![]() |
Milliyetçilik ve Ümmetçilik Arasında Anadolu’nun Vicdanı |
🏛️ Kavramların Kıyısında: Milliyetçilik Ve Ümmetçilik
Milliyetçi ile ümmetçi gerçekten birbirinin düşmanı mı? Anadolu’nun vicdanında bu iki kimlik nasıl kardeşçe yaşar? siyasetin bölücü diline karşı halkın ortak hikâyesi.
Kütahya’da sokakta cadde de herhangi kahvehanede kafede, yada bir köy yolunda karşılaşan iki adam: biri bozkurtlu gömleğiyle, diğeri takkesiyle. Göz göze gelirler, gülümserler. Çünkü bilirler: birbirlerinin hasmı değil, kader ortağıdırlar. Onları karşı karşıya getiren ne tarih ne inançtır; sadece siyasetin oy pusulasına sığmayan vicdanlarıdır.
Bu iki kimlik, halkın vicdanında yan yana yaşarken, siyasetin dilinde karşı karşıya gelir. Çünkü kutuplaşma, sandıkta işe yarar; ama sofrada, tarlada, cenazede yürekleri böler.
Anadolu insanı, bu iki kimliği birleştirmeyi çoktan başarmıştır. Türk-İslam sentezi, kitaplarda değil, köy kahvesinde doğmuştur. Bir yanda “Ne mutlu Türküm diyene” diyen genç, diğer yanda “Ümmetin selameti için dua eden” yaşlı adam… Aynı çaydan içmiş, aynı yağmurda ıslanmıştır.
Benim şehrimde, bayram sabahı ya da bir Cuma namazında camide saf tutanlar arasında kimse kimliğini sorgulamaz. Çünkü burada kimlik, ideolojik değil, yaşamsaldır. Tohumun toprağa düşmesi gibi, milliyetçilik ve ümmetçilik de aynı vicdana düşer.
Birlik, bayrakta değil sadece; ekmekte, duada, gözyaşında yaşar.
Ayrılık, ekranlarda başlar; ama köy meydanında çözülür.
Siyaset, oy almak için halkı kamplara ayırır. “Sen milliyetçisin, o ümmetçi” diyerek kardeşi kardeşe yabancılaştırır. Oysa halk, bu ayrımı çoktan aşmıştır. Çünkü:
Aynı düğünde halay çekerler.
Aynı cenazede gözyaşı dökerler.
Aynı tarlada ter dökerler.
Siyaset bölmek ister, halk birleştirir.
Milliyetçi ile ümmetçi, Anadolu’nun vicdanında birbirinin düşmanı değil, tamamlayıcısıdır. Bu topraklarda kimlikler savaşmaz, konuşur. Siyaset ne kadar bölerse bölsün, halkın hikâyesi hep birlikte yazılır.
- Milliyetçilik, Türk milletinin tarihsel hafızasını, bağımsızlığını ve kültürel mirasını yüceltir. Orhun’dan Çanakkale’ye uzanan bir çizgidir.
- Ümmetçilik, İslam ümmetinin birliğini, adaletini ve kardeşliğini savunur. Kudüs’ten Endülüs’e akan bir duadır.
Bu iki kimlik, halkın vicdanında yan yana yaşarken, siyasetin dilinde karşı karşıya gelir. Çünkü kutuplaşma, sandıkta işe yarar; ama sofrada, tarlada, cenazede yürekleri böler.
🧭 Türk-İslam Sentezi: Halkın Sessiz Sözleşmesi
Anadolu insanı, bu iki kimliği birleştirmeyi çoktan başarmıştır. Türk-İslam sentezi, kitaplarda değil, köy kahvesinde doğmuştur. Bir yanda “Ne mutlu Türküm diyene” diyen genç, diğer yanda “Ümmetin selameti için dua eden” yaşlı adam… Aynı çaydan içmiş, aynı yağmurda ıslanmıştır.
- Milliyetçi, sınırları korur.
- Ümmetçi, kalpleri birleştirir.
- Anadolu ise, hem sınırına hem kalbine sahip çıkar.
🌿 Kırsalın Hikmeti: Tarlada Tezat Yoktur
Benim şehrimde, bayram sabahı ya da bir Cuma namazında camide saf tutanlar arasında kimse kimliğini sorgulamaz. Çünkü burada kimlik, ideolojik değil, yaşamsaldır. Tohumun toprağa düşmesi gibi, milliyetçilik ve ümmetçilik de aynı vicdana düşer.
Birlik, bayrakta değil sadece; ekmekte, duada, gözyaşında yaşar.
Ayrılık, ekranlarda başlar; ama köy meydanında çözülür.
⚖️ Siyasetin Dili: Bölmek mi Birleştirmek mi?
Siyaset, oy almak için halkı kamplara ayırır. “Sen milliyetçisin, o ümmetçi” diyerek kardeşi kardeşe yabancılaştırır. Oysa halk, bu ayrımı çoktan aşmıştır. Çünkü:
Aynı düğünde halay çekerler.
Aynı cenazede gözyaşı dökerler.
Aynı tarlada ter dökerler.
Siyaset bölmek ister, halk birleştirir.
🕊️ Sonuç: Vicdanın Sentezi
Milliyetçi ile ümmetçi, Anadolu’nun vicdanında birbirinin düşmanı değil, tamamlayıcısıdır. Bu topraklarda kimlikler savaşmaz, konuşur. Siyaset ne kadar bölerse bölsün, halkın hikâyesi hep birlikte yazılır.
Sizi Ümmet diye Millet diye bölmeye çalışan bölücü siyasetçilerin oyununa gelmeyin, onları tükürüğünüz ile şereflendirin.
Vicdanın İki Yüzü”
Bir yanda dağlar, taşlar, toprağın sesi,Bir yanda ezanla uyanan halkın nefesi.
Milliyetin göğsünde al bayrak gibi,
Ümmetin kalbinde duaların sesi.
Anadolu
Anadolu
Bir anne gibi, İki evladını aynı sofraya çağırır.
Biri “ben Türk’üm” der gururla,
Diğeri “ümmetin bir neferiyim” diye haykırır..
Çatışmaz bu sesler, yankılanır birlikte,
Çatışmaz bu sesler, yankılanır birlikte,
Bir kilim gibi dokunur, renk renk, ilmek ilmek.
Ne hilal ötekidir ne sancak yabancı,
Vicdanlarda eşit, dengede hepsi tek.
Toprağın altında yatanlar bilir,
Toprağın altında yatanlar bilir,
Ne ümmet ne millet, hepsi biziz.
Bir mezar taşında hem dua hem şiiriz,
Bir çınarın gövdesiyiz hepimiz biriz..
Bir yanda secdeyle susan bir şehir.
İkisi de aynı göğün altında büyür,
İkisi de aynı yağmurla yıkanır bir bir.
Toprak konuşur, “Ben ikisini de tanırım,
Biri bana sınır çizer, biri dua bırakır.
Ama ben, Anadolu, ikisini de sararım,
Çünkü ikisi de benimle ağlar, ikisi de sevdalım.
Ahmet ATAM