-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

23 NİSAN'A GİDEN YOL


ADIM ADIM 23 NİSAN 


Tarihçi sıfatı taşıyan Türk düşmanı yazarların günümüzde Atatürk'ü İngiliz casusu ilan ettiği 
TBMM'nin 100. yılını kutladığımız günlerde bile Atatürk'e hakaret eden tiplerin susmadığı 
Yüz yıl önce dedeleri de İngiliz ve Yunan ile birlikte Mustafa Kemal'e saldırıyordu. 
Adım adım TBMM nasıl ve hangi şartlarda kuruldu ..

Atatürk, Nutuk'ta TBMM'nin açılışını anlatırken Düzce, Hendek, Gerede, Bolu, Nallıhan ve Beypazarı'nda yapılan saldırılardan bahseder. 

Bu saldırıları İngiliz veya Yunan askeri yapmıyordu. 
İşgale direnen askerlere, hükümete bağlı askerler saldırıyordu. Ne acı...

23 Nisana giden yol .

TBMM öyle güllük gülistanlık bir ortamda açılmadı. 
İhanetin, yokluğun, güçlüğün, ölüm korkusunun tam ortasında açıldı. 
Neler olup bittiğini anlamak için biraz geriye gitmek gerekiyor. 

Yaklaşık bir yıl geriye...

Atatürk Samsun'a, hükümetin önerisi ve padişahın onayıyla gitmişti.
Fakat gönderiliş amacı İngilizlere memnun etmekti. 
Atatürk bu görevi kabul etti ama İngilizleri memnun etmek için değil, tam aksine, Milli Mücadele'yi başlatmak için gitti.

Atatürk Samsun'a çıktıktan sonra Havza, Samsun, Amasya gibi yerlerde direnişi desteklemeye başlayınca İngilizler duruma itiraz etti. 
Paşa'nın görevden alınması için hükümete emir verildi. 
Hükümet de İngilizlerin emri üzerine onu geri çağırdı. Ama Atatürk bunu reddetti.

Atatürk'ü önce kandırmak istediler. 
Ona güzel bir çiftlik ve huzurlu tatil önerdiler.
Böylelikle görevden çekilecekti.
Keyfine bakacaktı. Sorun hallolacaktı.

Ama Atatürk kanmadı.
Göreve devam etti. 
Baş edemeyeceklerini anlayınca bu defa onu görevden almak istediler.

Samsun'a çıktıktan bir süre sonra, halkı direnişe çekmek için din adamlarıyla görüştü. 
Fakat ilk dönemde işgale direnecek kadar cesur din adamı bulamadı. 
Aradığı ismi bir süre sonra Amasya'da buldu:
Abdurrahman Kamil Efendi.


Abdurrahman Kamil Efendi, pek çok kişinin korktuğu ortamda Mustafa Kemal'e destek verip işgale direniş vaazı verdi. 
Hükümeti ve saltanatı değil Paşa'yı seçti. 
Atatürk'ün İstanbul'dayken görüştüğü paşalar Amasya'da toplanıp direnişe destek verince hükümeti onu görevden aldı.

Atatürk, vatanı kurtarmak için Anadolu dağlarında mücadele ederken, İstanbul'da büyük ihanetler yaşandı. 
Sait Molla isimli hain, İngiliz Papaz ve casus Frew'le yan yana gelip dernek kurdu. 

Bu derneğe Mustafa Sabri ve İskilipli Atıf gibi tipler de kaydoldu.
Atatürk Sivas'ta direniş için tüm Anadolu'yu örgütlemeye çalışırken, İngilizlere uşaklığı kabul eden Sait Molla ve İskilipli Atıf gibi sözde din adamları, Anadolu halkı direnişe katılmasın diye türlü faaliyetler düzenledi. 
Ama başaramadılar.

Öte yandan İngilizler de direnişi engellemek için Erzurum'da Atatürk'ü açıkça tehdit etti. 
Erzurum'daki İngiliz Subay Rawlinson kongrenin toplanmaması için elinden geleni yaptı. 
Bir yanda hükümet diğer yanda İngilizlerle mücadele sürüyordu.

Sait Molla ve Rahip Frew tarafından kurulan dernek, İngilizlerin altınlarıyla Anadolu'ya ajanlarını gönderip Milli Mücadele'yi bitirmek için harekete geçti. 
Öte yandan hükümet, Sivas Valisi Ali Galip'e "Atatürk'ü ortadan kaldırmak" emri verdi.

