-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Bir Ülkenin Gıda Üretim ve Dağıtım Şirketlerini Yabancılara Satmasının Ekonomik ve Siyasi Yansımaları

Bir Ülkenin Gıda Üretim ve Dağıtım Şirketlerini Satmasının Ekonomik ve Siyasi Yansımaları
Bir Ülkenin Gıda Üretim ve Dağıtım Şirketlerini Satmasının Ekonomik ve Siyasi Yansımaları

Gıda ürünlerinin fiyatları neden her geçen gün neden artıyor, mevcut iktidar esnaf ve tüccarı suçlarken gerçek suçlu kimdir, Türkiye'deki gıda şirketlerinin hatta gıda dağıtım firmalarının yabancıların eline geçmesinin ekonomik ve siyasal sonuçları nelerdir, adam feryat ediyor, zeytinyağı bu kadar pahalı olur mu, sen zeytinyağını Amerikalılara sattı isen onu bile bulduğuna şükret, yetmişli yıllarda Alman Unilever şirketinin Türkiye'de ürettiği Sana yağının yokluğunun bir hükümet devirdiğini bizim nesil unutmadı.

Gayri millileşen gıda şirketleri:

Uzun yıllar boyunca büyük emeklerle kurulan ve belirli bir konuma gelen gıda şirketlerimiz, son zamanlarda yabancı şirketler tarafından teker teker satın alınmaktadır.

Bu kapsamda;

Ak Gıda ve Dost Süt, Fransız Groupe Lactalis’e, Çamlıca Gazoz, Cola Turka, Japon Drinco Grubuna satıldı, Yemek Sepeti, Alman Delivery Hero’ya gitti, Hayat Su ve Sırma Suyu, Fransız Danone’aldı.Erikli, Fransız Nestle Waters. Doğadan, Coca Cola’ya. UNO’nun yarısı İspanyol Vedanta Equity’e, YÖRSAN, Dubaili Abraaj Group’a Ofçay, Amerikan Jacobs’a, Peyman kuruyemiş, Bridgepoint’e, Kemal Kükrer, Japon Ajinomoto’ya, Kent Gıda, İngiliz Cadbury Schweppes’e Banvit, Brezilyalı BRF ve Katar ortaklı TBQ Foods’a, Filiz makarna, Barilla G.e.R Fratelli S.p.A.’ya, Fındık ihracat rekortmeni Oltan Gıda, Italyan Ferrero’ya,satıldı.
Bizim Mutfak, Japon Ajimoto’ya, Komili, Kırlangıç, Sezai Ömer Madra zeytinyağlarımız Amerikalılara, satıldı.

Bunlar sadece bilinen birkaç örnek
Bir başarı düzeyine ulaşarak önemli bir noktaya gelen gıda şirketlerimiz, organizasyon yapılarını geliştirip yenilikçi teknolojilere yatırım yaparak dünya markası olma fırsatını yakaladıkları bir sırada, yüksek kazançların cazibesiyle yabancı şirketlere satılmaktadırlar.

Bu satışlardan elde edilen gelirlerin, şirket sahipleri tarafından genellikle kısa vadeli daha yüksek kazanç beklentisiyle rant sektörüne ya da geçici yatırım alanlarına aktarılması, ekonomimiz için büyük bir kayıptır. Bir varlığı geliştirerek uluslararası bir marka yaratmak yerine, onu başkasına satarak elde edilecek kâra yönelmek, Türk girişimcilerinin iş dünyasına bakışını yansıtıyor.

Maalesef, Türk girişimciler genellikle sürdürülebilir üretim modeline ve değer zinciri odaklı yatırım kültürüne sahip değiller. Onların asıl amacı, yenilikçi ve vizyoner tasarımlar ile kurumsallaşma kültürüne dayalı, geleceğe miras kalacak bir değer sistemi oluşturmak yerine, mevcut servetlerini en hızlı ve en doğrudan yollarla artırmaktır.

Üretimden rant ekonomisine:


Bu yüzden, zenginlik arayışını imalat ve sanayide değil, özellikle yenilikçi ve teknolojik üretim yerine, rant ve ticarette buluyor. Üretim; sistem altyapısı, bilgi, teknoloji, rekabetçilik ve stratejik vizyon gerektirirken, rant ve ticaret; konjonktüre ve fırsatçılığa dayalı olduğu için daha basittir ve daha hızlı sonuçlar verir.

Kakao yetişmeyen İsviçre'nin, dünyanın en ünlü çikolatalarını üretmesi ve birçok tanınmış çikolata markasını geliştirmesi; güçlü sistem altyapısı, köklü kurumsallaşma kültürü ve uzun vadeli gelişim stratejilerine dayanıyor. İtalyan çikolata devi Ferrero, ürünlerinin temel maddelerinden biri olan fındığı sadece Türkiye'den ithal etmiyor, aynı zamanda Türkiye'nin en büyük fındık ihracatçısı olan Oltan Gıda'yı satın alarak, doğrudan üreticiden tedarik edilen ihracat gelirini kendi kâr marjına da ekliyor.

Türkiye, dünyanın en büyük fındık üreticisi olmasına rağmen, dünya çapında saygın ve birden fazla son ürün markası yaratarak yüksek katma değer sağlayabilecek potansiyele sahipken, hammadde ihracatçısı rolünü kabul ediyor ve fındığı ham halde satış yaparak düşük karlarla yetinmeyi tercih ediyor. Örneğin, Oltan Gıda'nın İtalyanlara satılmasıyla, Türkiye'nin önemli bir ihracat firmasının varlığı da sona ermiş oldu.
 
Gıda güvenliği, bir ülkenin ulusal güvenliğinin kritik bir parçasıdır. Gıda üretimi ve dağıtımının yabancı denetiminde olması, o ülkenin siyasi olarak manipüle edilmesini kolaylaştırabilir.
 
Özetle;

  1. Bin bir zahmetle kurarak geliştirdikleri ve başarılı bir rotaya oturttukları, gelecek için ümit vadeden şirketlerini yabancılara satan işadamlarımız, belki elde ettikleri yüksek gelirle servet yumaklarını sürpriz bir biçimde arttırmış ve kendilerince maddi endişelerden uzak risksiz bir geleceği garanti etmiş oluyorlar
  2. Bu şirketlerin daha da büyüme, kurumsallaşma ve yenilikçi teknolojileri bünyelerine uyarlayarak dünya markası olma şanslarının ortadan kalkması ve sonuçta ülke ekonomisinin rekabetçi bir nitelik kazanma ve büyüme potansiyelinin sönmesiyle tüm Türkiye kaybetmiş oluyor.
  3. Gıda güvenliği, bir ülkenin ulusal güvenliğinin önemli bir bileşenidir. Gıda üretimi ve dağıtımının yabancı kontrolünde olması, o ülkenin siyasi olarak daha kolay manipüle edilmesine neden olabilir.
  4. Bu tür satışlar, özellikle kırsal bölgelerde yaşayan insanlar arasında büyük tepkilere neden olabilir. Gıda egemenliği ve yerel üretime verilen önemin azalması, toplumsal huzursuzluklara yol açabilir.
  5. Gıda sektörünün yabancı kontrolüne geçmesi, gıda güvenliği açısından endişelere yol açabilir. Fiyatların yükselmesi, gıda kalitesinin düşmesi veya bazı gıda ürünlerine erişimin zorlaşması gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
  6. Ülke, temel bir ihtiyaç olan gıdada yabancı şirketlere bağımlı hale gelebilir. Bu durum, gıda fiyatlarındaki küresel dalgalanmalardan daha fazla etkilenmeye ve dış şoklara karşı daha savunmasız hale gelmeye yol açabilir.

Malını satan, Maraba olur.


إرسال تعليق

إرسال تعليق

Yorumlarda lütfen saygılı olun