KENDİME YAZILARIM
Türkiye sosyolojisi siyaset ekonomi tarih felsefe ve genel kültür düzeyinde makaleler

MALHUN HATUN KİMDİR

Malhun hatun kimin kızıdır , Orhan Bey’in annesi olma ihtimali varsa da Şeyh Edebali ile bir ilgisinin bulunmadığı kesindir. babası Ömer Bey midir
Malhun hatun kimdir
Malhun hatun kimdir

Malhun hatun kimdir, Hayatı ve kimliğine dair bilgi yoktur, ilk Osmanlı kaynaklarında Mal Hatun- Malhun Hatun olarak geçer ve kendisinden genellikle Osman Bey’in hanımı, Şeyh Edebali'nin kızı ve Orhan’ın annesi diye söz edilir. 

MALHUN HATUN ŞEYH EDEBALİ'NİN KIZIMIDIR 

Orhan Bey’in annesi olma ihtimali varsa da Şeyh Edebali ile bir ilgisinin bulunmadığı kesindir. 
Adına, Osmanlı tarihinin bugüne ulaşan ilk belgelerinden evâsıt-ı Rebiyülevvel 724 (8-18 Mart 1324) tarihli Mekece vakfiyesinin şahitleri arasında Mal Hatun bint Ömer Bey şeklinde rastlanır.
Bu durum onun Osman Bey’le bir bağının olduğunu açık biçimde gösterir.
Zira burada şahitler sıralanırken önce Osman Bey’in oğullarının;
  • Çoban
  • Melik
  • Hâmid
  • Pazarlı ve kızının (Fatma) adı zikredilmiş.
Hemen ardından Ömer Bey kızı.
  • Mal Hatun
  • Melik kızı Melek ve ;
  • Akbaşlı kızı Efendire’nin adları yer almıştır.
Bu son üç hanımın Osman Bey ve Orhan Bey’in eşleri olma ihtimali üzerinde durulur.
Mal Hatun’un isminin ilk sırada kaydedilmesi, onun Osman Bey’e çocuk veren ve o sırada hayatta bulunan hanımı olduğunu akla getirir.

Bu kayıttan ve Osmanlı tarih geleneğinden akseden rivayetlerden hareketle onun Orhan Bey’in annesi olduğu hususu genel kabul görmüştür.
Ancak bu bilgi kesinlik kazanmış değildir.

Mal hatunun babası Ömer Bey  


Belgede Mal Hatun’un babası olarak zikredilen Ömer Bey’in kimliği konusunda da bazı tahminler yürütülmüştür.
Bu tahminlere göre Ömer Bey, Osman Gazi Han ile yakından ilişkisi olan Umurlu Beyliği’nin kurucusu Umur Ömer Bey’dir.
Bununla beraber Umur ve Ömer adlarının yazılış şekillerinin (امور / عمر) birbirinden farklı olması, onun Osman Bey’e bağlı önde gelen idarî ve askerî görevlilerden veya aşiret yapısı içinde kendisiyle hareket eden beylerden biri olabileceğini de düşündürür.


Malhun hatun kimin kızıdır


Yani Mal Hatun cariye kökenli değil önemli bir şahsın kızıdır.
Bunun dışında Mal Hatun hakkındaki diğer bilgiler, ilk Osmanlı kaynaklarının doğru olup olmadığı konusunda derin şüpheler bulunan rivayetlerine dayanır.
İlk Osmanlı tarihçilerinden Âşık paşazade, Mal/Malhun Hatun’u Şeyh Edebali'nin kızı diye gösterir ve Osman’ın gördüğü rüyayı büyük bir devletin doğuşunun müjdecisi olarak yorumlayan Şeyh Edebali'nin kendisine kızını verdiğini kaydeder;
Orhan Bey’in de onun oğlu olduğunu bildirir.
Ayrıca Şeyh Edebali ile Mal Hatun’un bir iki ay arayla vefat ettiklerini ve onlardan üç ay sonra vefat edecek olan Osman Bey’in her ikisini Bilecik’te kendi elleriyle defnettiğini ekler.
Bu bilgi doğru ise Orhan’ın annesinin vefat tarihi 1324’e denk düşer.
Fakat bu rivayet aynı tarihli Mekece vakfiyesiyle çelişir.
Çünkü burada Mal Hatun’un adının yer alması onun Osman Bey’den sonra öldüğünü açık biçimde gösterir.

Bununla beraber Şeyh Edebali'nin kızının adını Rabia ve Bâlâ Hatun olarak farklı şekilde kaydeden tarihçiler de vardır.


