Türkiye AB'ye girebilir mi |
Türkiye Avrupa birliğine girebilir mi? Tayyip Erdoğan'ın Avrupa Birliği'ne girme isteği gerçekçi ve samimidir?
Türkiye ve Avrupa birliği
Bu soru, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin son yıllarda yaşadığı iniş ve çıkışlar nedeniyle sık sık gündeme gelmektedir.
Erdoğan hem AB'ye üyelik sürecini canlandırmak hem de Türkiye'nin bölgesel ve küresel rolünü güçlendirmek için çeşitli adımlar atmıştır.
Ancak bu adımlar, AB tarafından yeterli ve ikna edici bulunmamaktadır.
AB, Türkiye'nin demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü gibi temel değerlere saygı göstermediğini ve Kıbrıs, Yunanistan, Fransa gibi üye ülkelerle gerilimli ilişkiler içinde olduğunu ileri sürmektedir.
Bu nedenle, Erdoğan'ın AB'ye girme isteği hem Türkiye hem de AB kamuoyunda şüpheyle karşılanmaktadır.
Erdoğan'ın AB'ye girme isteği gerçekçi midir?
Bu sorunun cevabı, Türkiye'nin AB'ye üyelik kriterlerini ne kadar karşıladığına bağlıdır.
Türkiye, 1999 yılında Helsinki Zirvesi'nde aday ülke olarak kabul edilmiş ve 2005 yılında müzakerelere başlamıştır.
Ancak o tarihten bu yana, müzakerelerde çok az ilerleme kaydedilmiştir.
Şu anda, 35 başlıktan sadece 16'sı açılmış ve bunlardan sadece biri kapatılmıştır.
Diğer başlıkların çoğu ise siyasi nedenlerle bloke edilmiştir.
Türkiye'nin AB'ye uyum sürecinde reform yapması gereken alanlar da çoktur.
Özellikle:
- Anayasa
- Yargı
- Temel haklar
- Kamu yönetimi
- Ekonomi ve
- Dış politika gibi alanlarda ciddi değişiklikler yapması beklenmektedir.
Bu reformların yapılması hem Türkiye'nin kendi içinde hem de AB ile ilişkilerinde olumlu etkiler yaratacaktır.
Erdoğan'ın AB'ye girme isteği samimi midir?
Erdoğan'ın AB'ye girme isteği samimi midir?
Bu sorunun cevabı ise daha zordur.
Erdoğan, AB'ye üyelik sürecini canlandırmak için zaman zaman olumlu mesajlar vermiş ve bazı reform girişimlerinde bulunmuştur.
Ancak bu girişimler genellikle yetersiz, geçici ve tutarsız olmuştur.
Erdoğan, aynı zamanda AB'yi eleştirmekten ve tehdit etmekten de geri durmamıştır.
Örneğin, AB'nin Türkiye'ye vize serbestisi vermemesi halinde mülteci anlaşmasını iptal edeceğini söylemiş veya AB'nin Türkiye'yi terör örgütleriyle iş birliği yapmakla suçlamıştır.
Bu tutumlar, Erdoğan'ın AB'ye girme isteğinin samimiyetini sorgulatmaktadır.
Sonuç olarak, Erdoğan'ın AB'ye girme isteği gerçekçi ve samimi olup olmadığı tartışmalı bir konudur.
Sonuç olarak, Erdoğan'ın AB'ye girme isteği gerçekçi ve samimi olup olmadığı tartışmalı bir konudur.
Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin geleceği hem Türkiye'nin hem de AB'nin atacağı adımlara bağlıdır.
Türkiye'nin reform yapması ve AB'nin müzakereleri canlandırması gerekmektedir.
Aksi takdirde, Türkiye-AB ilişkileri daha da kopma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Bu soru, Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerini değerlendirmek için önemli bir sorudur.
Türkiye Tayyip Erdoğan dönemine Avrupa birliğine girebilir mi?
Bu soru, Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerini değerlendirmek için önemli bir sorudur.
Türkiye, 1963 yılından beri AB ile ortaklık anlaşması imzalamış, 1999 yılında aday ülke statüsü kazanmış ve 2005 yılında müzakerelere başlamıştır.
Ancak, son yıllarda Türkiye-AB ilişkileri çeşitli sorunlarla karşılaşmıştır. Bu sorunların başında,
- Türkiye'nin demokrasi
- İnsan hakları ve
- Hukukun üstünlüğü alanlarında gerilemesi.
- AB'nin Türkiye'ye karşı çifte standart uygulaması
- Kıbrıs sorunu
- Mülteci krizi
- Terörle mücadele ve
- Bölgesel güvenlik konuları gelmektedir.
Türkiye'nin Tayyip Erdoğan döneminde AB'ye girebilmesi için hem Türkiye'nin hem de AB'nin bazı adımlar atması gerekmektedir.
Türkiye'nin, AB'nin temel değerlerine saygı duyması, demokratik reformları hayata geçirmesi, insan hakları ihlallerini önlemesi, basın özgürlüğünü güvence altına alması, yargı bağımsızlığını sağlaması, Kürt sorununa çözüm bulması ve AB ile iş birliğini artırması gerekmektedir.
AB'nin ise, Türkiye'ye karşı önyargısız ve adil davranması, müzakereleri canlandırması, vize serbestisi sağlaması, gümrük birliğini güncellemesi, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına katkıda bulunması ve Türkiye'yi stratejik ortak olarak görmesi gerekmektedir.
Türkiye Tayyip Erdoğan dönemine AB'ye girebilir mi?
Türkiye Tayyip Erdoğan dönemine AB'ye girebilir mi?
Bu sorunun kesin bir cevabı yoktur.
Ancak, Türkiye ve AB arasında ortak çıkarlar ve değerler olduğu da bir gerçektir.
Bu nedenle, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği için umutlu olmak mümkündür.
Ancak, bu umudun gerçeğe dönüşmesi için her iki tarafın da siyasi irade göstermesi ve karşılıklı saygı ve güven temelinde iş birliği yapması şarttır.
Tayyip Erdoğan AB'ne aslında neden girmek istemez
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uzun zamandır Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakereleri yürüten bir ülkenin lideri olarak biliniyor.
Ancak Erdoğan'ın AB'ne girmek istediği gerçekten doğru mu?
Yoksa Erdoğan, AB'ne girmek için değil, AB'yi kullanmak için mi müzakere ediyor?
Erdoğan'ın AB'ne girmek istemediğinin birçok nedeni var.
Bunlardan biri, AB'nin Türkiye'ye dayattığı siyasi ve ekonomik kriterler.
AB, Türkiye'nin demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü gibi alanlarda reform yapmasını istiyor.
Ancak Erdoğan, bu alanlarda reform yapmak yerine, kendisine muhalif olan herkesi baskı altına almak, yargılamak, tutuklamak veya susturmak için çaba gösteriyor.
Erdoğan, AB'nin kriterlerini yerine getirmek için kendi iktidarını zayıflatmak istemiyor.
Erdoğan'ın AB'ne girmek istemediğinin bir başka nedeni de, AB'nin Türkiye'ye karşı tutumunun değişmesi.
AB, Türkiye'nin üyeliğine eskiden daha sıcak bakarken, son yıllarda Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan üye ülkelerin sayısı arttı.
Özellikle Fransa, Almanya, Avusturya gibi ülkeler, Türkiye'nin AB'ne girmesini engellemek için her fırsatı değerlendiriyor.
Erdoğan da bu duruma tepki göstererek, AB'nin Türkiye'ye karşı ikiyüzlü davrandığını, Türkiye'yi oyaladığını ve ayrımcılık yaptığını söylüyor.
Erdoğan'ın AB'ne girmek istemediğinin bir diğer nedeni de, AB'nin Türkiye'ye sunduğu faydaların azalması.
AB, Türkiye'ye ekonomik ve siyasi olarak destek olabilecek bir ortaklık sunuyor.
Ancak Erdoğan, AB ile ilişkilerini bozarak, Türkiye'nin alternatif ortaklar aramasına yol açtı. Erdoğan, Rusya, Çin, İran gibi ülkelerle yakınlaşarak, Türkiye'nin bölgesel ve küresel bir güç olduğunu göstermeye çalıştı.
Erdoğan, AB'nin Türkiye'ye sunduğu faydaların yeterli olmadığını düşünüyor.
Sonuç olarak, Erdoğan'ın AB'ne girmek istemediği açıkça görülüyor.
Erdoğan, AB ile müzakereleri sürdürerek hem içeride hem de dışarıda kendisine siyasi avantaj sağlamaya çalışıyor.
Erdoğan, AB ile müzakereleri bitirmek yerine, sürekli erteleyerek veya askıya alarak hem AB'yi hem de Türk halkını kandırıyor.
Erdoğan'ın gerçek niyetinin ortaya çıkması için zaman meselesi.
Avrupa Birliği Türkiye'yi Neden Birliğe Almaz?
Avrupa Birliği (AB), 1957 yılında kurulan ve bugün 27 üye ülkeyi kapsayan siyasi ve ekonomik bir birliktir.
AB, üye ülkeler arasında ortak bir pazar, para birimi, yasal sistem, dış politika ve güvenlik politikası oluşturmayı amaçlamaktadır.
AB, aynı zamanda demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve çoğulculuk gibi değerleri de savunmaktadır.
Türkiye ise, 1923 yılında kurulan ve bugün yaklaşık 84 milyon nüfusu olan bir cumhuriyettir. Türkiye hem Avrupa hem de Asya kıtalarında toprakları bulunan stratejik bir konuma sahiptir. Türkiye, NATO üyesi olmasının yanı sıra, İslam İş birliği Teşkilatı, Ekonomik İş birliği Teşkilatı ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütlere de katılmaktadır.
Türkiye, AB'ye tam üyelik için 1987 yılında başvurmuş ve 1999 yılında aday ülke statüsü kazanmıştır.
Ancak, Türkiye'nin AB'ye katılım süreci, birçok siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel engelle karşılaşmıştır.
Bugün, Türkiye'nin AB'ye katılım müzakereleri neredeyse durma noktasına gelmiştir.
Peki, Avrupa Birliği Türkiye'yi neden birliğe almaz?
Bu sorunun cevabını aramak için hem AB'nin hem de Türkiye'nin bakış açılarını incelemek gerekir.
AB'nin Bakış Açısı
AB, Türkiye'nin tam üyeliği için 35 başlıkta müzakere açmıştır.
Bu başlıklar, AB'nin ortak politika ve standartlarını içermektedir.
Ancak, bugüne kadar sadece 16 başlıkta müzakere açılmış ve sadece bir tanesi kapatılmıştır. Diğer başlıklar ise ya dondurulmuş ya da bloke edilmiştir.
AB, Türkiye'nin tam üyeliği için şu ana kadar şu sebepleri öne sürmüştür:
- Türkiye'nin demokratikleşme, insan hakları, azınlık hakları, basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı gibi alanlarda yeterli reformları yapmadığı veya geri adım attığı.
- Türkiye'nin Kıbrıs sorunu dahil olmak üzere komşularıyla ilişkilerini normalleştirmediği veya iyileştirmediği.
- Türkiye'nin terörle mücadelede orantısız güç kullandığı veya sivillerin haklarını ihlal ettiği.
- Türkiye'nin ekonomik istikrarını sağlayamadığı veya AB'nin ortak pazarına uyum sağlayamadığı.
- Türkiye'nin kültürel ve dini farklılıklarından dolayı AB'nin kimliği ve değerleriyle uyumlu olmadığı.
AB'nin bu sebeplerinin yanı sıra, bazı AB ülkelerinin de Türkiye'nin tam üyeliğine karşı çıktığı bilinmektedir.
Özellikle Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda gibi ülkeler, Türkiye'nin tam üyeliğine siyasi veya toplumsal nedenlerle karşı çıkarak müzakereleri engellemiş veya yavaşlatmıştır.
Türkiye'nin Bakış Açısı
Türkiye ise, AB'ye tam üyelik için uzun yıllardır çaba gösterdiğini ve birçok reformu hayata geçirdiğini savunmaktadır.
Türkiye, AB'ye katılım sürecinde şu ana kadar şu sebeplerden şikâyet etmiştir:
- AB'nin Türkiye'ye karşı adil, objektif ve tutarlı davranmadığı veya çifte standart uyguladığı.
- AB'nin Türkiye'ye karşı siyasi motivasyonlarla müzakereleri engellediği veya yavaşlattığı.
- AB'nin Türkiye'ye karşı yeterli desteği ve teşviki vermediği veya verilen sözleri tutmadığı.
- AB'nin Türkiye'ye karşı önyargılı, ayrımcı ve ırkçı bir tutum sergilediği veya Türkiye'yi dışladığı.
- AB'nin Türkiye'ye karşı alternatif modeller önerdiği veya tam üyelik yerine özel bir ortaklık teklif ettiği.
Türkiye'nin bu şikayetlerinin yanı sıra, Türkiye'nin de AB'ye karşı ilgisinin ve güveninin azaldığı görülmektedir.
Özellikle son yıllarda, Türkiye'nin AB ile ilişkileri gerilmiş ve çatışmaya dönüşmüştür.
Türkiye, AB ile arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için diyalog ve iş birliği çağrısında bulunsa da aynı zamanda AB'ye karşı sert bir üslup kullanmaktan da geri durmamıştır.
Sonuç
Avrupa Birliği Türkiye'yi neden birliğe almaz sorusunun cevabı hem AB'nin hem de Türkiye'nin bakış açılarına göre değişmektedir.
Her iki taraf da birbirlerine karşı haklı olduklarını düşünmektedir.
Ancak, bu durum, katılım sürecinin ilerlemesine engel olmaktadır.
Bu nedenle hem AB'nin hem de Türkiye'nin, ortak çıkarlarını ve değerlerini göz önünde bulundurarak, daha yapıcı, samimi ve saygılı bir tutum sergilemesi gerekmektedir.
Aksi takdirde, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği hayal olmaktan öteye gidemeyecektir.
AB bir hikayedir körler ve sağırların birbirini ağırladıkları, ne AB'nin Türkiye'yi birliğe alma niyeti nede Tayyip Erdoğan'ın birliğe katılma isteği vardır.
AB, Türk halkının önüne konan bir sahte umuttur, o kadar.
-----
A.Atam
Yorum Gönder