Her geçen yıllar sanki bir şeyler eksiltti Kütahya'dan yarın asır öncesinin güzellikleri bir bir kayboldu gitti, Seksenli yıllar, Manavgat da beş yıldızlı bir otelde çalışıyorum, bir öğlen yemeği esnasında otelin personel müdürü ile sohbet ediyoruz, kendisi emekli bir askerdi bana Kütahya'yı ok sevdiğini iki yıl Kütahya'da görev yaptığını halkının dürüstlüğü ve cana yakınlığını unutamadığını anlatmıştı, çok etkilenmiş ve gurur duymuştum.
Geçmiş zamanda bir Kütahya esnafı
Yetmişli yıllarda bir konfeksiyon mağazasında tezgahtarlık yapıyordum, o, zamanlar bu günkü gibi bol çeşit farklı giysi yoktu, kot pantolonların yeni yeni moda olduğu zamanlar, patronum Galip Bey'in, ki sonraları ortağım oldu, İstanbul Karaköy de gemilerden aldığı kot pantolonları Kütahya'da tezgâh altından satardık, parayı ve para kazanmasını çok seven hırslı biri kendisi.
Bir gün dükkânın üst katındayım aşağıdan Galip Bey'in sinirli bir şekilde bağırması geliyor, koşar adım ben aşağıya inerken, iki müşteride dükkândan çıkıyordu
Sordum, hayırdır ne oldu diye.
Bir kamu kurumunda çalışıyorlarmış, o kurum için kıyafet alımına çıkmışlar, eğer kendilerine birer takım eşantiyon elbise verilirse ihaleyi bizde bırakacaklarmış.
O parayı ve para kazanmayı çok seven Galip Bey kendisinden rüşvet karşılığı iki takım elbise istenmesi dolayısı ile burnundan soluyordu
Kızdığı zaman pancar gibi kızarırdı, yine alı al moru mor olmuştu suratı.
Kendisinin üç kâğıtçı düzenbaz haram helal bilmez yerine konarak alenen rüşvet istenmesini hazmedemiyordu.
Manavgat'taki beş yıldızlı otelin personel müdürü şimdi mazide kalan işte o Kütahya'yı anlatıyordu
Cuma namazına giderken, kapının önündeki tezgâhın üzerine bir örtü sererdik o zamanlar kamuda çalışan İşçi memleketi idi Kütahya
Azot, Şeker, Termik, Seyitömer vs
Gururlu ve asil diler
Alışverişlerde kendilerinden çek senet talep edilmesini hakaret olarak algılardı çoğu kişi.
Esnafın bir kara kaplı defter vardı, ona yazardı alacağını borcunu, borcunu ödememek ödeyememek çok yüz kızartıcı bir durumdu, utanılacak bir durumdu.!
Ta' ki ne zamana kadar biliyor musunuz
Turgut Özal'ın iktidarına dek
Türkiye'yi sözüm ona liberal ekonomi adı da soygun ve talan düzenine sokmasına kadar
Benim memurum işini bilir diyene kadar
İşte o gün bu ülkede tuz koktu
İşte o günden sonra köşe dönümcülük marifet sayılmaya başladı
İşte o gün hırsızlar ve uğursuzluğun doğum günü idi miladi idi.
Milletin ar damarlarının çatlamaya başladığı günler idi
Özal’dan önce ekonomik hayat
Devlette halkının ümüğüne binmezdi Özal'a kadar.
Bu sene ne kazandın ertesi yıl üç eşit taksitte vergini öderdin, öyle kazanmadan peşin vergi ödemek yoktu
Devlet giderlerini daha çok kamu fabrikalarının gelirler ile karşılardı
Ya bugün
Ötv, kdv gibi şimdi sayamadığım bin çeşit verdi yoktu, seksenli yıllardan sonra iş başına gelen tüm iktidarlar utanmasalar milletten nefes alma vergisi talep edecekler.
Günümüzde helâl yolla kazanamayan liberal görüntülü kanunların arkasından dolanan arsız ve yüzsüz hırsızlar halkı soyup soğana çeviriyor, bizler sadece seyrediyoruz.
E, hırsıza hırsız diyebilseydik, diyemedik, hatta hırsızları el üstünde tuttuk, hırsızlık vurgunculuk köşe dönücülük o günden sonra marifet sayılmaya başlandı
Aşkında Türk halkının kahır çoğunluğu son derece dürüst ve ahlaklıdır, bu tür ahlaksızların sayısı bir kasa domates içindeki birkaç çürükten ibaret,
Ah o çürükleri bir temizleyebilsek hırsızların hırsızlıklarını yüzlerine vurabilsek, tükürük ile boğa bilsek
Yorum Gönder