Türkiye Ve Resesyon |
Resesyon ne demektir, Türkiye'nin resesyona girmesi halinde Türk halkı bu durumdan nasıl etkilenir:
Resesyon, ekonomik daralma ve durgunluk anlamına geldiğinden, özellikle alt gelir grupları üzerinde ciddi etkiler yaratabilir. Türkiye'de de resesyon dönemlerinde düşük gelirli kesim şu şekillerde etkilenebilir:
1. İstihdam ve Gelir Kaybı
İşsizlik Artışı: Ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması nedeniyle şirketler maliyetlerini düşürmek için hem ücretleri hem de çalışan sayısını azaltabilir.
Bu durum alt gelir grubundaki bireylerin işlerini kaybetme riskini artırır.
Ücretlerde Düşüş: İşlerini koruyan bireyler de ücret kesintileriyle karşılaşabilir veya zam alamayabilir.
Ücretlerde Düşüş: İşlerini koruyan bireyler de ücret kesintileriyle karşılaşabilir veya zam alamayabilir.
Türkiye'de ise bu işler TUİK eli ile yapılır, iktidar güdümündeki TUİK enflasyonu düşük gösterir ve ücretlere düşük zam yapılır.
Gıda ve Barınma: Artan işsizlik ve düşük gelir, bireylerin temel gıda maddelerine ve kira gibi barınma giderlerine erişimini zorlaştırır.
2. Temel İhtiyaçlara Erişim Zorluğu
Gıda ve Barınma: Artan işsizlik ve düşük gelir, bireylerin temel gıda maddelerine ve kira gibi barınma giderlerine erişimini zorlaştırır.
2025 yılı için ilan edilen asgari ücret neredeyse kira giderini zor karşılar haldedir.
Enflasyonun Etkisi: Resesyon döneminde Türkiye gibi ülkelerde enflasyonist baskılar devam edebilir.
Enflasyonun Etkisi: Resesyon döneminde Türkiye gibi ülkelerde enflasyonist baskılar devam edebilir.
Bu, temel tüketim ürünlerinin fiyatlarını yükseltir ve düşük gelirli kesimlerin alım gücünü düşürür.
Türkiye'de hükümet işin kolayını bulur zincir marketleri suçlar.
Kredi ve Borçlar: Gelir kaybı yaşayan bireyler mevcut borçlarını ödemekte zorlanabilir, bu da hacizler ve kredi sicil bozulmaları gibi sorunlara yol açabilir.
Yüksek Faiz Oranları: Borçlanma maliyetleri artacağından, bireylerin borçlanarak yaşamlarını sürdürmesi daha da zorlaşır.
Psikolojik Stres: Geçim sıkıntısı, aile içi huzursuzluklara ve bireysel stres, anksiyete veya depresyon gibi sorunlara neden olabilir.
3. Borç Yükünün Artması
Kredi ve Borçlar: Gelir kaybı yaşayan bireyler mevcut borçlarını ödemekte zorlanabilir, bu da hacizler ve kredi sicil bozulmaları gibi sorunlara yol açabilir.
Yüksek Faiz Oranları: Borçlanma maliyetleri artacağından, bireylerin borçlanarak yaşamlarını sürdürmesi daha da zorlaşır.
4. Sosyal ve Psikolojik Etkiler
Psikolojik Stres: Geçim sıkıntısı, aile içi huzursuzluklara ve bireysel stres, anksiyete veya depresyon gibi sorunlara neden olabilir.
Kavgalar, hırsızlık ve yolsuzluklar çığ gibi artar, boşanmalar had safhaya varır.
Eğitim ve Sağlık Hizmetlerinden Yararlanamama: Düşük gelir nedeniyle çocukların eğitimi ve sağlık hizmetlerine erişimi sınırlanabilir.
Eğitim ve Sağlık Hizmetlerinden Yararlanamama: Düşük gelir nedeniyle çocukların eğitimi ve sağlık hizmetlerine erişimi sınırlanabilir.
Bilhassa yüksek öğretimde öğreti yılını dondurma olayları artış getirir.
Artan Sosyal Yardım İhtiyacı: Daha fazla insan kamu sosyal yardımlarına ihtiyaç duyabilir. Ancak, resesyon nedeniyle devlet bütçesi de kısıtlanabilir, bu da yardım programlarının yetersiz kalmasına neden olabilir.
5. Sosyal Yardımlara Bağımlılık
Artan Sosyal Yardım İhtiyacı: Daha fazla insan kamu sosyal yardımlarına ihtiyaç duyabilir. Ancak, resesyon nedeniyle devlet bütçesi de kısıtlanabilir, bu da yardım programlarının yetersiz kalmasına neden olabilir.
Türkiye'de aile ve sosyal yardım bakanlığının açıklamasına göre beş milyon aile https://sesliyorum.blogspot.com/2023/02/yaslilikta-depresyon-belirtileri.html almaktadır ki, neredeyse ülkenin dörtte birine tekabül eder
Sosyal Destek Politikaları: Gıda yardımları, enerji sübvansiyonları ve doğrudan nakit yardımları gibi önlemler, alt gelir grubunun ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olabilir.
İstihdam Yaratıcı Programlar: Kamu yatırımları veya özel sektör teşvikleriyle istihdam yaratıcı projeler devreye sokulabilir.
Borç Yeniden Yapılandırma: Bankalar ve devlet, bireylerin borçlarını ödemesini kolaylaştıracak yapılandırma programları sunabilir.
Resesyona Giren Türkiye İçin Çözüm Önerileri:
Sosyal Destek Politikaları: Gıda yardımları, enerji sübvansiyonları ve doğrudan nakit yardımları gibi önlemler, alt gelir grubunun ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olabilir.
İstihdam Yaratıcı Programlar: Kamu yatırımları veya özel sektör teşvikleriyle istihdam yaratıcı projeler devreye sokulabilir.
Borç Yeniden Yapılandırma: Bankalar ve devlet, bireylerin borçlarını ödemesini kolaylaştıracak yapılandırma programları sunabilir.
Daha basit ve halk dili ile anlatmak gerekirse:
Gelirler artmıyor ama ürün ve hizmet fiyatları artıyorsa basit anlamda o ülke resesyona girmiş denilebilir.
Gelirler artmıyor ama ürün ve hizmet fiyatları artıyorsa basit anlamda o ülke resesyona girmiş denilebilir.
Türkiye'nin resesyondan çıkabilmesi için alması gereken yapısal önlemler:
Türkiye'nin resesyondan çıkabilmesi için alması gereken yapısal önlemler, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğini sağlamak, dış şoklara karşı direnç kazanmak ve ekonomik çeşitliliği artırmak amacıyla stratejik bir yaklaşımı içermelidir.
İşte bu doğrultuda alınması gereken temel yapısal önlemler:
1. Mali Disiplinin Sağlanması
Bütçe Açığının Kontrolü: Öncelikle bütçe açığı verilmemeli, Kamu harcamalarının etkin yönetimi, verimsiz harcamaların azaltılması ve gelir artırıcı önlemler (örneğin, vergi tabanının genişletilmesi).
Borç Yönetimi: Kamu borcunun sürdürülebilir seviyelerde tutulması, özellikle dış borç bağımlılığının azaltılması.
2. Enflasyon ve Para Politikası
Enflasyonu Düşürme: Fiyat istikrarını sağlamak için bağımsız bir merkez bankasının güçlü para politikaları uygulaması.
Kur İstikrarı: Döviz kurlarında aşırı dalgalanmaların önlenmesi, rezervlerin güçlendirilmesi.
3. Üretim ve Sanayi Politikalar
Katma Değerli Üretim: Yüksek teknolojiye dayalı üretim kapasitesinin artırılması ve sanayide dijitalleşmenin teşvik edilmesi.
Yerel Üretim ve İhracat: Yerli üretimi destekleyen teşvikler ve yüksek ihracat hedefleyen politikalar.
4.Yatırım Ortamının İyileştirilmesi
Hukuki ve Kurumsal Reformlar: Yatırımcıların güvenini artıracak şeffaf, öngörülebilir ve adil bir hukuk sistemi.
Doğrudan Yabancı Yatırım : Yabancı yatırımı çekmek için bürokratik engellerin kaldırılması ve teşvik paketlerinin uygulanması.
5. İş Gücü ve Eğitim Reformları
Eğitim Kalitesinin Artırılması: İş gücünün becerilerini geliştirecek eğitim politikaları ve mesleki eğitim programları.
Kadın ve Genç İş Gücü Katılımı: Kadınlar ve gençlerin iş gücüne daha fazla katılımını teşvik eden sosyal politikalar.
6. Finansal Reformlar
Bankacılık ve Finans Sektörü: Bankacılık sektörünün sağlamlığını artıracak düzenlemeler ve reel sektöre kredi akışının kolaylaştırılması.
KOBİ Destekleri: Küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansmana erişimini kolaylaştıran programlar.
7. Tarım ve Enerji Politikaları
Gıda Güvenliği ve Tarım Reformları: Tarımda verimliliği artıracak teknolojilerin yaygınlaştırılması ve çiftçilerin desteklenmesi.
Enerji Çeşitliliği ve Yerli Kaynaklar: Enerjide dışa bağımlılığı azaltacak yenilenebilir enerji projeleri.
8. Dış Ticaret ve Pazar Çeşitlendirmesi
Yeni Pazarlara Açılım: İhracatın sadece birkaç ülkeye bağımlı olmaması için pazar çeşitliliği sağlanması.
Dış Ticaret Dengesi: İthalatın ihracattan fazla olmasını önlemek için stratejik önlemler alınması.
9. Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele
Vergi Reformları: Kayıt dışı ekonomiyi daraltarak vergi gelirlerini artırma.
Denetim Mekanizmaları: Etkili denetimlerle kayıt dışı faaliyetlerin caydırılması.
10. Yeşil ve Sürdürülebilir Ekonomi
Yeşil Yatırımlar: Çevre dostu projelere yatırım ve karbon salınımını azaltma hedefleri.
Çevre Politikaları: Uzun vadede doğayı koruyan ekonomik büyüme modelleri.
Türkiye’nin bu yapısal reformları kararlılıkla uygulaması, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğini artırarak resesyondan çıkışı hızlandırabilir.
Reformların hayata geçirilmesi ise güçlü bir siyasi irade ve toplumsal mutabakat gerektirir.
O da amacı öncelikle seçim kazanmak olan siyasetçilerin popülarizemden kaçınmalarını gerektir.
Yorum Gönder