Müslüman Kardeşler Hamas Erdoğan Türkiye İsrail
Müslüman Kardeşler ve Hamas: Tarihleri, Amaçları, Destekleyen ve Yasaklayan Ülkeler
Erdoğan'ın Müslüman Kardeşler ve Hamas Desteği: Gazze, İsrail Gerilimi ve İç-Dış Tehditler
Orta Doğu'nun karmaşık siyasi yapısında, Müslüman Kardeşler ve Hamas gibi örgütler sıkça tartışma konusu oluyor.
Avusturya gibi ülkelerde de kısıtlamalar artıyor.
Sonuç
Hamas, 2006 seçim zaferini 2007'de Gazze'de askeri bir iç çatışmayla yönetime dönüştürdü. Bu süreç, Filistin'deki iç bölünmeyi derinleştirirken, İsrail ile olan çatışmaları da artırdı.
İslamcı ideolojiye dayalı bu iki grup, yıllardır hem destek hem de eleştiri alıyor.
Peki, Müslüman Kardeşlerin tarihi nedir?
Hamas hangi amaçlara odaklanıyor?
Bu örgütleri destekleyen ya da yasaklayan ülkeler hangileri?
Müslüman Kardeşlerin Kuruluşu ve Tarihi
Müslüman Kardeşler, modern İslamcı hareketlerin en köklü örneklerinden biridir.Örgüt, 1928 yılında Mısır'ın İsmailliye şehrinde Hasan el-Benna tarafından kuruldu.
Amacı, sömürgecilik sonrası dönemde İslam'ı yeniden canlandırmak ve Batı etkisini azaltmaktı.
1906 doğumlu bir eğitimci olan el-Benna, hareketi sosyal, dini ve siyasi bir yapı olarak şekillendirdi.
Tarihsel sürece baktığımızda, Müslüman Kardeşler 1940'larda hızla büyüyerek Mısır'da milyonlarca üyeye ulaştı.
Ancak 1950'lerde Nasır rejimi altında baskıya uğradı; el-Benna 1949'da suikasta kurban gitti ve örgüt 1954'te yasaklandı.
Buna rağmen yeraltında faaliyetlerini sürdürdü. 1960'lar ve 70'lerde Said Kutub'un fikirleriyle radikalleşti, ancak 1980'lerde daha pragmatik bir çizgiye kaydı.
Arap Baharı sırasında (2011), Hüsnü Mübarek'in devrilmesinin ardından yasal hale gelerek Muhammed Mursi'yi cumhurbaşkanı seçtirdi.
Ancak, 2013'teki askeri darbe Mursi'nin devrilmesine yol açtı, örgüt terör örgütü ilan edildi ve binlerce üyesi tutuklandı.
Günümüzde (2025 itibarıyla) Mısır'da tamamen yasaklı durumdadır ve diaspora üzerinden faaliyetlerini sürdürmektedir.
Suriye İç Savaşı'nda da etkinlik göstermiş, ancak rejim tarafından etkisiz hale getirilmiştir.
Müslüman Kardeşlerin Amacı Nedir?
Müslüman Kardeşlerin amacı, toplumu İslam ilkelerine göre şekillendirmektir. "Allah yolunda cihat etmek" şiarları olsa da, bu genellikle manevi ve sosyal bir mücadele olarak kabul edilir. Örgüt, şeriat temelli bir İslam devleti kurmayı hedeflerken, eğitim, sosyal hizmetler ve siyaset yoluyla etkisini artırmayı amaçlar. Demokrasiye araçsal bir yaklaşım benimserler, ancak radikal unsurları şiddet yanlısı olabilir.Türkiye'de Fetullah Gülen hareketi ile birçok konuda benzerlik gösterir
Bugün, İslamcı demokrasiyi desteklemeyi ve Müslüman dünyasında birlik sağlamayı amaçlıyorlar. Ancak bazı kesimler, onları otoriter bir ideolojiyi yaymakla eleştiriyor.
Hangi Ülkeler Müslüman Kardeşleri Destekliyor?
Müslüman Kardeşler, bazı ülkelerde resmi destek alırken, bazılarında gizli ağlar aracılığıyla etkili oluyor. Başlıca destekçiler şunlardır:
- Türkiye: AKP hükümeti döneminde siyasi ve insani destek sağlanıyor, örgüt üyelerine sığınma hakkı tanınıyor.