Atatürk ve arkadaşları dört koldan taarruza uğruyordu. 
Sait Molla, Rahip Frew ve İngiliz yanlısı Hürriyet/İtilaf Fırkası bir araya gelerek İstanbul'da ne kadar vatansever varsa hepsini fişledi. 
Böylece bu isimler tutuklanıp Malta'ya sürüldü.

Bu esnada hükümet içinde Atatürk'e gizliden destek veren bakanlar bulunuyordu. 
İngilizler bu durumu ortadan kaldırmak için hükümetin istifasını istedi. 
İngilizler başbakan olarak Damat Ferit'i önerdi. 
Padişah kabul etti ve görevi ona verdi.

Gelmiş geçmiş en büyük ve katmerli hain olan Damat Ferit, işe başlar başlamaz İstanbul'da terör estirmeye başladı. 
Sait Molla, Frew, Ermenici teröristler ve Hürriyet/İtilaf Fırkası yeni bir fişleme yapıp önüne gelen herkesi Ankara'ya destek verdiği için işkenceye aldı.

Bu sırada Atatürk'ü ortadan kaldırmak için İngiliz sömürgesi Hindistan'dan suikastçi getirildi. 
Mustafa Sagir isimli katil, İngilizlerin emri ve hükümetin desteğiyle ajan olarak Ankara'ya gönderildi.

Mart 1920'de, eski kaymakam olan Hamdi bey, Osmanlı silahlarını Ankara'ya kaçırmak için operasyon düzenledi. 
Neredeyse başarılı olacaktı ama hükümetin silahlandırdığı Anzavur isimli hain tarafından şehit edildi.

İngilizler meseleyi kökünden çözmek için 16 Mart 1920'de Osmanlı meclisini bastı. 
Ankara yanlısı milletvekillerini yaka paça tutuklayıp Malta'ya götürdü. 
Devletin mahremiyeti çiğnenirken ne padişah ne hükümet çıt çıkarmadı.

İngilizler pek çok bakan, gazeteci, üniversite hocası ve askeri Malta'da esir etmişti. 
Malta'da bulunanlar arasında Medine'yi ve Hz. Peygamber'in kabrini savunmuş olan Fahrettin Paşa da vardı. 

Ama hükümetin umurunda değildi.
Damat Ferit isimli hain ikinci defa başbakanlık görevine geldiğinde adeta kudurmuş bir köpek gibi vatanseverlerin üzerine gitti. 
Ege'de Yunan işgali yeniden başladı. 
Vatanseverler tutuklandı. 
Ankara'ya suikastçi gönderildi. 
Ve iç savaş çıkarılması için ordu kuruldu.

Yunan ordusu Ege'de müslüman katliamı yaparken Damat Ferit ne yaptı? 

Yunan işgaline direnen Ankara'yı ortadan kaldırmak için bir ordu kurdu. 
Adına da Hilafet Ordusu dedi. 
Türk'ü Türk'e kırdırmak için din kılıfını kullanıldı. 
İngiliz altınıyla binlerce asker toplandı.
İngilizler bu ordu için altın yanında silah da verdi. 

Verilen silahlar vatanı koruyan ordunun elinden zorla alınan silahlardı. 
Böylece Türkler karşı karşıya gelip iç savaş yaşayacaktı. 
Türkler birbirini yedikten sonra Batı'da Yunan, Doğu'da Ermeni devleti kurulacaktı.

Atatürk ise bu süreçte Ankara'ya geçip meclis açılışı için çalışmaya başladı. 
Elde avuçta yoktu. 
Hazırlıklar, Ankara eşrafı ve Ankara Müftüsü Rıfat Efendi'nin kefen parasıyla sürdürülüyordu. 
İçilen kahveye koyacak şeker bile yoktu.

Damat Ferit, Atatürk'e karşı son ve en büyük kozunu oynamak için Dürrizade isimli sözde hocayı Şeyhülislam yaptı. 
Dürrizade, İngilizlerin emriyle bir fetva yayınladı ve işgale direnen herkesi İslam düşmanı ilan etti.

Fetvaya göre, Hilafet Ordusu'na katılmak dini bir görev kabul edildi. 
Ankara'da bulunan direnişleri öldürmek savaşa katılacak herkes gazi olacaktı. 
Eğer ölen olursa onlar da şehit kabul edilecekti. 
Fetva üzerine Anadolu'da önemli isyanlar çıktı.

Anadolu halkı Ankara'ya destek vermekten vazgeçsin diye yazılan bu fetvayı insanlara ulaştırmak için Yunan ve İngiliz uçakları aktif olarak görev aldı. 
Anzavur, Düzce, Yozgat, Zile, İnegöl, Konya... 
Her yerde Ankara karşıtı isyanlar patlak verdi.

Dürrizade fetvası daha etkili olsun diye Padişah Vahdettin'in onayı istendi. 
Padişah 11 Nisan 1920'de fetvayı onayladı. 

Yunan işgali, Tutuklamalar, Suikast girişimleri, Fetvalar, İsyanlar... 
Üzerine bir de Karadeniz'de yaşanan Rum katliamları başlatıldı.

Yunan orduları Ege'de ilerleyip Türkleri katlederken, iç işleri bakanı Ali Kemal "Yunan işgalini protesto etmiyoruz, onlar bizim onayımızla Mustafa Kemal'i cezalandırmak işini yapıyor" diyecekti. 

Hainliğin, şerefsizliğin, kahpeliğin ucu bucağı yoktu.

Bu süreçte Konya'da yaşanan Delibaş isyanı oldukça ciddiydi. 
Sait Molla ve Rahip Frew, bu isyanın büyümesi için özel bildiriler yazdı. 

Kağıtlar Yunan uçaklarıyla Konya semalarına saçıldı.

12 Nisan 1920'de Hilafet Ordusu kuruldu. 
Yunan ordusu Ege'de katliam yaparken Hilafet Ordusu, İngiliz altını ve silahı ile donatılıp Ankara'ya doğru gönderildi. 
Bu isyancılar, ele geçirilen bir hastanede yaralı olan Ankara'ya bağlı askerlerin kafasını taşla ezip öldürdüler.

Hainlikte ve şerefsizlikte sınır tanımayan Sait Molla, Papaz Frew ile birlikte yeni bir bildiri daha yayınladı ve Yunan Ordusu'nu Hilafet Ordusu'nun bir parçası olarak kabul etti.

Sakarya bölgesinde bulunan Arap Hoca isimli bir hain ise "Ne çekiyorsak mekteplilerden çekiyoruz" diyerek Ankara'ya karşı taraftar topluyordu. 
Karadeniz'deki Rum katliamlarına bu Doğu'daki Ermeni katliamları da eklenmişti.

15 Nisan 1920'de Ankara Müftüsü Rıfat Efendi ile Anadolu'dan 153 müftü ortak fetva yayınladı. 
Bu fetvaya göre Dürrizade Fetvası yok sayıldı. 

İşgale direniş İslam görevi olarak kabul edildi. 
Böylece Anadolu halkı tekrar direniş saflarına çekilmek istendi.

Ankara fetvasından yaklaşık bir hafta sonra hazırlıklar tamamlandı ve 23 Nisan 1920'de TBMM açıldı. 
İşte, TBMM böyle bir ortamda açıldı.

Toparlayacak olursak, Atatürk'ü vazgeçirmek için: Rüşvet teklif ettiler. 
Görevden almak istediler. 
Tehdit ettiler. 
Sivas valisi kanalıyla yok etmek istediler. 
Suikastçi gönderdiler. 
Din düşmanı ilan ettiler. 
Katli vacip dediler. 
Ordu kurdular. 
Yunan'a yol verdiler.

Din, namus, kitap, İngiliz altını, İngiliz silahı, Yunan uçağı, işgal, yabancı ajan, hoca, şeyh... 
Atatürk'ü durdurmak için her türlü şeyi kullanmak istediler. 
İşte TBMM bunlara rağmen açıldı. 
Kıymetini bilelim.

Kaynaklar: 
1. Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk, 
2. Cahit Kayra - Sevr Dosyası, 
3. Devrim Vardar - İstanbul İşgali, 
4. Milli Mücadele Döneminde İç İsyanlar - Mehmet Kıbıl, 
5. Teali İslam Cemiyeti - TDV İslam Ansiklopedisi,
6. Con Snow twitter

Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun