Türkiye'de anayasal darbe mi oluyor |
Demokrasi veya onun türevi olarak adlandırılabilecek ülkelerde, dünya siyaset tarihinde "yerleşik" olarak kabul edilebilecek genel bir format vardır, farklı ideoloji, görüş, çizgi ve programlara sahip siyasi partiler, seçmenin oyunu alarak iktidara gelmek için kendi "ideolojilerini fikirlerini" yarıştırırlar, sonuç olarak, seçmen birini iktidara getirir.
Eğer iktidara gelirken yeterli çoğunluğa sahip olurlarsa, kendi ajandaları doğrultusunda yasalar yaparak sistemde istedikleri değişiklikleri hayata geçirmek için yasama organını kullanırlar, ayrıca, anayasada değişiklik yapmak istediklerinde, örneğin Türkiye'de olduğu gibi, öncelikle parlamento çoğunluğu ile yaparlar, mümkün değilse referandum yoluyla bunu gerçekleştirirler, bu işlerin normal yolu ve yöntemleri budur.
Ayrıca, bu ülkede birkaç kez deneyimleyerek yaşadığımız farklı ve demokrasi dışı bir yöntem de var, biz buna "darbe" diyoruz.
Uluslararası siyasi literatürde Devlete darbe olarak adlandırılan bu usulde, mevcut yönetimi silahlı kuvvetler veya silahlı başka güçlerin kalkışması yoluyla devirip, yönetime zorla el koymak söz konusudur.
Bir de "Kendi iktidarını sağlamlaştırmak üzere, şiddet ve/veya yasadışı yöntemler kullanarak, mevcut yasaları ve anayasayı çiğneyerek" yapılan türü vardır ki, en utanmazca olanı da budur.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten siyasi kadro ve ortakları, tam da bu yöntemi uygulamaktadır.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten siyasi liderler ve onların iş birlikçileri, tam da bu stratejiyi izlemektedir. Uzun yıllardır, neredeyse her gün farklı ve yaratıcı yöntemlerle bunu adım adım hayata geçirmekteler.
Karanlık güçlerle işbirliği yaparak, uzun yıllar boyunca FETÖ mensupları ve ATATÜRK düşmanlarıyla kol kola giren hainler, vatansever insanları saf dışı eden tuzaklar kurarak onların hayatlarını zorlaştırdılar.
Ayrıca medyayı ellerine geçirerek propaganda ve yalanlarla kitleleri etkisiz hale getirdiler.
Etkisiz muhalefetin yardımıyla her seçimi kazandıkları algısını oluşturmayı başardılar.
Yaptıkları en önemli şeyi ve en başarılı icraatları, yargıyı ustaca ele geçirmek ve kendi lehlerine siyasi ve ekonomik kazançlar elde etmek için kullanacakları yargı kararlarını sağlamak oldu.
Muhalif ses ve yayınları bastırmak için mahkemelerden sürekli olarak lehlerine kararlar almaya devam ediyorlar.
Rakip siyasetçileri saf dışı bırakarak iktidarlarını sağlamlaştırmak için aldıkları kararlar gerçekten tarihe geçecek nitelikte.
2017 Referandumunda Yüksek Seçim Kurulu'nun kararını Meclis'in yaptığı yasanın üzerine çıkararak mühürsüz oyların geçerli sayılması ve rejimin - yönetim biçiminin değiştirilmesi, başlıca adımdır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 101 ve 116'ncı maddelerine açıkça aykırı biçimde 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimde aday olamayacağı halde, Recep Tayyip Erdoğan'ın YSK'nın yargı gücünü kullanarak aday olmasının yanı sıra, yürütmenin kritik üyelerinin parti kampanyasına katılarak görevlerinin başında kalmaları da önemli hamleler arasındadır.
Bugün geldiğimiz noktada, 2023 seçimlerinde yasal yollarla seçilmiş olan TİP Hatay Milletvekili Av. Can Atalay, Anayasa'nın 83'üncü maddesine aykırı bir şekilde hapiste tutulmaktadır.
Üstelik Anayasa Mahkemesi'nin Atalay lehine verdiği karar, Yargıtay Dairesi tarafından uygulanmamaktadır, bu durum hukuksuzluğun açık bir örneğidir.
Yargıtay'da bulunan bir grup hakim, Anayasa'yı ve Anayasa Mahkemesi'ni tanımadıklarını beyan ederek görevleri gereği korumakla yükümlü oldukları mevcut hukuk düzenini çiğnemekte ve ülkenin tümüne meydan okumaktadırlar.
Ancak daha da endişe verici olan şey, Anayasal düzenin "işlemesini" sağlamakla yükümlü en önemli organ olan yürütmenin yani Cumhurbaşkanı'nın bu meydan okumaya destek veriyor olmasıdır, ki bu durum Anayasal bir darbeye yol açmaktadır.
Bu metnin amacı açıktır. Köklü bir anayasa değişikliğinin önünü açmak için harekete geçmek, "Bu anayasa ile yürümüyor" diyerek ifade edilmiştir.
Mevcut bir yönetimin, Anayasal bir sistemi çökertmesi, tarihte görülmemiş bir örnektir ve herkesten daha fazla titizlenmesi gereken bir durumdur.
Bu menfur girişim, artık bir darbe olarak kabul edilebilecek bir duruma gelmiştir.
Yorum Gönder