- Katar: Finansal ve medya desteği (özellikle Al Jazeera aracılığıyla) sağlıyor; Doha, sürgündeki liderlerin merkezi konumunda.
- Sudan ve Libya: Arap Baharı sonrası geçiş hükümetlerinde etkili bir rol oynadılar.
- Filistin: Hamas gibi uzantılar aracılığıyla dolaylı destek sağlanıyor.
ABD ve Avrupa'da ise durum tartışmalı; Trump döneminde terör listesine alınmaları gündeme geldi ancak bu gerçekleşmedi.
Müslüman Kardeşler Hangi Ülkelerde Yasak?
Örgüt, birçok ülkede terör örgütü veya yasaklanmış statüde:- Mısır (2013): Terör örgütü ilan edildi, liderleri idam edildi.
- Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn (2014): Körfez krizi sırasında yasaklandı.
- Suriye: 1963'ten beri yasak, rejim düşmanı.
- Rusya (2003): Terör listesinde.
- Ürdün (2025): Son dönemde yasaklandı, varlıkları müsadere edildi.
Avusturya gibi ülkelerde de kısıtlamalar artıyor.
Hamas'ın Kuruluşu ve Tarihi
Hamas (Harakat al-Muqawama al-Islamiyya - İslami Direniş Hareketi), 1987 yılında Birinci İntifada sırasında Gazze'de Müslüman Kardeşlerin Filistin kolu olarak kuruldu.Şeyh Ahmed Yasin tarafından kurulan örgütün amacı, İsrail işgaline karşı silahlı direnişti.
Hamas'ın Gazze'de Yönetimi Ele Geçirme Süreci
Hamas'ın Gazze Şeridi'nde kontrolü ele alması, 2006-2007 yıllarında yaşanan siyasi ve askeri olayların bir sonucudur. Bu durum, Filistin'deki bölünmeyi ve Hamas ile El Fetih arasındaki çekişmeyi gözler önüne serer.1. 2006 Seçimleri: Siyasi Zafer
Hamas, 25 Ocak 2006 tarihinde yapılan Filistin Yasama Konseyi seçimlerinde beklenmedik bir zafer kazandı.Oyların yaklaşık %44'ünü alarak 132 sandalyeden 74'ünü kazandı, El Fetih ise %41 oranında oy alarak 45 sandalye elde etti.
Bu sonuç, halkın El Fetih'in yolsuzluk algısına ve İsrail ile barış sürecindeki başarısızlıklarına duyduğu tepkiyle şekillendi.
Hamas, sosyal hizmetler (okullar, hastaneler) ve dini söylemiyle büyük destek topladı.
Ancak ABD ve İsrail, Hamas'ı "terör örgütü" olarak gördüğü için bu sonucu kabul etmedi ve uluslararası yardımlar kesildi.
Bu durum, Filistin Yönetimi'nde ekonomik krize yol açtı ve iki grup arasındaki gerilimi daha da artırdı.
2. 2007 İç Çatışması: Askeri Çatışma
Seçimlerin ardından Hamas ile El Fetih arasında koalisyon kurma çabaları sonuçsuz kaldı. 2006 yılı boyunca silahlı çatışmalar yoğunlaştı;Hamas, El Fetih'e bağlı güvenlik güçlerini hedef aldı.
15 Haziran 2007'de olaylar zirveye ulaştı:
Hamas, Gazze'de 5 gün süren yoğun bir operasyon başlattı.
Silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, El Fetih'in kontrolündeki karakolları ele geçirdi, liderleri kaçırdı ya da etkisiz hale getirdi.
14 Haziran'da Filistin Güvenlik Bakanı Hani el-Kavasmi istifa etti ve Hamas, 15 Haziran itibarıyla Gazze'nin tamamında kontrolü ele geçirdi.
El Fetih lideri Mahmud Abbas, acil durum ilan ederek Hamas'ı "darbe" yapmakla suçladı, ancak Batı Şeria'daki yönetimini korumayı başardı.
Hamas'ın bu başarısında, Gazze'deki halk desteği ile İran ve Suriye'den aldığı askeri ve lojistik yardım belirleyici oldu.
