KENDİME YAZILARIM
Türkiye sosyolojisi siyaset ekonomi tarih felsefe ve genel kültür düzeyinde makaleler

Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar!

Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar!


"Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar" deyimi, herkesin yararlanabileceği bir şeyden bazıları yararlanır da başkalarına yararlanma fırsatı vermezlerse büyük kavga çıkar demektir. Asgari ücret, emekli maaşları ve en düşük memur ücreti arasında makas çok açılmıştır, yakın ve orta vadede bunun olumsuz sonuçlarını hep birlikte görebiliriz.

Biri yer biri bakar


Bu deyim, herkesin eşit şartlarda aynı imkanlardan yararlanma olanağı varken yararlanmazsa çıkabilecek sorunları niteler. 
Örneğin, bir toplulukta herkese yetecek kadar yemek varken bazı kişilerin yemek yiyip diğerlerinin yemek yemesine izin vermemesi durumunda, yemek yemeyen kişiler arasında büyük bir kavga çıkabilir. 
Bu kavganın sebebi, herkesin yararlanabileceği bir şeyden sadece bazı kişilerin yararlanmasıdır.

Bu deyim, aynı zamanda, haksızlık ve adaletsizliğe karşı çıkmanın önemini de vurgular. 
Herkesin yararlanabileceği bir şeyden sadece bazı kişilerin yararlanması, haksızlık ve adaletsizliktir. 
Bu haksızlık ve adaletsizlik karşısında sessiz kalmak, büyük sorunlara yol açabilir.

"Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar" deyimi, günlük hayatta da sıklıkla kullanılır. Örneğin, bir toplulukta bazı kişilerin haksız kazanç elde ettiğini gören kişiler, bu duruma karşı çıkabilir ve büyük bir kavga çıkabilir. 
Bu kavganın sebebi, bazı kişilerin haksız kazanç elde etmesi ve diğer kişilerin bundan yararlanmamasıdır.

Bu deyim, Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Bu deyim, haksızlık ve adaletsizliğe karşı çıkmanın önemini vurgular.

Eğer üretim faktörleri arasında adaletsiz bir bölüşüm olursa, toplum vicdanını rahatsız edecek şekilde, gelir dağılımı bozulabilir. 
Gelir dağılımının bozuk olması, aynı zamanda arz-talep dengesini de etkiler. 
Sosyal açıdan bakıldığında, atalarımızın "Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar" atasözüyle ifade ettikleri gibi, adaletsizlik toplumsal dengenin bozulmasına neden olabilir.

Mutlak eşitlik doğada var mıdır?


Ne bir rejimde ne de toplumda bölüşüm ve gelir dağılımında tam bir eşitlik mümkün değildir. 
Ancak gelir dağılımı toplumun kabul edebileceği ve rahatsızlık yaratmayacak bir düzeyde olmalıdır. 
Adaletsiz gelir dağılımı ve bölüşümün aşırı bozulması sosyal istikrarı olumsuz etkiler.

İktisatçılar, uygulanan politikaları bu açıdan değerlendirirler. 
Politikaların kısa ve uzun vadeli etkilerini birlikte göz önünde bulundururlar. Örneğin, kısa vadede uygulanan anti-enflasyonist politikaların uzun vadede sosyal patlamalara neden olmaması için koordinasyon gereklidir. 
Aksi takdirde ekonomik ve sosyal anarşi ortaya çıkar, istikrar daha da bozulur.

İktidar partileri genellikle iktisadi sorunlara kısa vadeli bakmışlardır. 
Yapısal değişiklikleri öngören uzun vadeli politikalar yerine sorunları bir sonraki iktidara erteleyen kısa vadeli politikaları tercih etmişlerdir. 
AKP de benzer bir yaklaşım sergilemektedir.

Medyaya gelince, işlevi gereği medya olaylara genellikle kısa vadeli bakar. İnsanlar genellikle kısa vadeli çıkarlarını uzun vadeli çıkarlarına tercih ederler ve bu nedenle uzun vadeli çıkarlarını ihmal ederler. Bu nedenle medyanın bu tercihleri göz önünde bulundurması gerekmektedir.

Fakirlik anarşi yaratır mı? 


Ayrıca, aşırı bozuk gelir dağılımı, talep üzerinde iki etkiye neden olur. 
Birincisi, talep yetersizliği yaratır ve bu da uzun dönemli büyüme ve istikrar için engel teşkil eder. 
Yetersiz talep, yatırım hacmini daraltır. 

İkincisi, talep yapısı bozulur ve lüks mallara talep artar. 
Gösteriş amaçlı üretim artar ve firmalar kitlesel üretim yerine daha pahalı ve lüks üretimi tercih ederler.

İstihdam konusunda, büyümeye rağmen işsizlik oranı artıyor çünkü yeni yatırımlar yapılmıyor. 
Büyüme ithalata ve stoğa dayalı olduğu için işsizlik azalmıyor. 
Ayrıca, kamu kesiminde  stihdam fazlası giderilmekte, (gerçi işe alınanlara bakarsanız imam ve müezzin) ancak işsizlik artmaya devam etmekte ve gelir dağılımı daha da bozulmaktadır.

Dahası, fakirlik artık sosyal anarşiye dönüşmek üzeredir. 
Yolsuzluk, hırsızlık ve kapkaç olayları artmış durumda. 
İşi gücü olan insanlar neden yanlış işler yapmak istesin ki?

Sonuç olarak, bugüne kadar uygulanan politikalar gelir dağılımını ve talep yapısını bozmuştur. 
Toplumda huzur ve düzen bozulmuştur. 
Bu nedenle, maliyeti daha yüksek olsa da sosyal politikalara ve uzun vadeli yapısal çözümlere ağırlık veren yeni bir ulusal kalkınma programına ihtiyaç vardır.

Bu türk haksızlık ve adaletsizliği görüp, bana dokunmuyor diye keyfi saltanat sürenler ise benim nazarımda dilsiz şeytanlardır.

Ahmet ATAM