Ancak Bâlâ Hatun ismi yazılışı Mal Hatun imlâsının istinsahı sırasında yapılan bir yanlışa dayanır (Kitap-ı Tevarih-i Âl-i Osman, vr. 29b’de Bâlâ Hatun, 39a’da Mal Hatun).
Oruç Bey ısrarlı biçimde, Aşık paşazade’nin Tarih'ini görmüş olmasına rağmen Şeyh Edebali'nin kızı olan Orhan’ın annesinin adını Rabia Hatun diye yazar.
(Oruç Beğ Tarihi, s. 8-9, 13). 
Çeşitli rivayetlere yer veren ilk Osmanlı tarihçilerinden Neşri ise Mal Hatun hakkında hiçbir kaynakta rastlanmayan bir hikâye anlattığı kısımda onun kimin kızı olduğunu belirtmez.

Ancak ilerleyen bahislerde Âşıkpaşazâde’nin Şeyh Edebali ve Mal Hatun’la ilgili bilgilerini aynen tekrarlar.
Bu durum, onun iki rivayeti birbiriyle telif etmeden kaynaklardaki metinleri olduğu gibi aktardığını gösterir.
 

Malhun Hatun'un Osman Gazi ile evliliği Neşri anlatımı


Neşri ilk rivayetinde, henüz genç yaşta olan Osman Bey’in Mal Hatun’u Eskişehir giderken konakladığı İtburnu köyünde (bugün Söğüt ile Söğüt önü arasındaki yol üzerinde Uludere köyü) gördüğünü ve ona âşık olduğunu.
Ardından babası Ertuğrul’a durumu bildirerek kızı istemesini talep ettiğini.
Ancak Mal Hatun’un aradaki eşit olmayan konum dolayısıyla bu teklifi kabul etmediğini, gerçek sebebin ise daha sonra anlaşıldığını;
Çünkü;
Mal Hatun’a Osman Bey’in maksadının kendisiyle gönül eğlendirmek olduğunun söylendiğini nakleder.

Ayrıca Osman Bey’in misafir kaldığı Eskihisar beyine bir eğlence meclisi sırasında durumu açtığını, beyin de kızda gönlü olduğunu anlayınca Mal Hatun’u kaçırıp yakınlarından birinin yanında gizlediğini ekler (Cihannüma, s. 38).

Bu hikâyede adı geçen İtburnu köyüne ait tahrir kayıtlarında burası ortakçı statüsünde bir köy olarak gösterilir (BA, TD, nr. 438, s. 225). 
Bu da eğer sonradan köyle ilgili bir iskân değişikliği yoksa köy halkının mahallî kimliklerinin Osmanlı öncesine dayandığı anlamına gelir.

Bazı araştırmacılar hikâyede adı geçen Osman Bey’in hanımının, Mal Hatun ile karıştırılan ve daha alt statüde bulunan başka bir kadın olma ihtimaline vurgu yapar (Peirce, s. 41-42).
Bütün bu karışık rivayetler dışında Mal Hatun’la ilgili bilgi yoktur.

OSMANLI KAYITLARINDA MALHUN HATUN


XVI. Yüzyılın ikinci yarısına ait Osmanlı resmî kayıtlarında
Şeyh Edebali'nin kızının Orhan Bey’in annesi olduğu bilgisi kabul görmüştür.
  • Açık olan husus Mal Hatun’un Şeyh Edebali'nin kızı olmadığıdır.
Onun Orhan Bey’in annesi olup olmadığı konusunda da kesinlik yoktur.
Johannes Tralow’un Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla ilgili Almanca romanı onun adını taşır (Malchatun, Berlin 1952). Mal Hatun’a atfedilen türbe Bilecik’tedir.

Osman Gazi Han'ın eşleri


Osman Gazi’nin kaç eşinin olduğunu bilmemiz mümkün olmamakla beraber, Osmanlı kronikleri, onun Şeyh Ede-Bali’nin kızı Malhun Hatun ya da Rabia Bala Hatun ile evlendiğine dair bilgileri tekrarlayıp dururken,
Şerefüddin Mukbil Paşa vakfiyesinden Malhun Hatun’un babasının adının Ömer Bey olduğu anlaşıldığından beri, Orhan Gazi’nin validesinin Şeyh Ede-Bali’nin kızı olmadığı modern tarihçinin ortaya koyduğu en önemli noktalardan olarak kabul edildi.

İ. H. Uzunçarşılı, Osman Gazi’nin hem Şeyh Ede-Bali’nin kızıyla hem de kimliğini teşhis edemediği Ömer Bey’in kızıyla evlenmiş olabileceğini önermiştir.
Yine Osmanlı kroniklerinde Osman Gazi’nin;
Alaaddin Ali Paşa 
Orhan Gazi adında 
İki oğlunun olduğu belirtiliyorken, aynı vakfiye belgesinden yola çıkılarak;
  • Çoban Bey
  • Pazurlu Bey
  • Hamid Bey
  • Melik Bey 
  • Savcı Bey.
Adlarında oğullarının olduğu ve bunlara ayrıca;
  • Fatma Hatun.
Adında bir de kızının eklendiği anlaşıldı.
Yine bir mülk name kaydı dolayısıyla Ferzend yani (oğul) adında birinin de Osman Gazi ile ilişkisinin olduğu anlaşılmışsa da bu kişinin Pazarlı Bey ile aynı kişi olduğu, F. M. Emecen tarafından doğru bir şekilde ortaya konulmuştu.

OSMAN GAZİ HANIN HANGİ ÇOCUĞU HANGİ EŞİNDENDİR

Melik Bey’in de isminin bir unvan olması hasebiyle diğer oğullarından biriyle aynı kişi olabileceği düşünülmüş ve bu kişinin Melek Hatun adında bir kızının olduğu tespit edilmişti.
Ancak bunların Osman Gazi’nin hangi eşinden doğduğu hakkında bilgi edinmek mümkün olmadığı gibi, Ertuğrul Gazi’nin dünürü olması hasebiyle çok önemli bir tarihi kişilik olduğu açık olan Ömer Bey’in kimliği de tespit edilememişti.

Dahası, Osmanlı kroniklerinde Orhan Gazi’nin vezirliği görevini üstlenen kişinin, kardeşi Alaaddin Paşa olduğu belirtilmişse de arşiv kaynaklarında adı geçen Alaaddin Paşa’nın “Kemaleddin oğlu” olarak kaydedilmiş olmasından dolayı, ilk vezirlerden olan bu kişinin farklı bir Alaaddin Paşa olduğu anlaşılmış, hatta kroniklerde Orhan Gazi’nin kardeşi olarak sunulan Alaaddin Paşa’nın hayalî bir kişilik olduğunu iddia edecek kadar ileri gidebilmişti.

Bu çalışma, Kocaeli Sancağı evkaf defterinde bulunan bazı vakıf kayıtlarından hareketle, yukarıdaki sorunsallardan önemli bir bölümüne çözüm sunabilmek maksadıyla kaleme alındı.

Öncelikle Uzunçarşılı’nın önerdiği biçimde Osman Gazi’nin hem Şeyh Edebali hem de Ömer Bey’in kızıyla evlenmiş olabileceğini kabul ile işe başlamak yerinde olacaktır.

Ömer Bey’in kim olabileceğini tespit edebilme meselesi,
Osman Gazi zamanında adına vakıf yapılmış olan “Ömer” isimli şahıslara bir göz atarak halledilebilecek kadar basit görünmemektedir.
Aşağıda incelenecek olan arşiv belgelerinin, tarihî kaynaklarda yer alan fakat ayrıntı olarak kalmış bazı önemli bilgilerle beraber ele alınması gerekmektedir.
Bunun için bazı tarihi verileri hatırlayarak devam edebiliriz:

  1. Taşköprülü zade, günümüzde Şeyh Ede Bali Türbesi’nde metfun bulunan Molla Hattab bin Ebu’l-Kasım el-Karahisar'ının bir Maturidi şeyhi olduğunu, Ömer en-Nesevî’nin “Matûridî Akâidi”ne dair yazdığı bir esere şerh yazması dolayısıyla ima eder.
  2. Orhan Gazi zamanının önemli ilim adamlarından olan Alaaddin Esvet'in tam adı Alaaddin Esvet bin Ömer el-Karahisarî’dir .
  3. Hem Alaaddin Esved’in hem de Malhun Hatun’un baba isimleri Ömer’dir.
  4. Hamitoğulları Beyliği’nin isim babası olan Seyfüddin Hamid Bey’in babasının adı, Tokat’ta yaptırdığı köprünün kitabesinde “Ebu’lKasım Bey bin Ali et-Tûsî” olarak geçer.
Oğluna İlyas adını vermesinden dolayı, Baba İlyas bin Ali el-Horasanî ile bir sıhriyeti olduğu düşünülmüştür.
İlyas Bey’in oğlunun adının Dündar Bey olması ise, Ertuğrul Gazi’nin kardeşi Dündar Bey’i akla getirir.
Dikkat edilirse, Hamid Bey’in ve Molla Hattab’ın baba isimleri aynıdır.
     5- Osman Gazi, liderlik mücadelesine giriştiği amcası Dündar Bey’i alnından bir okla vurarak katletmiştir.

Bu veriler göz önüne alındığında, Molla Hattab’ın asıl adının Ömer olduğu, kızını Osman Gazi’ye verirken, Ertuğrul Gazi’nin kardeşi Dündar’ın kızını da Ömer Bey’in kardeşi Hamid Bey’in kendi oğlu İlyas Bey’e aldığı fikri, kolayca bir tarafa atılabilecek bir fikir değildir.
Dündar Bey’in ölümüne mâl olacak başına buyruk hareketlere, dedesi Dündar Bey’in Osman Gazi tarafından öldürülmesinden sonra giriştiği söylenebilir.
Ömer Bey’in Baba İlyas’ın yeğeni olduğu, Hamid isminin de Evhâdüddin Kirmânî’ye olan merbutiyetle ilgili olduğunu düşünmek için elimizde son derece önemli gerekçeler bulunur.
Şu hâlde Osman Gazi’nin iki kayınpederinin de aynı türbede metfun bulunduğunu söylemek mümkündür.

Malhun Hatun’dan doğan Orhan Gazi’nin ilk veziri olarak adı zikredilen Alaüddin Paşa, Malhun Hatun’un kardeşi olan Alaüddin Esved olmalıdır.


Vakfiyedeki kaydı göz önüne aldığımızda Ömer Bey’in Kemaleddin unvanını kullandığını ve Oruç Bey tarihinde de Abdülaziz şeklinde anıldığını söylemek mümkündür.
Oğulları Osman Gazi’nin oğullarından Savcı Bey’in erken bir yaşta vefat ettiği tahmin edilmektedir.
1305 yılında Konya’ya doğru yola çıkan bir ordunun başında bulunduğu bilgisi dışında hakkında bilgi bulunmayan Savcı Bey’in.
Umur Bey adında bir oğlunun olduğu ve.
Osman Gazi’nin bu torununun Germiyanoğlu Süleyman Şah’a kızını verdiği, bu kızdan da II. Yakub Bey’in dünyaya gelmiş olabileceğine daha önceki çalışmalardan birinde değinilmişti.
Süleyman Şah’ın Mevlana’nın torunu Mutahhare Hatun’dan doğan kızı Devlet Hatun’u Yıldırım Bayezid’e verirken, Kula haricindeki beylik topraklarını Devlet Hatun’la beraber Osmanlılara vermesinin sebebi de bu olmalıdır.

Devlet Hatun’un Musa Bey ve İsa Bey’in annesi olduğu kabul edilmekle beraber, Çelebi Mehmed’in annesi olmadığı iddia edilmiş olsa da vakfiye kaydı, Devlet Hatun’un Çelebi Mehmed’in annesi olduğunu açık bir şekilde ortaya koyar.
Vakfiyede Devlet Hatun’un babasının adının Abdullah olarak verilmiş olması, onun devşirme olduğunu düşündürmüşse de baba isimlerinin bu şekilde kaydedilmiş olmasının devrin anlayışı gereği olduğuna yönelik pek çok örnek vardır.

SONUÇ

Osman Gazi, Şeyh Edebali'nin kızı Rabia Bala Hatun ve Molla Ömer Hattab bin Ebu’l-Kasım’ın kızı Malhun Hatun ile evlenmiş ve bu evliliklerinden 
  1. Orhan Bey
  2. Alaaddin Ali Paşa
  3. Hamid Bey
  4. Savcı Bey
  5. Pazarlu Bey
  6. Melik (Arslan Murad) Bey 
  7. Çoban Bey 
  8. İsimlerindeki oğullarıyla.
  9. Fatma Hatun adında bir kızı dünyaya gelmiştir.
Bu çocuklardan pek çok torunu olduğu anlaşılan Osman Bey’in bu torunlarının XV. Yüzyılın ikinci yarısı ve hatta XVI. Yüzyılın ilk yarısına kadar varlıklarını korudukları kesindir.

Bu tarihten sonra ailenin bu kolundan gelen erkek evlatların da “kardeş katli” uygulamasına tâbî’ tutulduklarını düşünmek mümkünse de çocuklara dair vakıf kayıtlarından anlaşılan vakıfların ilgisiz kaldığı olgusunu, sadece bununla açıklamaya çalışmak kabil değildir.