El Fetih'in dağınık yapısı ve yolsuzlukla anılması ise direncini zayıflattı.
Çatışmalar yüzlerce kişinin ölümüne, binlerce kişinin yerinden edilmesine yol açtı.
3. Sonraki Gelişmeler ve Konsolidasyon
Hamas, 2007'den beri Gazze'de fiili olarak yönetimi elinde tutuyor.İsrail'in 2007'de Gazze'yi abluka altına alması, Hamas'ın kontrolünü güçlendirdi ve halkı temel ihtiyaçlar konusunda Hamas'a bağımlı hale getirdi.
2008-2009, 2014 ve 2021 savaşlarının yanı sıra 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı saldırısı, Hamas'ın askeri kapasitesini sınadı;
2025 itibarıyla Gazze'de İsrail'in operasyonları sürerken Hamas direnişine devam ediyor. Yönetim, katı bir şeriat düzeni benimserken kadın hakları ve muhalefet üzerinde baskıyı artırdı, tünel ağı ve roket üretimiyle askeri gücünü korumayı başardı.
4. Güncel Durum (Eylül 2025)
2025'te Hamas, Gazze'de etkisini sürdürse de İsrail'in son bombardımanları (örneğin, 9 Eylül Doha saldırısı sonrası artan gerilim) lider kadrosunu hedef alıyor.Ekonomik kriz ve İsrail ablukası halk desteğini azaltıyor, ancak İran ve Katar'dan gelen aylık 30 milyon dolarlık destek örgütü ayakta tutuyor.
El Fetih ile uzlaşma çabaları (örneğin, 2024 Kahire görüşmeleri) başarısız oldu; bölünme devam ediyor.
Sonuç
Hamas, 2006 seçim zaferini 2007'de Gazze'de askeri bir iç çatışmayla yönetime dönüştürdü. Bu süreç, Filistin'deki iç bölünmeyi derinleştirirken, İsrail ile olan çatışmaları da artırdı.
2025 itibarıyla, Hamas'ın kontrolü hem dayanıklılık hem de kırılganlık sergiliyor; gelecekteki gelişmeler (ateşkes ya da yeni bir savaş) belirleyici olacak.
Hareketin tarihi intifadalar ve Gazze yönetimiyle şekillendi.
2006 seçimlerini kazandıktan sonra 2007'de Gazze'yi Filistin Fetih'ten alarak yönetimi devraldı.
2014 ve 2021 savaşları ile 7 Ekim 2023'teki (Aksa Tufanı) saldırısı, Hamas'ın etkinliğinin zirve noktalarıydı.
Bu saldırıda 1.200’den fazla İsrailli hayatını kaybederken, Gazze'de devam eden savaşın fitili ateşlendi.
2025 itibarıyla Hamas, Gazze'de etkili olmaya devam etse de ciddi kayıplar verdi.
Hamas'ın Amacı Nedir?
Hamas'ın ideolojisi, Filistin'i tamamen özgürleştirerek İslami bir devlet kurmak üzerine kurulu. Şartlı olarak ateşkesi kabul ediyorlar (örneğin, 1967 sınırlarında bir devlet), ancak uzun vadede hedefleri tüm tarihi Filistin'i kapsıyor.Askeri kanatları İzzeddin el-Kassam Tugayları, roket saldırıları ve tünel savaşları ile tanınıyor.
Sosyal alanda ise okullar ve hastaneler gibi kurumlar işletiyorlar.
Bazı kesimler, sivillere yönelik saldırıları nedeniyle onları terörist olarak değerlendirirken, Hamas bu eylemleri "direniş" olarak nitelendiriyor.
Hangi Ülkeler Hamas'ı Destekliyor?
Hamas, İran gibi Şii aktörlerden bile destek alıyor:
- İran: Silah ve eğitim sağlıyor, yıllık 100 milyon dolar fon.
- Katar: Finansal yardım (aylık 30 milyon dolar), Doha'da liderler barındırılıyor.
- Türkiye: Siyasi destek, Erdoğan "direniş" olarak nitelendiriyor.
Rusya ve Güney Afrika gibi ülkeler de, Gazze Savaşı'nda Hamas'ı kınamadı.
Hamas Hangi Ülkelerde Yasak?
Hamas, geniş çapta terör örgütü statüsünde:
- ABD, AB, İngiltere, Kanada, Avustralya, Japonya: 1990'lardan beri terör listesinde.
- İsrail: Tabii ki yasak ve hedef.
- Ürdün (1999): Yasaklandı, ABD ve İsrail baskısıyla.
Norveç, İsviçre gibi bazı Avrupa ülkeleri terör demiyor, ama kısıtlamalar var.
Sonuç: Gelecekteki Rolleri
Müslüman Kardeşler ve Hamas, Orta Doğu'da İslamcı direnişi temsil eden iki önemli yapı. Müslüman Kardeşler, siyasi İslam'ın öncüsü olarak diaspora üzerinden etkisini sürdürürken, Hamas Filistin mücadelesinin silahlı yüzü olarak biliniyor.Destekleyen ülkeler (Türkiye, Katar, İran) ile yasaklayanlar (Mısır, Suudi Arabistan, Batı) arasındaki gerilimler, bölgenin geleceğine yön veriyor.
2025'te Ürdün'deki yasak gibi gelişmeler, bu baskının giderek arttığını gösteriyor.
Türkiye'nin Müslüman Kardeşler ve Hamas'a Destek Politikası: Yakın ve Orta Vadede Potansiyel İç ve Dış Tehditler
Türkiye'nin Müslüman Kardeşler ve Hamas'a verdiği desteği sürdürmesi, Orta Doğu'nun karmaşık jeopolitik dengelerinde Ankara'yı hem dost hem de düşman kazanmaya yönelten bir strateji.Bu yaklaşım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "İslamcı demokrasi" vizyonu ve Filistin davasına olan bağlılığı ile şekilleniyor; örneğin, Hamas liderlerine sığınma hakkı tanınması ve Katar'la yapılan ittifak üzerinden sağlanan finansal ve siyasi destek dikkat çekiyor.
Ancak 2025'e gelindiğinde, bölgesel aktörlerin Müslüman Kardeşleri "terör tehdidi" olarak görmesi (örneğin ABD'deki yasa tasarısı ve Ürdün'deki yasaklar) ve Hamas'ı "terörist örgüt" olarak değerlendirmesi bu politikanın risklerini artırıyor.
Aşağıda, kısa vade (1-2 yıl) ve orta vade (3-5 yıl) için iç ve dış tehditler, mevcut gelişmelere dayanarak ele alınmıştır.
Bu analiz, spekülatif unsurlar içermekle birlikte, güncel raporlar ve diplomatik gerilimlere dayanmaktadır.
Dış Tehditler
Yakın Vade (2025-2027): Diplomatik ve Ekonomik Baskılar Artışı
Mısır, Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerde gerilim ve yaptırımlar:Ankara'nın Müslüman kardeşlere desteği, 2013 darbesi sonrası Mısır'la ilişkileri on yıldır gerginleştiriyor.
Son dönemde Hamas Hareketi gibi Müslüman kardeşler bağlantılı grupların Mısır'da yakalanması, Kahire'nin Türkiye'ye karşı daha sert bir tutum takınmasına neden olabilir.
Suudi Arabistan ve BAE, Müslüman kardeşler "varoluşsal tehdit" olarak görüyor ve Katar-Türkiye ittifakını hedef alıyor.
Yakın vadede ekonomik yaptımlar (yatırım kesintileri, ticaret kısıtlamaları) gündeme gelebilir. Örneğin, Türkiye'nin 2024'te Körfez turizmi ve inşaat sektörlerindeki gelirleri zaten baskı altında.
İsrail'le askeri ve ekonomik gerilim:
- Hamas'a "direniş" desteği, İsrail'in Türkiye'yi "stratejik tehdit" olarak görmesine yol açıyor. 2025'te Suriye'deki Türkiye-Katar etkisi, Tel Aviv için "büyüyen tehlike" olarak değerlendirilebilir.
- Ticaretin 2024'te askıya alınması sonrası, İsrail lobisi ABD'de Türkiye'ye CAATSA benzeri yaptırımlar için baskı yapabilir.
