ZORLUKLAR NASIL YENİLİR
Hayat adil midir
Adil olmayan hayatta zorluklar nasıl aşılır?
Zorluklar nasıl yenilir, zorluklara karşı göğüs germek nasıl olur, Allah kişinin nasibini kesince canını alırmış, öyle duyduk, öyle gördükİki şey bilinmezdir.
Ne zaman öleceğin
Ve yarın ne kazanacağın.
Yaşam hiç biz zaman adil değildir ve zorluklar her daim olacaktır.
Seksenli yılların sonu
Ticari olarak iflas ettim, borç desen o günkü şartlarda ödenemez boyutlarda
İcralar evi boşaltmış, bir yatak yorgan ile birkaç kap kacak kalmış evde.
Eş dost desen herkes kaybolmuş, ara ki bulasın.
Mecburiyetten kayınpederin evinde kalıyorum, sığıntı gibi Kütahyalının tabiri ile bir iç güveysi.
Bir işi becerememiş, yüzüne gözüne bulaştırmış, daha gencecik bir yaşta hayata yenik düşmenin utancı ile caddeye sokağa çıkmak ağır geliyor.
Zor yıllardı, hem de çok zor.
Bir yaşında bebe var, hasta, Astım
Kriz geldikçe kendimizi sokaklara atıyor, doktor hasta hane arıyoruz.
Bir çocuk doktoru var bebemize bakan
Belki hatırlayanınız olur
Mustafa Baykan.
Bir gün dedi ki bu böyle olmayacak
Size hava değişimi yazacağım
Çocuğu Antalya'ya götürün
Şaka gibi, günlük maişeti temininde bile zorluk çeken, değil Antalya, hemen dibimizde kaplıcalara dahi günü birlik gitmekten aciz biri olarak, doktorun Antalya'ya gitmemizi istemesi, şaka mı dersiniz küfür mü, öyle ağır geldi ki!
Daha bir umutsuzluk daha bir karamsarlık kapladı eşimle beni
Şaka gibi idi Antalya.
Zorluklara karşı duanın gücü
Bir gün Hürriyet gazetesinde bir ilan, Side'de bulanan şirketimiz için Departman şefleri arıyoruz
Bir müracaat edeyim bakalım dedim!
Özgeçmişimi yazdım gönderdim
Lâkin umudum, Hoca Nasrettin'in göle maya çalması gibi
Ya tutarsa!
Aradan bir müddet zaman geçti, öyle ki umudum olmadığından, müracaatı bile unutmuştum artık.
Başta bahsettiğim gibi kayınpederde kalıyorum, evimizin eşyaları icralar tarafından götürülmüş.
Bir evrak gerekti almak için içinde yaşamadığımız sadece birkaç kap kacak olan eve gittim
Kapıyı açtım.
Zııııır , telefon çalıyor.
Aylardır uğramadığım, borcunu ödeyemediğim evin telefonu kesilmemiş
Çalıyor.
Hemen açtım.
Bir bayan.
Türk petrol holding den arıyorum, iş ilanına müracaat etmişsiniz, 1 Nisan günü Holdingin Ortaköy de bulanan idare merkezinde bulunun, dedi ve kapattı.
Donakaldım!
Her şey otuz saniyede başladı bitti
Rüyamı şakamı bir müddet bocaladım.
Randevuya da birkaç gün var!
Bildiğim telefonda anladığım üç kelime var
İstanbul
Ortaköy ve
Türk petrol holding
Şansımı denemeye karar verdim.
Lâkin cepte İstanbul'a gidecek para yok,
İleride yapacağım işe karşılık, Vazonun karşısında bulunan İskender lokantasının sahiplerinden yol parası aldım ve o gece randevuya icabet için yola çıktım.
Martın son ayları, hava ayaz mı ayaz.
İstanbul'da Ortaköy'ü arıyorum, yürüyorum birden önümde bir büyük külliye.
Cami'mi, Medrese'mi, yatır' mı nedir bugün dahi bilmiyorum.
Durdum önünde.
Ellerimi göğe açtım
Ya Rabbim, bilerek isteyerek bugüne kadar kimseye zarar vermedim, iyi bir insan olmaya çalıştım.
Çok zor bir durumda, merde namerde muhtaç haldeyim
Açtığım ellerimi boşa çevirme.Diye dua ettim
Biraz daha yürüyünce boğaz köprüsünün ayakları ve holdingin merkezi vardı
Neyse tam saatinden mülakatın olduğu mekâna vardım ki!
Ana baba günü.
Salonda bekliyoruz, herhalde bir elli kişi kadar var.
Çağırıldıkça içeri giriyor, birkaç dakika sonrada çıkıyorlar
Lâkin içerisinin sesleri de az da olsa dışarıdan duyuluyor
Mülakatı yapan genel müdürün kendisi, biraz aksi ve sinirli galiba, içeriye girenlere ara sıra bağırıp çağırıyor da.
Usulca yerimden kalktım, buradan bize ekmek çıkmaz, hiç olmazsa boş yere rencide olmayayım diye kapıya yönelmek üzereyim İsmim okundu.
Ürkek ve çekingen bir vaziyette genel müdürün karşısına çıktım
O güne değin ne böyle bir kişilikle ne de böyle bir makam odası ile karşılaşmamışım.
Kaşlar çatık ve sert genel müdürün. İki kelime söyledi sadece.
Özgeçmişini anlat.
Ne söyledim ne anlattım bugün dahi tam olarak anımsamıyorum.
Bana üzerinde gideceğim yerin adresi ve görüşeceğim kişinin ismi yazılı bir kâğıt parçası uzattı.
1 Mayıs'ta bu adreste bu kişiyi gör, çıkabilirsin.
Başka bir şey yok
O kadar.
Türk petrol holding den arıyorum, iş ilanına müracaat etmişsiniz, 1 Nisan günü Holdingin Ortaköy de bulanan idare merkezinde bulunun, dedi ve kapattı.
Donakaldım!
Her şey otuz saniyede başladı bitti
Rüyamı şakamı bir müddet bocaladım.
Randevuya da birkaç gün var!
Bildiğim telefonda anladığım üç kelime var
İstanbul
Ortaköy ve
Türk petrol holding
Şansımı denemeye karar verdim.
Lâkin cepte İstanbul'a gidecek para yok,
İleride yapacağım işe karşılık, Vazonun karşısında bulunan İskender lokantasının sahiplerinden yol parası aldım ve o gece randevuya icabet için yola çıktım.
Martın son ayları, hava ayaz mı ayaz.
İstanbul'da Ortaköy'ü arıyorum, yürüyorum birden önümde bir büyük külliye.
Cami'mi, Medrese'mi, yatır' mı nedir bugün dahi bilmiyorum.
Durdum önünde.
Ellerimi göğe açtım
Ya Rabbim, bilerek isteyerek bugüne kadar kimseye zarar vermedim, iyi bir insan olmaya çalıştım.
Çok zor bir durumda, merde namerde muhtaç haldeyim
Açtığım ellerimi boşa çevirme.Diye dua ettim
Biraz daha yürüyünce boğaz köprüsünün ayakları ve holdingin merkezi vardı
Neyse tam saatinden mülakatın olduğu mekâna vardım ki!
Ana baba günü.
Salonda bekliyoruz, herhalde bir elli kişi kadar var.
Çağırıldıkça içeri giriyor, birkaç dakika sonrada çıkıyorlar
Lâkin içerisinin sesleri de az da olsa dışarıdan duyuluyor
Mülakatı yapan genel müdürün kendisi, biraz aksi ve sinirli galiba, içeriye girenlere ara sıra bağırıp çağırıyor da.
Usulca yerimden kalktım, buradan bize ekmek çıkmaz, hiç olmazsa boş yere rencide olmayayım diye kapıya yönelmek üzereyim İsmim okundu.
Ürkek ve çekingen bir vaziyette genel müdürün karşısına çıktım
O güne değin ne böyle bir kişilikle ne de böyle bir makam odası ile karşılaşmamışım.
Kaşlar çatık ve sert genel müdürün. İki kelime söyledi sadece.
Özgeçmişini anlat.
Ne söyledim ne anlattım bugün dahi tam olarak anımsamıyorum.
Bana üzerinde gideceğim yerin adresi ve görüşeceğim kişinin ismi yazılı bir kâğıt parçası uzattı.
1 Mayıs'ta bu adreste bu kişiyi gör, çıkabilirsin.
Başka bir şey yok
O kadar.
Yeni bir hayat yeni bir başlangıç
O anda hissettiğim mutluluğun tarifi yok, ayaklarımı hissetmiyorum, uçarcasına otobüs terminaline geldim, rüya gibi idi.
Kafamda ise sorular!
Tamam iş bulduk, lâkin imkanları neler, ne ücret ödeyecekler kaç saat çalışacağız.
Yabancı bir şehir, hiç tanımadığın insanlar ve yeni bir hayat.
1 Mayıs gecesi Side'de bulunan iş yerine gitmek için otobüse bindim, Kütahya soğuk sırtımda kaşe palto ve kışlık giysiler bir Küçük valiz o kadar.
Altı saat süren o yolculuk sanki altı asırdı!
Tek bir duam vardı otobüste!
Allah'ım, Maliye ve BAĞ-KUR'a olan borcumu ödemek nasip eyle.Tek duam buydu
Şimdiki gibi değildi devlet alacağına ceberut idi ne seni ne aileni rahat bırakmıyorlardı, yanı öylesine bunalmıştım ki, geçim derdinden çok devlete olan borçları ödeyebilme kaygısı içinde idim.
Yeni bir iş, ve işyerine ulaştım, işyeri bin kişilik modern bir tatil köyü, Türkiye'de Turizmin ilk yılları böyle yerler görmemişiz ilk etapta afalladım
İşletme müdürünün karşısına çıkardı komiler
Müdür Mehmet Bey bir bana baktı, bir valizime, o kısa kollu gömlek ile otururken üstümde kışlık kıyafetler, kolumda kaşe palto
Herhalde içinden gülmek geçmiştir, bilmiyorum!
Komiye talimat verdi Ahmet beyi tatil köyünün içindeki şu odaya yerleştirin.
Sağıma bakıyorum cennet, soluma bakıyorum Cennetten bir köşe, Kütahya gibi bir yerden gelen için Cennette bir mola yeri.
Lâkin hala soramıyorum
Geldik çalışacağız ama maaş kaç lira
Öğrendik bir ay sonra.
Kütahya'da çalışan bir kamu işçisinin üç dört katı
Senede üç ikramiye
En beğendiğin evin kirası
Ve kârdan hisse.
O ödenemez diye korktuğum, bütün yol boyunca uğruna dualar ettiğim borçlar var ya, bir yıl içinde bitti gitti.
ALLAH'A binlerce şükürler olsun bir daha yokluk yoksulluk göstermedi.
Zorluklar karşısında umudunuzu asla yitirmeyinSiz siz olun hiç umudunuzu ve inancınızı asla kaybetmeyin
Doğru bildiğiniz çizginizden hiç sapmayın
Kimin ekmeğini yiyorsanız onun kılıcını sallayın.
Milyarlarca insanın yaşayıp göçtüğü dünyamızda aslında iki tür insan vardır
İyi insan ve kötü insan.
Siz iyi olanı seçin, sabredin,
Allah bir kapıyı kapatırsa mutlaka bir başka kapıyı açmak içindir.Dünya adil' mi?
Hiç değil!
Lâkin siz hep adaletin yanında durun, kısa gün kârına tamah etmeyin, ilahi adalet diye bir kavram vardır ki!
Mutlaka tecelli eder, er ya da geç.
Çünkü bu dünya bir sınavdır, Sınavı kazanmanın iki şartı ise Sabır ve iyi insan olmaktır.
Kaderin İnce Dikişi Şiiri
Bir iplikle dikilmişti yollar,
Fakat dikişler dağınıktı.
Kader, eski bir terzi gibi,
Yanlış yerden biçmişti kumaşı.
Borçların gölgesinde bir çırak,
Ev, bomboş bir sahne,
Sahnede bir aktör,
Ama dekor unutulmuş.
Antalya bir düş gibi,
Doktorun sesi yankılanır duvarlarda,
Hava değişimi, der,
Ama nefesin bile borç içinde.
Ve bir gazete,
Sayfalar arasında saklı bir maya,
Side'nin rüzgârında uçuşan umut,
Ya tutarsa?”
Telefon çalar, yıllar sonra,
Kesilmiş sanılan hat,
Bilinmeyen bir anahtar gibi,
Kapıları aralar usulca.
Bir külliye önünde açılan avuçlar,
Gökyüzüne gönderilen kelimeler,
Bir dua,
Terzinin düzelttiği son dikiş gibi.
Bir otobüs, içinde bir yolcu,
Valizi hafif ama ruhu ağır,
Kütahya ayaz, Side güneş,
İçinde uyanan yeni bir nefes.
Borçlar kum gibi erir,
Umudun yeni kıyılar bulur,
Ve kaderin ince dikişi,
Sonunda yerine oturur.
Ahmet Atam