600 YILDIR UNUTULAMAYAN DEVLET HATUNUN DİLLERE DESTAN DÜĞÜNÜ

Osmanlı ve Germiyanoğlu evliliği- Devlet hatun
Osmanlı ve Germiyanoğlu evliliği- Devlet hatun

Osmanlı devleti günden güne güçlenmektedir, bu sebeple Anadolu’daki beylikler de Osmanlı devletini yöneten hanedanla ilişkilerini geliştirmek adına çeşitli yollarla ilişki kurmaya başlarlar.
Kütahya ve civarında hüküm süren Germiyanoğlu Beyliği de Osmanlı devleti ile iyi ve dostane ilişkiler kurmak ister.

OSMANLI VE GERMİYAN EVLİLİĞİ DEVLET HATUN


Germiyan Beyi Süleyman Şah (1361-1387) oğlu Yakup Bey’e bazı tavsiyelerde bulunarak kızını Murad Hudâvendigâr’ın oğlu Şehzâde Bâyezid’e vermeyi ve çeyiz olarak da beyliğine bağlı bazı yerleri vermeyi teklif eder 
Bu teklifini Sultan Murad’a iletmek üzere de İshak Fakih’i bir heyetle beraber Osmanlının o dönemdeki payitahtı olan Bursa'ya gönderir

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin torunu olan Arif Çelebi
1312'den önce Denizli ve Kütahya'yı ziyaret ettiği zaman Germiyan Beyi I. Yakup ile görüştüğü ve onun üzerinde manevî nüfuz kurduğu bilinmektedir.


MEVLEVİLİĞİN KURUCUSU ARİF ÇELEBİ


Batı Anadolu beylikleri arasında Mevleviliğin yayılmasını maksadı bu bölgeye çeşitli yolculuklar yapan Arif Çelebi;
Bazı araştırmacılar tarafından Mevleviliğin asıl kurucusu olarak kabul edilmektedir.
Arif Çelebi yapmış olduğu seyahatlerde.
Germiyan Beyi Alişir oğlu Yakup Bey ile görüşür.
Daha sonra yıllarda Yakup Bey, kızıyla birlikte Arif Çelebi'ye mürit olurlar.
Bu dostane ilişkiler, daha sonra Yakup Bey’in torunu Germiyan Beyi Süleyman Şah ile, Sultan Veled’in kızı Mutahhara Hatun’un evliliğine dönüşür.
(Bazı kaynaklarda Süleyman Şah ile evlenen Mutahhara Âbide Hatun’un;
Sultan Veled’in kızı olduğu yazılmakla beraber.
Sultan Veled H. 712 (M. 1312) tarihinde vefat ettiğine göre onun kızı olan Mutahhara Hatun’un H. 790 (M. 1388) yılında vefat eden Süleyman Şah ile zaman dilimi itibarıyla evlenmesinin mümkün olmadığını yazan araştırmacılar da bulunmaktadır)

DEVLET HATUNUN MEVLANIN TORUNU OLMASI

Bahis konusu olan Mutahhara Hatun’un 
Mevlâna soyundan gelenlerden birisinin kızı olması muhtemeldir. 
Bu tartışmaları bir tarafa bırakarak, Şehzâde Bâyezid ile evlenecek olan Devlet Hatun’un Germiyan Beyi Süleyman Şah ile Mutahhara Hatun’un evliliklerinden dünyaya geldiğini kabul ederek.
Beyazıt Han ile Devlet Hatunun dillere destan olarak geçen düğünleri etrafındaki bilgilere bakalım.

DEVLET HATUN

Osmanlı yazıtlarında pek adı geçmeyen
Ancak gerek mezar taşında gerekse daha sonraki araştırmalarda.
  • Devlet şah
  • Devlet Hatun 
  • Sultan Hatun gibi isimlerle anılan 
  • Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızının gerçek adı bugün dahi bilinmemektedir. 
Buna sebep ise, Osmanlı padişahlarının eşleri ve diğer bir hükümdarla evlendirilen kızlarının çoğu zaman hükümdar lakaplarıyla anıldıkları ve gerçek isimlerinin unutulduğu belirtilmektedir  
Yukarıda işaret edildiği gibi Osmanlı Beyliği’nin günden güne büyümesi üzerine çeşitli endişelere kapılan beylikler onlarla ittifak yollarını aramaya başlamışlardır. 
Germiyan Beyliği de 
Gerek Karamanoğulları Beyliği’nden.
Gerekse Osmanlı’dan gelecek tehlikeleri bertaraf etmek amacıyla Osmanlılarla bir ittifak arayışına girmiştir.
Bu ittifakı da da akrabalık yoluyla oluşturmaya çalışmıştır. 
Bu konuyu da tarihçi Aşıkpaşazâde eserinde anlatmış olup.
Daha sonra gelen tarihçiler de onun anlatımlarını kimi zaman aynen, kimi zaman da ilaveler yaparak aktarmışlardır. 
Aşık paşazade ye göre; Germiyanoğlu Süleyman Şah ihtiyarladığının farkına varınca oğlu Yakup Bey'i çağırıp ona:
"Oğul! Bu ülkenin sizin elinizde kalmasını istersen Osmanoğlu'yla birlik ol" dedi. 
Sonra da kızının birini Sultan Murad’ın oğlu Bayezid'e verilmesini teklif olarak Osmanlı sultanına götürmesini söyledi. 
Yakup Bey'de hemen o dönemin meşhur âlimlerinden İshak Fakıh'ı Osmanlı sultanına elçi olarak gönderdi. 

DEVLET HATUNUN ÇEYİZİ

İshak Fakıh doğruca o zaman Edirne’de bulunan Murad Han'a gider. 
Maiyetindekiler ile beraber iyi cins atlar götürür
İlaveten. Denizli'nin meşhur bezlerinden de hediyelerde vardır. 
Sultan Murad tarafından kabul edilen elçi: 
Kızımızı oğlunuz Bâyezid'e alınız. Yanında çeyiz olarak, birkaç parça şehir de verelim" diye teklifte bulunur
Germiyan Beyi kızına düğün çeyizi olarak da 
  • Kütahya şehrini
  • Simav vilayetini
  • Eğrigöz (Emet) kalesini ve 
  • Tavşanlı kalesini vereceğini de Sultan Murad’a söz vermiştir.

Kaynaklara göre, elçi olarak gönderilen İshak Fakıh beraberindekiler ile birlikte Murad Hüdavendigar'ın huzuruna varmış ve Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın teklifini iletmişler, Sultan Murad da Anadolu’daki durumunu güçlendirmek için bu teklifi kabul etmiş ve Edirne’de söz kesilmiştir. 
Bu bilgilere ilave olarak İshak Fakıh elçi olarak geldiğinde beraberinde 
  • Meşhur Germiyan atlası, 
  • Denizli bezleri
  • Altın ve gümüş gibi değerli eşyaları da getirdiği rivayet edilmiştir. 

DEVLET HATUNUN DÜĞÜNÜ

Süleyman Şah, yaşlılığında oğlu Yakup Bey’e kızını I. Murad’ın oğlu Bâyezid’e vermeyi düşündüğünü söylemiş ve vasiyette bulunmuştur. 
I. Murad da Bursa Kadısı Koca Mahmud Efendi ve eşini, Emir-i âlem Aksungur Ağa ve eşini, Çavuşbaşı Demirhan’ı ve Bayezid'in dadısını kızı istemek üzere göndermiştir. 
Bu isteğe bir mektupla cevap veren Süleyman Şah da Cemaleddin İshak Fakıh’ı bir heyet ve hediyelerle I. Murad’a göndermiş ve bu şekilde söz kesilmiştir.
Edirne’de söz kesildikten sonra Murad Hüdavendigar payitaht Bursa’ya gelmiş ve düğün hazırlıklarına başlanmıştır. 
İlk iş olarak 

  • Karamanoğlu, 
  • Hamidoğlu, 
  • Menteşeoğlu, 
  • Tekeoğlu, 
  • Saruhanoğlu, 
  • Aydınoğlu, 
  • Kastamonu beylerine, 
  • Mısır sultanına bu mutlu işe katılmaları için “okuyucular” gönderilmiştir. 

Düğüne 
  • Gazi Evrenos Bey ve hatta 
  • Rumili’nden bazı haraçgüzâr hırıstiyan knezleri (prensleri) de davet edilmiştir. 

HOCA SADETTİN ANLATIMI İLE DEVLET HATUN DÜĞÜNÜ 

Yukarıda da işaret edildiği gibi bir ay sürdüğü söylenen düğün Osmanlı tarihlerinde etraflıca anlatılmıştır. 
Ancak Hoca Sadeddin bunlar arasından en detaylı şeklini aktarmıştır. 
İşte onun kaleminden düğün şenliği:

H. 783 (M. 1381 yılında dünyanın canlandığı, bütün bitkilerin parıldadığı bahar eyyamında, cihanın dört köşesine hâkim sultanın yüce tali’i şeref burcundan doğduğu günlerde yeşil çimenlerinde, ince narin kadınlar gibi bitkiler, bahçelerin temiz kızları gibi çiçekler yapraklarını açtıkları o demde, cenneti andıran Bursa'da, bir ferah yerde, eğlenti meclisinin, safa toplantısının kuruluşuna başlandı. 
  1. Bu neş'eli mecliste döşekler serildi.
  2. Çeşitli yiyeceklerle dolu siniler, sofralar kuruldu. 
  3. Devlet erkânı, padişahın yakınları, rütbe ve görevlerine göre kendilerine ayrılan yerlere oturdular. 
  4. Çevredeki hükümdarlardan, krallardan çeşitli armağanlarla gelen elçiler her zamanki gibi ağırlandılar. 
  5. Mısır ve Suriye hükümdarının elçisi, bu sultanın sevgilerini bildiren mektupla gelip, boylu poslu kula ve yürük atlar getirmişti. 
  6. Bunlar, padişahın cihad yolunda kullanılmak üzere yetiştirilmiş olan cins atları arasına alındı. Ayrıca Arap işi nefis eşyalar ve sultana yakışan hediyeler sunulduğu zaman, onun deryaları dolduran hatırına hoş gelmiş, göndereni övmek ve aralarında öteden beri süre gelen dostluğu pekiştirmek için anılan elçi, pek çok iltifatlara, ikramlara mazhar olmuş, böylece öteki elçilerden daha üstün tutulmuştu. 
  7. Ondan sonra Hamid, Aydın, Saruhan, Menteşe, Kastamonu ve Karaman beylerinin elçileri hediyelerini sundular ve karşılığında armağanlarla sevindirildiler. 
  8. Bunların arkasından vezirler, saltanat makamının beyleri, devletin ileri gelenleri rütbeleri ve görevleri sırasınca, imkânları, kudretleri ölçüsünde ayrı ayrı peşkeşlerini çektiler.
  9. Bunlar arasında Rumeli beylerinin önde geleni, baş tacı olan Evrenos Bey , Yusuf yaradılışlı yüz köle oğlan sunmuştu. 
  10. Bu delikanlıların her biri, boylarının uygunluğu, vücudlarının tazeliği ile servileri kıskandırmakta, yeni açılmış gülleri çileden çıkarmakta idiler. 
  11. On kişinin ellerinde halis altınla doldurulmuş gümüş tabaklar, onunun ellerinde de gümüş akçalarla dopdolu yine gümüşten yapılmış sahanlar vardı. 
  12. Seksen delikanlı ise ellerinde ham gümüşten işlenmiş kadehler, ayağlar, şamdanlar, maşrapalar, ibrikler, su kapları getiriyorlardı. 
  13. Böylece parıldayan bu neşeli toplantıyı gören ve gerçekleri söyleyen bir kimsenin gözünde Çevrelerinde, ebedî yaşamağa erdirilmiş gençler dolaşırlar. 
  14. Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle, sevinç veren âyeti canlanırdı. 
  15. Bunların arkasından yüz adet işvebaz cariye sunulmuştu. 
  16. Bunların her biri de perhiz edenlerin gönüllerini çelecek kadar güzel, seçmede titizlenenlerin yüreklerini oynatacak kadar dilberdi. 
  17. Sultanları ve padişahları kıskandıran bu yüz köle delikanlı sunulduğu zaman, bilen bilmeyen herkes, bu yiğit beyin padişahlara lâyık peşkeşine aferin demiş, pek çok övgüler dizmişlerdir

Sultanın hizmetinde çalışan bir görevlinin gücü bu ölçüde olunca, onun kudretli hükümdarının imkânları ile gücünün ne derecede olacağı ve ne kadar yüksek bir mertebede bulunduğu, olayı görenlerin gözlerinde belirmiş oldu. 
Böylece bu neşeli cemiyet, sohbetler, tatlı tatlı görüşmeler içinde gönlün istediği gibi sürdü gitti. 
Eğlenceler, neşeler ve gösterilerle sona erdi. 
Düğüne gelen elçilere gerekli ilgi ve iltifat gösterildikten sonra, yurtlarına dönmeleri için bekledikleri izin verildi. 

Gazi Evrenos Bey'in peşkeşi olduğu gibi Mısır Sultanına gönderildi. 
Öteki hükümdarlara da kendilerine lâyık hediyeler, güzel armağanlar yollandı. 
Mısır Sultanının yollamış olduğu cins atlar ile savaş aletleri ise Evrenos Gazi'ye armağan edildi. 
Sultan sunulan öteki hediyeleri de cihad yoldaşlarına, umera-yı ecnada, geride kalanları ise halka, özellikle suleha ve ulemaya dağıttırdı. Böylece Hazine-i Âmiresine bu gelenlerden bir parça bile koydurtmadı”
Davetlilerin düğüne gelirken birçok hediyelerle geldiği kaynaklarda yer alırken, bunlar arasında Gazi Evrenos Bey’in hediyelerinin çokluğuna özellikle dikkat çekilmektedir.
Bursa’da yapılan düğün hazırlıklarından sonra gelini almak üzere gelin alayı Bursa’dan hareket etmiştir. 
Hoca Sadeddin anlatıyor: 
Bu cömert velime (düğün yemeği, daveti) ve büyük cemiyet yerine getirildikten sonra; başta Kadızâde-i Rumî'nin dedesi olan Bursa kadısı Koca Efendi ve saygı değer eşi, Emir-i âlem olan Aksungur Ağa ve eşi, Çavuşbaşı oğlu Timur Han Çavuş, padişahın hareminin bazı yakınları, özellikle şanı yüce şehzâdenin dâyesi (dadısı), ayrıca has hademelerden binden ziyade adam gelini getirmek üzere Kütahya'ya yollandı. 
Sultanın temsilcileri Kütahya'ya yaklaşınca, Germiyan Beyi, ülkesinin ileri gelenlerini karşılamak üzere göndererek ağırlamada, ikram ve iltifatta titizlik göstermiş, gereken saygıyı eksiksiz yerine getirmekle karşılama törenini yapmıştır. 

Misafirlerin her birini şanına göre konaklama yerine indirmiş, herkesin değerine uygun yerler göstermiştir. 
Bu suretle ziyafetler çekilmiş, ev sahipliği görevinin gerekleri yerli yerince yapılmış, ondan sonra da düğün ve nikâh törenine geçilerek neşeli toplantı başlamıştı. 
Padişahın temsilcileri, en önde gelenden, en sonuna kadar, ağır elbiselerle, bol armağanlarla memnun edilmiş, her birinin gönülleri alınarak tören gerekleri de tamamlanmıştı. 
Nikâh, şer'-i şerif gereğince kıyıldıktan sonra, Germiyan Beyi nişanlı, utangaç ve eyaletinin sevgili temiz kızını Bursa Efendisinin (kadısının) huzurunda gelen hanımefendilere teslim etti. 
Çeyiz olarak kızına verdiği kalelerin devir tarihini de belirledi. 
Germiyan Beyi kendi sarayında Çaşnigirbaşısı olan Paşacık Ağayı düğün kafilesiyle beraber yolladı, onun hatununu da geline yenge olarak yoldaş eyledi. 

Aksungur Ağa ise teslim alınacak kalelerin korunma tedbirlerini aldıktan sonra, hep birden Padişahın başşehrine doğru yola çıktılar.
Kafile Bursa'ya yaklaştığı zaman devletin ileri gelenleri, padişahın yakınları sevinçler, mutluluklar içinde onları karşılayıp, gelini Kasr-ı Kayseriye (sultanın sarayındaki harem dairesine) indirdiler. 

Akşam olup da Rum ülkesinin gelini; gün kızıl ışıklarla donanmış eteklerini süpürerek gecenin istirahat hanesine çekildiğinde.
Temiz hurilerin nurdan yapılmış penceresinden, bu neş'eler saçan düğünün seyrine, kendisini özünden sırdaş etmek üzere cihanın gecesi gezmeye çıkmış, abanos gibi kara perde üzerinde binlerce gelin mumlarını uyandırmış, felek kubbesini nur kandilleri, neş'e meş'aleleri ile donatmıştı ki.
Devletli gelin de Yıldırım Han'ın güvenle dolu kucağında cilve satmaya başlamıştır. 

İşin sonunda o utangaç, nazlı gerdeğe girerek, başlara tâc olan şehzâde ile evlenmiş, su ile şekerin kaynaştığı gibi anlaşmış ve Şehzâde doğmakta olan güneş gibi, en yükseklerde Feridun’un takı misali parıldarken, dolunayı andıran o güzele bağlanmış, birleşmiş ve onda kaynaşmıştı. 

Aşık Paşazâde Tevârîh-i Âl-i Osman nam eserinde düğünün bir ay sürdüğünü belirtmiş ve manzum olarak düğün ile ilgili şunları yazmıştır:

Bu düğün kim Murâd Hân itdi kardaş Yayıldı sofralar döküldü çok aş
Bir ay tamâm yenildi ni’metler Fakîr ü ganî ve hem yidi evbâş 
Alemlü hil’atini halk giydiler çok Donandı hep yalıncak rind ü kallâş
Atâlar eyledi altun u akçe Hocalar gibi oldı cimri kulmâş
Rızâ buldı kamu bu halk-ı âlem Melûl gitmedi halk olmadı savaş
Düğün kim eyledi o Gâzi Hünkâr Yük idi Âşıkî bil sükkeri baş

Devlet Hatun’un çeyizi olarak verilen yerler Kütahya, Simav, Eğrigöz (Emet) ve Tavşanlı Osmanlı’ya bırakılmış.
Devlet merkezi Kütahya’nın Osmanlılara verilmesinden sonra, Bâyezid buraya vali olmuş, Süleyman Şah da (vefatı: H. 798/M. 1387) Kula’ya çekilip, ömrünün geri kalan kısmını burada geçirmiştir.
Osmanlı’nın erken dönemine ait bir düğün merasimi, sonraki devirlerde yazılan kroniklerde bu şekilde tafsilatlı olarak anlatılmakta, hatta düğünde görev verilen şahıslar bile bir bir sayılmaktadır. 
Bu kurulan akrabalık ilişkisinin öneminden kaynaklanmaktadır. 
Ayrıca gelinin bir Türk beyinin kızı olması da işin önemini ortaya koymaktadır. 

Devlet Hatun Türk kızı olduğundan dolayı, düğünü de Türk âdetlerine göre yapılmıştır. Düğüne davet edilenlerle bir takım diplomatik anlaşmalar yapılmıştır. 

Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızına çeyiz olarak verdiği Kütahya, Simav, Eğrigöz (Emet), Tavşanlı ve zengin Gediz Şaphanesinin idaresi damat/şehzâde Bâyezid’e verildi ve Şehzâde Bâyezid düğünden sonra burada sancak beyi oldu.I. Murad bu düğün esnasında kızı Nefise (Melek) Hatun ile Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey’in nişanlarını yapmıştır. 
Murad Hüdavendigar'ın düğünü Anadolu beylerine üstünlüğünü ispatlama diplomasisi olarak kullandığı ifade edilmektedir. 
Hatta Mısır elçisine diğer elçilerden daha büyük önem vererek, onu diğer elçilerin önüne geçirmiş, böylece Anadolu beylikleri üzerinde nüfuz sahibi olmayı arzulayan Memluk sultanının bu arzusunu kendi lehine çevirmeye çalışmıştır. 
Sultan Murad ayrıca Lazar’a karşı sefere çıkmadan önce Anadolu beyliklerinden emin olmak istemiş ve kimini akrabalık yoluyla, kiminin de arazilerini satın alarak (Hamitoğulları'ndan Göller bölgesini) seferde iken gelecek tehlikeleri bertaraf etmiştir.
Germiyan Beyi Süleyman Şah ile evlenen Mutahhara Hatun’un Sultan Veled’in kızı olup/olmadığı tartışmalarına, kızı Devlet Hatun’un, Çelebi Mehmed’in annesi olup olmadığı da katılınca işler iyice karışmaktadır. 