- Ayrıca, Doğu Akdeniz'de gaz anlaşmazlıkları tırmanabilir ve sınırlı askeri provokasyonlar (drone ihlalleri) riski artabilir.
- ABD ve Batı'dan baskı ve terör etiketi: ABD Kongresi'nde MK'yı terör örgütü ilan etme tasarısı (2025'te yenilenmiş), Türkiye'nin desteğini "terör sponsorluğu" olarak damgalayabilir.
- Hamas desteği, Bazı think-tank'lerde "ortak terör" olarak eleştiriliyor.
- Yakın vadede, NATO içindeki Türkiye'nin marjinalleşmesi, F-35 benzeri savunma anlaşmalarının iptali veya ekonomik yaptırımlar gündeme gelebilir.
Orta Vade (2028-2030): Bölgesel İzolasyon ve Proxy Savaşlar
- Arap Birliği ve Abraham Anlaşmaları Genişlemesi: MK karşıtı blok (Mısır, Ürdün, BAE) güçlendikçe Türkiye Körfez'de dışlanabilir;
- Ürdün'ün 2025 Müslüman Kardeşler yasağı gibi adımlar zincirleme etki yaratabilir.
- Orta vadede, Suudi-İsrail normalleşmesi Türkiye'yi "İran eksenine itebilir ve Libya ile Suriye'de vekil güçlerle çatışmalar artabilir.
- İran'la Karmaşık Rekabet: Hamas'ı desteklemelerine rağmen, Suriye ve Irak'ta çıkar çatışmaları yaşanıyor;
- İran'ın Hizbullah aracılığıyla "ikinci cephe" oluşturması Türkiye için dolaylı bir tehdit oluşturabilir.
- Orta vadede, nükleer gerilimler ve PKK/YPG gibi unsurlarla dolaylı çatışmalar tırmanabilir.
- Küresel İzolasyon: AB ve ABD'nin insan hakları eleştirileri (örneğin, MB üyelerine sığınma talepleri) artarsa, Türkiye'nin Afrika ve Asya'daki yumuşak gücü zayıflayabilir; ekonomik açıdan ise döviz rezervleri eriyebilir.
İç Tehditler
Yakın Vade (2025-2027): Siyasi ve Güvenlik Gerilimleri
- Toplumsal Kutulaşma ve Protestolar: Gazze Savaşı sonrası (2023-2025) Hamas'a verilen destek,ide Filistin'e olan sempatiyi artırırken seküler kesimlerde "terör desteği" algısına yol açtı. Ekonomik krizle birleşen bu durum, kısa vadede Gezi benzeri protestoları tetikleyebilir. Müslüman kardeşler ile bağlantılı grupların (örneğin, Türkiye'deki diaspora) radikalleşmesi, iç güvenlik açısından risk oluşturur.
- Terör ve Güvenlik Tehditleri: Müslüman kardeşler radikal kolları (örneğin, Hamas) Türkiye üzerinden operasyon düzenlerse, Mısır veya İsrail misilleme olarak istihbarat paylaşmayı durdurabilir. Bu boşluktan PKK/DEAŞ gibi gruplar faydalanabilir. Ayrıca, Hamas'ın "terör" olarak sınıflandırılması, içerideki radikal İslamcı unsurları cesaretlendirerek saldırılarının artmasına neden olabilir.
- Ekonomik Baskı ve İstikrarsızlık: Dış yaptırımlar TL'nin değer kaybını hızlandırabilir. 2025 yılında zaten yüksek olan enflasyon, Körfez yatırımlarının çekilmesiyle artan işsizlikle birleşerek muhalefeti güçlendirebilir.
Orta Vade (2028-2030): Kurumsal ve Sosyal Çatışmalar
- Siyasi İstikrarsızlık: Destek politikası AK Parti'nin tabanını güçlendirse de, seçimlerde (örneğin 2028) ekonomik sorunlarla birleşince koalisyon çatlakları ortaya çıkabilir. Müslüman kardeşler ve Hamas etkisi, yargı ve medyada "İslamcı ağ" algısını güçlendirerek otoriterlik suçlamalarını artırabilir.
- Radikalleşme ve Demografik Gerilimler: Orta vadede, Suriyeli mülteciler ve Hamaz sempatizanları, içerdeki etnik ve dini gerilimleri tetikleyebilir;
- Kürt meselesi, Suriye'deki ÖSO-Hamas benzeri gruplarla bağlantılı olarak daha da alevlenebilir.
- Genç nesilde radikalleşme, eğitim sistemini etkileyip uzun vadede toplumsal ayrışmaya neden olabilir.
- Kurumsal Zayıflama: NATO ve AB'den uzaklaşma, ordu üzerinde etkili olabilir; savunma sanayii (SİHA'lar) dış satışları azalırsa, iç güvenlik bütçesi daralabilir.
Sonuç ve Öneriler
Türkiye'nin bu desteği sürdürmesi, kısa vadede diplomatik izolasyon ve ekonomik darbe, orta vadede ise bölgesel yalnızlık ve iç çatlaklar riski barındırıyor. Ancak, Katar ve İran gibi müttefikler bu süreçte tampon görevi görebilir.
Politika değişikliği (örneğin, pragmatik normalleşme) tehditleri azaltabilir; nitekim 2023-2025 arasında Mısır'la yumuşama adımları atıldı.
Gelecekteki gelişmeler (örneğin, ABD seçimleri veya Gazze ateşkesi) kritik rol oynayacak; uzmanlar ise "denge diplomasisi"ni öneriyor.
Bu analiz, mevcut trendlere dayanmakta olup, ani gelişmeler (savaş, darbe) senaryoyu değiştirebilir.
Erdoğan'ın Hamas ve Müslüman Kardeşlere Desteği: İç Politika Dayatması mı, Devlet Politikası mı ve Çatışma Riskleri
Türkiye'nin, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin Hamas ve Müslüman Kardeşler (MK) örgütlerine verdiği destek, Orta Doğu politikalarının önemli bir parçası olarak değerlendiriliyor.Bu destek, ideolojik yakınlık, bölgesel liderlik iddiası ve iç siyasi dinamikler çerçevesinde şekilleniyor.
Örneğin, İsrail'in Katar'ın başkenti Doha'da Hamas üyelerine yönelik saldırısı (9 Eylül 2025) gibi son olaylar, gerilimi artırmıştır.
1. Erdoğan'ın Desteği, AKP ve Erdoğan'ın Türk İç Politikasına Bir Dayatması mı?
Tek kelime ile Evet,Bu destek büyük ölçüde AKP'nin ve Erdoğan'ın iç politikaya yönelik bir hamlesi olarak değerlendirilebilir, ancak sadece iç dinamiklere bağlı değil; dış politika hedefleriyle de bağlantılı bir strateji.
Erdoğan'ın Hamas'ı "terör örgütü değil, siyasi parti" olarak tanımlaması ve Müslüman kardeşler ve Hamas ile ideolojik bağları, AKP'nin siyasi İslamcı kökenlerine dayanıyor.
Bu politika, içerideki İslamcı ve milliyetçi tabanı güçlendirmek için kullanılıyor; örneğin, Gazze krizi sırasında Erdoğan'ın Hamas'ı destekleyen açıklamaları, yerel seçimlerde ekonomik sıkıntılara karşı seçmen desteği sağlama amacı taşıyordu.
Filistin meselesi, Erdoğan'ın "Türkiye'nin Yüzyılı" platformunda önemli bir yer tutuyor ve Batı karşıtlığı üzerinden iç bütünlüğü sağlamayı hedefliyor.
Ancak bu destek, yalnızca iç politika aracı değil; aynı zamanda Neo-Osmanlıcı vizyonla bağlantılı bir dış politika unsuru.
Erdoğan, Türkiye'yi Müslüman dünyanın koruyucusu olarak konumlandırarak Kemalist dönemden bir sapma gösteriyor.
Örneğin, 2006'dan itibaren Hamas'ın siyasi kanadıyla kurulan ilişkiler ve 2010 Mavi Marmara olayı, AKP'nin ideolojik yönelimini ortaya koyuyor.
Oğul Bilal Erdoğan'ın 2025 Yeni Yıl mitinginde Hamas "şehitlerine atıfta bulunması, aile düzeyinde bir ideolojik bağlılığı işaret ediyor.
Eleştirmenler, bunu Erdoğan'ın otoriter yönetimini güçlendirmek için bir "dayatma" olarak değerlendiriyor, oysa muhalefet (örneğin CHP) daha dengeli bir yaklaşımı savunuyor.
2. Bu Destek AKP'nin Siyasi Ömrü ile Sınırlı mı, Yoksa Bir Devlet Politikası mı?
Bu destek, büyük ölçüde AKP'nin ve Erdoğan'ın siyasi ömrüyle sınırlı görünüyor;AKP öncesi dönemde Türkiye'nin dış politikası daha seküler ve Batı odaklıydı.
AKP'nin Müslüman Kardeşler ile ilişkileri, Erdoğan'ın kişisel vizyonu ve parti ideolojisiyle şekillenmiş;
Örneğin, 2001'de Erdoğan ve ekibinin Müslüman Kardeşler etkisinde Gülen harekatı desteğinde kurduğu AKP, bu örgütle bağını Mısır'daki Muhammed Mursi'ye verdiği destekle göstermişti.
Türkiye'de ayrı bir Müslüman Kardeşler partisi olmasa da,(Benzeri Fetullah Gülen hareketi) AKP'nin politikaları bu çizgiye yakın.
Bununla birlikte, bazı unsurlar devlet politikasına dönüşmüş durumda:
- Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) aracılığıyla Hamas'a lojistik ve finansal desteği,
- Erdoğan'ın medya ve bürokrasi üzerindeki kontrolü,
Bu politikayı kurumsallaştırmış durumda.
Ancak, 2023 seçimlerinden sonra normalleşme eğilimleri (örneğin, Mısır'la ilişkilerde) pragmatizmi işaret ediyor;
Erdoğan sonrası bir hükümet (örneğin, muhalefet koalisyonu) bu desteği azaltabilir.
- Kamuoyu Filistin'i desteklese de, Hamas'a doğrudan bağlılık AKP tabanında daha güçlü; Dolayısıyla bu destek büyük olasılıkla AKP'nin ömrüyle sınırlı kalabilir.
3. AKP'nin MK Taraftarlığı ve Hamas Desteği, Yakın ve Orta Vadede İsrail ile Sıcak Çatışmaya Neden Olma İhtimali Var mı?
Yakın vadede (2025-2027) doğrudan sıcak çatışma ihtimali düşük görünüyor, ancak orta vadede (2028-2030) Suriye gibi vekil alanlarda gerilimlerin tırmanma riski var.Son gelişmeler bu gerilimi artırdı:
İsrail’in 9 Eylül 2025’te Doha’da Hamas’a yönelik saldırısı üzerine Erdoğan, İsrail’i “terörizmi devlet politikası haline getirmekle” suçladı ve Türkiye’nin Filistin ile Katar’ı destekleyeceğini vurguladı.
Ağustos 2025’te Türkiye, hava sahasını İsrail’e kapatıp ticari ilişkilerini durdurdu; bu, ekonomik bir misilleme olarak kaldı.
- Analistlere göre Türkiye’nin Hamas’ı barındırması (İstanbul’daki ofisler, saldırı planları) İsrail’i provoke ediyor;
- Katar sonrası Türkiye “bir sonraki hedef” olabilir.
- NATO üyeliği ise koruma sağlamayabilir, çünkü ABD gibi müttefikler Türkiye’yi eleştiriyor. Suriye, bu bağlamda ana test alanı:
- Türkiye’nin kuzey Suriye’deki varlığı ve İsrail’in PKK/YPG’ye yönelik endişeleri vekil çatışmaları tetikleyebilir.
Ancak, doğrudan bir savaş olası görülmüyor; ekonomik bağlar ve ABD’nin arabuluculuğu bunu engelleyebilir.
Orta vadede nükleer gerilimler veya Gazze sonrası yönetim anlaşmazlıkları riski artırabilir, ancak mevcut eğilim daha çok proxy savaşlar ve diplomatik izolasyon yönünde ilerliyor.
Sonuç
Yirmi yılı geçen bir iktidar sürecinde Erdoğan'ın Müslüman kardeşler (İhvan) ve Hamas desteği, AKP'nin iç ve dış politikasının bir sentezi olarak işlev görüyor;AKP sonrası değişiklik gösterebilir, ancak tüm kurumlarda derin izler bırakmış durumda.