Kimmeryalılar Türkmüdür |
Kimmerler, Ural-Altay kökenli bozkır göçebelerinin batı koluna mensupturlar.
Eski Çağ'daki Türk kültür tarihinin ilk temsilcilerindendir.
Arkeolojik bulgulardan elde edilen bilgiler, onların ilk Türk devletlerinden biri olduğunu ortaya koymaktadır
( M. Taner Tarhan, "Kimmerler ve İskitler", Türkler, C. 1, Ankara 2002, s. 597).
M.Ö. 2. bin yıl başlarından itibaren M.Ö. 8. Yüzyıla kadar merkezi Kırım olmak üzere Karadeniz'in kuzeyinde yaşamışlardır
(Adülhaluk Çay-İlhami Durmuş, "İskitler", Türkler, C. 1, Ankara 2002, s. 578; Orhan Türkdoğan, Etnik Sosyoloji, İstanbul 1999, s. 212).
Kimmerler Türk'mü ?
Frig Devleti'ni yıkan Kimmerler, batı yönde Lidya Devleti'nin sınırına yaklaşırlar.
Daha sonra İç Anadolu'da bir bozkır devleti kurarlar.
Oradan Karadeniz sahillerine ulaşırlar. Amasya Gümüşhacıköy'ün eski ismi olan Kimeri, büyük bir ihtimalle Kimmerlerin mirasıdır.
Sinop ve çevresinin onlar tarafından ele geçirilmesi antik kaynaklarda anlatılmaktadır.
Kimmerler, Karadeniz Bölgesi'nde doğuda Trabzon, batıda Karadeniz Ereğlisi'ne kadar yayılmışlardır.
Strabon'a göre Trabzon yakınlarında Kimmerius/Kimmerius Dağı bulunmaktadır. Kimmerius / Kimmerius Dağı daha sonra Ağırmış Dağı adını almıştır.
Arsin'e bağlı Kuzgurcuk köyünün eski ismi Korgen'dir.
XIV. Yüzyılda Canik sancağına bağlı Satılmış kazasında Korgan isimli (günümüzde Ordu iline bağlı Korgan ilçesi) bir köy bulunmaktadır.
Korgan nedir?
Korgan, Türk devlet hayatında önemli kişilerin mezarına denmektedir.
Kelimenin aslı korugan (koru-gan)dır.
Ölülerin korumasından dolayı bu isim verilmiştir.
Korganların ilk kez Kimmerler tarafından yapıldığı düşünülmektedir.
Gelenek daha sonraki Türkler tarafından sürdürülmüştür.
Herodotos'tan öğrendiğimize göre, Terme çevresinde Amazonlar yaşamaktadır.
Efsanelere de konu olan bu erkeksiz savaşçı kadınların Kimmerler olduğu artık bilinen bir gerçektir.
Çünkü, Eskiçağ ve devamındaki çeşitli yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgilerin ışığı altında ve bu bilgileri doğrulayan, zenginleştiren muhteşem arkeolojik bulgular yardımıyla, adları günümüze kadar ulaşmış olan ilk Türkler ve ilk Türk Devletleridir.
Onların öyküsü “tarihî gerçekler” olarak, bir anlamda -çok uzun süreli- Eskiçağ’daki “Türk Dünyası”nın öyküsüdür.
Her ne sebeple olursa olsun, inkârı mümkün olmayan gerçekleri vurgulamak için “İlk Türkler” başlığını özelliğini özellikle kullandığımızı, öncelikle ifade etmek isteriz.
Üç kıtaya yayılan coğrafyanın büyüklüğüyle paralel olarak, “Türk Dünyası'nı kapsayan çoğunlukla çağdaş yazılı kaynaklar gerçekte çok çeşitli ve çok zengindir:
Kelimenin aslı korugan (koru-gan)dır.
Ölülerin korumasından dolayı bu isim verilmiştir.
Korganların ilk kez Kimmerler tarafından yapıldığı düşünülmektedir.
Gelenek daha sonraki Türkler tarafından sürdürülmüştür.
Herodotos'tan öğrendiğimize göre, Terme çevresinde Amazonlar yaşamaktadır.
Efsanelere de konu olan bu erkeksiz savaşçı kadınların Kimmerler olduğu artık bilinen bir gerçektir.
Kimmerler ve İskitler Kimmerler ve İskitler Eskiçağ’daki “Türk Kültür Tarihi”nin, daha genel bir deyişle de “Millî Tarihimiz”in ilk temsilcileridir.
Çünkü, Eskiçağ ve devamındaki çeşitli yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgilerin ışığı altında ve bu bilgileri doğrulayan, zenginleştiren muhteşem arkeolojik bulgular yardımıyla, adları günümüze kadar ulaşmış olan ilk Türkler ve ilk Türk Devletleridir.
Onların öyküsü “tarihî gerçekler” olarak, bir anlamda -çok uzun süreli- Eskiçağ’daki “Türk Dünyası”nın öyküsüdür.
Her ne sebeple olursa olsun, inkârı mümkün olmayan gerçekleri vurgulamak için “İlk Türkler” başlığını özelliğini özellikle kullandığımızı, öncelikle ifade etmek isteriz.
Üç kıtaya yayılan coğrafyanın büyüklüğüyle paralel olarak, “Türk Dünyası'nı kapsayan çoğunlukla çağdaş yazılı kaynaklar gerçekte çok çeşitli ve çok zengindir:
- Asur
- Babil
- Pers
- Grek
- Roma
- Latin, Bizans, Arap, İran, Avrupa, Çin, Hint, Türk vb.
Hiçbir kaynağı sarfınazar etmeden değerlendirmek söz konusudur.
Sadece, bu kaynakları bir araya getirmek bile, büyük bir sistem işidir:
Yâni, Eskiçağ’dan günümüze uzanan bir kaynak külliyatı söz konusudur.
İlk görev, bunun noksansız olarak başarılabilmesidir.
Bunlardan ve de arkeolojiden yeterince yararlanmayan gerçek bir “tarih yazımı” düşünülemez.
Kurganlar, bozkırlardaki göçebe hayat tarzında, belli bir hiyerarşik düzen içinde önem taşıyan kişilerin mezarlarıdır.
Bozkır kültürlerinin ayrılmaz parçası olan çadırlarının, ölüler için hazırlanmış benzerleridir.
Bu yığma mezar tepeleri, antik batı kaynaklarında ve daha sonraki literatürde Tümülüs olarak adlandırılmaktadır.
Bin yıllar içinde -bölgelere göre- bazı farklılıklar gösteren bu tip mezar kültürü, ister Ural-Altay Türk kökenliler olsun, ister Hint-Avrupa kökenliler.
Bozkır göçebelerinin tipik mezarlarıdır. “Kurgan” öz Türkçe olup, “korugan”dan gelmektedir.
Ölüleri koruyan özellikleri nedeniyle bu ad verilmiş olmalıdır.
En görkemli İskit kurgan grupları, M.Ö. 8. ve M.S. 1. Yüzyıllar arasında Kuban, Taman, Kırım, Dinyeper, Don, Kiev, Poltava, Volga, Ural, Altay, Kuzey Moğolistan ve batıda da genellikle Macaristan ve Romanya’da kümelenmişlerdir.
Bunlar, bu “mezarlık” alanları, bu atlı-göçebelerin en kutsal alanlardır.
Tuna Havzası ve Balkanlar üzerinden Trakya’ya ve Anadolu’ya göç eden ve bu topraklarda yerleşen göçebe kökenli toplumlar da, özellikle toprağa bağlanıp, devlet kurabilme aşamasına geldiklerinde, eski geleneklerine bağlı kalarak, ulularını, krallarını, kraliçelerini, soylularını, “tümülüs” adıyla tanımlanan mezarlarına gömmüşlerdir:
Anadolu Demir Çağlarındaki Frig, Lidya ve Trak tümülüslerinin tipik örnekleri.
Sadece, bu kaynakları bir araya getirmek bile, büyük bir sistem işidir:
Yâni, Eskiçağ’dan günümüze uzanan bir kaynak külliyatı söz konusudur.
İlk görev, bunun noksansız olarak başarılabilmesidir.
Bunlardan ve de arkeolojiden yeterince yararlanmayan gerçek bir “tarih yazımı” düşünülemez.
Kurgan Kültürleri-Kimmerler ve İskitler
Kimmerler ve İskitler, kökenleri M.Ö. III. bin yılları aşan Kurgan Kültürlerinin-M.Ö. II. ve I. bin yıllardaki- temsilcileridir.Kurganlar, bozkırlardaki göçebe hayat tarzında, belli bir hiyerarşik düzen içinde önem taşıyan kişilerin mezarlarıdır.
Bozkır kültürlerinin ayrılmaz parçası olan çadırlarının, ölüler için hazırlanmış benzerleridir.
Bu yığma mezar tepeleri, antik batı kaynaklarında ve daha sonraki literatürde Tümülüs olarak adlandırılmaktadır.
Bin yıllar içinde -bölgelere göre- bazı farklılıklar gösteren bu tip mezar kültürü, ister Ural-Altay Türk kökenliler olsun, ister Hint-Avrupa kökenliler.
Bozkır göçebelerinin tipik mezarlarıdır. “Kurgan” öz Türkçe olup, “korugan”dan gelmektedir.
Ölüleri koruyan özellikleri nedeniyle bu ad verilmiş olmalıdır.
En görkemli İskit kurgan grupları, M.Ö. 8. ve M.S. 1. Yüzyıllar arasında Kuban, Taman, Kırım, Dinyeper, Don, Kiev, Poltava, Volga, Ural, Altay, Kuzey Moğolistan ve batıda da genellikle Macaristan ve Romanya’da kümelenmişlerdir.
Bunlar, bu “mezarlık” alanları, bu atlı-göçebelerin en kutsal alanlardır.
Tuna Havzası ve Balkanlar üzerinden Trakya’ya ve Anadolu’ya göç eden ve bu topraklarda yerleşen göçebe kökenli toplumlar da, özellikle toprağa bağlanıp, devlet kurabilme aşamasına geldiklerinde, eski geleneklerine bağlı kalarak, ulularını, krallarını, kraliçelerini, soylularını, “tümülüs” adıyla tanımlanan mezarlarına gömmüşlerdir:
Anadolu Demir Çağlarındaki Frig, Lidya ve Trak tümülüslerinin tipik örnekleri.
Burada ilginç olan nokta Türklerin, İslamiyet'i kabul etmelerinden sonra da kurgan geleneklerini devam ettirmiş olmalarıdır.
Ayrıca Herodotos’ta (IV. 71-73) tüm ayrıntılarıyla anlatılan İskitlerin ölü gömme adetleri ve kurganlarının yanı sıra, önemli kişilerin mumyalama geleneklerinin de devamı dikkat çekicidir.
Hanları, hakanları, hatunları ve uluları mumyalama, İskitlerde olduğu gibi, hemen hemen tüm Türk Dünyasında Hunlarda, Göktürklerde süregelmiş özellikle İslamiyet'ten sonra da Anadolu Selçuklularında devam etmiştir.
Asurlular Kimmerler’i “Gimirrai”, İskitleri “İskuza/Asquzai” olarak adlandırmıştır.
Urartularsa Kimmer ve İskitleri “İşqigulu” adıyla tanımlamaktadırlar.
Grek kaynaklarında “Skyt”, Persçe gibi doğu dillerinde ise “Sak”; ya da başka örneklerde olduğu gibi “Saka”, “Caha” gibi adlarla tanınırlar.
Bu bilgiler daha sonra Kutsal Kitaplara yansımıştır:
Anadolu’ya Kuzeyden gelen diğer toplumlarla birlikte adları geçmektedir ve bunlar Nuh Peygamberin oğlu Yafes’ten türemişlerdir
(Ahdi Atik/Tevrat, Genesis 10; Ezekiel 38,6: “Gomer”=Kimmer; “Askenaz”=İskit).
Bunlarla ilgili olarak -İslamî ve İran tesirli- Türk mitoslarındaki (=Oğuz-nameler ve Han-name) “Gog-Magog” ve “Ye’cüc-Me’cüc” hakkındaki ilginç yorumları ve bilgileri Zeki Velidi Togan ve Bahaeddin Ögel’in eserlerinde topluca bulmak mümkündür.
Akadca İşquzai adında da -quz-,-quzai- o dönemki “Oğuz” adının arkaik söyleyişinin, çivi yazısındaki şekli olduğu şüphesizdir.
Tarihi bir gerçek olarak da şunu vurgulamak istiyoruz:
İskit/Saka” adları “Türk” adı ile eşdeğerdedir.
Kümbet nedir kümbetleri kimler yapmıştır
İster Orta Asya’da, ama özellikle de Anadolu’daki Osmanlı öncesi Türk sanatının en zarif mezar anıtları olan Kümbetler, bütünüyle geleneksel çadır mimarlığının -sırlı tuğla ya da taşla- inşa edilmiş eşsiz örnekleridir.Ayrıca Herodotos’ta (IV. 71-73) tüm ayrıntılarıyla anlatılan İskitlerin ölü gömme adetleri ve kurganlarının yanı sıra, önemli kişilerin mumyalama geleneklerinin de devamı dikkat çekicidir.
Hanları, hakanları, hatunları ve uluları mumyalama, İskitlerde olduğu gibi, hemen hemen tüm Türk Dünyasında Hunlarda, Göktürklerde süregelmiş özellikle İslamiyet'ten sonra da Anadolu Selçuklularında devam etmiştir.
Asurlular Kimmerler’i “Gimirrai”, İskitleri “İskuza/Asquzai” olarak adlandırmıştır.
Urartularsa Kimmer ve İskitleri “İşqigulu” adıyla tanımlamaktadırlar.
