-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Kütahyalı halk şairi Arifi

Kütahyalı halk şairi Arifi
Kütahyalı halk şairi Arifi 

Kütahyalı halk şairi Arifi Ne yaşadığı dönemde ne bugün değeri kıymeti anlaşılmamış bir halk ozanı, Kütahya'nın Maltepe mahallesinden Arifi, kim bilir belki de biraz hafifmeşrep ya da Bektaşi olduğundan, unutulup gitmiş.

Kütahyalı halk şairi Arifi kimdir:


Şeyhî, Ahmedî, Ahmed-i Dâî, Cemâlî, Izârî, Cenâbî, Firâkî, Hasbî, Keşfi, Hamzavî, Kabûlî, Asım Efendi ve Pesendî gibi birçok şair ve sanatçı yetiştiren Kütahya, dünyaya tanıtamadığı şairlerden biri olarak Arif-i'yi de bünyesinde barındırmaktadır. 
Kütahya'nın yetiştirdiği halk şairleri arasında önemli bir yere sahip olan Ârif'in doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Sezai Paracıklıoğlu, Ârif'in 1815 yılında Kütahya'nın Saray mahallesinde doğduğunu belirtirken, İ. Hakkı Uzunçarşılı doğum tarihi vermeden aynı mahallede doğduğunu ifade etmektedir. 

Hamza Güner, doğum tarihi olarak 1780 yılını öne sürmekte ve Ârif'in hacı Pesendi'nin yetiştirdiği Dülger Hüseyin Ağa ile sohbetlerinde bulunduğunu ve bazı şiirlerini ondan aldığını belirtmektedir. 
Mustafa Hakkı ise, Hicri takvime göre 1230-32 yıllarını doğum tarihi olarak vermektedir. Ancak kaynaklarda genel olarak kabul edilen görüş, 1815 yılının doğum tarihi olarak alınması yönündedir.

Kütahyalı halk şairi Arifi hayatı


Arif'in babası Abdullah Efendi, orta halli bir çiftçidir; dedesi Eskişehirli Hacı Ali Bey ise Kurşunlu Medresesi'nde müderrislik yapmaktadır. Arif, henüz çocukken dedesinden eğitim alır ve edebiyata yönelir. Doğuştan gelen yeteneği sayesinde kısa sürede güzel şiirler yazmaya başlar. Paracıklıoğlu, onun orta boylu, geniş alınlı ve çok zeki biri olduğunu belirtir. Eğitimi sırasında dönemin ünlü şairlerinden Bilecikli Hüsni ile tanışır ve bu süreçte bağlama çalma becerisini ve şiir söylemeyi geliştirir. Güzel sesi ve sazındaki ustalığıyla tanınır hale gelir. Koşma ve destanlarını kendine özgü bir makamla okuması, onu sevilen bir kişi yapar ve meclislerin aranan ismi olmasını sağlar. 

Tüm hayatını yalnızlık içinde geçiren Ârifi, aşık kahvehanelerinde söylediği muammalar ve koşmalar ile ünlü olur. Bazen yalnız, bazen de ustası Bilecikli Hüsni ile birlikte Bursa, Balıkesir, İzmir, Adana gibi çeşitli şehirlere seyahat eder. 

Ârifî, Bektaşi tarikatına bağlı olduğu bilinen bir şairdir. Kalender ve rind bir mizaç sahibi olan Ârifî'nin içki düşkünlüğü olduğu ve bu bağımlılıktan kurtulamadığı söylenir. Şiirlerinde bu alışkanlık ve meclis sohbetlerinin etkileri açıkça görülebilir. 

Meclisi irfanda sazı söz olur
Ne söylesin âşık dinlemeyince
Guş eder âlemi yaran göz, olur
Tel tel olup keman inlemeyince.

Günümüz Türkçesi ile:

Mecliste bilgiyle saz ve söz birleşir,
Aşık ne söyleyebilir dinleyici yoksa?
Dünyayı sevgili gözleri güzelleştirir,
Kemanın teli ağlamazsa, nafiledir her çaba.

Şiirleriyle hayatını anlatan Arifi, Hamza Güner'e göre yaşamının son yıllarını İznik'te geçirmiş ve hayatının son dönemlerinde Bayramiyye tarikatına katılmıştır. Uzunçarşılı ve M. Hakkı'ya göre 1894 yılında, Paracıklıoğlu'na göre ise 1896 yılında vefat etmiştir. Güner'e göre ise 1870 yılında, seksen yaşlarında İznik'te hayatını kaybetmiştir. Paracıklıoğlu, Arifi'nin İznik'e bağlı Üyük köyünde öldüğünü belirtmektedir. Kütahya, bir kültür ve medeniyet merkezi olarak, Arifi gibi önemli şairleri bünyesinde barındırmıştır. 

  • 11 koşma
  • 16 gazel
  • 3 mersiye
  • 4 müseddes ve
  • 1 muhammesten ibaret olduğu söylenen divançesi henüz ortaya çıkmamıştır.

Uzunçarşılı, belirtilen kaynaklarda bir koşma örneği sunmuş, ayrıca bir gazel ve başka bir koşma örneğine de yer vermiştir. Arif'in şiirlerine daha fazla yer ayıran ve önem veren ise Hamza Güner'dir. Güner, şairin;

  • İki Kütahya medhiyesi
  • Bir münacat
  • Bir medhiye
  • İki gazel
  • Bir Hz. Hüseyin’e mersiye
  • Bir tahmis,
  • Bir semâî,
  • Bir düstur-ı Ârifî,
  • Bir İlâhî,
  • Bir gazeline yer vermiş ve bir muammasını nakletmiştir.

Pesendi Hacı Ali Dede'nin ustası Arifi:


Yetiştiği usta çırak geleneği içerisinde, ustası Bilecikli Hüsnü'den ayrılmayan Ârifî, kendi yanında Pesendî Hacı Al Dede gibi bir şairi çırak olarak yetiştirmiştir. Ârifî, Kütahya'yı övdüğü methiyesine şu dizelerle başlar: 

Kadrile halince beldegânı var kütahya’nın
Her garîbe dost olur insanı var Kütahya’nın

Ârifî, bir başka methiyesine ise şöyle seslenir

Bülbül-i gül gibi hûbânı var Kütahya’nın
Taze taze gönce-i hândânı var Kütahya’nın

Beytiyle giriş yapmaktadır.
Pesendî, Ârifî'nin çırağı olarak, Kütahya'yı öven bir methiyesinde ustasının etkisini açıkça sergilemektedir. 

Kande dehri varise meydânı var Kütahya’nın
Bin cihetle habteder bürhânı var Kütahya’nın

Ârifî, yaşadığı dönemin halk şairleri gibi hem hece ölçüsüyle hem de aruz ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirler, aruzla yazılanlara kıyasla daha sade ve içtendir. Koşmaları, güzellik ve zarafetleriyle takdir edilmektedir. Bir dörtlüğünde ise cahilliğin zorluklarından ne kadar güzel bahsettiği bilinmektedir. 

Cehalet güç imiş kurtar esirim
Ya Rab beni ilmü vefaya er gör
Elde değil der umuru tedbirim
Vasıl'i kurbunda safüya er  gör

 Ârifî, hayatın geçiciliğinin farkında olan bir şairdir ve bu yüzden şiirlerinde dünyanın faniliğini ele almıştır. Yaşadığı dönemin zorluklarını dile getirirken, yapabileceği bir şey olmadığını ifade etmiştir.

Zalimdir mazlumun tutmaz hörmeti
Felek cefasını demirbaş etti
Bir kara demirci gönül saatin
Bir çekiç urunca hurdahaş etti.

Arifi, yaşadığı dönemin bakış açısını, kimsesizlik ve fakirlik içinde yaşayarak, insanların ne kadar paragöz olduğunu bizzat deneyimleyerek gözlemlemiş ve bunu anlatmıştır. .

İster Kutb-ı cihân,
Ister Eflatun-ı zaman,
İstersen Rüstem-i kahraman ol
Paran yoksa kıymet verilmezsin.

Diyen şair, bu sözlerine şöyle devam etmektedir:

Paran olsun da kâfir ol Yahudi ol gerek Kıptî
Hakikat Müslüman olsan paran yoksa kadirsizsin
Yapılmaz evliyâ olsan başında Ârifî künbet
Kerâm et-ı keşf-i şân olsan paran yoksa kadirsizsin 

Her zaman yalnızlığın acısını hissetmesine rağmen, isyankâr bir tutum sergilemez. Başına gelen her şeyin kader olduğuna inanır. 

Huda takdir etmiş günah etmeyim
Bu başımda ottan gayrisi bitti.

Arif'in şiirlerindeki güzellik, tüm özellikleriyle yansıtılır.
Sevgilisi siyah saçlıdır ve saçları omuzlarından aşağı dökülmektedir.
Gözleri küçük, kirpikleri ok gibidir,
Boyu genç bir fidan gibi dimdiktir.
Yüzüne bakıldığında, utancından bir gül gibi kızarır, konuşması insanı lâl bırakır.

Arif, hece ölçüsünün yanı sıra aruz ölçüsünü de ustalıkla kullanır;
Divandan müstezada,
Samaiden kalenderiye kadar her türde şiir yazabilir.
Arif'in şiirlerinde konu çeşitliliği de vardır.
Neredeyse her konuda şiir yazabilir ve ustalığını her biçimde, her türde gösterebilir.
Daha önce yayımlanan şiirlerinde işlediği başlıca konular şunlardır:
Allah’ın birliği,
Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt'e bağlılık, Arifi, bağlı olduğu Bektaşiliğin ve Bektaşilerin özelliklerini sıralamaktadır:

Her cihette demi irfan olur Bektaşiler
Her türabı cevheri bürkan olur Bektaşiler

Arifiye'ye göre, Zahidlerin eleştirilerine aldırmamak ve dünyanın zorluklarına karşı durmak gerekir. Bu yüzden rind bir yaşam tarzını benimseyen Arifi, şiirlerinde de bu fikrini sıklıkla vurgulamıştır. 

Okuyup ilmi Ledün’den
Men aref dersin alup
Şöyle farketdik bu ilmin başı hem noktasıyuz

Sonuç olarak, Kütahya'nın yetiştirdiği alim ve şairlerle Anadolu'nun önemli kültür merkezlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Bu kültür merkezinden çıkan Arifi, 19. yüzyıl halk şairleri arasında değeri tam olarak anlaşılmamış ve üzerinde yeterince araştırma yapılmamış bir şairdir. Şiirleri, sosyal açıdan 19. yüzyıla ışık tuttuğu için, Arifi'yi o dönemi inceleyen araştırmacılar için önemli bir şair yapmaktadır.

Kaynak ve alıntı Doç.Dr. Kadir GÜLER
Fotoğraf: Bing yapay zeka ile temsilidir.


Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun