Ömrün son baharı nasıl geçer dersiniz, Altmışı geçtik artık, yirmili yaşlarından çok farklı, kırklı yaşlarından değişik , elli yaşlarından ise daha olgun bakıyor insan yaşama , daha bir kabullenici oluyor , sanki
Artık öyle Lüks bir hayat istemiyor gönül
Ömrün son baharında gönül ne ister
Basit bir kır evi meselâ, toz toprak içinde, önünde bahçe, envaı çeşit çiçek, hepsini, evden uçup gidenlerin yerine koymak için.
Artık öyle her öğüne mükellef bir sofrada istemiyor insanın canı.
Maksat karın doyurmak
Sabahları bir çorba, tarhana olursa hora geçer
Akşamları bir tost, bir çay neyine yetmez ki!
İnsan Yaşı ilerledikçe olanla yetinmeyi öğreniyor
Eskisi gibi oturdun mu sofraya, götüremiyorsun zaten!
Örün son baharı tüketimin azaldığı yıllar
Daha Az yiyip, daha çok su içiyorum.
Birde her gün almam gereken ilaçlarımı unutmasam, bıkkınlık geldi yani, bağımlısın.
İki, üç, dört
Sonra geriye sayım başlıyor
Tek sayıya düşme olasılığını düşünmek ise
Dehşet verici!
Diyorsun ki
Sıralı ölüm olsun
Her kuş yuvadan uçtukça dal değil, gövde sarsılıyor.
Birde buna alışabilsen.
Ne güzel anlatmış Erkin Koray mısraların da Ömrün sonbaharını
Günlere bakarsın katı katı,
Üzerine çekersin perde.
Yoldan geçenler var da
Her akşam gelenler nerde?
Kara yazı yazıldı sanma
İnsanın kaderi böyle…
İnsanoğlu işte
El hak alışacaksın, çaresiz.
Aslında insanın evden çıkmayı pek canı istemiyor artık
Lüzumu hariç, o da bakkal kasap işte
Ne yaparsın
Gün bir, öğün üç.
Acıyan ağrıyan yerin başka , acıkan yerin başka oluyor
Ömrün son baharında kabuğuna çekiliyor yaşlı gönüller
Dışarıda isen, evde uzandığın divan, mıknatıs gibi çekiyor insanı, gel, gel.
E, dile kolay
Duramaz
Hemen dönersin
Onca yılın beraberliği var, çöküyor zamanla oturduğun yer bile, zamanla.
Uzun zamandır birkaç düğün dernek harici katılmadım kalabalıklara
İnsanlar ve kalabalıklar boğuyor artık.
Gönül sesi daha bir açılıyor ömrün son baharında
Kulakların ağır işitse de gönül kulağı fısıltıları bile duyuyor
Duymadığım, yâda duymak istemediğim
Ne kadar çok farklı ses varmış, güçlü günlerimde bastırdığım!
Ne kadar farklı fikir varmış.
Gerçi, başkalarının benim hakkımda fikirlerinin beklentilerinin artık anlamı kalmadı bende, ne destek, nede köstek olacak imkân da yok artık.
Birde.
Ne demişler herkes aklını pazara çıkarmış
Dönmüş yine kendisi almış diye!
Artık diyorum ki
Herkesin aklı kendine.
Herkes kendi yoluna, anladım ki su akar yolunu bulurmuş
Tartışma olmasın diye hiçbir şeyi uzatmayacağım artık.
Dedim ya, Herkesin aklı kendine
Bende kendi aklımı yazılara döküyorum işte.
Beğenen alır
Beğenmeyen almaz.
Vallahi, Bedava
Her şeyin basitleştiği yıllardır ömrün son baharı
Basite indirgedim her şeyi
Evde bile eşya fazlalığı istemiyorum artık
Saçlarımı dahi neredeyse üç numara kesiyorum
Basit olsun, yapmasın ağırlık.
Ne o gardırop dolusu kıyafetler
Bazen kızıyorum, çıplak mı kaldın da aldın bu kadar elbiseyi diye
Bu saatten sonra
- Sevmediklerimi görmezden gelecek
- Beğenmediğini yemeyecek
- Hoşlanmadığını giymeyeceğim
Hiç umurumda olmayacak kimin ne yaptığı ne söylediği.
Kendi hayal dünyamda, sigaram ve birde kanepem
Ne demişler
- Mutlu mu olacaksın
- Az insan
- Az eşya ha bir de
- Az yemek ha
İhtiyaçtan fazlası her şey hamallık çünkü.
Ayaklar artık eskisi gibi yürümüyor, ne kadar zorlarsan zorla , yaşını fısıldıyor kulaklarına
Gözler kulaklar ha keza.
Hiç hissetmez iken cereyanı
Ufacık esinti kasırga gibi sanki
Kar ne ki, yağmur bile donduruyor artık
Son baharın güzelliği
Güzel tarafları yok mu?
Var, hiç olmaz mı?
Belki de hayatımın en mutlu yıllarını yaşıyor olabilirim.
Uyumlu bir eş, güzel çocuklar, tatlı mı tatlı torun
Artık ne gelecek korkusu ne de geçim sıkıntısı
Ah birde şu bacaklar ağrımasa
Bu saatten sonra Devletten aylık Allah'tan sağlık zamanı Varsa bu ikisi, gam yok.
Yorum Gönder