Osmanlıda kardeş katli: Müesses nizam mı cinayet mi |
Osmanlı'da Kardeş ve Bebek Katliamının Son Bulması
Kardeş katli vakaları Osmanlı İmparatorluğu'nda genellikle taht mücadeleleri ve bir hükümdarın vefatı sonrası ortaya çıkan anlaşmazlıklar sebebiyle gerçekleşmiştir. Bu durumlar, prensler ve şehzadeler arasındaki rekabetten kaynaklanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi ve sosyal tarihinde önemli bir rol oynayan kardeş katli, imparatorluğun düşüşüne de etki etmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, 1389'dan 1603'e kadar, 214 yıl boyunca aralıksız ve sistematik bir şekilde kardeş katliamını sürdürdü. Bu dönemde tahta çıkan padişahlar, soğukkanlılık ve vahşetle, tahtta hak iddia edebilecek kardeşlerini, hatta bazen kundaktaki bebekleri bile öldürdüler. Bu katliam, sadece kardeşleri değil, onların eşlerini, çocuklarını, amcalarını, amcalarının eşlerini ve çocuklarını, hatta babalarını da içerecek kadar geniş bir yelpazeye ulaştı.
Bu 214 yıl, tarihte utanç yılları olarak kaydedildi. Ancak, hepsinden daha vahşi bir olay var. 29 yaşında tahta çıkan III. Mehmet (1595-1603), aralarında henüz beşikteki çocukların da olduğu, sadece dördü yetişkin 19 kardeşini tahta çıktığı gece boğdurtmuştur. Bu olay öylesine vahimdi ki, beşikteki şehzadeleri boğmaya giden cellatların bile ağladığı söylenir.
Anasından emdiği süt burnundan geldi deyimini:
Anasından emdiği süt burnundan geldi deyimini sıkça duymuş olabilirsiniz, ancak bu deyimin yürek burkan acı hikayesini biliyor musunuz? Bir işi yaparken çok sıkıntı çekmek anlamına gelen bu deyim, tarihte yaşanmış bir olaydan kaynaklanmaktadır.
Bir bebek şehzade, cellatlar geldiğinde annesinden süt emiyordu, Cellatlar, bebeğin küçük boğazını sıktıklarında, süt burnundan çıkmıştı. "Anasından emdiği süt burnundan geldi" deyimi işte bu olaydan kaynaklanmaktadır. Dört yaşındaki başka bir kardeş, cellatlar varken mısır koçanı kemiriyordu ve ince sesiyle sağır ve dilsiz cellatlara, "Önce darımı yiyeyim, sonra beni boğabilir misiniz?" demişti, fakat bu isteği dahi reddedilmişti.
Bu çocukların anneleri ve eşleri de aynı vahşetle öldürüldü. Durmak bilmeyen III. Mehmet, kendi oğlu Şehzade Murat'ı da boğdurtmuştur. III. Mehmet, 1603 yılında 37 yaşındayken obezitenin yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle hayatını kaybetti. Yerine 13 yaşındaki oğlu I. Ahmet tahtı devraldı.
Bir bebek şehzade, cellatlar geldiğinde annesinden süt emiyordu, Cellatlar, bebeğin küçük boğazını sıktıklarında, süt burnundan çıkmıştı. "Anasından emdiği süt burnundan geldi" deyimi işte bu olaydan kaynaklanmaktadır. Dört yaşındaki başka bir kardeş, cellatlar varken mısır koçanı kemiriyordu ve ince sesiyle sağır ve dilsiz cellatlara, "Önce darımı yiyeyim, sonra beni boğabilir misiniz?" demişti, fakat bu isteği dahi reddedilmişti.
Bu çocukların anneleri ve eşleri de aynı vahşetle öldürüldü. Durmak bilmeyen III. Mehmet, kendi oğlu Şehzade Murat'ı da boğdurtmuştur. III. Mehmet, 1603 yılında 37 yaşındayken obezitenin yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle hayatını kaybetti. Yerine 13 yaşındaki oğlu I. Ahmet tahtı devraldı.
Babasının cenaze namazını kılmayan sultan:
Biat töreninin yapıldığı gün, 3. Mehmet'in tabutu cenaze namazı için Ayasofya'ya taşındı. Ancak, henüz 13 yaşında olan oğlu I. Ahmet cenazeye katılmadı. Bu durum herkesi şaşırttı; padişah olmadan cenaze namazının nasıl kılınacağını bilemediler.
Şeyhülislam, birkaç kişiyi yanına alarak padişahı davet etmek üzere yola çıktı.
Onlar içeri girdiklerinde, padişahın perdeler arkasında ayakta beklediğini gördüler.
Şeyhülislam'ın babasının cenaze namazını kılmak için yaptığı daveti, padişah şu sözlerle reddetti:
"Tahtı elde etmek için 19 kardeşini ve bir oğlunu öldüren bir adam, babam bile olsa bir katildir.
Ben bir katilin cenaze namazını kılmam.
Gidin siz kılın ve onu defnedin." Ahmet, bu muhteşem protestosuyla sınırlı kalmayıp, 214 yıldır devam eden ve 'kardeş katli' olarak adlandırılan vahşeti ve insanlık suçunu da sona erdirdi. Bugünden geçmişi değerlendirmek, o dönemin koşullarını tam olarak bilmeksizin ne kadar doğru bilinmez; ancak insan okudukça ve öğrendikçe tüyleri diken diken oluyor, boğazı düğümleniyor.
Tarihçi İlber Ortaylı ise şöyle bir yorum getirir Osmanlı'da ki kardeş katline .
Tarihteki bazı ön yargıların değişmesi gerektiğini söyleyen Ortaylı, kardeş katli hükümdarların keyfine ve karakterine bağlı bir olay değildir, yapılması gereken bir müessesedir.
Yorum Gönder