Grek kaynaklarında “Skyt”, Persçe gibi doğu dillerinde ise “Sak”; ya da başka örneklerde olduğu gibi “Saka”, “Caha” gibi adlarla tanınırlar.
Bu bilgiler daha sonra Kutsal Kitaplara yansımıştır:
Anadolu’ya Kuzeyden gelen diğer toplumlarla birlikte adları geçmektedir ve bunlar Nuh Peygamberin oğlu Yafes’ten türemişlerdir
(Ahdi Atik/Tevrat, Genesis 10; Ezekiel 38,6: “Gomer”=Kimmer; “Askenaz”=İskit).
Bunlarla ilgili olarak -İslamî ve İran tesirli- Türk mitoslarındaki (=Oğuz-nameler ve Han-name) “Gog-Magog” ve “Ye’cüc-Me’cüc” hakkındaki ilginç yorumları ve bilgileri Zeki Velidi Togan ve Bahaeddin Ögel’in eserlerinde topluca bulmak mümkündür.
Akadca İşquzai adında da -quz-,-quzai- o dönemki “Oğuz” adının arkaik söyleyişinin, çivi yazısındaki şekli olduğu şüphesizdir.
Tarihi bir gerçek olarak da şunu vurgulamak istiyoruz:
İskit/Saka” adları “Türk” adı ile eşdeğerdedir.
Kimmerler Proto-Türkler olarak tanımladığımız Ural-Altay kökenli bozkır göçebelerinin batı kolunu oluştururlar.MÖ. II.bin yıl başlarından MÖ.8.yüzyıla kadar -merkez Kırım olmak üzere- Karadeniz'in kuzeyinde, Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya bölgesinde yaşamışlardır.
Bu tarihler arasında güney Rusya Tunç çağı kültürlerinin "taşıyıcıları" ve "temsilcileri" olarak görülürler.
Bu devrenin başlarında "doğudan batıya doğru" Kafkasların kuzeyindeki bozkırlarda Donetz havzasına yayılmaları, özellikle Ukrayna bozkırlarında yaşayan Hint-Avrupa kökenli toplumların hareketlenmelerine neden olur. MÖ.II.bin yılın başlarında Akhaların Yunanistan'a inmeleri kuzeydeki Avrupa bozkırlarındaki bu hareketlerin bir uzantısıdır.
MÖ.13.-8. Yüzyıllar arasında da Kafkasya ve Dinyeper havzasındaki bölgelere yayılırlar.
Bu dönemde özellikle Volga boylarından gelen "Ahşap Mezar Yapıları" ile tanımlanan Srubna Kültürü Pre-İskit/Kimmer organik bağlarının arkeolojik kanıtlarıdır.
Çünkü daha sonraki yüzyıllarda da Kimmer ve İskit eserlerinin ayrılmazlığı bilim adamlarınca daima konu edilmiştir.
Kimmer boylarının MÖ.13.yüzyılda batıya doğru yayılmaları- aynen MÖ. II.bin yılın başlarında oolduğu gibi - Hint-Avrupa kökenli toplumların yeniden hareketlenmelerine neden olur:
MÖ.1200 dolaylarında Dorlar Yunanistan'a, Trak kökenli diğer toplumlarla birlikte Frigler Anadolu'ya göç ederler:Anadolu'nun "karanlık çağları", başka bir deyişle de belli bir süre sonra en renkli dönemlerden biri olan "Anadolu Demir Çağı" başlar.
Güney Rusya'daki Kimmerle bağıntılı arkeolojik bulguların, MÖ.II bin yıl başlarına kadar uzanmasına karşılık, yazılı kaynaklarda adlarının geçmesi ancak MÖ.8.yüzyıldan itibaren başlar:
Antik Grek kaynaklarında Kymmerioi/Kymmerios olarak geçer.
İlk kez, ünlü ozan Homeros onlardan sôz eder.
Homeros‟a gôre Kimmerler, yer altı tanrısı Hades‟in “ölüler ülkesinin yeraldığı “ıssız dünyanın sis ve karanlıklarla dolu bôlgelerinde” yaşıyorlardı.
Ünlü coğrafyacı Strabon‟un bu konuda yaptığı eleştiri ilginçtir. “Ozan (Homeros), Kimmerlerin Bosporus Kimmerius‟un kuzeyindeki kasvetli yerlerde oturduklarını bildiği için, Hades civarına yerleştirmiştir.
Belki de İyonyalıların bu kavime karşı olan derin düşmanlıkları yüzünden bôyle yapmıştır.”
Herodotos ve Strabon gibi -İskitleri ayrıntılarıyla anlatan- antik çağ yazarları, Kimmerleri güney Rusya‟nın ilk sakinleri olarak tanımlamaktadırlar.
Antik çağda Kerç Boğazı, “Bosporus Kimmerius (Kimmer Boğazı)” adını taşımakta, Kırım‟da Grek kolonileri olarak gôrülen Kimmerikum, Kimmeris, Kimmerike gibi yerleşmeler ve yer adları bir zamanlar Kimmerlerin bu topraklara egemen olduklarını vurgulamaktadır.
Kırım adının da Kimmer‟den türediği bilinmektedir.
Kimmerleri ve Kırım‟ı kapsayan Avrupa Hunları ile ilgili mitoslar tüm ayrıntılarıyla birlikte, Bizans tarihçisi Jordanes tarafından nakledilmektedir.
M.. 8. Yüzyılda, takriben M.. 500 civarına kadar olan devre çok hareketlidir:
Kimmerler, doğudan gelen İskitlerin istila ve baskısı sonucunda, güneye ve batıya doğru çekilerek gôç etmek zorunda kalırlar.
Göç edemeyen bazı Kimmer boyları ise, İskit egemenliği altında Kırım ve çevresinde yaşamlarını sürdürürler ve zamanla onların içinde eriyerek tarih sahnesinden çekilirler.
Antik kaynakların bildirdiğine gôre, Taurlar, Toreteler, Dandariler, Psessler, Thteler ve Maotler, İskit egemenliği altındaki, Kırım ve çevresindeki Kimmer boylarını yansıtmaktadırlar.
Kimmer-İskit mücadeleleri
Türk devletlerinin tarihleri boyunca tanık olduğumuz kardeş kavgalarının en eski örneklerinden biridir.
Kimmer arkeolojisi üzerine araştırma yapanların benimsediği klasik kurala göre, Kimmerler M.Ö.II. bin yılın başlarından M.Ö.8.yüzyıla kadar-merkez Kırım olmak üzere –Karadeniz’in kuzeyinde, Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya- bölgesinde yaşayan ve bu tarihler arasında Güney Rusya Tunç çağı kültürlerinin “taşıyıcıları” ve “temsilcileri” olan bir topluluktu.
Doğrudan doğruya Herodot’tan beslenen bu görüş bir dönem boyunca ağırlığını hissettirmiş olsa da günümüz dünyasında artık miadını doldurmuş bir fikirden gayrı bir anlam taşımamaktadır.
Bu makalenin müellifi ana İskit topluluğunun daha Doğu Avrupa topraklarına ulaşmasından çok uzun zaman öncesinde Ukrayna topraklarında yerli bir İskit topluluğunun hüküm sürdüğüne kesin bir biçimde inanmaktadır.
M.Ö.12’inci yüzyıldan Sarmatların Ukrayna bozkırlarında hakimiyetleri ellerine aldıkları M.Ö.3’yy’a kadar hiçbir ara vermeksizin Ukrayna bozkırlarında yaşadıkları besbelli olan bu grup, bizzat Herodot’un kendi kitabında Kimmer olarak değil İskit olarak adlandırılmaktadır.
Arkeolojinin bu İskit grubu hakkında önümüze sunmuş olduğu açık deliller ister istemez adı geçen coğrafyanın en eski ve yerli ahalisi olduğu söylenen Kimmerlerin, eğer yaşadıysalar, Kuzey Karadeniz bozkırlarında o vakitlerde hiç de yalnız olmadıklarını göstermektedir.
Bu konuyla ilgili ayrıntılı bir çalışmayı ileriki bir zamanda yayınlanacağımızdan ve de makalenin konusu Kimmerlerin yurdunun neresi olduğuna yönelik bir çalışma vasfını taşımadığından ötürü şu an için bu konunun ayrıntılarına girmeyi gerekli görmüyoruz.
Kimmer arkeolojisi üzerine araştırma yapanların benimsediği klasik kurala göre, Kimmerler M.Ö.II. bin yılın başlarından M.Ö.8.yüzyıla kadar-merkez Kırım olmak üzere –Karadeniz’in kuzeyinde, Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya- bölgesinde yaşayan ve bu tarihler arasında Güney Rusya Tunç çağı kültürlerinin “taşıyıcıları” ve “temsilcileri” olan bir topluluktu.
Doğrudan doğruya Herodot’tan beslenen bu görüş bir dönem boyunca ağırlığını hissettirmiş olsa da günümüz dünyasında artık miadını doldurmuş bir fikirden gayrı bir anlam taşımamaktadır.
Bu makalenin müellifi ana İskit topluluğunun daha Doğu Avrupa topraklarına ulaşmasından çok uzun zaman öncesinde Ukrayna topraklarında yerli bir İskit topluluğunun hüküm sürdüğüne kesin bir biçimde inanmaktadır.
M.Ö.12’inci yüzyıldan Sarmatların Ukrayna bozkırlarında hakimiyetleri ellerine aldıkları M.Ö.3’yy’a kadar hiçbir ara vermeksizin Ukrayna bozkırlarında yaşadıkları besbelli olan bu grup, bizzat Herodot’un kendi kitabında Kimmer olarak değil İskit olarak adlandırılmaktadır.
Arkeolojinin bu İskit grubu hakkında önümüze sunmuş olduğu açık deliller ister istemez adı geçen coğrafyanın en eski ve yerli ahalisi olduğu söylenen Kimmerlerin, eğer yaşadıysalar, Kuzey Karadeniz bozkırlarında o vakitlerde hiç de yalnız olmadıklarını göstermektedir.
Bu konuyla ilgili ayrıntılı bir çalışmayı ileriki bir zamanda yayınlanacağımızdan ve de makalenin konusu Kimmerlerin yurdunun neresi olduğuna yönelik bir çalışma vasfını taşımadığından ötürü şu an için bu konunun ayrıntılarına girmeyi gerekli görmüyoruz.
Kimmerlerin kökenleri
Bunca uzun tartışmalara karşın bu halkın etnik köklerine ya da kavim adı etimolojisine dönük, üzerinde fikir birliğine varılmış bir nokta yoktur.
Öte yandan, Kimmerlerin kökenlerine dair yazılı kaynaklar tek tek incelendiğinde çarpıcı olan bir husus açık bir şekilde kendini ifşa eder.
Kimmerlerin kimliğini şüpheye mahal bırakmayacak kadar kesin bir biçimde kanıtlayabilecek elimizde herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Şüphesiz, halkların kimliklerini teşhis etme noktasında dilsel deliller başlıca rolü oynarlar.
Maalesef, Kimmer safhasında bu açıdan da tamamı ile yoksunuz.
Kimmerlerin dilsel malzemesi olarak elimizde topu topu birkaç tane kişi adı kalmıştır ki, bu şahıs adları üzerinde yapılan kökenbilimsel açıklamalar da Poppe’nin “Ses geçişlerine dikkat edilmeksizin ve anlamsal bir ilişki kurulmaksızın her kelime her dil ile açıklanabilir.” kuralını adeta doğrular cinsten önermeler olmaktan öteye geçememiştir.
Buna karşın, milletlerin kökenleri bazen o kavimlerin taşıdıkları isimler üzerinden kendini belli eder. Sözgelişi; dillerine dair hiçbir şey bilmediğimiz Utrigur ve Kutrigurlar sırf karşımıza kökenbilimsel manada Türkçe menşeili halklar olarak çıkmaları vesilesiyle Türk dünyasına bağlanırlar.
Bu makalede Kimmer kavim adı, yazılı kaynakların vurgu yaptığı Türk dünyasıyla olan akrabalığı temelinde açıklanmaya çalışılacaktır.
Bunu yaparken ki ana dayanak noktamız ise Homeros’un bu kavime dair dile getirdiği beyanat olacaktır.
Kimmer kavim adına yönelik etimolojik açıdan bir önerme yapmadan önce Türk dilinin en eski çağlar içerisinde ne gibi değişiklikler geçirdiğine kısaca bir göz atmak konunun ehemmiyeti açısından uygun olacaktır.
Öte yandan, Kimmerlerin kökenlerine dair yazılı kaynaklar tek tek incelendiğinde çarpıcı olan bir husus açık bir şekilde kendini ifşa eder.
O da Kimmerlerin ilginç bir şekilde Türk dünyası ile olan akrabalığıdır.En erken Gürcü vekayınamesi Kartlis Chevroba’dan tutun 1680 yılında yazıldığı iddia edilen “Cağfar Tarihi” adlı kitaba, Macar efsanesinden Hazar Kağan’ı Yusuf’un yazmış olduğu mektuba ve hatta Bizans tarihçisi Prokopius’un bir Kimmer kökeni vurgusu yaptığı Utrigur bağlantısına varıncaya kadar adeta yazılı belgeler sözbirliği etmişçesine Kimmerlerin bir Türk taifesi olduğu yönünde fikir beyan etmektedirler.
Kimmerlerin kimliğini şüpheye mahal bırakmayacak kadar kesin bir biçimde kanıtlayabilecek elimizde herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Şüphesiz, halkların kimliklerini teşhis etme noktasında dilsel deliller başlıca rolü oynarlar.
Maalesef, Kimmer safhasında bu açıdan da tamamı ile yoksunuz.
Kimmerlerin dilsel malzemesi olarak elimizde topu topu birkaç tane kişi adı kalmıştır ki, bu şahıs adları üzerinde yapılan kökenbilimsel açıklamalar da Poppe’nin “Ses geçişlerine dikkat edilmeksizin ve anlamsal bir ilişki kurulmaksızın her kelime her dil ile açıklanabilir.” kuralını adeta doğrular cinsten önermeler olmaktan öteye geçememiştir.
Buna karşın, milletlerin kökenleri bazen o kavimlerin taşıdıkları isimler üzerinden kendini belli eder. Sözgelişi; dillerine dair hiçbir şey bilmediğimiz Utrigur ve Kutrigurlar sırf karşımıza kökenbilimsel manada Türkçe menşeili halklar olarak çıkmaları vesilesiyle Türk dünyasına bağlanırlar.
Bu makalede Kimmer kavim adı, yazılı kaynakların vurgu yaptığı Türk dünyasıyla olan akrabalığı temelinde açıklanmaya çalışılacaktır.
Bunu yaparken ki ana dayanak noktamız ise Homeros’un bu kavime dair dile getirdiği beyanat olacaktır.
Kimmer kavim adına yönelik etimolojik açıdan bir önerme yapmadan önce Türk dilinin en eski çağlar içerisinde ne gibi değişiklikler geçirdiğine kısaca bir göz atmak konunun ehemmiyeti açısından uygun olacaktır.
KİMMERYALI CONAN ve ANTANDROS
Balıkesir'in Edremit İlçesi’ne bağlı Altınoluk Beldesi’ne dört kilometre uzaklıkta bulunan Antandros Antik Kenti’nde 2001’de başlatılan kazı çalışmaları başarıyla sürüyor.
Kazı başkanı Doç. Dr. Gürcan Polat, Antandros’un ’Kimmeryalı Conan’ ile anılması konusunda.
Kazı başkanı Doç. Dr. Gürcan Polat, Antandros’un ’Kimmeryalı Conan’ ile anılması konusunda.
Barbar Conan sadece sanal bir kahraman. Antandros’ta Kimmer ismi geçince Conan’la magazinel bir şekilde örtüştürüldü" dedi.
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gürcan Polat başkanlığında sürdürülen kazılar bu yıl M.Ö. 7 ve 2’nci yüzyıl arasında kullanılan nekropolis (mezarlık), M.Ö. 4’üncü yüzyıla ait sur yapısı ve ’yamaç ev’ olarak adlandırılan ve M.S. 1’inci yüzyılda yapıldığı düşünülen taban mozaikleri ve freskolarıyla dikkat çeken Roma villasında yoğunlaştı.
Daha önceki 2 odaya ilave olarak, bu yıl da 5 oda, odaların açıldığı 32 metre uzunluğunda ince bir revak, tuvalet ve bugün birçok kentte dahi bulunmayan büyüklükte kanalizasyon şebekesi ortaya çıkarıldı.
Doç. Dr. Polat, Kimmerler’le Antandros ilişkisi konusunda da şunları söyledi:
Kimmerler, Antik Dönem’de bir kavim. Kafkasların kuzeyinde yaşıyorlardı. M.Ö. 8’inci yüzyılda İskitler’ in baskısıyla bir bölümü Kafkaslar aracılığıyla bir bölümü de Karadeniz’in kuzeyinden dolaşarak Anadolu’ya geliyor.Van civarındaki Urartu Krallığı’nı, Orta Anadolu’nun en güçlü krallığı olan Finike’yi, Batı Anadolu’nun en güçlü kavmi olan Lidyalılar’ı yenilgiye uğrattı.
Kimmerler varlıklarını tamamen talanla sürdüren bir kavim.
Ele geçirdikleri her yeri talan ediyor, savaşıyor ve yerleşmiyor.
Sürekli gezinen, göçebe bir kavim. Kimmerler,
Kimmerler’le ilgili araştırma ve kazılarda yangın tabakalarını görüyorsunuz.
Ama maddi kültür verilerini yakalamak çok zor oluyor.
Antik kaynaklarda bir yere yerleştiklerine dair bilgi yok.
Antandros Kimmerler’in Batı Anadolu’da yaşadıkları gösterilen tek merkez.
Barbar Conan da sadece sanal bir kahraman.
Kimmerler göçebe ve güçlü bir kavim olması nedeniyle böyle bir çizgi roman yapılmış.
Conan da onun kahramanlarından biri."
İl Kültür ve Turizm Müdürü Prof. Dr. Abdullah Soykan ise "Barbar Conan diye biri var mı, bilmiyoruz.
Kimmerler göçebe ve güçlü bir kavim olması nedeniyle böyle bir çizgi roman yapılmış.
Conan da onun kahramanlarından biri."
İl Kültür ve Turizm Müdürü Prof. Dr. Abdullah Soykan ise "Barbar Conan diye biri var mı, bilmiyoruz.
Ama varsa buradadır, Antandros’tadır.
Sonuçta kavim burada yaşamış" diye konuştu.
Polat, Stefanos Bizantios’un eserinde, günümüzde çizgi kahraman ‘Conan’ tiplemesiyle tanınan Kimmerler’in, Antandros’u ele geçirdiklerini ve burada yerleştiklerini ve kentin ‘Edonis’ ve ‘Kimmeris’ diye iki yan adının bulunduğundan bahsettiğini anlatarak, şunları söyledi:
Bizantios’a göre, Anadolu’ya kuzeyden giriş yapan Kimmerler, Antandros’ta 100 yıl yaşamışlar. Ancak, Bizantios’un bu iddiaları bugüne kadar kanıtlanamadı.
Bu kazılarda, bugüne kadar yerleşik olarak yaşadıklarına dair kanıt bulunamayan göçebe ve savaşçı Kimmerler’in Antandros antik kentinde yerleşik yaşadıklarını ispatlamak istiyoruz”.
Edremit-Altınoluk karayolunun kenarında yapılan kazılarda, henüz M.Ö 5’inci yüzyıl tabakalarına kadar inebildiklerini kaydeden Polat, Kimmerler’in hüküm sürdüğü M.Ö. 7. Yüzyıla ait tabakalara ise gelecek yıl ulaşmayı hedeflediklerini bildirdi.
Antandros antik kentinin mezarlıklar bölümünde sürdürülen diğer kazı çalışmalarında ise Kimmerler’in dönemlerine kadar ulaştıklarını anlatan Polat, bulunan iskeletleri incelenmesi amacıyla Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’ne gönderdiklerini söyledi. Antropoloji raporlarının birkaç ay sonra ellerine ulaşacağını kaydeden Polat, “Eğer, iskeletlerin Kafkas kökenli bir ırka ait olduğu belirlenirse; ki bu ırk Kimmerler’dir, arkeoloji açısından önemli bir sonuç elde edebileceğiz” dedi.
Kaynaklar
Prof.Dr.Necati Demir /PDF
Ön Asya Dünyasında İlk Türkler: Kimmerler ve İskitler
Prof. Dr. M. Taner Tarhan
Homeros’a Göre Kimmer Kavim Adı Etimolojisi”, Karadeniz Araştırmaları,
Cilt: 5, Sayı: 17, Bahar 2008, s.33-42.PDF.
Polat, Stefanos Bizantios’un eserinde, günümüzde çizgi kahraman ‘Conan’ tiplemesiyle tanınan Kimmerler’in, Antandros’u ele geçirdiklerini ve burada yerleştiklerini ve kentin ‘Edonis’ ve ‘Kimmeris’ diye iki yan adının bulunduğundan bahsettiğini anlatarak, şunları söyledi:
Bizantios’a göre, Anadolu’ya kuzeyden giriş yapan Kimmerler, Antandros’ta 100 yıl yaşamışlar. Ancak, Bizantios’un bu iddiaları bugüne kadar kanıtlanamadı.
Bu kazılarda, bugüne kadar yerleşik olarak yaşadıklarına dair kanıt bulunamayan göçebe ve savaşçı Kimmerler’in Antandros antik kentinde yerleşik yaşadıklarını ispatlamak istiyoruz”.
Edremit-Altınoluk karayolunun kenarında yapılan kazılarda, henüz M.Ö 5’inci yüzyıl tabakalarına kadar inebildiklerini kaydeden Polat, Kimmerler’in hüküm sürdüğü M.Ö. 7. Yüzyıla ait tabakalara ise gelecek yıl ulaşmayı hedeflediklerini bildirdi.
Antandros antik kentinin mezarlıklar bölümünde sürdürülen diğer kazı çalışmalarında ise Kimmerler’in dönemlerine kadar ulaştıklarını anlatan Polat, bulunan iskeletleri incelenmesi amacıyla Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’ne gönderdiklerini söyledi. Antropoloji raporlarının birkaç ay sonra ellerine ulaşacağını kaydeden Polat, “Eğer, iskeletlerin Kafkas kökenli bir ırka ait olduğu belirlenirse; ki bu ırk Kimmerler’dir, arkeoloji açısından önemli bir sonuç elde edebileceğiz” dedi.
Kaynaklar
Prof.Dr.Necati Demir /PDF
Ön Asya Dünyasında İlk Türkler: Kimmerler ve İskitler
Prof. Dr. M. Taner Tarhan
Homeros’a Göre Kimmer Kavim Adı Etimolojisi”, Karadeniz Araştırmaları,
Cilt: 5, Sayı: 17, Bahar 2008, s.33-42.PDF.
Yorum Gönder