Dindar nesil mi yoksa ahlaklı nesil mi |
Dindar mı Ahlaklı mı?
Bu soru, toplumun ve bireylerin değer yargılarını, inançlarını ve yaşam tarzlarını etkileyen önemli bir konudur. Peki, dindarlık ile ahlak arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır? Dindar olmak, ahlaklı olmayı zorunlu kılar mı? Ahlaklı olmak için dindar olmak şart mıdır?
Bu sorulara yanıt aramadan önce, dindarlık ve ahlak kavramlarını açıklığa kavuşturmak önemlidir.
Dindarlık, genellikle bir dinin inanç ve ibadet kurallarına sadık kalmak olarak tanımlanır.
Dindar bir birey, dinin emirlerine ve yasaklarına uyar, dinin belirlediği ritüelleri yerine getirir, dinin değerlerini içselleştirir ve yaşamını bu değerlere göre düzenler.
Dindarlık, kişinin kendisi, Tanrı ve toplum ile olan ilişkisini etkileyen bir unsurdur.
Ahlak, insanların doğru ve yanlış, iyi ve kötü olarak nitelendirdikleri davranış ve tutumların toplamıdır. Ahlaklı bir birey, toplumun veya kendi benimsediği ahlaki normlara göre hareket eder, başkalarının haklarına saygı gösterir, vicdanının sesine kulak verir ve sorumluluk alır.
Ahlak, kişinin kendisi, başkaları ve doğa ile olan ilişkisini düzenleyen bir unsurdur.
Dindarlık ve ahlak arasındaki bağlantıyı inkar etmek mümkün değildir.
Zira dinler, insanlara ahlaki değerler öğretir, onları iyiliğe ve güzelliğe teşvik eder, sorumluluk duygusu aşılar. Ancak, dindar olmayan kişilerin ahlaksız olduğu veya ahlaklı olmayan kişilerin dindar olmadığı sonucuna varmak doğru değildir; çünkü dindarlık seviyesi ile ahlaki davranışlar arasında her zaman doğru orantılı bir ilişki yoktur. Bazı dindar bireyler, dinin emirlerini veya yasaklarını ihlal edebilir. Ahlaklı bireyler ise, dinin inanç veya ibadet kurallarına uymayabilir veya uyar.
Dindar ve kindar bir nesil yetiştirilmesinin nedenleri:
Dindar ve kindar bir nesil yetiştirilmesinin nedenleri, eğitim sistemindeki eksiklikler, toplumsal kutuplaşma, siyasi manipülasyonlar ve dini değerlerin yanlış yorumlanması olabilir. Dindarlık ve toplumsal hoşgörü arasındaki ilişki Türkiye'de sıkça tartışılan bir konudur. Bazılar gençlerin dini değerlere daha bağlı olduğunu ancak empati eksikliği yaşadığını iddia ederken, diğerleri gençlerin dindarlığın özüne uygun yaşadığını savunmaktadır. Gerçekte dindar ve kindar bir nesil var mı ve bunun nedenleri nelerdir?
Dindarlık, bir dinin inanç ve ibadet kurallarına uygun bir şekilde yaşamak anlamına gelirken, kindarlık kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi yaşamayan başkalarına karşı kin, nefret veya düşmanlık duymak anlamına gelir. Bu iki kavram arasındaki ilişki, dinin nasıl yorumlandığı ve uygulandığına bağlıdır.
Din, insanların hayatına anlam ve ahlaki değerler katabilir, toplumsal barışı sağlayabilir. Bu durumda dindarlık, insanların birbirine saygılı, merhametli ve hoşgörülü olmasını teşvik eder. Din, aynı zamanda insanlara adaleti savunmayı, zulme karşı durmayı ve haklarını korumayı öğretebilir. Ancak din, insanları bölüp ayrıştıran, ötekileştiren ve kutuplaştıran bir araç da olabilir. Bu durumda dindarlık, insanların kendilerini üstün görüp başkalarını aşağılamasına, kendi inançlarını tek doğru kabul edip başkalarının inançlarını reddetmesine veya saldırmasına yol açabilir.
Din, insanları körü körüne bağlılık göstermeye, eleştiriye kapalı olmaya ve akıl yürütmeyi bırakmaya sevk edebilir. Bu durumda, dindarlık, insanların gerçekleri görmesini ve sorgulamasını engeller. Dolayısıyla, dindarlık ve kindarlık arasındaki ilişkiyi belirleyen şey, dinin nasıl anlaşıldığı ve yaşandığıdır. 2018 yılında yapılan Gençlik Araştırması'na göre, gençlerin %90'ından fazlası kendilerini Müslüman olarak tanımlamaktadır.
Türkiye'de gençlerin dindarlık düzeyinin tartışmalı olduğu, namaz, oruç ve zekât gibi dini ibadetleri yerine getirme oranlarının düşük olduğu, dini bilgilerini daha çok internet ve televizyondan edindiği görülmektedir. Ayrıca gençlerin milliyetçi eğilimleri, farklı inançlara ve etnik kökenlere sahip insanlarla evlenmeye karşı çıkmaları, toplumsal çeşitliliğe açık olmadıklarını göstermektedir.
Eğer bir din sevgi üzerine kurulu olarak yorumlanıp uygulanırsa, dindarlık kin duygusunu engeller. Ancak, bir din nefret üzerine kurulu olarak yorumlanıp uygulanırsa, dindarlık kin duygusunu artırır.
Yorum Gönder