-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Seküler Bir Toplumda Müslüman Olarak Yaşanır mı?

Seküler Bir Toplumda Müslüman Olarak Yaşanır mı?
Seküler Bir Toplumda Müslüman Olarak Yaşanır mı?

Seküler Bir Toplumda Müslüman Olmak


Dinin kamu hayatından ayrılması ve bireysel vicdana bırakılması anlamına gelen sekülerizm, Müslüman kimliğini koruma konusunda birçok kişi için önemli bir sorun haline gelmiştir. Burada şöyle bir soru gündeme gelmektedir, Seküler toplumda Müslüman kimliği ile yaşanır mı?

Seküler Toplumda Müslüman Olmanın Anlamı:

Müslüman birey, kendi inançlarını yaşarken, toplumun ortak değerlerine saygı göstermeli, diğer inançlara ve inançsızlara karşı hoşgörülü olmalı, toplumun ortak değerlerine katkıda bulunmalı ve hukukun üstünlüğüne inanmalıdır. Seküler bir toplumda dini değerler ve genel toplumsal değerler arasındaki çelişki, bireyde kimlik bunalımına yol açabilir. Dini inançları nedeniyle önyargı ve ayrımcılığa maruz kalma riski bulunmaktadır. Dini pratikleri yerine getirmek için toplumsal baskıyla karşılaşılabilir.

Laiklik, din ile devlet işlerinin ayrılmasını ifade ederken, sekülerizm bireysel yaşamda dinin etkisinden uzak durulmasını vurgular. Birincisi, "Devlet işlerine din karışmasın" derken, ikincisi "Bireysel hayatıma din karışmasın" demektir. Laiklik, devlet yapısına; sekülerlik ise bireyin yaşam tarzına atıfta bulunur. Laik bir devlette, bireyler dini inançlara göre de, dini esas almadan da yaşayabilirler; bu bir özgürlüktür. Laik sistem ve seküler toplumun zıddı, herkese dini yaşam tarzını zorunlu kılan şeriat devleti ve dini toplumdur.

Laik sistem ve seküler yaşam:

Laik sistem ve seküler yaşam hakkına karşı çıkanlar genellikle dini bir geçim kaynağı olarak kullanırlar.
Kader, takdir, imtihan, sabır, tevekkül, şükür gibi kavramlar.
Bu tür inançlara sahip kişilerin bu inançları sürdürme hakkı laik sistem tarafından korunmaktadır.
Ancak bu düşünce yapısı bilime, ilerlemeye ve daha iyi bir yaşama karşıt bir tutum sergilemektedir. Bilim, bu tür bir mantaliteye karşı geliştirilmiş bir olgudur.

Laiklik ve Sekülerizm: Dini İnançlarla Uyum İçinde mi?

Laiklik ve sekülerizm, modern toplumların temel yapı taşlarından ikisidir ve sıkça yanlış anlaşılan kavramlardır. Laiklik, devletin din işlerine karışmamasını ve her inanç grubuna eşit mesafede durmasını ifade ederken, sekülerizm daha çok toplumun dini inançlardan bağımsız olarak dünya hayatına odaklanmasını vurgular. Peki, bu iki kavram dini inançları reddeder mi, yoksa onlarla uyum içinde mi var olabilirler?

Laiklik, genellikle devletin dini kurumlar ve inançlar üzerindeki etkisini sınırlar. Bu, bireylerin dini inançlarını özgürce yaşamalarına olanak tanır. Örneğin, Türkiye ve Fransa gibi ülkelerde laiklik anayasal bir ilke olarak yer alır ve devletin dini meselelere müdahalesini engeller. Bu durum, dini inançların kişisel bir mesele olarak kalmasını ve devletin tüm vatandaşlarına eşit davranmasını sağlar.

Sekülerizm ise, toplumun dini inançlardan bağımsız olarak dünya hayatına odaklanmasını ifade eder. Bu, dini inançların toplumsal ve kültürel yaşam üzerindeki etkisinin azalması anlamına gelir, ancak bu, bireylerin dini inançlarını yaşamalarını engellemez. Seküler toplumlarda, bireyler dini vecibelerini yerine getirebilir ve aynı zamanda seküler bir yaşam sürebilirler.

İslamiyet ve sekülerizm:

Örneğin, birçok Müslüman, seküler bir toplumda yaşarken dini vecibelerini yerine getirmeye devam eder. Namaz, oruç gibi ibadetlerini sürdürürken, aynı zamanda seküler eğitim ve iş hayatının bir parçası olabilirler. İslam'da seküler bir hayatın olmayışı ile ilgili Kur'an ve hadislerde belirtilen prensipler, bireylerin hem dünya hem de ahiret için çalışmalarını öğütler.

Seküler bir dünyada nasıl Müslüman kalınır sorusu, günümüzde birçok kişi tarafından sorulmaktadır. İslamiyet, bireylerin kendi dinlerini özgürce yaşamalarına imkan verir ve laiklik ilkesi de bu özgürlüğü destekler. Böylece, bir Müslüman, seküler bir toplumda yaşarken dini vecibelerini yerine getirebilir ve inancını koruyabilir.

Sonuç olarak, laiklik ve sekülerizm dini inançları reddetmez; aksine, bireylerin dini inançlarını özgürce yaşamalarına olanak tanır. Bu iki kavram, dini özgürlükler ve vicdan hürriyeti için sağlam bir temel oluşturur ve bireylerin hem seküler bir yaşam sürüp hem de dini vecibelerini yerine getirmelerine imkan verir. Bu durum, toplumun çeşitliliğini ve bireylerin özgürlüğünü koruyarak, daha hoşgörülü ve kapsayıcı bir toplum yapısına katkıda bulunur.

Ahmet ATAM

Seküler bir toplumda her birey kendi inancını özgürce yaşayabilir.



Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun