insan insanın kurdu mudur
![]() |
insan insanın kurdu mudur |
Rekabetin Vahşi Dansı İnsan İnsanın Kurdu mudur?
"İnsan insanın kurdudur" metaforu, insan doğasının karmaşıklığını ve rekabetçi yanını çarpıcı bir şekilde özetler.
Kurtlar vahşi doğada avlarını yakalamak için acımasızca mücadele ederken, biz insanlar da medeniyet maskesi altında kendi "avlarımıza" sinsice yaklaşırız.
Kurtların Dansı: İnsan İlişkilerindeki Rekabetin İronik Yüzü;
Kurtlar dans eder mi?
Belki doğada değil, ama insan dünyasında kesinlikle!
İş yerindeki terfi yarışlarından sosyal medyadaki "beğeni" avcılığına kadar her yerde bu dansın izlerini görüyoruz.
Bu dansın ritmi o kadar hızlı ki, dans edenler bile nereye gittiklerini unutuyor.
Kurtlar avlarını stratejik bir soğukkanlılıkla avlarken, bizler de yaşamın her alanında rakip avlamaya çalışıyoruz.
Ama dikkat etmek lazım, her kurt da bir gün av olabilir!
Yırtıcı Doğamız: Medeniyetin Altındaki Vahşi Yanımız;
İnsan doğası, özünde yırtıcıdır.
Ancak bu yırtıcılık pençelerle değil, zihinsel oyunlar ve duygusal tuzaklarla ortaya çıkar. Bir kurt, avını yakalamak için sessizce pusuya yatarken, bir insan "işbirliği" kisvesi altında rakibini alt edecek planlar kurar.
Medeniyet dediğimiz şey, aslında kürkünü cilalamış bir kurt sürüsüdür.
Herkes "takım oyuncusu" olduğunu söylerken, bir yandan da sofradan en büyük lokmayı kapmanın derdinde.
İşte insan: Kurt gibi avlanır, koyun gibi gülümser.
Kurtlar Sofrasında Medeniyet: İşbirliği mi, Sinsilik mi?
Kurtlar sofrasında oturmak her zaman risklidir.
Bir yandan "birlikte güçlüyüz" nutukları atılır, diğer yandan en lezzetli parçayı kapma yarışı başlar.
İş dünyası, dostluklar, hatta aile ilişkileri...
Her yerde bu ikiyüzlü dans var. İronik olan, "eşitlik" diye bağırırken, bir yandan gizlice kendi krallığımızı inşa etmemiz.
Kurtlar bile avlarını paylaşırken bir düzen kurar; biz ise "paylaşım" derken elimizi masanın altına saklarız.
Belki de kurtlar bizden daha dürüst; en azından maske takmazlar.
Kurtların Aynası: Kendimizi Nasıl Kandırıyoruz?
Kurtlar aynaya bakmaz, ama biz bakarız.
Ve aynada gördüğümüz, bazen bir kurt, bazen bir kuzu:
Kendimizi "iyi niyetli" ve "fedakâr" diye överken, rekabet anında içimizdeki kurt ulumaya başlar.
Aslında hepimiz hem kurt hem kuzuyuz.
Ama hangisini beslediğimiz, asıl mesele.
Kurtların Sessiz Çığlığı:
Rekabetin Acı Bedeli, her dansın bir bedeli var. Kurtlar av peşinde yaralanır; bizler ise rekabetin stresinden, kaygısından ve yalnızlığından nasibimizi alırız. bu yaraları saklamak için daha da hırslı oluruz.
Bir kurt, yaralandığında sürüsüne sığınır; biz ise "güçlü" görünmek için maskeler takarız. Belki de kurtlar bizden daha cesur; zayıflıklarını gizlemezler.
Son Dans:
Kurt mu, İnsan mı? "İnsan insanın kurdudur," evet. Ama bu vahşi dansın bir büyüsü de yok değil.
Rekabet, bizi daha hızlı koşmaya, daha yükseğe sıçramaya zorlar.
Kurtlar gibi, hayatta kalmak için çırpınırız. İronik olan, bu çırpınışın bizi hem birleştirip hem parçalaması.
Belki mesele, kurt olmaktan çıkıp insan olmayı öğrenmek.
---
İnsan, insanın sabrı mı, sınavı mı?
Elinde dikenli gül, nefesinde yangın.
Gözleri, bir geçmişin terk ettiği orman,
Ellerinde sis, avuçlarında fırtına çoğu zaman.
Tenler buz keser, gözlerde yabancı bir parıltı,
Dokunuşlar zehir, bakışlar kör bir kılıç.
Yitirilen merhamet, çiğnenen acı,
Dışımda bir kurban mı? ya da İçimde bir avcı,