KÜTAHYA AVDAN KÖYÜ KURBAN RİTÜELLERİ - Kendime Yazılarım

KÜTAHYA AVDAN KÖYÜ KURBAN RİTÜELLERİ

 
Kütahya


Kütahya Alevi kültürü

Avdan köyü, çoban Baba Dernek yöneticiler her sene çoban baba türbesi etrafında kurban kesildiğinden söylerler, her sene yağmur duasına çıkılıp, aşure kaynatıldığını, türbede namaz kılınıp, kurban kesildiğini söylerler, kurbanı daha önceleri köyün ileri gelenlerinin hayvanlarının adağı olarak kesildiğini belirtirler. 
Avdan köylüleri, kurbanı çoban Baba için kesmediklerini, adak sahiplerinin adağı için kurban kesildiğini söylerler.
  • Oğlu askere gidip sağ salim dönenler.
  • Sınava girip başarılı olanlar.
  • Hastalıktan kurtulanlar.
  • Çocuğu olanlar adakta bulunurlar. 
Çoban Baba’da bir kurban keseyim, oraya gelenlere dağıtayım. derler. 
Halk bunu da birlik ve beraberlik olsun, mübarek günlerde olsun diye özellikle Çoban Baba
şenliklerinin olduğu Haziran ayında yaparlar. 
Çünkü bu ayda, her kesimden bir çok insan orada toplanıp dualar ederler, böyle kutsal bir anda bu adağı yerine getirmenin daha güzel olacağını düşünürler. 
Dernek yönetimi de altmış dört üyesiyle bu güne hazırlık yapıp kurban kesip, aşure kaynatıp ve yemek yapıp oraya gelenlere dağıttıklarını söylerler. 

Kütahya Avdan köyünde Nezir kurbanı

Böylece birlik ve beraberliğe, muhabbete katkıda bulundukları inancındadırlar.
Avdan köylüleri bu adaklarına nezir adını verirler. 
Kurban Bayramı’nda kesilen kurbandan ayrıdır. 
Kurban etinin bir kısmı saklanmaz.
Et tamamen dağıtılır. 
Adağı olup da maddi gücü olmayanlar da adakta bulunabiliyorlar. 
Onlar daha küçük hayvan (tavuk, horoz gibi) keserler.
Onlara göre kan akıtmak önemlidir. 
Bir adakta bulunup kan akıtmak kutsal olarak düşünülür. 
Bazıları da türbeye dane (köylü kadınların başlarına örttükleri, kenarı iğne oyalı örtü) getirip bırakırlar. 
Dernek yöneticileri de o daneleri açık artırmayla satıp türbeye bakım onarım için harcarlar.
Avdan Köyü’nde Çoban Baba törenleri haziran ayının ilk haftası yapılır. 
Bu Hıdırellez veya nevruz bayramı olarak da bilinir. 
Törenler öğleden sonra başlanır. 
Önce öğle namazı kılınır. 
Bir kısım halk namaza karşıdır. 
Ancak yine de kılanlar vardır. 
Halkın bazısı Alevî-Bektaşî inancında beş vakit namaz olmadığı inancında olduğu için bu ibadeti yapmazlar. 
Dernek başkanı ve bazı köylüler Hz. Ali’nin ve Hacı Bektaş Veli’nin namaz kıldıklarını bildikleri için bu ibadeti yaptıklarını söylerler.

Halk tamamen toplanmadan kurban kesim töreni yapılır. 
Orada bulunan halk halka şeklinde meydanda toplanır. 
Dede halkın yanına gelir. 
Halk onu büyük bir saygıyla selamlar. 
Önünde eğilirler ve secde ederler. 
Sünnî inancında secde sadece Allah’a yapılır. 
Köylüler, niyaz haktır, Hakk’a yapılır inancındadırlar. 
Dede de Allah’ın mübarek bir kuludur. 
Dede vasıtasıyla Allah’a secde ettiklerini söylerler. 
Meleklerin Hz. Adem’e secde etmeleri gibi. 
Bu nokta birçok araştırmacı tarafından yanlış değerlendirilmektedir. Halk bu dini liderlerin şahsında aslında Allah’a dua etmektedirler. 
Kurbanlardan biri halkanın ortasına getirilir. 
Dede orada dua eder, gülbanklar çeker ve adak sahiplerinden helallik ister. 
Çünkü kurbanın etini bir çok kimse yiyecektir. 
Daha sonra kurban kesilmek üzere görevlilerce götürülür. 
Halk aralarında iş bölümü yapar. 
Et doğrayıcı, aşçı, bulaşıkçı, dağıtıcı gibi. 
Törenler esnasında aşıklar saz çalıp türkü söyler, halk semah döner, dualar edilir. 
Bu törenler bir nevi piknik havasında yapılır.
Türbede duasını da yapan halk daha sonra dağılır.
Bu köyde yukarıda bahsettiğimiz kurbanlar dışında çok önem arz eden iki kurban daha vardır.  

İkrar kurbanı 

Buluğ çağını tamamlamış, askerliğini yapmış, evli, çocuk sahibi yetişkinler tarikata bağlanmak istediklerinde verdikleri sözdür.
Bu söz işlevseldir. 
Yola giren kişi eline-beline-diline sahip olacağı sözünü verir. 
Tarikata giren kişi tarikat üyesi olan diğer kişiler tarafından kontrol edilir. 
Tarikata girişte kişiye zorlama yoktur. 
Bu köy Kemallı Ocağı (Kemal Sultan) mensubudurlar.
İkrar verme yılda bir kez yapılan ayin-i cem töreninde olur. 
Yılda bir gelip töreni yöneten dedeye söz verilir. 
İkrar veren orada tarikata girişini kutlamak ve sözünü yerine tutacağını bildirmek için
kurban keser. 
Bu kurbana “ikrar kurbanı” denilir. 
İkrar törenine çocuklar, küsler, dargınlar, ikrar almayanlar giremez. 
Tarikatı yöneten dede çağdaş ve esnek bir düşünceye sahip olduğu için çocukların bu törene girmelerine izin vermektedir. 
Çocukların küçüklükten ritüeller hakkında bilgileri olmaları için bu yolu seçmişlerdir.
Türbeyi her kesimden insan gelip ziyaret etmektedir. 
Türbede yapılan törenler bütün insanları burada buluşturup sevgi ve muhabbet bağının
oluşmasını sağlamaktadır. 
Köy halkı; 
-- Bizler Anadolu’ya baş kesmek için değil, kan dökmek için değil, gönüller fethetmek için geldik, biz elimizdeki gülü olabildiğince herkese uzatmaya çalışıyoruz. demektedir.
Ayin-i cem törenleri aslında tarikat dışındakilere açık değildir. 
Ancak Sünnî halka kendilerini sevdirmek, ritüellerini onlara da göstermek için cem törenlerini halka açık şekilde yapmaktadırlar. 
Ancak tarikat üyeleri arasında bu durumdan hoşnut olmayanlar da vardır.
Alevî-Bektaşî topluluğundaki gizlilik, üyeliğe girişteki zorluk, dışarıya kapalılık, kurbanın gizli kesilmesi gibi usuller, Kamlık dinin ve Alevî-Bektaşî tarikatının gizliliğini “sır”rını meydana getirir. 
Bektaşî sırrı 
  • Ser verip sır vermeme prensibi bu noktada düğümlenmektedir. 

Dar kurbanı

Önemli olan diğer bir kurban da “dar kurbanıdır, Alevî halk bu dünyaya ait günahların cezasını bu dünyada görmek istemektedir, diğer dünyaya günahsız olarak gitmek için çalışırlar, kişinin Allah’a olan sorumluluklarını yerine getirirken kusursuz olamayacağını bilmektedirler. 
Allah’ın kişiyle arasında olan günah ve sevaba kimsenin karışamayacağına, ancak Allah’ın
kul hakkını affetmeyeceğine kuvvetle inanmaktadırlar. 
Bu dünyadan diğer dünyaya kul hakkıyla giden akrabalarının bu günahını temizlemek için
yapılan ritüele “dardan indirme” denir. 
Kul hakkından dolayı Allah’ın huzurunda güçlük yaşamaması için ölen kişinin bir akrabası ya da yakını onun borçlarına kefil olur. 
Ayin-i Cem töreni zamanında tarikat üyeleri toplanır, dede huzurunda bu kefil olan kişi dara dikilir, dede’ye ölen kişinin varsa, ya da daha sonra çıkarsa,  borçlarını ödeyeceği hususunda söz verir.
Kur’an-ı Kerim okunur, ehl-i beytin isimleri sayılır, niyaz edilir.

