78 Kuşağı bir yaşamın son perdesi:
1950-1970 yılları arasında doğan neslin özellikleri, vatan sevgisi, ilkelerine bağlılık, kardeşlik ve paylaşma duyguları, deneyimleri ve bilgeliği, sona yaklaşan bir destanın unsurlarıdır, bizim nesil, 78 kuşağı, bizim kuşak, 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş olan ve en gençleri bugün 50, en yaşlıları 80’i geçmiş olan bir grup yaşlıdır.Hiçbirimizin altına bez bağlanmamış ve çocukluklarımızın hiç renkli resimleri olmamıştır.
Ayrıca, ABD süt tozu ve ekşi yoğurdu ile beslenmiş, lakin yerli malı yurdun malı ilkesini hafızalarına nakşetmiş ve o günün ilk okullarında, günümüz diplomasız profesörlerine ders verecek kadar hayat bilgisi sahibi olmuşuzdur.
Bizim kuşağın hiç oyuncağı olmadı, oyuncak için ailemize hiç eziyet etmedik biz, Bizim kuşak mahalle aralarında top oynadık, ip atladık çember çevirdik, tost hamburger çizburger hiç görmedik, acıkınca yediğimiz annemizin evde pişirdiği ekmeğin üzerine sürülen bir kaşık şekerli yoğurt idi.
Öyle cep telefonu atari bilgisayar, geçiniz, bulursak bir ceviz ağacının gölgesinde okuduğumuz Teksas Tommix idi.
Sabah bir çıktık mı evden, akşama kadar güneşin altında, karın soğuğunda sürü halinde çığlık çığlık oyun oynardık.
Kimse çocuğumun başına bir şey gelir diye korkmazdı.
Biz belki de son şanslı nesildik.
Şimdi salın bakalım çocuğunuzu yüreğiniz yetiyorsa!
Güneşin yakıcılığını, ayazın donduruculuğunu iliklerimize kadar hisseder hiç rahatsız olmazdık, evimiz tek katlı çoğu ise gecekondu idi, bu güne baktığımda kapitalizmin kulelerinde güneş yüzü görmeden hapsolunan çocuklar için üzülüyorum
Bizim nesil, birçok ihtilal, muhtıra ve ekonomik kriz yaşamış, yoklukla terbiye edilmiş bir gruptu.
Hiç üçüncü bir pantolonumuz, ikinci bir ayakkabımız olmadı.
Siz ister yokluk ister tutumluluk olarak yorumlayın, kaban yerine annelerimizin yünden elleri ile örüp boyasını turşu suyu ile kestirdiği kazakları giyen, abisinin küçülen kazağı kendisine uydurulan bir nesildi.
Ayakkabılar dokuz kez yama yapılmadan atılmaz, kıyafet bayramdan bayrama babanın bütçesi müsait ise alınırdı.
Bizim kuşak böyle bir çocukluk yaşadı.
Bizi etkileyecek yönlendirecek yandaş ve yalaka basın da yoktu, beynimiz kendimizindi, fikri hür vicdanı hür gençler olarak yaşadık
Ne yaptığına bakılmaksızın, bu neslin her bir bireyi kendi karakterine uygun ahlak kurallarına uygun davranmıştır.
Satmamışlar, satılmamışlardı.
68’liler ve 78’liler, bu neslin çılgın gençleri, disiplinsiz savaşçıları olarak tarihe adlarını kanlarıyla yazmışlardır, sağcısıyla, solcusuyla.
Sağcısı da vatanseverdi.
Solcusu da.
O nesilde yandaşlık ve yalakalık da yoktu.
Bizi etkileyecek yönlendirecek yandaş ve yalaka basın da yoktu, beynimiz kendimizindi, fikri hür vicdanı hür gençler olarak yaşadık
Ne yaptığına bakılmaksızın, bu neslin her bir bireyi kendi karakterine uygun ahlak kurallarına uygun davranmıştır.
Satmamışlar, satılmamışlardı.
68’liler ve 78’liler, bu neslin çılgın gençleri, disiplinsiz savaşçıları olarak tarihe adlarını kanlarıyla yazmışlardır, sağcısıyla, solcusuyla.
Sağcısı da vatanseverdi.
Solcusu da.
O nesilde yandaşlık ve yalakalık da yoktu.
Dindarlık bile daha saygın daha saftı.
Muhsin Yazıcıoğlunun ülkü ocakları başkanlığı döneminde lokantalar kapatılırken, açıkta bir şeyle yiyenler dövülene, Özal'la beraber İslam siyasallaştırılana kadar.
Toplumsal baskı, mahalle baskısı o zaman da vardı, lakin gerek siyasette gerek ekonomide Turgut Özal iktidara gelesiye kadar cemaat ve tarikat hakimiyeti yoktu, tarikat ve cemaatler bu günkü gibi görünür, bu günkü gibi gerek siyasete ve gerek ekonomiye müdahil ve hakim değildi.
Kıbrıs harekatı ve Amerikan ambargosundan sonra çok şey değişti bu ülkede, ekonomik ambargolar, iktidarların güçlerini törpüledi, sokaklar anarşiye teslim oldu, ardından muhtıralar darbeler, 12 Eylül 1980 günü bir sayfa kapandı, anayasa askıya alındı, partiler kapatıldı ve etkilerini bu gün dahi yaşadığımız yeni bir dönem başladı.
Kenan Evren'i rahmetle anıyorum, Hataları ile sevapları ile, o dönemi yaşamış biri olarak darbe sabahı kişisel olarak yorumundur, oh çektiğim bir sabahtı, Türkiye bir uçurumun eşiğinden dönmüştü.
Ülkede akan kan durmuş, bir yıl içerinde de ekonomi rayına oturmuştu.
Seksenli yıllar Özal'lı yıllardı, ülkenin emperyalizmin işgaline açıldığı, Cumhuriyetin varlıklarının haraç mezat satılmaya başladığı yıllar.
Ülke parası konvertıbıl oldu.
KDV ve envai çeşit vergiler ile tanıştığımız yıllar.
Doksanlı yıllar ise Süleyman Demiler, Bülent Ecevit, Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz kavgası ile geçti.
Bu kavgalar yönetilemez duruma gelen ekonomiyi tekrar krize sürükleyene kadar.
Bu gün AKP ve Tayyip Erdoğan'ın yirmi yılı aşkın bir süredir iktidarda kalabilmesinin temel nedeni 90'lı yıllardaki bu basiretsiz ve zayıf liderlerin halkta bıraktığı hoşnutsuzluk olduğunu düşünürüm her daim.
Bu neslin üretiminde mükemmellik mi yoksa hata mı olduğu tartışılır, ancak bu neslin tamamı karşılıksız bir şekilde bu vatan sevdalısı idi…
Siyaseten zengin olan yoktu bizim nesilde, siyaset rant için değil, ilke, ülke ve halkın refahı için yapılırdı.
Özal’dan sonra her şey değişti
Anayasayı bir kez ihlal etmekle bir şey olmaz.
Benim memurum işini bilir sözleri siyaseti ve bürokrasiyi tabiri caizse bok çukuruna attı.
Siyasi ahlaksızlıklar ardından toplumsal ahlaksızlığı tetikledi.
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel bir nesil, çoğu okuyamamış lakin kardeşlik ve paylaşma duyguları en üst seviyede yaşanmış hayatı deneyimleyerek öğrenmiş bir nesildi.
Birçoğumuz simitçilik yapmış, bazıları ayakkabı boyacılığı, tamirci çırağı, inşaatta amelelik, pazarcılık veya hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Hiçbirimizin, rant rantiye, faiz, borsa kredi kartı bilmediğimiz bir nesildi, ekmek parası yalnız alın teri ile kazanılırdı.
Öyle gördük.
Öyle bildik
Ve bizim nesil öyle yaşadık.
Ne ailesine ne devletine ekonomik olarak yük olmamış, çoğunluğumuz kendi geçimini sağlamıştır.
Başkalarının yardımına muhtaç olmamış, zorluklarla karşılaşmış ama pes etmemiştir.
