Her şeyiyle Enver Paşa’ya tam bir bağlılık içinde bulunan fedailer grubu içinde;
- Yakup Cemil,
- Kuşçubaşı Eşref
- Süleyman Askeri
- Binbaşı Eyüp Sabri
- Kolağası Resneli Niyazi
- Albay Selahaddin
- Cafer Tayyar
- Sapancalı Hakkı
- Mülazım Atıf
- Mustafa Necib
- Yeni bahçeli kardeşler Şükrü ve Nail gibi isimler bulunuyordu.
Tarihten anekdotlar Yakup Cemil |
Yakup Cemil
Şüphesiz bu isimlerin içinde en sıra dışı olanı Yakup Cemil’di.
Bab-ı Ali Baskınında Enver Paşa’ya hakaret etmesi üzerine gözünü kırpmadan Harbiye Nazırını vuran da Yakup Cemil’di.
Teşkilatı Mahsusa kurulduğunda, Kuşçubaşı Eşref'in ilk istediği adamlardan birisiydi Yakup Cemil.
Yakup Cemil ve Sinop cezaevi
Kuşçubaşı, Yakup Cemil'e görevini söyleyince bir izin istedi Kuşçubaşından.
Kendi askerlerini seçme izni.
Ve Ardından Sinop Cezaevi'nde yatan 2000 azılı mahkûmun kendisine verilmesini istedi.
Sinop Cezaevi, Üç kıta da varlık gösteren imparatorluğun en azılı mahkumlarının toplandığı cezaeviydi.
Değil gardiyanlar,
Jandarmalar bile mahkumların arasına girmezdi.
Yakup Cemil cebinde yetkisi cezaevinin kapısına dayandı.
Birbirinden korkunç suçlu katillerden oluşan 2000 mahkûmun kaldığı Kısıma geldiğinde, kendi fedaileri ve jandarmalara “gidebilirsiniz” dedi.
Cezaevi müdürünün yalvarmalarına aldırmadan 2000 caninin arasına tek başına girdi.
2000 çift göz kısım avlusuna giren bu adama bakıyordu avluda bir sandalyenin üstüne çıktı ve
Siz hayatı beş para etmeyen adamlarsınız, Namımı duyanlarınız duymayanlara anlatsın, sizi almaya geldim, ya benim emrimde ben isteyince ölür, ben isteyince yaşarsınız, ya da bir tekinizi buradan sağ çıkartmam" dedi.
Baş mahkumlardan birisi;
-- Adamların dışarıda kaldı Çerkes.
Diye laf atınca onun kolunu kırdı ve emretti:
-- Aranızda berberlik yapanlar öne çıksın!”
Öne çıkan berberlere sordu:
--Kaç leşiniz var?"
Her berber kaç adam öldürdüğünü söyledi, İçlerinden birisi 14 deyince ona;
-- 14 kişiyi neyle öldürdüğünü? Sordu.
-- Ustura ile boğazlarını kestim.
Cevabını verince, Yakup Cemil cebinden usturasını çıkardı, berbere uzattı ve:
-- Al bakalım seni özel berberim tayin ettim, Tıraş et şimdi beni" dedi.
Sandalyeyi altına çekip oturdu.
Sandalyeyi altına çekip oturdu.
14 kişiyi usturayla boğazlayan berberin elinde ustura, elinin altında Yakup Cemil'in boğazı.
İşte bu berber, elleri titreye titreye Yakup Cemil'i tıraş ederken 2000 çift göz sanki Pier Loti'nin bahçesinde çayını yudumlayıp manzarayı seyrederek tıraş olur gibi tütün tüttüren Yakup Cemil'i seyretmekteydi.
Yakup Cemil, Osman Kara'nın deyimiyle, “ölümle liderlik arasındaki süre, saniyeden de kısa.14 leşi özel berber Yakup Cemil’in yüzünü sabunlamada,
2 bin kanlı katil sahneyi izlemede ve Yakup Cemil sandalyede ayak ayak üstüne atmış tütününü tüttürmede.
O sandalyenin üstünde, o usturanın ucunda ve o 2 bin kanlı katilin huzurunda liderlik sınanmada, daha doğrusu insanlara liderlik dersi verilmede.
Teşkilat-ı Mahsusa
O, 2000 mahkûm, Yakup Cemil'in emrinde doğuda ölene kadar savaştılar ve her biri ölene kadar Yakup Cemil'e sadık kaldılar.
Teşkilatı Mahsusa altında üç kıtada savaştı.
Birçok operasyona katıldı.
Balkanlar’da ve Kuzey Afrika’da edindiği gerilla harbi yetenekleri, üstün cesareti, kabadayılığı ve yiğitliğiyle büyük başarılar gösterdi.
1915 yılında. Teşkilatı Mahsusa ve İttihat Terakki içinde. Atatürk'e bağlı olanların başını çektiği için İstanbul'a acilen çağrıldı.