Özüm toprak, niyazım Hak.

Denilerek dua yapılır.
Aynı söz cemde ve türbede de söylenir, bu Allah’tan başka kimseye dua edilmez demektir. Cemaatten helallik istenir, cemaatten, ölen kişiden alacağı olup olmayanlar sorulur.
Ölen kişiden alacağı olanların bu kefil olan kişiden alabilecekleri duyurulur.
Objektif olarak helalleşme gerçekleştirilir, daha sonra kefil olan kişi kurban keser. 
İkrar verirken ve dara çekilirken kurban kesmek mecburidir. 
İkrar veren kişi kurbanı iki bacağının arasına alır ve dua eder. 
Buradaki düşünce kurbanın Sırat Köprüsü’den geçerken insanı kurtaracağına olan inançtır.
Helalleşme noktasında Sünnî gelenekte hacca giden kişi camide hutbe sırasında cemaatten helallik ister. 
Bu helalleşme Alevîler arasındaki kadar objektif ve işlevsel değildir.
Yılda bir kez yapılan cem töreninde durumu iyi olan kişi kurban keser.

Yol kurbanı


Durum iyi olan kişi ya da kişiler cem töreninde yapılan tüm masrafları karşılarlar.
Bu yola hizmet ettikleri için kesilen hayvana
Yol kurbanı denir.
Bunu törene katılan herkesin kesmesi mecburi değildir.
Bazı toplumlarda kurban ile ölüp yeniden dirilme motifi arasında paralellik vardır.
Bu ritüele yansır. 

Bu genelde tek tanrı inancı olan toplumlarda görülmektedir. 
Türk boylarında ve Anadolu’da Alevîler ve Bektaşîler arasında kurbanı bütün olarak pişirme şeklinde özel kurban ritüeli vardır.
Buna “terceman” ya da “rıza lokması” da derler. 
Bu şekilde hayvanın kemiklerine zarar verilmemiş olacaktır. 
Bu Şamanizm inancına dayandırılmaktadır. 
Bektaşî inancında dört unsur yani ;
  1. Toprak
  2. Su
  3. Ateş
  4. Rüzgar şeklinde görülen ruh; 
Bitkilerde
Hayvanlarda
İnsanlarda dolaşır 

 

Sonra da Tanrının vücudu mutlağına karışır ve yine cisimlere iner.   
Bu inançtan dolayı kurban işlemine çok dikkat edilir. 
Aynı özen türbe etrafındaki bitki ve hayvanlara da gösterilir. 
Çoban Baba türbesi etrafında yaşanan olayların temelinde bu inanışlar yatmaktadır.

Kurban tığlamak, kurban kesmektir.

