KÜTAHYA AKSU EFSANESİ

Kütahya efsaneleri, Bundan 30-40 sene evvel Kütahya'nın güneyinde şimdiki huzurevi yanı Sazak Mahallesi mevkiinde Yelli' ce dağı eteklerinde birleşen bir tepeciğin yanlarından üç su Kaynar. Bu sulara Aksu denir

Kütahya efsaneleri
Kütahya efsaneleri


Kütahya efsaneleri Aksu efsanesi


Yeşil başını adeta Yelli' ce Dağı'nın koynuna sokan dalga dalga eteklerini şehir kıyılarına kadar uzatan bu Tepe'nin Kütahya'nın çevresine hâkim Mevki olarak çok güzel manzarası temiz havası bol ve soğuk kaynak suları nedeniyle halk ilkbahar ve Yaz mevsiminde buraya çıkar

Burada gezip eğlenir
Bu üç kaynaktan çok akan suya koca Aksu
İkincisine ortanca Aksu
Ve üçüncü kaynağı da küçük aksu denilmiş

Bu sular bir zamanlar büyüklü küçüklü 18 Değirmen çalıştırarak Kütahya'nın un ihtiyacını karşılamış

Buralarda otlayıp bu sulardan içen hayvanların eti sütü ve yoğurtları çok lezzetli olurmuş
Rivayete göre büyük Aksu dedikleri yerde Selçuklu Devleti'nin son zamanlarında padişahlardan birinin yaptırdığı bir köşkün var olduğu enkazını görenler ve bilenler bulunduğundan bahis olunur.
Bu Köşkü'nde niçin yapıldığına dair şöyle bir efsane dolaşır dillerde

Konya'da oturan Selçuklu padişahlarından birinin çok sevdiği kıymetli bir kızı vardır.
Dünyada eşi az bulunan güzellerdendir
Bu güzel Nazlı kız bir gün bir hastalığa yakalanır.
Günden güne sararıp solmaya başlar geceleri uyuyamaz öksürüğü hiç rahat vermez.

Padişah zamanın en iyi hekimlerine baktırır
Hocalara bakımcılara başvurur.
Hiçbiri de bu yavrunun derdine derman olamaz.
Kızını çok seven padişahın başvurmadı çare kalmaz.
Fakat kızının hastalığı gittikçe ilerler kızcağız bir deri bir kemik kalır.

Bir gece padişahın canı çok sıkılır.
Sabaha kadar uyuyamaz.
Sabah olunca erkenden divana çıkar.
Divanda ihtiyar ve tecrübe sahibi hocalar ve mabeyinci vardır.

Hocalardan Hacip ağa, padişahın kızının hastalığından dolayı canının sıkıldığını anlar.
Bir köşede koyu koyu düşünen hükümdarın yanına vararak, padişahın ne düşünüyorsun diye sorar.

O da ben düşünmeyeyim de kimler düşünsün kızımın hastalığı daha iyi olmadı çaresi de bulunamıyor bu durumda.
Ne yapıp ne edeyim çaresiz kaldım der.

Hacip ağa evet padişahım, bu göz bebeğiniz için bilirim İçiniz yanar gönlünüz kanar.
Ama bu Diyar'ın hekimleri bu işte aciz kaldı derdi anlayıp Derman bulamadı, buna çare bulunursa Germiyan ilinde bulunur.
Senin Germiyan gibi bir memleketin orada hekimlerin var.
Orada Zümrüt gibi sular çıkar,
Oranın hekimleri buranın suyundan otundan ilaç yaparlar.
Oranın suyundan içirirler.
Orada bir müddet hava tebliğine müsaade verirseniz şifa bulur iyi olup gelir inşallah der.

Padişah bu sözün üzerine yine koyu koyu düşünür.
Hacip ağa sebebini de anlar fakat anlamazlığa gelir.

Zira Selçuklu padişahının Germiyan bir ilinde nüfusunun kalmadı zamanındadır.
Hacip Ağa padişahım Germiyan askerleri yurdumuzun dağları üstünde bulunurlar bizim adamlarımızı görünce bilirler ve karşılarlar.
Germiyan askerleri ayaklarına kırmızı ayakkabılar giyerler.
Biz onları bunlardan tanırız der.

Padişah ihtiyar emektarı Hacip ağanın bu sözlerin üzerine gülümseyerek.
Germiyanoğlu ya geri çevirirse diye sorduğu suale der ki.
Bahşiş verir yine kızınızı hekimlere gösterir geliriz der.

Padişah Hacip ağanın bu sözlerinden memnun olur.
Artık son umut olmak üzere hasta kızını Germiyan vilayetine göndermek üzere hazırlıklar başlatır.

Germiyan beyine rica eden bir name yazar.
Kızını hekimi dadıları hademeleri ile birlikte yanlarına fazla adam bulundurup, Germiyan ile gitmek için yola çıkartır.
Kafile 20 günde Germiyan merkezine gelir.
Aksu tepesinde büyük Pınar'ın başına ve Çam Koru arasında çadırlar kurarlar.

Hasta olan güzel kız burada sudan ve orada otlayan ineklerin sütünden biraz içer.
Biraz da Kebap yer, uykuya yatar.
Ağrılarından günlerce uyuyamayan kız Hemen uykuya dalar.
Sabah olunca kızcağız,
Ben burada iyi olacağım
Zira uyudum rahat ettim der.

Bu küçük kız buraya geldiğinden itibaren iştahı açılmaya başlar.
Dizlerine Derman gözlerine Fer gelir.
Bedeni gelişir yanakları pembeleşir iştahı ve Neşe iyice açılır eski güzelliği ve çevikliği ne kavuşur.
Bu güzel yerlerde oynar zıplar periler gibi Gezer dolaşır.
Bu arada Germiyan şehrinden bir Hekim kızı görmeye gelir, kız durumu hekime anlatır.

Hekim şaşırır diğer hekimlerle birlikte bunun sırrını ve hikmetini araştırırlar.
Aksu tepesinde otlayan ineklerin ve bu ineklerin etleridir şifa olan
Birde yörede gümüş madeni vardır ki bu sular oralardan süzülür gelir.
Sarı ineğin dişlerine bakarsanız altın olduğunu görürsünüz
Bu dağda altın otu diye birde ot de vardır.
Şifanın buralardan geldiği kanaatine varırlar.

Birde tarihi araştırır hekimler.
Bu tarih mayıs ayının on üçüdür.

Ne tesadüf ki, kim bu Tepe'de Mayıs'ın 13'ü günü bulunur bu Tepe'nin sarı inek içerse küçükbaş hayvan kebabı yer mevki temiz havasını teneffüs edip suyundan da içerse zorla hastalıkları atacağını söylerler.

Selçuklu padişahının kızı bu suretle iyi olunca hemen padişaha haber vermek için yola bir Tatar çıkarırlar.
Bu haber doğru Konağı varır padişaha Müjde ederek kızının hayatını kazandıran bu yerin durumunu anlatır.

Bunun üzerine Selçuklu padişahı çok sevdiği Biricik kıymetli kızının sağlığa kavuştuğu yerde büyük Aksu başında bir köşk yapılmasını emreder.
Burada çok güzel şahane bir köşk yaptırır.
Germiyan hekimlerine de hediyeler verir.

👍👎💖😏😐😪😱🙏

0 Yorumlar

Yorumlarda lütfen saygılı olun