumiyetimizi bir bıçak gibi sessizce keserken, biz yetişkinler "büyümek" adına ona alkış tutuyoruz. 🎭 İşin ironisi? Çocukken "keşke büyüsem" diye yakarırken, şimdi "keşke çocuk kalsaydım" diye hayıflanıyoruz. Zamanın bu cinayeti, modern hayatın en trajikomik paradoksu değil mi? 💼📚
İstatistikle Vurucu Nokta:
🔍 WHO verilerine göre, çocukların "oyun oynama süresi" son 20 yılda %40 azaldı! Peki suçlu kim? ⌛ "Zaman" mı, yoksa onu hızlandıran biz mi?
📌 Çocukluğu Öldüren Silahlar: Sınavlar, Ekranlar ve "Başarı" Tuzağı! 🎯
Zamanın çocukluğu katletmesine yardım ve yataklık eden üç suç ortağı var:
1️⃣ "Sınav" Hançeri: 📉 Okul koridorlarında koşmak yasak, ama ruhumuzu koşturmak serbest!
2️⃣ "Ekran" Zehri: 📱 Tablete sarılan parmaklar, artık toprakla buluşmuyor. 🌱
3️⃣ "Mükemmel Çocuk" Yalanı: 🏆 "Başarılı olmak" için çocukluğunu feda edenler, yetişkinliğinde terapist koltuğunda. 🛋️"Çocukken zamanı yavaşlatmak için güneşe meydan okurduk. Şimdi güneşin batışını bile telefonla izliyoruz." 🌅📸
Zamanın celladına teslim olmak zorunda değiliz! İşte çocukluğu dirilten kaçamak yollar:
1️⃣ "Saçmalık Hakkınızı" Kullanın: 🎨 Yetişkinler "mantık" tuzağında, siz bir çizgi film izleyin ve kahkaha atın! 😂
2️⃣ "Dijital Detoks" Değil, "Çamur Detoksu" Yapın: 🌳 Telefonu bırakın, ağaca tırmanın! (Düşerseniz de gülün!)
3️⃣ "Büyümek" Kelimesini Sözlüğünüzden Silin: 📖 Yerine "merak etmek" koyun. Çocukken neden "neden?" diye sorduğunuzu hatırlayın! 🤔
Zaman çocukluğumuzu çaldıysa, biz de ondan geriye kalanları savunalım! 🛡️ Unutmayın: Yetişkinler sıkılır, çocuklar "keşfeder". Bu yüzden, bugün kendinize sorun:
"Ben hâlâ çocukluğumun mahallesinde saklambaç oynuyor muyum, yoksa zamanın mezarlığında mıyım?" 🏘️👻
🎉 Not: Makaleyi okurken en az 3 kere gülümsediyseniz, içinizdeki çocuk hâlâ yaşıyor demektir! 🌟
İşin gerçeği:
Biz ergenlik dönemini yaşamadık; ergenliğimiz annemizin bir terliğine bağlıydı.
2️⃣ "Ekran" Zehri: 📱 Tablete sarılan parmaklar, artık toprakla buluşmuyor. 🌱
3️⃣ "Mükemmel Çocuk" Yalanı: 🏆 "Başarılı olmak" için çocukluğunu feda edenler, yetişkinliğinde terapist koltuğunda. 🛋️"Çocukken zamanı yavaşlatmak için güneşe meydan okurduk. Şimdi güneşin batışını bile telefonla izliyoruz." 🌅📸
📌 İçimizdeki Çocuğu Kurtarmak İçin 3 İsyan Yöntemi! ✊🎈
Zamanın celladına teslim olmak zorunda değiliz! İşte çocukluğu dirilten kaçamak yollar:
1️⃣ "Saçmalık Hakkınızı" Kullanın: 🎨 Yetişkinler "mantık" tuzağında, siz bir çizgi film izleyin ve kahkaha atın! 😂
2️⃣ "Dijital Detoks" Değil, "Çamur Detoksu" Yapın: 🌳 Telefonu bırakın, ağaca tırmanın! (Düşerseniz de gülün!)
3️⃣ "Büyümek" Kelimesini Sözlüğünüzden Silin: 📖 Yerine "merak etmek" koyun. Çocukken neden "neden?" diye sorduğunuzu hatırlayın! 🤔
Son Söz: Zamanı Siz Öldürün! ⏳🔫
Zaman çocukluğumuzu çaldıysa, biz de ondan geriye kalanları savunalım! 🛡️ Unutmayın: Yetişkinler sıkılır, çocuklar "keşfeder". Bu yüzden, bugün kendinize sorun:
"Ben hâlâ çocukluğumun mahallesinde saklambaç oynuyor muyum, yoksa zamanın mezarlığında mıyım?" 🏘️👻
🎉 Not: Makaleyi okurken en az 3 kere gülümsediyseniz, içinizdeki çocuk hâlâ yaşıyor demektir! 🌟
İşin gerçeği:
Biz ergenlik dönemini yaşamadık; ergenliğimiz annemizin bir terliğine bağlıydı.
O terlik sayesinde anında 'fabrika ayarlarımıza' dönerdik.
Annemizden az dayak yemedik, ama aramızda annesinden dayak yiyip de bugün psikopat olan da hiç yoktur?
Hijyen kelimesiyle 30 yaşında tanıştık.
Hijyen kelimesiyle 30 yaşında tanıştık.