Tığ, Farsça’da “kılınç” demektir.
Türkler, hayvanlarını kan akıtmadan, keserek değil öldürerek kurban ederlerdi.
Şamanist Türklerde de adet böyleydi. 
Şaman, büyük bir bıçakla hayvanın karnını yarar, hayvanın kalbini iyice sıkar. 
Hayvan öldükten sonra derisi yüzülür, parçalanır. 
Bu sayede hayvan daha az can çekişir ve ayrıca çok az kan akar. 
Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra kurban adetlerinde de değişme olmuştur. 
Ancak eski itikatların izleri silinmemiştir. 
Kızılbaş Türkmenlerde ve Bektaşîlerde, bu hatıralar daha canlı kalmıştır. 
Kurban kesmeyi “tığlamak” terimi ile ifade etmeleri ve kesilen kurbanın kanının yere akmaması için, büyük dikkat sarf etmeleri bunu gösterir. 
Büyük bir çukur kazılır, hayvanın kanı ve diğer parçaları buraya gömülür.   
Alevî topluluklarında ve eski Türk inanışında hayvanın kemiklerinin kırılmaması inancı vardır. 
Çünkü reenkarnasyon inancı bunu gerektirir. 
Kutsal sayılan bu hayvan tekrar canlanacağı için kemikleri sağlam olmalıdır. 
Yine kanının çok az akıtılması gerekir. 
Ancak Soğuk çeşme Köyü’nde kurban her nedenle kesiliyorsa kesilsin kemikleri kırılmaktadır. 
Buradaki amaç çok sayıda kişinin etten faydalanmasıdır.
Ayrıca kanı mümkün olduğu kadar çok akıtılır. 
Etin kanlı şekilde yenilmesinin haram olduğuna inanırlar. 
Kazılan bir çukura hayvanın kanı akıtılır ve hayvanın iç organları, diğer parçaları buraya gömülür. 
Buradaki amaç türbe etrafında kötü kokulara mahal vermemektir.
Ayin-i Cem törenlerinde Hz. Peygamber’in üzümün suyunu kırklar meclisiyle içmesi hadisesinden yola çıkılarak su dağıtılır. 
Bazı dönemlerde diğer Alevî topluluklarda cemaati coşturmak için şarap ve içki dağıtıldığı da olmuştur. 
Ancak Soğuk çeşme köyü ve Ali Dede bu duruma karşıdır. 
İkrar töreninden sonra, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da susuz bırakılıp katledilmesi hadisesini canlandırmak için 
Sakka suyu 
Adı verilen okunmuş su bir kaptan herkes tarafından içilirdi. 
Böylece Hz. Hüseyin’in ruhu rahatlatılmış olacaktır. 
Bu ritüele 
Sakalık erkanı da denir. 
Önceden tek kaptan içilen bu su şimdilerde bardaklarla dağıtılır olmuştur. 
Bunun nedeni ise bulaşıcı hastalıktan korunmaktır. 
Büyük bir kap içine konulan su okunarak bardaklarla dağıtılır.

Musahiplik

Köy halkı arasında musahiplik yoktur, musahiplik çok ağır sorumluluklar getirdiği için bu ritüeli yaşatamamışlardır.
Modernleşmeyle, sosyal ilişkilerin çok yönlülüğü ekonomik özelliklere, teknolojik gelişmelere ve sosyal olmayan eğilimlere bağlı olarak düşüşe devam eder. 

Köy halkı Kütahya iline yakın olduğundan Sünnî insanlarla iç içedirler. 
Çok büyük etkileşimler olmaktadır. 
Bu nedenle kız alıp verme hadisesi yasak değildir. 
Ancak çekinenler ve olumsuz şekilde gerçekleşen teşebbüsler de yok değildir. 
Osmanlı döneminde ve daha sonraki dönemlerde Sünnî halk tarafından çok hor görülen Alevî halk cami ve namaza karşı soğuk bakmaktaydılar.   
Çoğu Alevî halk namaza bu nedenle soğuktur. 
Soğuk çeşme Köyü halkı namaza karşı değildir. 
Hiçbir siyasi akıma bağlı olmayan halk arasında namaz kılmayan hatta karşı olanlar
çok az sayıdadır  
Hac ve zekat ibadeti devam etmektedir. 
Sünnî halkla bulunulan yakın ilişkiler, köyün küçük olması ve diğer Alevî-Bektaşî köyleriyle bağlantıların zamanla kesilmesi, geçim sıkıntısından dolayı halkın çoğunluğunun şehre yerleşmesi nedeniyle ritüellerde zamanla değişiklik olmuş ve değişmesi mümkün değil gibi gözüken tarikat erkanları yumuşamıştır.

Kaynak
Adem Koç
Dumlupınar üniversitesi sosyal bilimler dergisi nisan 2008 sayı 20


0 Yorumlar

Yorumlarda lütfen saygılı olun