-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Ayakta uyumak hayatta kalma iç güdüsü

Ayakta uyumak hayatta kalma iç güdüsü
Ayakta uyumak hayatta kalma iç güdüsü


Hayatta kalma iç güdüsü, Ayakta uyumak:



Yaş yetmişe merdiven dayamış  iken geriye dönüp baktığımda, toplumun gerek ekonomik gerekse sosyal yönden, bu denli baskılanıp ta suskun kaldığı. hiç böyle bir dönem yaşanmadığını görüyorum, sanki toplum olarak ayakta uyuyoruz.

İnsan ayakta uyur mu, uyur.
Tecrübe ile sabittir.
1977 yılında askere gittim, Kıbrıs Savaşı'nın etkileri daha kaybolmamıştı, öylesine heyecanlı ve istekli idim ki, birliğe bir kaç gün önce teslim oldum. 
Çuval gibi elbiseleri nalın gibi postalları koltuğumun altına sıkıştırdılar, senin boy ve fizik yerinde doğru muhafız bölüğü ne dediler.

Neyse dört ay acemilik ardından kıta hizmeti, tam on sekiz ay.
Kıta da ise her gün on saat tören kıyafetleri ile nöbet.
Nöbet aralarındaki o iki saatte ise başka angarya işler.
İşte ayakta uyumayı o zaman deneyimledim, gözler açık, yıkılmadan ayakta uyumayı o zaman yaşadım.
Ayakta uyumanın değiştirilemeyecek olaylardan bir kaçış ve onları yok hükmünde görmenin olduğunu o zaman anladım.

Evet, bir anlamda güçlü bir metafor da içerir hayatta kalma adına ayakta uyumak. 
İnsanların ayakta uyuması, fiziksel bir durumdan ziyade duygusal ve zihinsel bir tükenmişliği, hayatta kalma çabasını ve bazen de umursamaz bir kabullenişi temsil ettiğini ta o zaman gördüm.

Tıpkı atların doğaları gereği tehlikelerden korunmak için ayakta uyuması gibi, insanlar da bazen yaşadıkları zorlukların, sorunların veya acıların üstesinden gelebilmek için bir tür "uyanık uyku" hâline geçtiğini.

Türk toplumu günümüzde ayakta uyuyor.


Ayakta uyuma durumu bir tür ruhsal savunma mekanizması gibi çalışıyor.
Gerçeklerle yüzleşmeye cesaret edemeyen ya da enerjisi tükenmiş bir zihin, bir süreliğine kendini kapatarak hem kendi yaşadığı hem de çevresindeki acıyı geçici olarak yok sayabiliyor.
Ancak, bu da bir bedel getiriyor: 
Kişinin tam anlamıyla dinlenememesi, iyileşememesi ve bu döngüde sıkışıp kalması.
Türk toplumunun bugün yaşadığının tamda bu olduğunu düşünüyorum.

Ayakta uyuma bir nevi, gözleri açık ama ruhu bir başka âlemde olan bir yolculuk gibidir. 
Geçmesi beklenen fırtınanın dinmesi için "ayakta uyumak," 
İnsanın çaresizce bir umut arayışıdır. 
Bu noktada önemli olan, kişinin bu durumun farkına varması ve kendi içsel dönüşümüne alan açabilmesidir.
Farkına varabiliyor mu ayakta uyduklarını derseniz.
Bu gün için, hiç sanmıyorum.

Ayakta Uyumak Hayatta Kalmaktır Şiiri 


Sisle örülü bir yol,
Ne başı görünür ne sonu,
Görüş bulanık,  lakin açık gözler 
Ve boşluğa düğümlenmiş, zihinler.

Bir gölge misali insan,
Kendi sessizliğinde kaybolur.
Ayakları toprağa kök salmış,
Ama dalı rüzgârla savrulur.

Acı, ince bir tül gibi sarar bedeni,
Ne görünür ne de hissedilir bazen.
Ama içten içe yakar her an 
Kül eder anıların ağırlığını,
O ayakta uyurken geçen zaman.

Rüya ve gerçek arasında sıkışır zihin,
Bir uçurumun kenarında dengede.
Ha düştü ha düşecek 
Ve orada, rüzgâr fısıldar, usulca,
Ha geçti ha geçecek.

Ayakta bir heykel gibi,
İnsan, bekler geçmeyen bir fırtınayı.
Ama fırtına içindedir,
Ve sessizlik, onun tek tanığı.

Gözler açık, ruh kapalı.
İnsan sabit, zaman akıp gider.
Bazen hayatta kalabilmek adına,
Ayakta uyurken, ömür biter.

Şiir : Ahmet ATAM
 
Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun