Türkiye'de İmamların din görevlilerinin ve ibadethanelerin giderleri nereden ve nasıl karşılanmalıdır. İnanç vergisinin Türkiye için fayda ve zararları nelerdir.
İnanç vergisi:
Avrupa ülkelerinde kiliselerin ve Rahiplerin giderleri devlet bütçesinden karşılanmaz, Avrupa'da inancını belirten, bir inanca sahip olduğunu kayıt ettirenlerden inanç vergisi altında ayrıca vergi alınır, inanç vergisi, genellikle kilise vergisi olarak bilinir ve bu vergi, dini kurumları finanse etmek amacıyla kullanılır. Örneğin, Almanya, Avusturya, Danimarka, Finlandiya ve İsveç gibi ülkelerde, resmi bir dini kuruma mensup kişilerden yıllık gelir üzerinden, inancını belirten kişilerden belli bir oranda zorunlu olarak alınır.
Avrupa'daki dini kurumlar, inanç vergisi gelirlerini çeşitli şekillerde kullanır. Bu gelirler genellikle kiliselerin, sinagogların ve diğer ibadethanelerin bakımı, din görevlilerinin maaşları, dini eğitim ve sosyal hizmet projeleri gibi faaliyetler için harcanır.
Türkiye'de Avrupa'daki gibi bir inanç vergisi uygulamasının yapılabilirliği ve sonuçları ise, çok yönlü bir tartışma konusudur.
Bu konuda kesin bir cevap vermek zor olmakla birlikte, bazı olası avantaj ve dezavantajları şöyle sıralayabiliriz:
İnanç vergisi isteğe bağlı olarak maaşlardan ya da gönüllü bağışlardan karşılanma yoluna gidilirse kimse ödemek istemez, bunun için cebri olarak vergilerden kesilmesi gerekir bu nedenle bütçeden karşılanması gerekir diyorlar.
Neredeyse tamamına yakını Müslüman olan bir ülke için hakarettir bu tür düşünce.
Osmanlı'da din adamlarının ve ibadethanelerin giderleri, devlet tarafından değil ( Selehattin Camileri hariç) vakıflar tarafından karşılanıyordu.
Vakıf sistemi, Osmanlı toplumunun sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında büyük bir rol oynuyordu.
Vakıf, bir kişi veya kurumun, belirli bir amaç için mal veya para bağışladığı bir kuruluştur. Vakıflar, genellikle dini, eğitim, sağlık, hayır, sanat gibi alanlarda faaliyet gösterirler.
Vakıfların yönetimi, bağışçının belirlediği bir mütevelli heyeti tarafından yapılır.
Vakıfların gelirleri, bağışlanan mal veya paranın işletilmesi, kiraya verilmesi, akaret getirmesi gibi yollarla sağlanır.
Vakıfların giderleri ise, vakfın amacına uygun olarak harcanır.
Osmanlı'da, pek çok padişah, vezir, komutan, ilim adamı, sanatçı, zengin ve hayırsever kişi, vakıf kurarak veya mevcut vakıflara katkıda bulunarak, din adamlarının ve ibadethanelerin giderlerine destek olmuşlardır.
Örneğin, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethinden sonra, Ayasofya'yı camiye çevirmiş ve yanına bir medrese, bir imaret, bir kütüphane, bir hastane, bir hamam, bir çarşı ve bir darüşşifa inşa ettirerek, Ayasofya Vakfı'nı kurmuştur.
Bu vakıf, Ayasofya Camii'nin ve diğer kurumların giderlerini karşılamakta, gibi pek çok görevlinin maaşlarını ödemekteydi.
Osmanlı'da, vakıfların gelirleri, devletin vergi gelirlerinden ayrı tutuluyordu.
Vakıfların mal ve paraları, devletin el koyamayacağı veya başka amaçlarla kullanamayacağı şekilde korunuyordu.
Bu sayede, vakıflar, devletin mali krizlerinden etkilenmeden, uzun yıllar boyunca faaliyetlerini sürdürebiliyorlardı.
Vakıflar, Osmanlı toplumunun dini, kültürel ve sosyal hayatının gelişmesine büyük katkı sağlıyorlardı.
Avrupa'daki dini kurumlar, inanç vergisi gelirlerini çeşitli şekillerde kullanır. Bu gelirler genellikle kiliselerin, sinagogların ve diğer ibadethanelerin bakımı, din görevlilerinin maaşları, dini eğitim ve sosyal hizmet projeleri gibi faaliyetler için harcanır.
Türkiye'de İnanç vergisi uygulaması:
Türkiye'de Avrupa'daki gibi bir inanç vergisi uygulamasının yapılabilirliği ve sonuçları ise, çok yönlü bir tartışma konusudur.
Bu konuda kesin bir cevap vermek zor olmakla birlikte, bazı olası avantaj ve dezavantajları şöyle sıralayabiliriz:
Türkiye'de İnanç vergisi uygulaması Avantajları:
- Diyanetin bütçe dışına çıkarılması, devletin mali yükünü azaltabilir ve diğer alanlara daha fazla kaynak aktarılmasını sağlayabilir.
- İnanç vergisi, dini kurumların bağımsızlığını ve özerkliğini artırabilir ve dini çeşitliliği destekleyebilir.
- Vatandaşlar, kendi inançlarına uygun dini kurumlara katkıda bulunabilir ve bu kurumların hizmetlerinden faydalanabilirler.
- İnanç vergisi, dini kurumların şeffaflığını ve hesap verebilirliğini güçlendirebilir.
- Dini kurumlar, gelir ve giderlerini kamuoyuna açıklamak ve denetim mekanizmalarına tabi olmak zorunda kalabilirler.
- İnanç vergisi, dini kurumların toplumsal sorumluluk projelerine daha fazla katılımını teşvik edebilir.
- Dini kurumlar, gelirlerini sadece ibadet ve eğitim gibi alanlarda değil, aynı zamanda sağlık, hayır, kültür, sanat gibi alanlarda da kullanabilirler.
Türkiye'de İnanç vergisi uygulaması Dezavantajları:
- İnanç vergisi, dini inancın bir maliyet unsuru haline gelmesine ve dini kurumlardan uzaklaşmaya neden olabilir.
- Vatandaşlar, dini inançlarını beyan etmekten veya dini kurumlara üye olmaktan kaçınabilir veya vergiden kaçınmak için dini kurumlardan ayrılabilirler, bu da dini kurumların gelirlerini azaltabilir ve dini hayatın zayıflamasına yol açabilir.
- İnanç vergisi, dini kurumların devletle ilişkilerini zorlaştırabilir ve dini kurumların siyasi etkinliğini artırabilir.
- Dini kurumlar, devletten bağımsız bir finansal kaynağa sahip oldukları için, devletin dini politikalarına karşı çıkabilir veya devleti dini konularda baskı altına alabilirler, bu da dini kurumların devletle çatışmasına veya devleti etkilemesine sebep olabilir.
- İnanç vergisi, dini kurumların arasında rekabet ve ayrışmaya yol açabilir ve dini bütünlüğü bozabilir.
- Dini kurumlar, gelirlerini artırmak için birbirleriyle yarışabilir veya birbirlerine karşı propaganda yapabilirler bu da dini kurumların birlik ve dayanışmasını zedeleyebilir ve dini aidiyet duygusunu azaltabilir.
- İnanç vergisi, dini kurumların toplumun ihtiyaçlarına uyum sağlamasını engelleyebilir ve dini kurumların kalitesini düşürebilir.
- Dini kurumlar, bağış gelirlerine bağlı oldukları için, toplumun talep ve beklentilerine göre hizmet sunmak yerine, bağış veren üyelerine göre hizmet sunmak zorunda kalabilirler bu da dini kurumların toplumsal katkısını azaltabilir ve dini kurumların nitelikli personel bulmasını zorlaştırabilir.
Türkiye'de Almanya'daki gibi bir inanç vergisi uygulamasının yapılması, Türkiye'nin dini, siyasi ve sosyal yapısına göre farklı sonuçlar doğurabilir.
Bu konuda bir karar vermeden önce, bu sonuçların iyi analiz edilmesi ve toplumun geniş bir katılımıyla tartışılması gerekmektedir.
Bu konuda bir karar vermeden önce, bu sonuçların iyi analiz edilmesi ve toplumun geniş bir katılımıyla tartışılması gerekmektedir.
Türkiye'de inanç vergisi üzerine görüşler:
İnanç vergisi isteğe bağlı olarak maaşlardan ya da gönüllü bağışlardan karşılanma yoluna gidilirse kimse ödemek istemez, bunun için cebri olarak vergilerden kesilmesi gerekir bu nedenle bütçeden karşılanması gerekir diyorlar.
Neredeyse tamamına yakını Müslüman olan bir ülke için hakarettir bu tür düşünce.
İlaveten.
İşin bir diğer yönü ise İmam Hatip mezunu din adamlarının maaşları, üniversite mezunu işçi ücretlerinin çok üzerine çıkmış olup, bu durum da sosyal adaleti zedeleyici bir hal almaktadır.
Toplumda sadece namaz kıldırmak harici bir görev yapmayanlara tepkiler oluşmaya başlamış olup, imamlar namaz kıldırma memuruna dönüşmüştür.
Camiler ve ibadethaneler veren değil isteyen ve alan ele dönüşmüştür.
Her köşe başında cami dernekleri, her sokakta yardım dernekleri, nasıl kontrol edilir nasıl denetlenir bilinmez.
Bunca dini bazlı yardım dernekleri olmasına karşın bu ülkede yoksulluğun beli de bir türlü kırılmaz.
Yasa ile bu kurumlarda inanç vergisi kapsamına alınarak gelir ve giderlerinin halka açık şekilde denetlenmesi gerekir.
Adı üstünde İnanç vergisi inananların ödediği ve kaynağı belli vergi, seksenli yıllar unutulmamalı Türkiye vergi rekortmeni bir genelev patroniçesi olan Matil Manukyan idi, bir anlamda İmamların maaşını ödeyen bir genelev patroniçesi.
Genellikle doğu ve Güneydoğu da devletin maaş ödediği imamların arkasında namaz kılmaz cemaat, nedeni ise aldığı maaşın kaynağıdır.
Osmanlıda İbadethane Giderleri Nasıl karşılanıyordu
Osmanlı'da din adamlarının ve ibadethanelerin giderleri, devlet tarafından değil ( Selehattin Camileri hariç) vakıflar tarafından karşılanıyordu.
Vakıf sistemi, Osmanlı toplumunun sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında büyük bir rol oynuyordu.
Vakıf, bir kişi veya kurumun, belirli bir amaç için mal veya para bağışladığı bir kuruluştur. Vakıflar, genellikle dini, eğitim, sağlık, hayır, sanat gibi alanlarda faaliyet gösterirler.
Vakıfların yönetimi, bağışçının belirlediği bir mütevelli heyeti tarafından yapılır.
Vakıfların gelirleri, bağışlanan mal veya paranın işletilmesi, kiraya verilmesi, akaret getirmesi gibi yollarla sağlanır.
Vakıfların giderleri ise, vakfın amacına uygun olarak harcanır.
Osmanlı'da, pek çok padişah, vezir, komutan, ilim adamı, sanatçı, zengin ve hayırsever kişi, vakıf kurarak veya mevcut vakıflara katkıda bulunarak, din adamlarının ve ibadethanelerin giderlerine destek olmuşlardır.
Örneğin, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethinden sonra, Ayasofya'yı camiye çevirmiş ve yanına bir medrese, bir imaret, bir kütüphane, bir hastane, bir hamam, bir çarşı ve bir darüşşifa inşa ettirerek, Ayasofya Vakfı'nı kurmuştur.
Bu vakıf, Ayasofya Camii'nin ve diğer kurumların giderlerini karşılamakta, gibi pek çok görevlinin maaşlarını ödemekteydi.
Osmanlı'da, vakıfların gelirleri, devletin vergi gelirlerinden ayrı tutuluyordu.
Vakıfların mal ve paraları, devletin el koyamayacağı veya başka amaçlarla kullanamayacağı şekilde korunuyordu.
Bu sayede, vakıflar, devletin mali krizlerinden etkilenmeden, uzun yıllar boyunca faaliyetlerini sürdürebiliyorlardı.
Vakıflar, Osmanlı toplumunun dini, kültürel ve sosyal hayatının gelişmesine büyük katkı sağlıyorlardı.
Günümüz Türkiye'sinde ise diyanet, kaynağı meçhul olan gelirleri bile kullanmakta beis görmez, asgari ücretlinin ödediği vergi ile kendisi saltanat sürer
Sonuç:
Türkiye'de dini giderlerin devlet bütçesinden karşılanması uygulamasına son verilmesi gerekir, bu sebeple gönüllü olarak gelirlerden belli bir oranda kesinti yapılarak dini giderler inanç vergisi adı altında oluşturulacak bütçeden karşılanmalıdır.
(1) Avrupa'da 'inanç vergisi' hangi ülkelerde var, nasıl uygulanıyor? https://bing.com/search?q=Almanya+inan%c3%a7+vergisi.
(2) Avrupa'da 'inanç vergisi' hangi ülkelerde var, nasıl uygulanıyor? https://tr.euronews.com/2020/04/30/diyanet-tartisilirken-gundem-olan-inanc-vergisi-avrupa-da-hangi-ulkelerde-var-nasil-uygula.
(3) İnanmanın Pahalılığı: İnanç Vergisi ve Almanya- TamgaTürk. https://www.tamgaturk.com/yazarlar/eren-kotil/inanmanin-pahaliligi-inanc-vergisi-ve-almanya/17073/.
(1) Avrupa'da 'inanç vergisi' hangi ülkelerde var, nasıl uygulanıyor? https://bing.com/search?q=Almanya+inan%c3%a7+vergisi.
(2) Avrupa'da 'inanç vergisi' hangi ülkelerde var, nasıl uygulanıyor? https://tr.euronews.com/2020/04/30/diyanet-tartisilirken-gundem-olan-inanc-vergisi-avrupa-da-hangi-ulkelerde-var-nasil-uygula.
(3) İnanmanın Pahalılığı: İnanç Vergisi ve Almanya- TamgaTürk. https://www.tamgaturk.com/yazarlar/eren-kotil/inanmanin-pahaliligi-inanc-vergisi-ve-almanya/17073/.
Yorum Gönder