Ayasofya cami olarak ibadete açılmalı mı? |
Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılması gerekip gerekmediği son günlerde tartışılan bir konudur. İnsanların dini duygularını ve beklentilerini istismar etmeden, eğer açılacaksa bir an önce açılmalıdır.
Ayasofya Camii:
Cumhurbaşkanının bir kararnamesiyle Ayasofya'nın açılması mümkündür. Adını 'Cami' koymak başka bir şeydir; Ayasofya'yı ibadete açmak ise başka bir meseledir. İstismarın bir diğer aktörü olan Sn Bahçeli de, Ayasofya'da çan sesi yerine ezan sesinin yükselmesi gerektiğini söylemesidir.
Sn Bahçeli, fetihten bu yana zaten Ayasofya'da yükselen ses ezandır; çanlar fetih günü susturulmuştur.
Evet, Ayasofya Türklerin malıdır ve Türk'ün kılıç hakkıdır.
Sadece isminin 'Ayasofya Camii' olarak değiştirilmesi anlam ifade etmez.
Eğer cami, müze statüsünden çıkarılıp, her yerinde ibadete açılırsa, cami vasfını kazanır.
Ayasofya'nın ibadete açılması, aynı zamanda İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han'ın vakfının vasiyetinin bir parçasıdır.
Fatih Sultan Mehmet Hanın vakıf vasiyetinde aynen şunlar yazar.
''İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir. Fatih Sultan Mehmed Han - 1 Haziran 1453''
Ayasofya ibadete açılabilir mi? açılırsa ne olur !
Avrupa'da, hem Osmanlı döneminden kalan hem de günümüzde inşa edilen pek çok cami bulunmaktadır. Bu camilerin minareleri mevcuttur; ancak, bu minarelerden ezan okunmasına izin verilmez. Karşılıklılık ilkesine göre, özellikle Avrupa, tarihi camileri ya kapatır ya da kiliseye dönüştürmeye çalışır. Böyle bir durumda tüm İslam dünyası tepki gösterir; Batı ise bu riski göze alamaz.Batı'da yaşayan Müslümanların ve halkın tepkisi de oldukça sert olur, bu da karışıklığa neden olur. Endişelenmeyin; Batı, mali veya ekonomik yaptırımlar uygulayamaz.
Çünkü Batı'nın refahı, İslam ülkelerine sattığı mallarla doğru orantılıdır. Batı, bağırır çağırır ve sonunda susar. Ayasofya, tekrar cami olarak kullanılmaya başlar.
Ayasofya ile ilgili her iki tarafı da memnun edecek bir çözüm bulmak mümkündür. Ayasofya meselesi, kutuplaşma değil, uzlaşma konusu haline getirilebilir. Ayasofya, hem cami hem de müze olarak kullanılabilir; bunun önünde bir engel yoktur. Ayasofya'nın ibadete açılması oldukça basittir. İlk kat halılarla kaplanır ve ibadete açılır. İkinci kat, turistlere ayrılır ve müze olarak hizmet verir.
İsteyen turistler, Sultanahmet Camii'nde olduğu gibi, belirli şartlara uyarak birinci kata girebilirler. Resimler, sadece ikinci kattan görülebilecek şekilde perdelenir. Turistler, Sultanahmet Camii'ni ziyaret ettikleri gibi Ayasofya'yı da ziyaret edebilirler.
Ayasofya'nın tarihi
Ayasofya'nın inşasından önce, aynı yerde iki farklı kilise bulunmaktaydı. İlki, Konstantin'in oğlu Konstantius tarafından 360 yılında inşa edilen kilisedir ve Megale Eklesia, yani Büyük Kilise olarak adlandırılır. İmparator Arkadius döneminde, 404 yılındaki isyanlar sırasında bu kilise yanar. Arkadius'tan sonra tahta geçen II. Theodosius, yıkılan kilisenin yerine yeni bir kilise yaptırır ve bu ikinci kilise 532 yılına kadar ayakta kalır. 532 yılında, İmparator Justinianus döneminde, halkın huzursuzluğu büyük bir isyana yol açar.
Tarihe Nika Ayaklanması olarak geçen bu olay, şehrin büyük zarar görmesine sebep olur. Justinianus isyanı bastırır ve şehri yeniden inşa etme gerekliliğini fark eder. Bu, Justinianus için bir fırsattır ve şehri yeniden kurma hazırlıklarına başlar. Konstantin'in Yeni Roma'yı kurma arzusu gibi, Justinianus da benzer bir amaç güder.
Ancak bu kez, Yeni Roma yerine Yeni Kudüs'ü, yani Yeni Yeruşalim'i inşa etmeyi hedefler. Bilindiği üzere Kudüs, tüm ilahi dinler için son derece önemli ve kutsal bir şehirdir. Bunun temel nedeni, orada Süleyman tarafından inşa edilen ve M.Ö. 6. yüzyılda yıkılıp yeniden yapılan Kudüs Tapınağı'dır.
Bu tapınak, Tanrı'nın halkıyla buluştuğu yer olarak kabul edilir ve en kutsal mekanlardan biri sayılır. Justinianus, Yeni Yeruşalim'i inşa ederken, aynı zamanda Yeni Tapınak'ı da inşa etmek ister. Bu nedenle Ayasofya'nın mimarisini incelerken, Kudüs'teki Süleyman Tapınağı'nın mimarisini de göz önünde bulunduracağız.
Justinianus, dönemin en yetenekli iki mimarı olan Trallesli Anthemius ve Miletli Isidorus'u yanına çağırır ve planını açıklar. Anthemius ve Isidorus, plana bakarak binanın inşasının imkansız olduğunu söylerler; ancak Justinianus kararlıdır. Kilisenin inşası şarttır, bu yüzden inşaat 23 Şubat 532'de başlar ve kilise 27 Aralık 537'de ibadete açılır.
Sonuç olarak, Ayasofya bir kılıç hakkı ve fetih ganimetidir. Ayasofya'nın siyasete alet edilmemesi gerekmektedir. İsminin Ayasofya Camii olarak değiştirilmesi yeterli değildir; eğer Sayın Erdoğan samimi ise, onu ibadete açmalı ve Ayasofya Camii'nde ilk Cuma namazını kılmalıdır.
Ahmet Atam
2 yorum
Caminin bir bölümünde namaz vakitleri ezan okunuyor,cuma namazı da kılınıyor.Çocuk oyuncağı değildir.Politika aracı yapılmamalıdır,tehlikelidir.” dedi.