Anadolu'yu Türklerden arındırma operasyonu

Türk baharı

Türk’lüğün Ruhu Ümmetin Gölgesinde: Bahar mı, Yaprak Dökümü mü?

Erdoğan’ın Ümmet Siyasetiyle Kimlik Mühendisliği, Türk Baharı mı, Sonbaharı mı?


Recep Tayyip Erdoğan’ın "ümmet" vurgulu siyasi söylemi, son yıllarda Türkiye’nin sosyokültürel dokusunu yeniden şekillendiriyor. Peki bu durum, Atatürk’ün "Ne mutlu Türk’üm diyene!" sınırlarından çıkıp "Ümmetin bir ferdiyim!" diyen yeni bir kimlik inşası mı? 
Yoksa;
Anadolu’nun kadim Türk kimliğini törpüleyen bir "siyaset sonbaharı" mı? 
Gelin, bu soruya biraz *ironi*, biraz tarih, biraz da güncel politika karışımıyla yaklaşalım.  

Tarihî Miras mı, Ümmet Projesi mi?


Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana
Türk milli kimliği üzerine inşa edildi. 
Atatürk’ün laik ve ulus-devlet modeli, Anadolu’yu "Türk" kimliğiyle tanımlarken, Erdoğan’ın "ümmet" odaklı politikaları, bu mirası adeta **"kıble değiştirircesine"** revize ediyor. 

İmam Hatip okullarının yaygınlaşması, Arapça’nın ön plana çıkması veya Osmanlı nostaljisiyle bezeli hamleler, Türk kimliğini "İslami ümmet"potasında eritme çabası olarak yorumlanıyor. 
Peki bu bir "Türk Baharı" mı, yoksa kimlik erozyonunun başlangıcı mı?  

Ümmet Siyaseti"nin İronik Paradoksu


Erdoğan’ın ümmet vurgusu, teoride **"Müslüman dayanışması"** olarak pazarlanırken, pratikte **"Türk milli çıkarları"** ile çelişen sonuçlar doğurabiliyor. 

Örneğin:  

  • Suriye’deki Arap muhaliflerle iş birliği, Türkmen grupların zararına olabiliyor.  
  • Libya’da ümmet söylemiyle atılan adımlar, Türkiye’yi uluslararası arenada yalnızlaştırıyor.  
  • Ayasofyanın’nın camiye dönüştürülmesi sembolizmi, (yapılan yerinde ve doğrudur) Batı ile ilişkilerde gerilimi artırırken, "ümmet" coğrafyasında ise alkış topluyor.  

Bu tablo, **"Türk’ün pragmatizmi"** ile **"ümmetin romantizmi"** arasında sıkışmış bir siyasetin ironik sonuçlarını yansıtıyor.  

Anadolu’da Türk Kimliği: Yok Oluş mu, Dönüşüm mü?


Erdoğan’ın siyaset mühendisliği, özellikle genç nesilde **"Türklük"** yerine **"Müslümanlık"** kimliğini öne çıkarıyor. 
Okullarda okutulan ders kitaplarından Türk mitolojisinin çıkarılması, İslam tarihinin ağırlık kazanması veya **"yerli ve milli"** kavramının dini referanslarla yeniden tanımlanması, kimlik inşasında radikal bir dönüşümü işaret ediyor.  

Peki bu durum, Anadolu’daki Türk varlığının **"sonbaharı"** mı? Yoksa **"ümmet baharı"nın** bir parçası mı? 

Cevap, hangi tarafta durduğunuza göre değişir. Ancak şu bir gerçek: 
Türkiye’de artık **"Türk"** demek, bilinçli olarak **"Müslüman"** demekle eş anlamlı hale getiriliyor.

Türk Baharı mı, Sonbaharı mı? Cevap Coğrafyada Saklı!


Erdoğan’ın ümmet siyasetini **"Türk Baharı"** olarak görenler, İslam dünyasında liderlik hayaliyle coşuyor ki. Tam bir ham hayal.
Ancak Irak ve Suriye örneğinde gördüğümüz gibi **"Arap Baharı"nın** nasıl bir **"kışa"** dönüştüğünü de unutmamak lazım. 
Türkiye’nin kendi baharını yaşayıp yaşamayacağı, **Anadolu’nun sosyolojik direnci**ne bağlı. 
Türk kimliği, bin yıldır bu topraklarda kök salmış bir çınar gibi. 
Ümmet rüzgârları ne kadar sert eserse essin, bu çınarın yapraklarını dökmesi öyle kolay olacağa da benzemiyor.

Son Söz: "Ümmetin Sonbaharı, Türk’ün Direnişi"


Erdoğan’ın siyaset mühendisliği, Türk kimliğini törpülemek yerine, belki de onu **daha dirençli hale getirecek**. 
Bunu tarih gösterecek.
Tıpkı Anadolu’nun her badirede yeniden ayağa kalktığı gibi… 
Belki de bu sürece **"Türk Sonbaharı"** demek yerine, **"Yeni Bir Kimlik İnşası"** demek daha doğru olur. 
Ne dersiniz?  

Kimlir Rüzgarı Şiiri


Bir çınardır Türklük Anadolu’da
Kökleri *Türklük* 
Gövdesinde yazılı bin yılın hikâyesi,  
Yaprakları *ümmet* denen bir türküye savrulmuş…  

Kılıç pas tutarken Türklüğün gölgesinde,
Tekbir sesleri türbeden yükselmiş.
Tarih, bir sanduka örtüsüne sarılmış,  
Ne mutlu Türküm diyen ses, susturulmuş.

Rüzgârlar eserken Doğu’dan:  
Mekke’nin hurmaları düşmüş Anadolu'nun harmanına.  
Genç kökler, Arapça dualarla sulanmış
Türkçe nehir, sessizce kumlara karışmış.

Bahar mı bu, yoksa son türkü mü?
Yapraklar dökülürken altında ezan ve marş çarpışmış
Bir yanda *hilal*in gölgesinde uyuyan çocuk,  
Bir yanda *bozkır*ın hüzünlü rüzgârı kapışmış.

Ahmet ATAM 
 
Next Post Previous Post
"