-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

İTİBARDAN TASARRUF OLMAZ

İtibardan tasarruf olmaz


İtibardan tasarruf olmaz sözü, aslında itibarı ne şekilde sağladığın ile ilgilidir, bu söz aynı zamanda bir kişi veya kurumun saygınlığını korumak için gerekli olan harcamaları yapması gerektiğini ifade eden bir atasözüdür, bu söz, itibarın maddi değerden daha önemli olduğunu ve itibar kaybının telafi edilemeyeceğini vurgular, burada sorulması gereken soru şudur, para ile ve güç kullanılarak elde edilen itibar kalıcı olur mu?

İtibar nedir Toplum içinde itibar nasıl sağlanır?


Toplum içinde itibar, kişinin kendine, başkalarına ve çevresine karşı gösterdiği saygı, sorumluluk ve dürüstlük ile ilgilidir. 
İtibarlı bir kişi, toplumun değerlerine, kurallarına ve beklentilerine uygun davranır, kendini geliştirir ve başkalarına yardımcı olur. 
İtibarlı bir kişi hem kendi hem de toplumun yararına olan kararlar alır ve bunları uygular.

İtibar kazanmanın yolları şunlardır:


- Kendinize güvenin. 
Kendinizi tanıyın, yeteneklerinizi ve eksikliklerinizi bilin, hedeflerinizi belirleyin ve bunlara ulaşmak için çaba gösterin. Kendinize güvenen bir kişi, toplumda da güven uyandırır.

- Başkalarına saygı gösterin
Başkalarının haklarına, fikirlerine ve duygularına saygı duyun, onları dinleyin ve anlamaya çalışın. 
Başkalarına saygı gösteren bir kişi, toplumda da saygı görür.

- Dürüst olun. 
Sözünüzü tutun, yalan söylemeyin, hile yapmayın, çalmayın. 
Dürüst olan bir kişi, toplumda da güvenilir olur.

- Sorumluluk alın. 
Yaptığınız işleri zamanında ve iyi bir şekilde yapın, hatalarınızın sorumluluğunu üstlenin, başkalarının sorunlarına duyarsız kalmayın. 
Sorumluluk alan bir kişi, toplumda da takdir edilir.

- Yardımsever olun. 
İmkânınız olduğu kadar başkalarına yardım edin, ihtiyaç sahiplerine destek olun, hayır işlerine katılın. 
Yardımsever olan bir kişi, toplumda da sevilir.

Toplum içinde itibar kazanmak hem bireysel hem de toplumsal açıdan önemlidir. 
İtibarlı bir kişi, kendini daha mutlu, başarılı ve değerli hisseder. 
Ayrıca topluma da katkı sağlar, gelişimine ve refahına katkıda bulunur. 
Toplum içinde itibar kazanmak için yukarıda saydığımız yolları uygulamak gerekir.

Makam, makam sahibine itibar değil sorumluluk yükler 

Makam, makam sahibine itibar mı sorumluluk mu yükler? 
Makam, bir kişinin veya kurumun toplum içindeki konumunu, yetkisini ve saygınlığını ifade eden bir kavramdır. 
Makam sahibi olmak hem itibar hem de sorumluluk getirir.  

Makamın anlamı


Makam, bir kişinin veya kurumun toplum içindeki konumunu, yetkisini ve saygınlığını ifade eder. 
Makam, bir kişiye veya kuruma verilen bir unvan, sıfat veya görevdir. 
Örneğin, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, vali, rektör, müdür, öğretmen gibi. 
Makam, bir kişiye veya kuruma belli bir alanda uzmanlık, otorite ve liderlik sağlar. 
Makam sahibi olan kişi veya kurum, toplumun beklenti ve ihtiyaçlarına cevap verebilmek için belli bir bilgi, beceri ve deneyime sahip olmalıdır.

Makam sahibinin davranışı


Makam sahibi olan kişi veya kurum hem itibar hem de sorumluluk taşır. 
İtibar, bir kişi veya kurumun toplum tarafından tanınması, takdir edilmesi ve güvenilmesidir. Sorumluluk ise, bir kişi veya kurumun yaptığı işin sonuçlarından hesap vermesi, etik kurallara uyması ve topluma hizmet etmesidir. 
Makam sahibi olan kişi veya kurum, şu şekilde davranmalıdır:

- Makamını hakkıyla kullanmalı, kötüye kullanmamalı veya istismar etmemelidir.
- Makamını paylaşmalı, iş birliği yapmalı ve katılımcı olmalıdır.
- Makamını geliştirmeli, yenilikçi olmalı ve sürekli öğrenmeli ve öğretmelidir.
- Makamını saygı duymalı, adil olmalı ve ayrım yapmamalıdır.
- Makamını korumalı, dürüst olmalı ve şeffaf olmalıdır.

Makam sahibi olmanın avantajları şunlardır:


- Topluma faydalı olma ve katkı sağlama imkânı
- Kendini geliştirme ve özgüven kazanma fırsatı
- İnsanlarla iletişim kurma ve etkileme becerisi
- Saygın ve örnek bir konuma gelme şansı

Makam sahibi olmanın dezavantajları ise şunlardır:


- Yüksek beklenti ve baskı ile karşılaşma riski
- Zor kararlar verme ve sorunlarla uğraşma zorunluluğu
- Eleştiri ve tepki alma ihtimali
- Dengeli bir yaşam sürdürme güçlüğü

Sonuç olarak, makam sahibi olmak hem itibar hem de sorumluluk getirir. 
Makam sahibi olan kişi veya kurum, makamının anlamını, davranışını ve sonuçlarını iyi bilmeli ve bunlara uygun hareket etmelidir. 
Makam sahibi olmak bir ayrıcalık değil, bir görevdir.

İtibar makamdan geliyorsa makam gidince itibar da gider

İtibardan tasarruf olmaz sözü hem ekonomik hem de sosyolojik olarak doğru bir söz müdür? 


Bu sorunun cevabı, farklı bakış açılarına göre değişebilir. 
Bazıları, itibarın bir yatırım olduğunu ve uzun vadede karlı sonuçlar doğuracağını düşünebilir. 
Örneğin, bir işletme, kaliteli ürünler sunmak ve müşteri memnuniyetini sağlamak için yüksek maliyetlerle çalışabilir. 
Bu sayede, işletme itibarını artırır ve sadık bir müşteri kitlesi oluşturur. 
Bu durumda, itibardan tasarruf etmek, işletmenin rekabet gücünü ve karlılığını azaltabilir. 

Diğer yandan, bazıları da itibarın göreceli ve değişken bir kavram olduğunu ve itibar için yapılan harcamaların gereksiz veya israf olduğunu savunabilir. 

Örneğin, bir kişi, toplumun beklentilerine uygun davranmak ve prestijli bir imaj yaratmak için lüks bir yaşam sürdürebilir. 
Bu sayede, kişi itibarını yükseltir ve sosyal statü kazanır. 
Ancak, bu durumda, kişi kendi ihtiyaçlarından ve değerlerinden uzaklaşabilir ve maddi sıkıntılar yaşayabilir. 
Bu durumda, itibardan tasarruf etmek, kişinin mutluluğunu ve refahını artırabilir.

Sonuç olarak, itibardan tasarruf olmaz sözü, farklı durumlar ve koşullara göre değerlendirilmelidir. 
İtibar için yapılan harcamaların, gerçekten gerekli ve yararlı olup olmadığı, bireysel veya kurumsal hedeflerle uyumlu olup olmadığı, sürdürülebilir ve etik olup olmadığı gibi kriterler göz önünde bulundurulmalıdır. 
İtibarın önemini inkâr etmek yanlış olmakla birlikte, itibar için her şeyi feda etmek de akıllıca olmayabilir.
Bir örnek vermek gerekirse

Siyasette İtibardan tasarruf olmaz sözü ne kadar doğrudur?


Siyaset, toplumun ortak çıkarlarını belirleyen ve yöneten bir faaliyettir. 
Siyasetçiler, toplumun güvenini kazanmak ve iktidarda kalmak için siyasi kararlar alırlar. 
Bu kararlar, siyasetçilerin itibarını etkiler. 
İtibar, siyasetçilerin saygınlığı, güvenilirliği ve etkisi anlamına gelir.

Siyasette itibardan tasarruf olmaz sözü, siyasetçilerin itibarlarını korumak için her türlü fedakarlığı yapmaları gerektiğini ifade eder. 
Bu söz, siyasetin acımasız bir rekabet alanı olduğunu ve itibar kaybeden siyasetçilerin iktidar şansının azaldığını vurgular.

Ancak, bu sözün ne kadar doğru olduğu tartışmalıdır. 
Bazı siyasetçiler, itibarlarını korumak için;

  • Yalan söylemek
  • Hile yapmak
  • Rüşvet almak veya vermek gibi;
  • Ahlaksız davranışlarda bulunabilirler. 

Bu davranışlar, kısa vadede itibarı koruyabilir, ancak uzun vadede toplumun tepkisini çekebilir ve siyasetçilerin güvenilirliğini zedeleyebilir.
Diğer yandan, bazı siyasetçiler, itibarlarını korumak için;

  • Dürüstlük
  • Adalet
  • Şeffaflık gibi ahlaki değerlere bağlı kalabilirler. 

Bu davranışlar, kısa vadede itibarı zorlayabilir, ancak uzun vadede toplumun takdirini kazanabilir ve siyasetçilerin saygınlığını artırabilir.

Bu nedenle, siyasette itibardan tasarruf olmaz sözü, mutlak bir doğru değildir. 
Siyasette itibarın nasıl korunacağı ve hangi değerlere dayanacağı, siyasetçilerin kişisel tercihleri ve toplumsal beklentileri arasında bir denge kurulması gereken bir sorundur.

Para ile güç kullanılarak elde edilen itibar kalıcı olur mu? 


Bu soru, günümüz dünyasında pek çok insanın merak ettiği bir konudur. 
Para, güç ve itibar arasındaki ilişki, tarihten beri farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. 
Bazı insanlar, parayı bir araç olarak görerek, güç elde etmek ve itibar kazanmak için kullanmışlardır. 
Bazı insanlar ise, gücü bir araç olarak görerek, para kazanmak ve itibar sağlamak için kullanmışlardır. 

Peki, bu üç kavram arasındaki denge nasıl kurulmalıdır? 
Ve para ile güç kullanarak elde edilen itibar, gerçekten kalıcı mıdır?
Para ile güç kullanarak elde edilen itibarın kalıcılığı, pek çok faktöre bağlıdır. 

Öncelikle, para ve gücün kaynağı önemlidir

Para ve gücü hak ederek, çalışarak, yaratıcılık göstererek veya topluma faydalı bir şekilde elde eden insanların itibarı, genellikle daha saygın ve sürdürülebilirdir. 
Para ve gücü haksız yollarla, şiddet kullanarak, yalan söyleyerek veya topluma zararlı bir şekilde elde eden insanların itibarı ise, genellikle daha zayıf ve geçicidir. 
Çünkü bu tür insanlar, toplumun güvenini ve saygısını kaybederler.

İkinci olarak, para ve gücün kullanım şekli önemlidir. 


Para ve gücü iyi amaçlarla, toplumun yararına, adaletli ve şeffaf bir şekilde kullanan insanların itibarı, genellikle daha sağlam ve dayanıklıdır. 
Para ve gücü kötü amaçlarla, kendi çıkarlarına, haksız ve gizli bir şekilde kullanan insanların itibarı ise, genellikle daha kırılgan ve kırılabilirdir. 
Çünkü bu tür insanlar, toplumun tepkisini ve direncini çekerler.

Para ve gücün yanında diğer değerlerin varlığı önemlidir. 


Para ve gücün yanında;
Ahlak, 
Erdem
Bilgelik
Sevgi gibi değerlere sahip olan insanların itibarı, genellikle daha derin ve anlamlıdır. 

Para ve gücün yanında bu değerlerden yoksun olan insanların itibarı ise, genellikle daha yüzeysel ve boştur. 
Çünkü bu tür insanlar, toplumun beklentilerini ve ihtiyaçlarını karşılayamazlar.

Sonuç olarak, para ile güç kullanarak elde edilen itibarın kalıcılığı, sadece para ve güce bağlı değildir. 
Para ve gücün kaynağı, kullanım şekli ve yanında diğer değerlerin varlığı da önemli rol oynar. Para ile güç kullanarak elde edilen itibarın kalıcı olması için, para ve gücün hak edilmesi, iyi amaçlarla kullanılması ve diğer değerlerle desteklenmesi gerekir.

İtibarını para ve güç kullanarak elde edenler, para ve gücün kaybedilmesi ile itibarlarını da kaybederler.

Güç ile gelen itibar ve İran şahı Pehlevi


Dünya tarihinin bugüne kadarki en görkemli kutlamasını İran’ın başkenti Tahran'da İran Şahı Rıza Pehlevi tarafından vermiştir.
Perslerin başkenti Persepolis'in kuruluşunun 2.500. cü yılını kutlama törenidir
Şölen ,12 Ekim 1971'de başlar ve 3 gün 3 gece masal gibi yaşanır.
Ören yeri olarak turistlerin ziyaret en çok ziyaret ettiği antik kent Persepolis yeni baştan inşa edilir.

Persepolis antik kenti
Persepolis antik kenti


Tören alanına dev çadırlar kurulur, golf sahası yapılır, su kanalları açılır.
Davetlilerin sabah kahvaltıları ile öğlen ve akşam yemekleri için dev bir çadır kuruldu.
Ziyafet işini ise, dönemin dünyanın en ünlü lokantası olan Maxim's de Paris üstlenir.

Ağırlanma konsepti olarak;
Fransa Kralı 1. François'in 1520 yılında İngiltere Kralı 8. Henry'i ağırlamasından örnek alınır.
O Düzenin devasa olanı gerçekleştirilir.
Maxim's patronu yanında en ünlü 40 aşçısı ile beraber, hepsi yabancı dil bilen 120 şef garsonu ve 250 garson ile komiden oluşan ufak bir ordu gibi sadece önemli konuklara hizmet için İran'a gelir.
Ziyafetlerde;

  • 3 ton sığır, kuzu ve domuz eti.
  • 1,5 ton kuş eti ile 
  • 20 ton erzak kullanılır.

Değişik ekmekler, kruvasanlar, bagetler ve çeşitli hamurlu mamullerini çok taze sunmak için 2 tane dev fırın inşa edilir.
Yıllanmış ve hepsi marka olan 20 bin şişe viski ile 50 bin şişe şarap ve şampanya tüketilir.
Asırlık konyaklar,votkalar, cinler, likörler su gibi içilir.
Bütün yemek takımları Fransız Limoges porselenleri ile kadehler Bacarrat kristalleridir.
Fransa'dan satın alınarak iki kargo uçağıyla İran'a getirilir.

Yetmez peyzaj düzenlemesi çerçevesinde Fransa'dan 15 bin tane serpilmiş 20 bin ağaç fidanı getirilip dikilir
Bölgede bir masal bölgesi yaratmak için dünyanın farklı ülkelerinden hepsi ötücü 50 bin civarında kuş getirilip salınır.
Bölgede Şiraz Havalimanı ile Persepolis arasına yeni otoban yapılır.
Alman Mercedes ağırlıklı olarak 600 yeni makam limuzin, İngiliz, Fransız, Amerikan firmalarından 2 bin civarında lüks son model otolar alınır.

Misafirleri için korumalar ve tüm görevliler için 10 bin civarında araç kiralanır.
İran Şahı Pehlevi 6-7 yıl süren bütün bu hazırlıkların yöneticisi olarak çok sevdiği ve yakınında tuttuğu bir arkadaşını görevlendirdirir, bir aksilik çıkması halinde sorumlusunun başına kendi tabancasıyla mermiyi sıkacağını da açıkça söyler.

İran Şahı Pehlevi dünyanın tanık olmadığı, masalların bile yetersiz kalabileceği görülmemiş bir şölen yaşatır.
Bütün çadır ve otağların pencerelerini saf ipek kumaşlardandır.
Tam 37 kilometre uzunluğunda saf ipek kumaş kullanılır.

Resmi geçitler için 1700 kişilik özel eğitimli asker birliği kurulur 
Her biri Pers İmparatorluğu üniformalarıyla meydana çıkar.
Tören ve resmi geçit için 2.000 at ve deve seçilerek eğitilir.
Dünyanın gördüğü en muhteşem ve akıllara durgunluk veren törene Şah Rıza Pehlevi başında 5 kiloluk som altın olan tacıyla çıkar.

Gala gecesinde konukların tümüne ağzı açık mücevher kutusu tutularak gecenin anısı olarak kutudan beğendikleri birer mücevher almaları istenir.
Kutu içinde safir, yakut, zümrüt, pırlanta, elmas taşlı yüzükler vardır.
Yeryüzünde böyle bir davet o güne kadar hiç yaşanmamıştı bundan sonra yaşanması da olası değildir.


İranlı mollaların deyimi ile Şeytan Şenliği  



Rüyalarda bile görülemeyecek 3 gün ve 3 gecenin maliyeti acaba neydi?
Şah Pehlevi davet için kesenin ağzını açtıklarını ve itibardan tasarruf etmeyeceklerini söylemişti.
Bu konuda net bilgi ve masraf listesi yok, zaten olması da imkânsız.
600 milyon Dolar'dan başlayan tahminler 1 milyar Dolar'ı aşıyor.
Şah Pehlevi bu davet ve törende kendisini,
Şehinşah (Yeryüzündeki kralların kralı) eşi Farah Diba'yı ise;
Şahbanu (En büyük kraliçe) ilan etti.

Gala gecesinde duygusal ağırlıklı konuşarak bütün önemli konuklarına özetle;
İran ile olan iyi ilişkilerinizi daha da geliştiriniz" derken.
Mevcut küresel ilişkilerinin bozulmaması temennisiyle yoğun alkışlar altında kadehini kaldırdı.
Muhteşem bir final sahnesi görüntüsüydü.
O sırada şef garsonlar Hazar denizden toplanmış havyarların doldurduğu bıldırcın yumurtalarını altın kaplama maşalarla servis ediyorlardı.

Dünyanın yaşadığı bu en görkemli davette kimler vardı?


O akşam yemeğinde dünya kralları, kraliçeler, devlet başkanları, sultanlar, prensler, veliahtlar, liderler, başbakanlar bulunuyordu.
Tam 70 dünya ülkesinden 600 seçkin konuk bir araya geldi.
ABD Başkanı Nixon, Vietnam savaşı nedeniyle gelemedi ama yardımcısını gönderdi.
İngiltere Kraliçesi Elizabeth katılacaktı ama Şah Rıza Pehlevi'nin karısını orada "En büyük kraliçe" ilan edeceğinin istihbaratını alınca son anda vazgeçti ve kendisin temsilen Edinburg Dükü ve eşini gönderdi.
Türkiye Cumhuriyeti'ni Cumhurbaşkanımız Cevdet Sunay temsil etti.
Japon imparatoru kardeşini gönderdi.
Monaco Prensi ailece oradaydı.
Arap ülkelerinin kralları, prensleri, veliahtları tam kadro oradaydı.
Filipinler'in ünlü diktatörü Marcos ve karısı oradaydı.
Yunanistan'ın eski kralı Konstantin bile oradaydı.
 
İran Şahı Pehlevi kendisini dünyanın en güçlü insanı ve ülkesini kendi malı olarak görüyordu.

Aradan bir süre geçti.
Mollalar darbe yaptılar, yönetimi ele geçirdiler.
Tarih 16 Ocak 1979.
İran Şahı Pehlevi eşi, çocukları ve yakınlarının bulunduğu toplam 20 kişilik bir grup yanında birkaç parça valizle özel uçakla Tahran'dan havalandı.
İran’dan kaçtılar.
İstikamet sığınacakları Amerika idi.
Ama olmadı. 
Birlikte çalıştıkları, sırdaşı, akıl hocası, en güvendiği insanlardan olan ABD'nin efsane Dışişleri Bakanı Kissinger ABD'ye alamayacaklarını bildirdi.

Pehlevi yüksek tahsilini tamamladığı İsviçre'ye sığınacaklarını umuyordu. 
Buradaki bankalarda milyar Dolar'ları vardı ama İsviçre'de kapıyı kapattı.
Başkent Paris, Farah Diba'nın ikinci kenti, Pehlevi'nin de çok sık gittiği şehirdi. 
Fransız bankalarında da hatırı sayılır servet yatıyordu ama Fransa'da kapıları kapattı.

İngiltere, Fransa ve bütün Avrupa ülkeleri üzgün olduklarını peş peşe açıklamaya başladılar.
Türkiye tamamen sessiz kaldı.
Bu konuda tavrını resmen açıklamadı.
Aslında iyi ilişkilerin sürdüğü bir komşumuzdu?
Türkiye'nin böyle duyarsız kalması yakışmadı. 
Belli ki ABD'nin tutumuna bakılmıştı.
Şah ve ailesini kimse istemiyordu.
Adeta sokakta kalmışlardı.
Samimi görüştüğü ve İran'daki davetine ailesiyle birlikte katılan Monaco Prensi bile Şah ailesini kabul edemeyeceğini açıkladı.

Bahama Adaları ABD Başkanı'nın ricası üzerine 3 aylığına misafir edebileceğini açıkladı ancak süre dolmadan kapı dışarı ettiler.
Şah ve ailesi Meksika'ya sığındılar, orada da kalamadılar.
Sonunda Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'ın eşi prenses Cihan'a ağlayarak telefon açıp yalvaran Farah Diba'nın ricası üzerine Mısır'ın başkenti Kahire'de ufak bir saraya yerleştiler ve memleket hasretiyle soslanan hüzünlü günleri başladı.
 

Ülkesini yıllarca soyan kralların kralı Şehinşah Rıza Pehlevi 


Kendisini Şehinşah ilan eden Pehlevi Mısır'da gözlerini yumdu.
Fırtınalı hayatı 59 yaşında pankreas kanseri nedeniyle son buldu.
Kızı Leyla kokain kullanırdı. 
Bir gece fazla dozda aldı ve bir daha gözlerini açamadı. 
Esmer güzeli Leyla 31 yaşında yaşama veda etti.

Oğlu Ali Rıza film artisti gibi yakışıklıydı.
Bunalıma girdi ve kafasına silahını dayayıp tetiğe bastı.
Yaşı sadece 45 idi.

Şah'ın dünyanın en güçlü şirketlerinden 207 tanesinde ortaklığı vardı.
Neredeyse dünyanın bütün ülkelerinde değişik isimler ve şifrelerle parası vardı ama tek kuruş işe yaramadı. 
 
Fantastik filmler genelde hüzünle ve dramatik şekilde noktalanır.
Sanki fıtratı böyledir bu dünyanın.
 
Hiç kimse şu fani dünyada böbürlenmesin.
Kim olursa olsun. 
Herkes yolcu kardeşim.
Özellikle zalimlerim, diktatörlerin, egosu şişik dangalakların sonu daha da trajik oluyor.
Hiç kimse gücüne, iktidarına güvenmesin.
Adamın kıçından donunu bile alırlar, bakakalırsın.
Secde edilen Saddam'ın ibretlik sonunu tüm dünya gördü,
Filipinler'i soyan Markos'un akıbeti herkesçe malum.
Bu satırlarımı da kim nasıl isterse, meşrebine göre okuyup yorumlasın.
Herkese aydınlık yarınlar.

Yazının İran Şahı ile ilgili bölümü Cahit Çataloğlu'nun yazısından alıntıdır.
 
Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun