Yargı sopası ile ulus devletten özerkliğe büyük Ortadoğu projesinde son adım



Türkiye'de Belediyelere Yargı Kıskacında Büyük Resim  

Kayyumdan Silivri'den Federasyona: Belediye Operasyonları Türkiye'yi Nereye Götürüyor

DEM 'den CHP'ye uzanan kayyum operasyonları ne anlama geliyor? Yargı sopasıyla diz çöktürme stratejisinin ardında Büyük Ortadoğu Projesi'nin federasyon vizyonu mu var?

Türkiye Cumhuriyeti Üniter yapısının dönüşüm analizi


Geçtiğimiz yerel seçimlerde, çok yakın bir akrabama iktidar partisinden belediye başkan adaylığı teklifi geldi.
Beklenmedik bir şekilde bu teklifi reddetti.
Merakla nedenini sorduğumda, verdiği cevap Türkiye siyasetinin iç yüzüne dair çarpıcı ve karanlık bir özet gibiydi: "4 yıl belediye başkanlığı yaparsın, sonraki 4 yıl mahkemelerle uğraşırsın." Bu sözler, yalnızca kişisel bir tercihi değil, adeta bir sistemi anlatıyordu.

Belediyeler: "Suç Unsuru" Bulmanın Kolay Olduğu Devasa Operasyon Sahaları


Akrabamın altını çizdiği nokta kritik: Belediyeler, her gün binlerce malî işlemin yapıldığı, ihale süreçlerinin işlediği, çok sayıda taşeron ve personelin çalıştığı devasa organizasyonlar. 
Bu karmaşık yapı içinde, "arayan ve denetleyenler için suç unsuru bulmak" ve bu suçu doğrudan başkana yüklemek teknik olarak "o kadar kolay ki". 
  • İster ihalede bir usulsüzlük, 
  • İster bir imar düzenlemesi, 
  • İsterse bir taşeron ödemesi olsun, 
Siyasi irade tarafından hedef konulmuş bir başkan için yargı süreci adeta kaçınılmaz bir kader haline gelebiliyor.

İmamoğlu'ndan Ümit Özdağ'a DEM 'den CHP'ye: Değişmeyen Senaryo ve "Diz Çöktürme" Stratejisi


Bu korkunç gerçeğin kanıtları zaten önümüzde. Süreç DEM'li belediyelerle başladı. Seçilmiş başkanlar, terör örgütüyle iltisaklı bulunma gerekçesiyle görevden alındı ve yerlerine kayyumlar atandı.
Bu operasyonlar, bir partinin fiilen yerel yönetimlerden silinmesi ve merkezi otoriteye mutlak itaate zorlanması anlamına geliyordu. 
DEM, mevcut iktidar karşısında diz çökmek zorunda bırakıldı.
Ardından, Türkiye'nin demografik yapısını bozduğu ve iç güvenliği tehdit ettiği gerekçeleri ile Suriyeli ve Afgan göçmenlere karşı bir söylem geliştiren Zafer partisi genel başkanı Ümit Özdağ'ın susturulması geldi, bir kaç ay hapis yatması yeterli oldu ve Sn. Özdağ söylemlerini yumuşattı, yani sustu ve diz çöktü.

Şimdi aynı senaryo, benzer argümanlarla (yolsuzluk suçlamaları öne çıkarılarak) CHP'li belediye başkanlarına karşı sahneleniyor.
İzmir, İstanbul başta olmak üzere pek çok büyükşehir ve ilçe belediyesine yönelik kapsamlı soruşturmalar, gözaltılar ve görevden uzaklaştırmalar yaşanıyor.
Buradaki mesaj da açık:
CHP de iktidarın önünde diz çökene kadar bu baskı ve yargı operasyonları devam edecek. Hedef, muhalefetin yerel iktidar alanlarını tamamen etkisiz hale getirmek ve merkezi kontrolü pekiştirmek.

Peki Neden? Büyük Ortadoğu Projesi'nin Son Perdesi ve Federasyon Vizyonu


Bu kadar sistematik ve amansız bir mücadelenin ardında yatan gerçek neden ne?
Sadece siyasi rakipleri sindirmek mi?
Akrabamın endişesi ve gelişen olaylar ışığında daha büyük bir resim görünüyor: 
Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) Türkiye ayağının son perdesi.

Bu perspektife göre, mevcut iktidarın uzun vadeli hedefi, Türkiye'nin üniter yönetim yapısını dönüştürmek.
Federatif bir modele, hatta bölgesel özerklikler tanınan bir yapıya geçiş isteniyor.
Bu dönüşümün en önemli gerekçesi olarak da Kürt sorununa kalıcı bir çözüm bulma argümanı öne sürülüyor.
Merkezi otoriteyi mutlaklaştırmak ve yerelde güçlü muhalif odakları tasfiye etmek, bu federatif/özerk yapıya geçişi kontrolü tamamen elinde tutarak yönetebilmek için hayati görülüyor.
Mevcut iktidarın ABD ve batı emperyalizmin dayattığı bu projeye mal varlıkları nedeniyle esir olan bir iktidarın karşı çıkması da artık pek mümkün değil.

Yargı Sopalı: Büyük Dönüşüme Direnecek Tüm Sesleri Susturma Aracı


İşte bu büyük dönüşüm projesine karşı çıkabilecek veya çıkması muhtemel olan her türlü siyasi aktör, kurum veya toplumsal muhalefet odağı, yargı sopasıyla susturulmak isteniyor. HDP'li belediyelere yönelik kayyum operasyonları, bu projeye doğrudan tehdit olarak görülen bir siyasi hattın tasfiyesiydi.
Şimdi CHP'li belediyelere yönelik operasyonlar, iktidarın bu projeyi hayata geçirirken önünde en büyük engel olarak gördüğü ana muhalefet partisinin yerel gücünü ve direncini kırmayı amaçlıyor.
Yargı, bu susturma ve diz çöktürme operasyonlarında başlıca araç olarak kullanılıyor.

Sonuç: Belediye Kavgası, Türkiye'nin Gelecek Haritası İçin Veriliyor


Yakın akrabamın adaylığı reddetmesinin ardındaki korku, sadece kişisel bir endişe değil, Türkiye'nin siyasi ve idari geleceğine dair derin bir öngörü imiş bu gün çok daha iyi anlıyorum.. Belediyelere yönelik yargı operasyonları ve kayyum uygulamaları, basit bir siyasi mücadelenin çok ötesinde anlamlar taşıyor.

Bunlar, ülkenin üniter yapısının sorgulandığı, federatif veya özerk bölgeli bir modele geçişin hazırlıklarının yapıldığı ve bu büyük projeye direnebilecek tüm güçlerin sistematik olarak etkisizleştirildiği bir sürecin parçaları olarak görülüyor.
AKP tarafından TBMM'ne anayasa teklifi geldiğinde ,ki muhtemelen yumuşatarak mahalli idareleri güçlendirme adı altında gelecek, konu biraz daha netliğe kavuşacak,
Lakin bugün için hiç kimse anayasa değişinceye yada iktidara diz çökünceye kadar Silivri'nin boşalacağını beklemesin.

Belediye başkanlıklarındaki kavga, aslında Türkiye'nin gelecekte nasıl yönetileceğinin haritası için veriliyor. "4 yıl başkanlık, 4 yıl mahkeme" ikilemi, bu karanlık ve riskli dönüşüm sürecinin bireyler üzerindeki acımasız yansımasından başka bir şey değil.

---

Bir harita açıldı gizlice, 
Adı “Ortadoğu”, rengi kan 
Üniter çınarlar budanır, 
Her dalı bir özerk ferman

Susturulan Sesler Kim ki “hayır” der bu nizâma, 
Yargı olur ona zincir 
Bir kelâm etse, 
Yankısı mahkeme duvarında bir şiir

Ey devr-i zaman, 
Ey adâletin terazisiyle oynayan el 
Bir koltuk bazen taht değil, 
Bir darağacıdır, bil!

Ahmet ATAM
Next Post Previous Post