Her içtiğimiz su bardağını pat diye mutfak tezgahına korkusuzca bırakırdık,
Divanın altındaki sepet, giysilerimiz için yeterliydi.
Dolaplarda fazla kıyafetimiz de yoktu, pantolonlarımız ise yatak altı ütü yapılırdı.
Dondurucu soğuklarda biz sıcak tutacak kaban kimsede yoktu, kazak kazak üstüne giyer, yazlık naylon ayakkabılar ile ellerimiz ayaklarımız soğuktan mosmor olasıya kadar buz üstünde kızak kayardık.
Boş arsalarda ateş yakar, içine patates atardık. İstediğimiz arkadaşın evine gider, otururduk. İzin almak gereksizdi; ailelerimiz korkusuzdu.
Dondurucu soğuklarda biz sıcak tutacak kaban kimsede yoktu, kazak kazak üstüne giyer, yazlık naylon ayakkabılar ile ellerimiz ayaklarımız soğuktan mosmor olasıya kadar buz üstünde kızak kayardık.
Boş arsalarda ateş yakar, içine patates atardık. İstediğimiz arkadaşın evine gider, otururduk. İzin almak gereksizdi; ailelerimiz korkusuzdu.
Kimse bize zarar vermez ya da organlarımızı almaya kalkmazdı.
Bazılarımız sınıfta kalırdı, öyle kolay sınıf geçmek yoktu, ama hiçbirimizin ailesi hemen doktora koşup psikoloji raporu almazdı.
Bazılarımız sınıfta kalırdı, öyle kolay sınıf geçmek yoktu, ama hiçbirimizin ailesi hemen doktora koşup psikoloji raporu almazdı.
Şans talih der niyet satardık, mahalledeki herkes alırdı.
Her yerimiz toz toprak yara bere içinde olurdu, çoğumuzun dişlerimiz dökük, ellerimiz kirliydi. Kirli ellerimizle yağlı ya da salçalı ekmek yer, mutlu olurduk.
Bir dilim ekmeğin üzerine sürülen yoğurt ya da ağda gibi şeylerin kırıntılarını yerlere dökerek yer, titiz annelerimiz buna bile izin verirdi.
Pazar sabahları televizyonda kovboy filmleri izlerdik. ailelerimiz ne kadar kızsa da Teksas ve Tom Mix gibi kahramanlarımız giysi sepetimizin arasında dururdu.
Bir dilim ekmeğin üzerine sürülen yoğurt ya da ağda gibi şeylerin kırıntılarını yerlere dökerek yer, titiz annelerimiz buna bile izin verirdi.
Pazar sabahları televizyonda kovboy filmleri izlerdik. ailelerimiz ne kadar kızsa da Teksas ve Tom Mix gibi kahramanlarımız giysi sepetimizin arasında dururdu.
Dünya o kadar büyüktü ki, dolaş dolaş bitiremezdik.
Cep telefonu, marka ayakkabı, rengarenk oyuncaklar ve bilgisayarlarımız yoktu.
Bizim mahallede iki bakkal vardı, birinin lakabı Hoca, diğerinin sağır bakkaldı, ve bizler mahallenin bakkallarını dünyanın en zengin insanı sanırdık.
Özgürce büyürdük, kimse bizi kısıtlamazdı. En büyük baskı annelerimizin kaşının gözünün oynamasıydı.
Savaş nedir, insanlar nasıl ayrılır bilmezdik. sokaklarımız bizim seslerimiz ile çınlardı, hiçbir komşu kızmazdı, Mahallenin hayvanları hep dostumuzdu, fazla bir şeyimiz yoktu, oyuncaklarımızı bile kendimiz yapardık, misket oynar, ip atlar, çember çevirirdik, âmâ biz çok mutlu çocuklardık.
Çocukluluğumuzun balonlarını zaman elimizden aldı.
Savaş nedir, insanlar nasıl ayrılır bilmezdik. sokaklarımız bizim seslerimiz ile çınlardı, hiçbir komşu kızmazdı, Mahallenin hayvanları hep dostumuzdu, fazla bir şeyimiz yoktu, oyuncaklarımızı bile kendimiz yapardık, misket oynar, ip atlar, çember çevirirdik, âmâ biz çok mutlu çocuklardık.
Çocukluluğumuzun balonlarını zaman elimizden aldı.
📌 Zamanın Kefeni Şiiri;
Bir sabah uyanırsın
Oyuncak askerler pas tutmuş,
Kırık bir salıncak rüzgârın dilinde
Sallanırken sessizce yok olmuş.
Zaman, tavan arasında beyaz eldivenleriyle
Sarı tebeşirle çizilmiş kalpleri siler.
Her gece biraz daha
Çocukluğun gözbebeklerini kum saatine gömer.
Kurumuş bir kelebek kanadı gibi
Sayfalar arası düşen anıları
Zamanın bıçak sırtı kesip biçer,
Kumdan kaleleri Dalgalara fısıldar,
Gölgeler uzar, korkuluklar paslanır gider,
Annelerimizin ninnileri
Duvarlarda çürüyen yapraklara dönüşür.
Zamanın, cebinden çıkardığı pusula
Şimdiyi işaret ederken
Dünün resimleri
Bir yangının külünde erir gider
Artık bir mezarlık kırık dökük taşlarla örtülü
Her adımda bir rüya toprağa karışır.
Çocukluğun son nefesi
Bir cam kavanozda saklanırken
Zaman,
Gölgesiz bir cellat gibi sokaklara karışır.
Yorum Gönder