Zira Halil İnalcık
Uzunçarşılı’yı kaynak göstererek.
Çelebi Mehmed’in Devlet Hatun adlı bir cariyeden doğduğunu belirtmiştir. 
Uzunçarşılı İslâm Ansiklopedisi’nin “Germiyân-oğulları” maddesini yazarken

Ankara muharebesinden sonra, Osmanlı şehzâdeleri arasındaki saltanat mücadelesinde Yakub Bey kız kardeşinin (Devlet Hatun) oğlu Çelebi Mehmed’in tarafını tutmuştur.ve “Yakub Bey H. 831 (M. 1428)’de Edirne’ye giderek, hemşiresinin torunu olan Sultan II. Murad ile görüşmüştür

 

Diyerek ..
Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun’un oğlu olduğunu yazmış, ayrıca aynı makalede Germiyanoğulları'nın şeceresi çizilmiş ve burada da Çelebi Mehmed Devlet Hatun’un oğlu olarak kaydedilmiştir.
Muhtemelen daha sonraki tarihlerde yazmış olduğu başka bir makalede ise Merzifon’daki bir zâviye vakfiyesindeki ifadeden hareketle.
Çelebi Mehmed’in Devlet Hatun’un oğlu olmadığını ifade etmiştir.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi evkaf evrakı arasında söz konusu vakfiyenin bir sureti yer almaktadır. 
Burada Çelebi Mehmed’in annesi olarak 
Devlet Hatun binti Abdillah

 İsmi açıkça görülmektedir. Söz konusu belgede babasının adının Abdullah olmasından hareketle, Osmanlı kayıtlarında bu tür isimlerin genellikle mühtedi/mühtediyeler için kullanıldığı göz önünde bulundurularak, onun da bir mühtediye olduğu kanaati hâsıl olmaktadır. M. Halil Yinanç, 

Bursa’da Hundi Hatun (Devlet Hatun) türbesinde medfun olan ve H. 816 (M. 1414) tarihinde vefat ettiği belirtilen Devlet Hatun ile Yıldırım’ın eşi Germiyan Beyi’nin kızı Sultan Hatun’un aynı kişi olup olmadığının bilinmediğini belirtmektedir.
Burada şu soru açıklanmaya muhtaçtır. 
Bursa’da Devlet Hatun türbesinde medfun olan Devlet Hatun
Çelebi Mehmed’in annesi ve bir mühtediye kabul edilen Devlet Hatun bint Abdullah ise.
Yıldırım Bayezid ile evlenen ve Osmanlı kroniklerinde yukarıda anlatıldığı gibi dillere destan düğünü yapılan Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun’un mezarı nerededir? 

Yıldırım Bayezid vefat ettiğinde, 
Ertuğrul Bey’den başka 
  • Emir Süleyman, Mehmed
  • İsa
  • Musa ve 
  • Kasım adlarında beş oğlu kalmıştır.
Neşrî ise
Yedi oğlu olduğunu
Bunlara Mustafa (Düzme) adlı bir şehzâdeyi de ilave etmiş ve hepsinin de cariyeden doğma olduğunu yazmıştır.
Oğullarından İsa ve Musa Çelebi adlı şehzâdelerin Germiyan Beyi’nin kızı Devlet Hatun’un çocukları olduğu bazı yazarlar tarafından kabul edilmektedir 

Devlet Hatun Türbesi

Bursa’da Devlet Hatun adına yapılmış bir türbe vardır. 
Söz konusu türbenin Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı ve Sultan Çelebi Mehmed’in annesi Devlet Hatun’a ait olduğu söylene gelmiştir. 
Ancak yukarıda da ifade edildiği gibi, Çelebi Mehmed’in annesinin Germiyan Beyi’nin kızı olmayıp mühtediye bir kadın olduğu kabul edilse bile;
Devlet Hatun ismi etrafında oluşan kayıt ve bulguları değerlendirmek adına bu türbeye de kısmen değinmek gerekmektedir. 
Devlet Hatun’un defnedildiği Bursa’da Yeşil Külliye yakınlarında Meydancık Mahallesindeki türbesinin olduğu yer, arşiv belgelerinde “aşağı şehir ucu” olarak tanımlanmıştır.



Arşiv belgelerinde bu türbe “Hatuniyye Türbesi” olarak geçmektedir
Çelebi Sultan Mehmed’in Yeşil Külliye için düzenlemiş olduğu vakfiyede, türbenin külliyenin alt tarafında yer aldığı belirtilmekte ve türbede “nüssâk” diye yazılan türbedara günde 4 dirhem ücret verilmesini vakfiyesinde şart koşulmaktadır. 
Çelebi Sultan Mehmed ayrıca vakfiyede annesinin türbesinde her biri birer cüz okumak üzere altı hâfız görevlendirmiş ve bu hizmet karşılığında her birine günde birer dirhem ücret verileceğini de belirtmiştir. 
Bunlardan başka, türbenin aydınlatılması için de türbedeki kandil yağına harcanmak üzere günde 2 dirhem ödenek ayrılmıştır.