Kendine özgü ve özel bir nesil olan bu grup, dik durmuş ve taviz vermemiştir…
Görevini ve sorumluluğunu bilen…
Onurunu korumak için gerektiğinde mücadele eden, öfkeli ve kararlı bir nesil olan 1950 ile 1970 yılları arasında doğan kişiler…
Bu insanlar, yumuşak görünümlerinin altında güçlü bir öfkeye sahip olan özel bir neslin temsilcileridir.
Bu öfkeyi dikkate alın.…
Bu insanlara dikkatlice bakın,
Çünkü onların nesilleri artık tükenmek üzere.
Üretimleri sona eriyor…
Artık kullanılmıyorlar, tarihe karışıyorlar…
Bu nesil çok özel, neden biliyor musunuz...?
Bu nesil, devletin üzerinden silindir gibi geçtiği bir nesildi
Hayat bu nesli her dönem sınası lakin tüketemedi.
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, arkadaşlığı bilen bir nesildir.
Bu nesil, katı ve aksi olduğu kadar mert, hoşgörülü ve merhametliydi.
Bu neslin yaşarken öğrendiği bilgi ve kaydettiği tecrübe en büyük servetidir.
1950-1970 yılları arasında doğanlar tam anlamıyla birer müzelik antika nesildir.
Bu yüzden gençler, 1950-1970 yılları arasında doğmuş, hala inatla yaşayan bu neslin değerini bilin, beyaz atlara binmişler gitmek üzereler çünkü..
Çünkü onlar, elinizdeki tecrübelerinden faydalanabileceğiniz son değerli hazinelerdir.
Onlarla oturun, konuşun, geçmişi dinleyin.
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileridir, her biri iki ayaklı sözlü tarih kitabıdır.
Mutlaka okuyun,
Çünkü o kuşak yaptıkları her şeyde kendi doğasına uygun ahlakıyla hareket etmişler.
Dikkatlice bakın.
Siyasetçilerin yarattığı ekonomik kriz ve toplumsal kutuplaşma nedeniyle ömürlerinin son döneminde yoksulluk sınırının altına itilmiş bu son kalan yaşlılar kadifeye sarılmış çelik yumruk gibidirler, yumuşak görünebilirler ama aslında iktidarları değiştirebilecek özel bir neslin öfkesine de sahiptirler.
Beş sene on sene, belki yirmi sene,
Zaman akıp gider, durmadan, sessizce.
Gençliğin baharı, yaz mevsimi,
Sonbahara döner, kışa merhametsizce.
Duruşumuz dik, tavizimiz yok,
Onurumuza sahip çıkarız biz her daim çok.
Zorluklar karşısında yılmayız asla,
Mücadele ruhumuz ölmez, yaşar sonsuza.
Teknoloji yoktu, ama vardı samimiyet,
Dostluklar sağlamdı, sevgiydi her niyet.
Gecenin karanlığında yıldızlar parlar iken,
Hayallerimiz vardı sehpalara bile çıkarken.,
Yaklaşıyor son perde, kapanıyor bu hikaye,
Bir kuşak ve bir nesil, veda ediyor hayata.
Anılar kalacak, destanlar yaşayacak,
Ruhlarımız huzur bulacağı sevgiyle uyanacak
Gençlere sesleniyorum, dinleyin bu sözleri,
Değerini bilin, bu neslin son günleri.
78 Kuşağı hata mı mükemmellik mi?
Bu neslin üretiminde mükemmellik mi yoksa hata mı olduğu tartışılır, ancak bu neslin tamamı karşılıksız bir şekilde bu vatan sevdalısı idi…
Siyaseten zengin olan yoktu bizim nesilde, siyaset rant için değil, ilke, ülke ve halkın refahı için yapılırdı.
Özal’dan sonra her şey değişti
Anayasayı bir kez ihlal etmekle bir şey olmaz.
Benim memurum işini bilir sözleri siyaseti ve bürokrasiyi tabiri caizse bok çukuruna attı.
Siyasi ahlaksızlıklar ardından toplumsal ahlaksızlığı tetikledi.
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel bir nesil, çoğu okuyamamış lakin kardeşlik ve paylaşma duyguları en üst seviyede yaşanmış hayatı deneyimleyerek öğrenmiş bir nesildi.
Birçoğumuz simitçilik yapmış, bazıları ayakkabı boyacılığı, tamirci çırağı, inşaatta amelelik, pazarcılık veya hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Hiçbirimizin, rant rantiye, faiz, borsa kredi kartı bilmediğimiz bir nesildi, ekmek parası yalnız alın teri ile kazanılırdı.
Öyle gördük.
Öyle bildik
Ve bizim nesil öyle yaşadık.
Ne ailesine ne devletine ekonomik olarak yük olmamış, çoğunluğumuz kendi geçimini sağlamıştır.
Başkalarının yardımına muhtaç olmamış, zorluklarla karşılaşmış ama pes etmemiştir.
Kendine özgü ve özel bir nesil olan bu grup, dik durmuş ve taviz vermemiştir…
Görevini ve sorumluluğunu bilen…
Onurunu korumak için gerektiğinde mücadele eden, öfkeli ve kararlı bir nesil olan 1950 ile 1970 yılları arasında doğan kişiler…
Gençler politikacılar bu kuşağı iyi dinleyin.
Bu insanlar, yumuşak görünümlerinin altında güçlü bir öfkeye sahip olan özel bir neslin temsilcileridir.
Bu öfkeyi dikkate alın.…
Bu insanlara dikkatlice bakın,
Çünkü onların nesilleri artık tükenmek üzere.
Üretimleri sona eriyor…
Artık kullanılmıyorlar, tarihe karışıyorlar…
Bu nesil çok özel, neden biliyor musunuz...?
Bu nesil, devletin üzerinden silindir gibi geçtiği bir nesildi
Hayat bu nesli her dönem sınası lakin tüketemedi.
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, arkadaşlığı bilen bir nesildir.
Bu nesil, katı ve aksi olduğu kadar mert, hoşgörülü ve merhametliydi.
Bu neslin yaşarken öğrendiği bilgi ve kaydettiği tecrübe en büyük servetidir.
1950-1970 yılları arasında doğanlar tam anlamıyla birer müzelik antika nesildir.
Bu yüzden gençler, 1950-1970 yılları arasında doğmuş, hala inatla yaşayan bu neslin değerini bilin, beyaz atlara binmişler gitmek üzereler çünkü..
Çünkü onlar, elinizdeki tecrübelerinden faydalanabileceğiniz son değerli hazinelerdir.
Onlarla oturun, konuşun, geçmişi dinleyin.
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileridir, her biri iki ayaklı sözlü tarih kitabıdır.
Mutlaka okuyun,
Çünkü o kuşak yaptıkları her şeyde kendi doğasına uygun ahlakıyla hareket etmişler.
Dikkatlice bakın.
Siyasetçilerin yarattığı ekonomik kriz ve toplumsal kutuplaşma nedeniyle ömürlerinin son döneminde yoksulluk sınırının altına itilmiş bu son kalan yaşlılar kadifeye sarılmış çelik yumruk gibidirler, yumuşak görünebilirler ama aslında iktidarları değiştirebilecek özel bir neslin öfkesine de sahiptirler.
78 Kuşağı şiiri
Beş sene on sene, belki yirmi sene,
Zaman akıp gider, durmadan, sessizce.
Gençliğin baharı, yaz mevsimi,
Sonbahara döner, kışa merhametsizce.
Duruşumuz dik, tavizimiz yok,
Onurumuza sahip çıkarız biz her daim çok.
Zorluklar karşısında yılmayız asla,
Mücadele ruhumuz ölmez, yaşar sonsuza.
Teknoloji yoktu, ama vardı samimiyet,
Dostluklar sağlamdı, sevgiydi her niyet.
Gecenin karanlığında yıldızlar parlar iken,
Hayallerimiz vardı sehpalara bile çıkarken.,
Yaklaşıyor son perde, kapanıyor bu hikaye,
Bir kuşak ve bir nesil, veda ediyor hayata.
Anılar kalacak, destanlar yaşayacak,
Ruhlarımız huzur bulacağı sevgiyle uyanacak
Gençlere sesleniyorum, dinleyin bu sözleri,
Değerini bilin, bu neslin son günleri.
Ahmet ATAM
Yorum Gönder