-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

İstanbul'un Fethinde Yaşanan Gizemli Olaylar: Efsaneler ve Gerçekler

İstanbul'un Fethinde Yaşanan Gizemli Olaylar: Efsaneler ve Gerçekler


İstanbul'un Fethinde Yaşanan Gizemli Olaylar: Efsaneler ve Gerçekler, İstanbul'un Türkler tarafından fethedilmesi, insanlık tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir ve sadece bir kuşatma ve kentin düşmesi olarak değil, aynı zamanda dinsel inançların çatıştığı bir olay olarak da görülmelidir. Fetih sırasında Türk ve Rum tarafından yaşanan paranormal olaylar tarih kayıtlarına geçmiştir.


Çemberlitaş'tan Ayasofya'ya: Fethin Perde Arkasındaki Mucizeler



İstanbul İstanbul'un fethi sırasında yaşandığı söylenen paranormal olaylar, Türk tarihinin kritik bir dönüm noktası olan bu olayın etrafında oluşan efsanelerden sadece birkaçıdır.
Bu hikayelerden bazıları, fethin gerçekleşmesine katkıda bulunan paranormal olayları anlatmaktadır.
Örneğin, Çemberlitaş Kehaneti' ne göre, Fatih Sultan Mehmet'in şehri fethetmeden önce bir çember çizeceği ve içine gireceği kehaneti bulunmaktadır.
Ayrıca Zincirli Kapı Mucizesi ve Ebced Hesaplamaları gibi olaylar da fethin gerçekleşmesine dair ilginç anekdotlar içermektedir. Bu hikayelerin gerçek olup olmadığına inanmak veya inanmamak kişisel bir tercihtir.

İstanbul kenti, inşa edildiği tarihten 1453 yılına kadar, 1125 yıl boyunca farklı uluslar tarafından birçok kez işgal edilmeye çalışılmıştır. Ancak kente yönelik tüm girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kent, Grekler, Romalılar, Bulgarlar ve Latinler tarafından kuşatılmış, Araplar yedi kez ve Türkler altı kez yeni sefer düzenlemişlerdir.


Ancak kentin mükemmel konumu, surlarının savunması ve Bizanslı askerlerin ve halkının mücadelesi sayesinde kuşatmacılar hedeflerine ulaşamamıştır. Özellikle Müslümanların ve Türklerin kuşatmaları sırasında kale surlarında beliren Meryem Ana figürünün Rum askerlerine moral verdiği ve başarılarını arttırdığına inanılmaktadır. Bazı Bizans tarihçileri, Tanrı'nın kendilerine mucizeler göstererek yardım ettiğini ve Meryem Ana'nın kentte dolaştığını yazmışlardır. İstanbul'un alınması, o dönemin bütün güçlü devletleri için bir hayaldi. Kent, ilahi koruma altındaydı ve dünyanın tek sahibi olarak kabul ediliyordu. Ancak kentin ele geçirilebileceği düşüncesi, Rumların korkulu rüyasıydı. Bu inanç ve korkuyla birlikte kentte yeni bir kehanet dolaşmaya başlayacaktır.

Türkler için İstanbul'un ele geçirilmesi sadece bir işgal değil, aynı zamanda bir onur ve şeref meselesiydi. Hz. Peygamber'in (aslında çok da sahih olmayan) bir hâdiseye göre "İstanbul fethedilecektir. Ne mutlu komutana ve onun askerlerine" diyerek, İstanbul'u fethedecek komutan ve askerlere cenneti müjdelemesi, bu olayı daha da önemli kılıyordu.
Osmanlı Padişahları için İstanbul'un ele geçirilmesi, zenginlik ve harikaya sahip olmanın yanı sıra Müslümanlar üzerinde Padişahın ve Osmanlı Devletinin değerini ve etkinliğini artıracaktı. Bu sayede hem maddi hem de manevi kazanç elde edilebilecekti.

Kur'an-ı Kerim'de İstanbul için "Beldetun Tayyibetun" yani "Güzel Şehir" olarak adlandırılır. Bu kelimenin Arap alfabesindeki Ebced hesabına göre karşılığı 857'dir. Bu sayı, hicri takvime göre 1453 yılına denk gelir ki; bu tarih, İstanbul'un Türkler tarafından fethedildiği tarihtir. İstanbul'un fethi sırasında, Fatih Sultan Mehmet'in yanında bulunan ünlü mutasavvıf Akşemsettin (1389-1459), "Beldetun Tayyibetun" kelimesini yorumlayarak, şehrin mutlaka alınacağını söylemiştir. Akşemsettin, kentin kuşatılması sırasında ordu içinde moral yükseltmek için çalışmış ve Hz. Peygamber'in isteği olduğunu iddia ederek askerleri cesaretlendirmeye çalışmıştır.

İstanbul'un Fethinde Yaşanan Gizemli Olaylar Eyüp'ün mezarı


Eyyüb’ün Mezarı, İstanbul'un kuşatılması sırasında askerlerin moralini yükselten önemli bir olaydır. Akşemsettin'in sıkıntı içinde olduğu bir dönemde, Hz. Muhammed’in sancaktarı Halid Ebu Eyyub’un mezarı keşfedilmiştir. Ebu Eyyub el-Ensari, İstanbul’un kuşatılmasına katılmış ve şehit düşerek gömüldüğü yere, Akşemsettin'in isteği üzerine bir mescit yapılmıştır.
Bu olay, askerlerin moralini yükseltmiş ve kuşatmanın kaldırılmasını isteyenlerin sesini kesmiştir.
Eyüp ilçesinin adı da bu olaya dayanmaktadır.

Bizans İmparatorluğu'nda yaşanan felaketler ve kehanetler


Türkler, kentin alınacağına dair ilahi bir mesaj olarak gördükleri bir sırada, Bizans tarafında olumsuz olaylar meydana gelmekteydi.
Kentteki birçok kişi, bu olayları görerek kentin alınacağını düşünmeye başladı. Rum tarihçi Kritovulos, bu durumu şu şekilde ifade etmiştir:

"Anlatacağım olaylar, şehrin başına gelecek musibetlerin ve akıbetin işareti olarak Tanrı tarafından şehir halkına gönderilmiş bir uyarıdır."

"Şehre yapılan saldırılardan dört gün önce, erkekler ve kadınlar Meryem Ana resmi önünde dua ederek kurtuluş temennisinde bulunurken, resim hiçbir sebep olmaksızın yere düştü. Bu durum, insanlarda korku ve dehşet yarattı ve sonradan yaşanacak olaylar da bu durumu doğruladı."

Resim taşıyan grup, öğle vakti şiddetli bir yağmura yakalandı. Ardı arkası kesilmeyen şimşek, yıldırım ve doluyla karışık yağan yağmur, kalabalığın ne ilerleyebilmesine ne de yerinde durabilmesine izin vermedi. Durum o kadar felaketti ki, küçük çocuklar büyükler tarafından kontrol altına alınmasaydı, sel sularına kapılıp gitmeleri muhtemeldi.
Bu olağanüstü ve korkutucu yağmur - dolu, gelecek felaketin ne kadar şiddetli olacağının bir işaretiydi. Bu felaketin tüm ülkeyi sürükleyerek akıp götüreceğini belirtiyordu."

Tabii ki işaretler bununla sınırlı kalmayacaktır. Hıristiyan inancına göre; Tanrı bulutlarla hareket etmektedir. Fetih öncesi kenti kaplayan yoğun sisin, Tanrı'nın kendini gizlemek için kullandığı bir örtü olduğu söylentileri yayılmıştı. Kritovulos olayı şöyle anlatmaktadır:

"Bu olaylardan sonra ertesi gün, sabahın erken saatlerinden akşama kadar kenti saran yoğun bir sis görüldü. Bu durum, Tanrı'nın şehirden ayrılarak gittiğini ve şehre sırtını dönmesini anlatıyordu. Çünkü Tanrı bulutlarla çevrili olarak gelir ve yine öyle giderdi."

Yazar, olayların sadece kendi tarafından duyulmadığını, aynı zamanda birçok kişi tarafından bizzat görülerek bilindiğini de belirtmektedir.

Fethin Gizemi: İstanbul'un Düşüşünde Paranormal Güçler mi Rol Oynadı? Kentteki tuhaf ışıklar


Sis dağıldıktan sonra, geceleyin Ayasofya'nın üzerinde tuhaf bir ışık belirdi. Hem Bizanslılar hem de Türkler bu ışıkları görebiliyordu ve Türklerin bulunduğu tarafta ışıkların olmaması gereken yerlerde görüldü, hatta kent üzerinde birkaç ışık kümesi Türklerin tarafına doğru uçtu. Bu ışıkların sebebi henüz bilinmiyor. O zamanlar Bizans halkı, bu ışıkların Tanrı'ya ait olduğuna ve Türklerin safına geçtiğine inanmıştı. Bazı araştırmacılar ise bu ışıkların dünya-dışı medeniyetlere ait olduğunu ve her önemli tarihsel olayda ortaya çıktığını savunuyor.



İstanbul'un Fethinde Yaşanan Gizemli Olaylar: Efsaneler ve Gerçekler


Ve Konstantinopolis düşüyor


Bu durumun en ilginç yanı, Bizanslıların ileri gelenlerinin ve rahiplerinin, kuşatmanın etkisi altında olmadığını düşünerek "ışığın yaratık olup olmadığını", "meleklerin kanatlarının olup olmadığı", "Meryem Ana'nın kanın kutsallığı derecesini" tartışmalarıdır.
Ancak 29 Mayıs sabahı, 21 yaşındaki genç Sultan'ın beyaz atıyla kente girişiyle Bizanslılar gerçekliğin farkına varacaklardır.
Gerçi, daha önce fark etmiş olsalar bile sonucun değişmeyeceği açıktır. O zamanlar, Osmanlı Devleti gibi güçlü bir devlet karşısında, içten içe çürümüş ve köhneleşmiş Bizans'ın hiç şansı olmadığı net bir şekilde ortaya çıkmıştır.


Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun