Türkiye’de Kurbağa Testi: Şeriat Yavaş Yavaş mı Geliyor.
20 yıllık iktidar sürecinde Türkiye’de 'kurbağa testi' ile şeriatın adım adım uygulandığı iddialarını ironik bir dille ele alan analiz
Kurbağa Testi: Türkiye'de Şeriatın Sinsi Adımları mı?
Yaklaşık 20 yıldır iktidarda olan Türkiye’nin mevcut yönetimi, halkına “kurbağa testi” uygulayarak şeriatı yavaş yavaş hâkim kılmaya çalışıyor olabilir mi?
Bu soru, son dönemde özellikle sosyal medyada dolaşan ironik teorilerin başını çekiyor.
Peki, nedir bu kurbağa testi?
Bilimsel bir metafora göre, kurbağayı kaynayan suya atarsanız zıplayıp kaçar, ama suyu yavaş yavaş ısıtırsanız farkına varmadan haşlanır.
İşte bu teoriyi siyasete uyarlayanlar, "Acaba Türkiye’de de sıcaklık adım adım mı artıyor?" diye soruyor.
1. Adım: Suyun Isınmaya Başladığı Yıllar
2000’lerin başında, "dindar nesil" vurgusuyla yola çıkan iktidar, eğitim sistemine "seçmeli dersler" ekledi.
Kur’an-ı Kerim, Siyer ve Arapça dersleri müfredata girerken, "Bu dersler özgürlük!" denildi. Halkın bir kısmı, "Neden olmasın? Çocuklar dinini öğrensin," derken, diğerleri suyun sıcaklığını kontrol etmek için termometre aramaya başladı.
Ama termometre bulunamadı; zira okullara artık akıllı tahtalar yerleştirilmişti.
Birkaç yıl sonra, alkol satışına getirilen kısıtlamalar, reklam yasakları ve "toplum sağlığı" adı altında artan vergiler dikkat çekti.
2. Adım: Buharlaşan İçkiler ve Görünmez Yasaklar
Birkaç yıl sonra, alkol satışına getirilen kısıtlamalar, reklam yasakları ve "toplum sağlığı" adı altında artan vergiler dikkat çekti.
Meyhaneler birer birer kapanırken, market raflarındaki şarap şişeleri, "Acaba bunlar dekorasyon mu?" sorusunu doğurdu.
İronik bir şekilde, rakı üretimi rekor kırdı; ama tüketenlerin evlerinde mi içtiği, yoksa şişelerin koleksiyon mu yapıldığı bilinemedi.
Suyun sıcaklığı artıyordu, ama kimse "Aman, dışarı çıkalım!" demedi.
Toplu taşımada "kadın-erkek ayrı oturma" tartışmaları patlak verdiğinde, "Bu bir öneri sadece!" denildi.
3. Adım: Kadın-Erkek Ayrı Otobüsler ve "Tesettür Trendi"
Toplu taşımada "kadın-erkek ayrı oturma" tartışmaları patlak verdiğinde, "Bu bir öneri sadece!" denildi.
Ancak bazı belediyelerde "pilot uygulama" adı altında ayrı koltuklar denedi.
Tesettür modası ise "özgürlük" ve "stil" kavramlarıyla pazarlanırken, başörtüsüz kadınların kamusal alanlarda görünürlüğü, suyun buharlaşma hızıyla ters orantılıydı. "Kadın hakları" dendiğinde ise iktidar, "Biz zaten kadınları koruyoruz," diyerek termostatı biraz daha yükseltti.
Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesiyle başlayan süreçte, "tarihi adalet" vurgusu yapıldı. Ancak Kariye Müzesi’nin ibadete açılması, bazılarını "Acaba sırada Topkapı Sarayı mı var?" diye düşündürdü.
4. Adım: Camiler, Oldu Müzeler…
Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesiyle başlayan süreçte, "tarihi adalet" vurgusu yapıldı. Ancak Kariye Müzesi’nin ibadete açılması, bazılarını "Acaba sırada Topkapı Sarayı mı var?" diye düşündürdü.
İronik bir şekilde, turistler artık "Burada namaz kılınır mı?" diye sorar oldu.
Su kaynamaya yakın, ama kimse tencereden çıkmak istemiyor; zira turizm gelirleri de kaynar suda buharlaşabilirdi.
Televizyon dizilerinde "aile değerleri" öne çıkarken, romantik sahneler sansürlendi.
5. Adım: Medya ve "Alternatif Gerçekler"
Televizyon dizilerinde "aile değerleri" öne çıkarken, romantik sahneler sansürlendi.
Bir karakterin el ele tutuşması, dizi finali kadar heyecan yaratırken, izleyiciler "Acaba bu dizide nikâh mı kıyılacak?" diye merakla bekledi.
Ana akım medyada "iftira atmayın, bizi dinleyin!" temalı programlar artarken, muhalif sesler suyun altındaki fısıltılara dönüştü.
Şeriatın geldiğini iddia edenlerle "Her şey normal" diyenler arasındaki tartışma sürerken, asıl soru şu:
Kurbağa mıyız, Yoksa Su mu Soğuk?
Şeriatın geldiğini iddia edenlerle "Her şey normal" diyenler arasındaki tartışma sürerken, asıl soru şu:
Kurbağa testi gerçekten uygulanıyorsa, tencereyi ısıtan ateş kimin elinde?
Muhalifler, "Ateş hükümetin!" derken, iktidar yanlıları "Biz sadece halkın istediğini yapıyoruz," diyor.
Peki ya halk?
Sosyal medyada tepki gösterip #KurbagalarDireniyor etiketi atanlar mı, yoksa "Su ılık, keyif çatıyoruz!" diyenler mi?
Belki de gerçek ironi, tüm bu tartışmaların ortasında, kurbağa testinin aslında bilimsel olarak mit olduğunu bilmemizde yatıyor.
Belki de gerçek ironi, tüm bu tartışmaların ortasında, kurbağa testinin aslında bilimsel olarak mit olduğunu bilmemizde yatıyor.
Çünkü gerçek kurbağalar, su ısınınca zıplayıp kaçarmış.
Peki ya Türkiye’deki "kurbağalar"?
Onlar belki de zaten termostatı kendileri ayarlıyordur.
Özetle, Türkiye'nin şu anki yöneticileri gerçekten de kurbağa testini uyguluyor mu, yoksa bu sadece bir muhalif paranoyası mı?
Özetle, Türkiye'nin şu anki yöneticileri gerçekten de kurbağa testini uyguluyor mu, yoksa bu sadece bir muhalif paranoyası mı?
İşte asıl soru bu.
Ama şunu unutmayın:
Eğer bir gün tavada kaynayan bir kurbağa gibi hissetmeye başlarsanız, iş işten geçmiş olabilir!
Sonuç:
Sadece, 20 yıldır aynı şefin mutfağında pişen bir toplumun, “Acaba menüde ne var?” diye sorgulama refleksi.
Sadece, 20 yıldır aynı şefin mutfağında pişen bir toplumun, “Acaba menüde ne var?” diye sorgulama refleksi.
Ya da belki hepimiz, “Demokrasi ateşi” altında yavaşça kavrulduğumuzu fark etmeden, Twitter’da gündemleri takip ediyoruz.
Kim bilir?
Son sözü tarihe bırakmak en iyisi…
Tabii tarih de “milli ve yerli” yazılmazsa! 🐸🏺
Not: Bu metin, siyasi gerçekliklerden ziyade ironi ve metaforlar üzerine kurgulanmıştır. Kurbağalar şu ana kadar su tam kaynamadığı için zarar görmemiştir.
Diziler, "ahlak" diye kırptı gözlerini,
Gerçek ise, senaryonun arkasında gizli.
Muhalif bir şiir, duvara yazıldı, silindi,
Sadece rüzgar okudu onu, kimse bilmedi..
İçki şişeleri, cam mezarlarda gömülü,
Rakı, bir hüzün şarkısı, içeni öldürdü.
Sokaklar, "sağlık" diye yuttu karanlığı,
Bir sigara yandı,
Dumanı bile "yasak" yazdı,
Kurbağalar sorar: "Bu ısı, bu yavaş ölüm,
Biz mi yaktık ateşi, yoksa yanan biz miyiz?"
Tencere gülümser: "Sıcaklık sizin eseriniz,
Zıplayacak bacaklar, niye hareketsiz?"
Belki de gerçek, suyun içinde eriyen,
Kaynamış bir halkın sessiz çığlığıdır…
Not: Bu metin, siyasi gerçekliklerden ziyade ironi ve metaforlar üzerine kurgulanmıştır. Kurbağalar şu ana kadar su tam kaynamadığı için zarar görmemiştir.
KURBAĞALARIN TENCEREDEKİ İSYANI ŞİİRİ.
Ekranlarda aşk, bir sansür perdesinde,Diziler, "ahlak" diye kırptı gözlerini,
Gerçek ise, senaryonun arkasında gizli.
Muhalif bir şiir, duvara yazıldı, silindi,
Sadece rüzgar okudu onu, kimse bilmedi..
İçki şişeleri, cam mezarlarda gömülü,
Rakı, bir hüzün şarkısı, içeni öldürdü.
Sokaklar, "sağlık" diye yuttu karanlığı,
Bir sigara yandı,
Dumanı bile "yasak" yazdı,
Kurbağalar sorar: "Bu ısı, bu yavaş ölüm,
Biz mi yaktık ateşi, yoksa yanan biz miyiz?"
Tencere gülümser: "Sıcaklık sizin eseriniz,
Zıplayacak bacaklar, niye hareketsiz?"
Belki de gerçek, suyun içinde eriyen,
Kaynamış bir halkın sessiz çığlığıdır…
Ta derinden.
Yorum Gönder