KÜTAHYA TÜRKÜ HİKAYELERİ ELİFİN TÜRKÜSÜ

Elifin_türküsü
Kütahya türkü hikayeleri


Kütahya yöresine ait bir türkü ve hikayesi Elif'in yürek burkan türkü ve hikayesidir, bilinen bir hikayesi olmamasına rağmen, ithaf edilen yapıştırılan hikayelerden birisidir aşağıdaki öykü.

ELİFİN TÜRKÜSÜ

Elif türküsünün anlatılan hikayelerinden biri, hastane odasında yatanın çektiği acıyı bir tek o odada kalanlar anlar, bu acı maddi olarak tezahür etmez de en çok manevi olarak kendini gösterir, karşıdaki köşeleri pas tutmuş duvara bakar, kalırsın, günde birkaç kere gelen hemşire veya doktor bir kelime etsin diye can atarsın, için kararır da kararır.
 
Bir de buna sevdiklerinin hasreti eklenir ki en dayanılmazı odur, rüzgar estiği için duyduğun en ufak seste dahi acaba geldi mi diye kapıya kilitlenirsin.
Kalbin gümlemeye, kabarıp coşmaya başlar.
Saniyeler geçtikçe anlarsın kimsenin gelmediğini...
İşte Erkam'ın hikayesi de yukarıda anlatılan durumun en acıklı, en dolu örneklerindendir.
Elifin türküsü 

Elif dedim be dedim

Erkam Anadolu'nun bir köyünde yaşayan genç bir delikanlıdır.
Genç bir delikanlı dedik, Anadolu dedik, hikaye dedik e tabi bir de Erkam'ın aşık olduğu genç kızımız var, adı Elif.
Erkam Elifi ilk gördüğünde daha on ikisine bile girmemiştir.
Arkadaşlarıyla oynarken bir maceraya atılmaya karar vermişlerdir.
Köyün delisi İsa’nın evinin içine kadar girip onu orada göreceklerdir.
İsa kendi halindeydi, kimseye zararı olmazdı.
Lakin köy meydanında ettiği kavgalar dillere destan olmuştu.
Demir gibi pazıları vardı.
Bu sebeple özellikle köyün çocukları arasında efsane olmuştu.
Erkam ve arkadaşları köyün yukarı mahallesindeki İsa’nın evine doğru yola koyulurlar.
Yolda çoğu korkup geri kaçar.
Erkam ve iki arkadaşı kalır.
Ne olursa olsun eve gireceklerdir.
Sürgülü kapıyı açarlar, ahırdan geçerler.
Kalpler güm güm atmaktadır.
Tahta merdivenlerden çıkılırken yukarıdan döşeme gıcırtısı gelmesiyle birlikte grup saniyesinde kendini evin dışına atar.
O anın heyecanıyla hala İsa’ nın kendilerini takip ettiğini zannedip köyün içine doğru durmadan koşarlar.
Erkam bu sırada iki arkadaşını gözden kaybeder.
Tek başına kalmıştır yalnız kalmanın paniğiyle kapısını açık gördüğü bir eve girer.
Hayatta otururken soluklanır.
Tam o sırada merdivenin üstünden kendisine bakarken yeşil yazmalı Elif’i görür.
Elif utanır, Erkam korkup kaçar.
Elif dedim be dedim.
İşte o gün Erkam kendisi için yepyeni bir hayatın başladığını anlar.
O hayat Elif’le başlar, ve Erkam her gün evin etrafında dolanmaya başlar, Elif’i görmeden eve gitti mi, gecesi zindan olur, Elif de Erkam’ı görmeye can atar, bu çocuksu sevgi yaşları ilerledikçe büyük bir sevdaya dönüşür.
Gizli gizli buluşup birbirlerinin kulaklarına aşklarını fısıldarlar.
Evlilik hayalleri kurarlar.
Lakin hayat her zaman olduğu gibi yine bir engel çıkarır.
Erkam verem hastasıdır.
O yılların illetidir verem.
Zamanının şartlarında tedavisi çok zordur.
Bu yüzden köyde konuşulmaya başlayan Erkam ile Elif aşkına Elif’in ailesi karşı çıkar.

Kız ben sana ne dedim

Erkam bu duruma çok üzülür.
Veremli, ileride işe yaramayacak, illetli bir yaratıktır kendince, fakat Elif hastalığı verenin, şifayı da vereceğine inanarak, Erkam’ın moralini yüksek tutmaya çalışır.
Zaten Erkam’ı hayatta tutan tek şey Elif’e kavuşma ihtimalidir.
Erkam ise veremli olan birisine kız verilmeyeceğini çok iyi bilse de bir umut diyerek Elif’i istemeye ailesiyle birlikte gider.
Elif’in babası Erkam’ın tedavi olmadan Elif’le evlenemeyeceğini söyler.
Gerçi Erkam’ın hastalığı da çok ilerlemiştir, ailesi tedavi olmasının ancak daha fazla acı getireceğini düşündükleri için tedavi olmasını istemez.
Bu hastalıktan kurtuluş olmadığını aslında Erkam da bilmektedir ama Erkam’ın amacı Elif’ine kavuşmaktır, bu yüzden yaşamak için her şeyi göze alır.
Şehre gidip hastaneye yatması gerekmektedir, ailesi ellerinde avuçlarında ne varsa hastane, ilaç masrafları için Erkam’a verir.
Erkam arkasında uğruna yaşamayı göze aldığı Elif’i bırakıp şehre gider.
Erkam’ın koğuşu küçücük…
Belki de aynı koğuşta 6-7 kişi yattıkları için ona öyle geliyor.
O soğuk ve kasvetli duvarlar bir yandan, Elif’in hayali diğer yandan basıyor.
Hemşireler ölenin üzerini örtüyor.
Doktor gelip bakıyor, ölüyü kaldırıp götürüyorlar.
Yerine hemen yenisi geliyor.
Erkam’ın akşam dertleştikleri sabaha ölü çıkıyor.
Erkam kendi derdine mi yansın, onlara mı?

Kuş kanadı kalem olsa yazılmaz derdim.

Uzaklarda bıraktığı sevdiği bir an çıkmıyor aklından.
Geldiğinde var olan hastaların hepsi öldü.
Erkam'ın bu denli dayanmasına doktorlar da şaşırıyor, nasıl dayandı bu kadar diye ama o buradan çıkıp gideceği günün hayaliyle yaşıyor.
İsteği hastalıktan kurtulmak değil,
Elif’ine kavuşmak onu tekrar görebilmek.
Köy ile mektuplaşıyor.
Anası babası okuma yazma bilmez Erkam’ın.
Muhtemelen muhtara yazdırıyorlar.
Erkam her mektuba Elif beni son kez görmeye gelsin ben ağırlaştım yazıyor, anası ise bunu okuyunca sabahlara kadar ağlıyor, ciğeri yanıyor.
Daha önce defalarca kovulduğu kapıya yine oğlu için gidiyor.
Ne olur Elif’i şehre gönderin son kez görsün oğlum, rahat ölsün diyor.
Ama Elif’in babası izin vermiyor.
Elif tehdit ediyor, asarım kendimi.
Tık yok, taşlaşmış kalbinde babasının.
Göndermem diyor.
Erkam’ın anası her mektupta bir bahane buluyor:
Oğlum Elif hasta, oğlum iş zamanı gönderemiyorlar…
Erkam biliyor bahane olduğunu bunların.
Acaba evlendi mi?
Belki de babasıgil göndermiyordur.
Belki de Elif soğumuştur, istemiyordur artık bekleyememiştir.
Ne olursa olsun iyileşecek Elif’i son kez görecek öyle ölecek.
Allah’tan son dileği bu, her gece göz yaşlarıyla iletiyor son isteğini.
Ölmek en kolayı.
O direniyor hayali için.
O da geceleri uyumadan önce beni düşünüyor mu?
Beni daha fazla hayal edebilmek için uykusunun gelmemesini istiyor mu?
Sabah uyandığında acaba rüyamda Erkam’ı gördüm mü diye rüyasını hatırlamaya çalışıyor mu?
Elif Erkam’ın aklından çıkmıyor.
Çıkmıyor çıkmasına ama zaman geçiyor.
Artık Elif’in sesini unutmaya başlıyor.
Zihnindeki Elif’in hayali yavaş yavaş yok oluyor.
İnsan zihni böyle çalışır zaten.
Unutmak istemezsin ama elinde değildir.
Sonbahar yaprakları gibi dökülür dallarından.
Madem artık Elif’in hayalini bile kuramayacak Erkam, yaşamanın ne anlamı var.
Bu kadar direnme, bu kadar yaşama tutunmaya çalışma bunun için değildi.
Elif içindi.
Elif yoksa artık ne önemi var çabalamanın.

Elif’im noktalandı

Erkam’ın derdi hasta olmasıydı, ölüme giderek yaklaşmasıydı.
Gerçi bu dert aslında ne kadar küçük imiş, ölmeden önce Elif’i göremeyecek, zihninde canlandıramayacak olmasının yanında, Elif’in bir kısmını unutmuş olarak göçecek öte dünyaya, bundan büyük dert mi olur?

Az derdim çok çokçalandı.

Her şey bitti.
Azrail’i beklemekten başka yapacak bir şey mi var?
Duvarlar her zamankinden soğuk şimdi.
Hemşireler, doktorlar laf atsın da istemiyor insan.
Bir an önce bitsin.
Belki onunla ötelerde kavuşuruz…

Yetiş anam, yetiş babam. Ah mezarım tahtalandı.

Erkam’ın babası hastaneden cenazeyi almaya geldiğinde ona bir torba verirler.
Torbanın içinde Erkam’ın eşyaları vardır.
Pantolonu, ceketi, gömleği, kasketi.
Oğlunun kokusu bunlardadır hala.
Fakirliğin, ezilmişliğin, hastalığın kokusu…
Hepsini bir yoklar.
Kasketin köşesine sıkışmış bir kağıt parçası görür.
Kağıtta şu satırlar dizilmiştir:
Elif dedim be dedim
Kız ben sana ne dedim
Kuş ganedi kalem olsa
Ah yazılmaz benim dedim
Elif'im noktalandı
Az derdim çokçalandı
Yetiş anam yetiş babam
Ah mezarım tahtalandı
(Ah çeyizim bohçalandı)

Türkünün kaynağı Ahmet İnegöllü, ( Hisarlı Ahmet )
Derleyen Yücel Paşmakçı olan, Elif dedim be dedim aman türküsünün ,
Gerçekliği ne derece doğrulanabilir farklı öyküleri vardır anlatımları vardır.

Alıntıdır ;
Kaynak ; Storia




0 Yorumlar

Yorumlarda lütfen saygılı olun