Artık Enver Paşa ve diğer ittihatçı şeflerle arası açılmıştı.
Yakup Cemil; “memleketin başına Enver Paşa'nın değil, Mustafa Kemal'in geçmesini” istiyordu ve bunu açık bir dille söylüyordu arkadaşlarına.
Yakup Cemil'le arasında kişisel husumetleri bulunan Talat Paşa sürekli olarak Cemil'in bertaraf edilmesi için Enver Paşa'ya bastırmaktaydı.
Ancak Enver yıllarca emrinde çalışmış, verilen görevler için canını ortaya koymuş kahramana böyle bir muameleyi yakıştıramıyordu.
Talat Paşa'nın baskıları sonucu 1916 yılında Yakup Cemil yargılandı ve “suçlu” (!) bulunup idama mahkûm edildi.
İdam kararı Enver Paşa'nın önüne gelince, idamı onaylamadı ve Talat Paşa'ya bunu “Almanya'dan dönünce görüşeceklerini” söyledi.
Fakat, Enver Paşa Almanya'da iken, Talat Paşa'nın emriyle Yakup Cemil kurşuna dizildi.
Yakup Cemil'e verilen idam cezası tüm teşkilatı mahsusa ve ittihat terakki üyelerince sanki sanal bir ceza gibiydi.
Yakup Cemil'i hizaya getirmek için ona verilen bir gözdağı veya ihtar gibi geliyordu herkese.
Hiç kimse onun kurşuna dizileceğini ya da bunun söz konusu bile olacağını düşünmüyordu.
O, teşkilatlarının büyük kahramanlarıydı.
Yakup Cemil'in idamı
Talat Paşa'nın “idamın infazı emri” ulaştığında ilk üç komutan; “bu emri infaz etmektense, hemen tabancalarını çekip kendi başlarına birer kurşun sıkmayı tercih edeceklerini” bildirerek emre itaat etmediler
Bunun üstüne Talat Paşanın kurmayları Yakup Cemil’le beraber hiç savaşmamış genç bir subaya emri verdiler.
Yakup Cemil hücresinden alındı idam edileceği yere götürülürken genç komutana; "yüzünü asma aslanım; devletin emrini yerine getiriyorsun" dedi ve ondan bir ricada bulundu:
-- Bugüne kadar hiç karpuz yemedik, Müsaade et de bir tane kestirelim.”
Araçlar durdu, askerler bir karpuz seçtiler ve Yakup Cemil 14 adam boğazlamış berbere tıraş olurken ki gibi rahat karpuzunu yedi.
Gözleri bağlandı.
İdam mangası yerini aldı.
Subay emretti.
-- Nişan al
İkinci kez emir "nişan al" üçüncü, dördüncü askerler kıpırdamadı.
Belki de o an askerler için; "devlet, idam, mahkeme, karar, emir" gibi kavramların hepsi uçup gitti.
O an idi önemli olan.
Ellerinde silah, namlunun ucunda Yakup Cemil.
Cephede birbirlerine hikayelerini anlatarak cesaretlendikleri, “Yakup Cemil adamlarıyla bu mıntıkadaymış" söylentisini duyduklarında rahatladıkları komutanı öldürmek üzereydiler.
Askerlerin komutanlarının emrine karşı gelmelerini ve bunun sorumlusu olmayı kabul etmedi Yakup Cemil.
Donup kalmış askerler, o tanıdık sesle kendilerine geldiler:
-- Dikkat!
Bağıran, elleri arkadan ve gözleri bağlı Yakup Cemil'di.
-- Nişan al...!
-- Ateş...! Diye bağırarak kendi idam emrini verdi.
Kaynak: .(Cemal Süreya)
İkinci kez emir "nişan al" üçüncü, dördüncü askerler kıpırdamadı.
Belki de o an askerler için; "devlet, idam, mahkeme, karar, emir" gibi kavramların hepsi uçup gitti.
O an idi önemli olan.
Ellerinde silah, namlunun ucunda Yakup Cemil.
Cephede birbirlerine hikayelerini anlatarak cesaretlendikleri, “Yakup Cemil adamlarıyla bu mıntıkadaymış" söylentisini duyduklarında rahatladıkları komutanı öldürmek üzereydiler.
Askerlerin komutanlarının emrine karşı gelmelerini ve bunun sorumlusu olmayı kabul etmedi Yakup Cemil.
Donup kalmış askerler, o tanıdık sesle kendilerine geldiler:
-- Dikkat!
Bağıran, elleri arkadan ve gözleri bağlı Yakup Cemil'di.
-- Nişan al...!
-- Ateş...! Diye bağırarak kendi idam emrini verdi.
Devrim, ilk çocuğunu yedi böylece...
Kaynak: .(Cemal Süreya)
Yorum Gönder