Vakfiyede “mesircî” tayin edilen iki görevliden bahsedilmektedir. 
Vakfiyede sirâc (kandil) yakma hizmetinde görev yapacağı bilgisinden hareketle siracînin kandilci demek olduğu anlaşılmaktadır.
Türbede ve zâviyede her gece kandilleri yakacak olan bu iki kişiye günde birer dirhem ücret tayin edilmiştir. 

Bursa Meydancık Mahallesinde bulunan türbe; sivri külahlı, içten kubbeli ve yanları açıktır. Dıştan dışa 5,75x5,75 m. ebadında olan türbenin tamamı mermerden yapılmış, köşeler gönye ayaklar üstüne oturmuş, ortada ise silindirik sütunlara basan sekiz sivri kemere sahiptir. Osmanlılar devrinde yapılan en son örnek olması bakımından önem taşımaktadır.
Türbede her tarafı yazı ile kaplı ve Selçuklu mezarları tarzında yapılan Devlet Hatun’un sandukası yer almaktadır.
Sandukanın diğer yan ve üst taraflarında ise “Âyetü’l-Kürsî” ile Âl-i İmrân sûresinin 18. ve 19. âyetleri yazılmıştır.
ةكئلملاو وه لاا هلا لا هنا الله دهش لا زيزعلا وه لاا هلا لا طسقلاب امئاق ملعلا اولواو ملاسلاا الله دنع نيدلا نا ميكح ميظعلا الله قدص ميركلا
Devlet Hatun ismi ile ilgili bir başka kayıt ise
Edirne’de onun ismiyle anılan bir mahallenin olmasıdır.
M. Tayyib Gökbilgin
Mahalle-i Devletşâh
Olarak kayıtlarda yer alan mahallenin isminin.
Çelebi Mehmed’in annesi ve Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun’dan alındığını ve mahallede bir de Devletşah Mescidi olduğunu yazmaktadır.
Sonuç olarak;
Bu bildiride Osmanlı tarihinde dillere destan olabilecek şekilde anlatılan Yıldırım Bayezid ile Devlet Hatun’un düğünü ve bu düğünün Osmanlı kroniklerde nasıl yer aldığı anlatılmaya çalışılmıştır. 
Düğünle beraber Osmanlı tarihinde tartışılan bazı problemler tekrar gündeme getirilmeye çalışılmıştır. 
Bunlardan birisi Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı Mutahhara Hatun’un Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’in kızı olup olmadığı konusudur. 
Tarihi hadiseler kronolojik olarak sıralandığında bunun çok zor olduğu görülecektir. 
Bir diğer husus ise 

DEVLET HATUNUN MEZARI NEREDE

Çelebi Sultan Mehmed’in, Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun’un oğlu mu, yoksa bir cariye olan başka bir Devlet Hatun’un oğlu mu olduğu konusudur.
Bu konuda tarihçiler farklı görüşler ileri sürmektedirler. 
İkinci görüş (yani bir cariyenin oğlu olduğu görüşü) Merzifon’daki zâviyenin vakfiye kaydına göre Çelebi Mehmed’in annesi bir mühtediyedir. 

SONUÇ

Eğer bu görüş kabul edilirse,
Bursa Meydancık mahallesindeki Devlet Hatun’a ait olan türbe bu kadına ait olmalıdır. 
O zaman da Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı olan Devlet Hatun’un mezarı nerededir sorusunun cevabını aramak gerekecektir.


KAYNAK VE ALINTI

Fotoğraflar temsisi ve alıntıdır

U.Ü. FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl: 19, Sayı: 30, 2016/1
Hasan Basri ÖCALAN**
A-ARŞİV BELGELERİ Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Ev. VKF., Dosya no:6, Gömlek no:53, (23 R
825). BOA, Cevdet Evkaf, no: 16933. Çelebi Sultan Mehmed Vakfiyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı İstanbul Kitaplığı Bölümü, Muallim Cevdet, Fermanlar, nu:5.
B-KAYNAK VE ARAŞTIRMALAR Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, çev. Tahsin Yazıcı, Millî Eğitim


0 Yorumlar

Yorumlarda lütfen saygılı olun