 |
| Yönetilemez hale getirilen Türkiye |
Demokrasi araç olunca ülkeler harap olur:
Hızla kaotik bir döneme ilerlediğimiz aşikar. Bazı kesimler, toplumun hassas noktalarına her gün artan dozajlarla sistematik bir şekilde müdahale ediyor gibi görünüyor. Devletin sahadaki temsilcileri arasında görevlerini askıya alanların sayısı her geçen gün artıyor. Siyaset meydanı ise çözüm üretme işlevini kaybetmiş ve sanki planlı bir şekilde işlevsiz hale getirilmiş gibi duruyor, herkes günü nasıl kurtarırım telaşında.
Güneydoğu Anadolu, bir yandan yapısal sorunlarla, diğer yandan ırkçılık ve ötekileştirmenin getirdiği zorluklarla, diğer bölgeler sokak köpeklerinin sorunlarıyla mücadele ediyor. 'Bana dokunmayan bin yaşasın' anlayışının yaygınlaşması, sebepsiz yere işlenen cinayetler, bozulan aile yapısı, uyuşturucu ve kumarın yaygınlaşması, bölgesel mafya ve dokunulmazlık düzeni, 'benim hırsızım' anlayışı, serbest piyasa adı altında artan soygun ve hırsızlık olayları gibi pek çok sorun gün geçtikçe artıyor.
Bir ülke nasıl yönetilmez hale getirilir:
Direkt halk tarafından mı? evet, resmiyette bu böyle denebilir lakin iktidarı zorla değiştiren her daim devletin alt kademesi, yani memurlar olmuştur. daha basit anlatımı ile alt kadroların çöküşü, devlet, Hukuktan ekonomiye, sağlıktan emniyete ve hatta eğitime kadar dahili bireysel veya harici gruplaşmalar üzerinden planlı olarak iş yapmaz hale getirilirse, getirse, salla başı al maaşı misali devlet de yönetilemez hale gelir.
Ülkenin kamu düzeni için hayati öneme sahip olan bu kurumlar, organize bir şekilde işlerini yapmayı bıraktığında, toplum hızla bunalmaya ve hareketlenmeye başlar. Hastasınız doktora gidiyorsunuz, koltuğundan kalkmadan bir antibiyotik, bir ağrı kesiciyi reçete edip başından savıyorsa, Öğretmenler ha keza bir kısmını tenzih ederim, hademeden farkları yoksa, gidin resmi dairelere memurların yarısı boş oturuyor cep telefonuna bakıyorsa, bakışlarından anlıyorsanız gelenden rahatsız olduklarını keyiflerinin bozulduğunu, bu ülke yönetilemez hale geliyor demektir.
Herkes kantarı beline asmış kafasına göre fiyat uyguluyor, taşlar bağlanmış köpekler salıverilmiş, ne yiyip ne içtiğimiz meçhul Türkiye'de en büyük zincirlerden birinin domuz eti kullandığı tespit ediliyorsa, ve tık yoksa kimsede.
Senede 50 000 çocuk kayboluyorsa, televizyonlarda her gün kadın çocuk cinayetleri, gasp hırsızlık haberlerinden geçilmiyorsa, bu ülke yönetilemez hale geliyor demektir.
Bu durum, oluşan boşluktan kaynaklanan ve birbirini tetikleyen benzer olaylarla önce toplumsal tükenmişlik ve bıkkınlığa, ardından kaosa, krize, kutuplaşmaya ve son olarak yönetilemez bir toplum veya devlet yapısına yol açar.
Şu çok açık ki, içinde bulunduğumuz bu süreç tam olarak buraya doğru hızla ilerliyor.
Bir zamanlar bu ülkede orta tabaka denen bir gurup vardı, bu gün yok, orta yerinden şak diye ikiye bölündü güzelim ülke, bir yanda zenginler, öte yanda günlük maişeti için çalışan yoksullar, iktidar ise zenginlere mal mülk, fukaraya ise din iman vatan millet Sakarya veriyor gazı.
Değişim kaçınılmaz olacak, Bir zamanlar Erbakan'ın dediği gibi, kanlı mı olacak, kansız mı? bu açık. Ancak bu değişimin bedeli ne olacak, bunu ancak zamanla ve birlikte yaşayarak öğreneceğiz. Şunu da açıkça ifade edebilirim ki, toplumun büyük bir kısmı derin bir uykuda ve kendi ideolojileri tarafından yanıltılıyor. Sizi veya ülkeyi refaha götüreceğine inandığınız kişiler, inanın ki, bu zor günleri bile aratanlar olabilir.
Sistem ve siyaset değişmedikçe bu ülkede değişen bir şey de olmaz,
Hülasa, Türkiye'de ki bu planlı çöküşün altından mevcut sistem ve yasalar ile hiçbir şekilde kalkılamayacağı artık ayan beyan ortadadır..
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete, ne yazık ki, Türkiye'nin bu günkü mevcut demokrasi sistemi ile yazılacak bir geleceği artık kalmamış görünüyor, ya hepimiz ayağa kalkacağız, yada topluca yok olacağız.
Değişmesi gereken siyasetçiler değil, sistem olmalı.
Yorum Gönder