Devleti kimler yönetmeli |
Ünlü düşünür ve filozoflara göre devleti kim yada kimler yönetmeli?
Filozoflar ve düşünürler tarih boyunca devletin kimler tarafından yönetilmesi gerektiği konusunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır. İşte bazı önemli düşünceler:Platon (Eflatun)
Platon’a göre devleti filozof krallar yönetmelidir. Ona göre en iyi yönetim şekli, bilgeliğin ve adaletin temsilcisi olan filozofların iktidarıdır. Platon, sıradan insanların tutkular ve çıkarlar tarafından kolayca yönlendirildiğini, bu nedenle yalnızca gerçeği bilen ve ahlaki olarak erdemli olan kişilerin devleti yönetmeye uygun olduğunu savunur.
Aristoteles
Aristoteles, devleti yönetenlerin erdemli ve akıllı bireyler olması gerektiğini savunur. Ancak Platon’dan farklı olarak, yönetimde toplumsal dengeyi önemser. Ona göre en iyi yönetim biçimi, orta sınıfın güçlü olduğu ve halkın ortak iyiliği için çalışan karma bir yönetimdir.
Makyavel (Niccolò Machiavelli)
Makyavel’e göre devleti yönetenler, güçlü, zeki ve pragmatik olmalıdır. Makyavel, liderlerin ahlaktan çok devletin bekasını gözetmeleri gerektiğini savunur. Ona göre, başarı ve güç, bir liderin en temel kriterleridir.
Thomas Hobbes
Hobbes, insanların doğası gereği bencil ve çatışmacı olduğunu düşündüğü için güçlü bir otoriteye ihtiyaç olduğunu savunur. Ona göre, bir mutlak monark (tek güçlü lider) toplumsal düzeni ve güvenliği sağlamalıdır.
John Locke
Locke’a göre devleti yönetenler, halkın rızasına dayanmalıdır. Ona göre yönetim, bireylerin doğal haklarını (yaşam, özgürlük, mülkiyet) korumak için vardır. Bu nedenle halk tarafından seçilen liderler yönetmelidir.
Jean-Jacques Rousseau
Rousseau, devleti halkın kolektif iradesini temsil eden bir yönetimin idare etmesi gerektiğini savunur. Ona göre en iyi yönetim şekli, doğrudan demokrasi ya da halkın genel iradesini yansıtan bir sistemdir.
Karl Marx
Marx’a göre devlet, sınıfsal çatışmaların bir ürünü olup, kapitalist toplumlarda burjuvazinin çıkarlarını korur. Bu nedenle devleti, işçi sınıfının temsilcileri ya da proletarya yönetmelidir. Nihai hedef, sınıfsız ve devletsiz bir toplumdur.
Friedrich Nietzsche
Nietzsche, üstün bireyler olan “üstinsanların” toplumun liderleri olması gerektiğini öne sürer. Ancak Nietzsche, geleneksel anlamda bir devlet savunucusu değildir; onun fikrinde liderler, kendi değerlerini yaratabilen bireylerdir.
Modern Yaklaşımlarda devleti kimler yönetmeli?
Teknokrasi: Bazı modern düşünürlere göre, bilim ve teknoloji çağında devleti, uzmanlar ve teknokratlar yönetmelidir. Kararların bilimsel verilere ve uzmanlık bilgisine dayanması gerektiğini savunurlar.
Liberal Demokratlar: Modern liberal düşünce, halkın özgür iradesini temsil eden demokratik seçimlerle seçilmiş temsilcilerin yönetimi gerektiğini savunur.
Bu fikirlerin hepsi, toplumların ihtiyaçlarına ve tarihsel bağlamlarına göre şekillenmiştir. Hangi yönetim biçiminin ideal olduğu, bireylerin ve toplumların değerlerine bağlı olarak değişir.
Tayyip Erdoğan Machiavelli bir politikacı mıdır?
Bu soru, Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı siyasi gelişmeler ışığında sıkça tartışılan bir konu haline geldi. Machiavelli, 16. Yüzyılda yaşamış İtalyan düşünür ve siyasetçi Niccolò Machiavelli'nin takma adıdır.
Machiavelli, en ünlü eseri olan Prens adlı kitabında, siyasetin ahlaki değerlerden bağımsız olduğunu ve siyasi liderlerin başarılı olmak için her türlü aracı kullanabileceğini savunmuştur.
Machiavelist bir politikacı, halkın desteğini kazanmak için popülist söylemler kullanırken, aynı zamanda rakiplerini ortadan kaldırmak, gücünü korumak ve çıkarlarını sağlamak için acımasız ve pragmatik davranan bir politikacıdır.
Peki Tayyip Erdoğan, Machiavelist bir politikacı olarak nitelendirilebilir mi?
Bu sorunun kesin bir cevabı yoktur, ancak Erdoğan'ın siyasi kariyerine bakarak bazı ipuçları bulabiliriz.
Erdoğan, 2003 yılından beri Türkiye'nin başbakanı veya cumhurbaşkanı olarak görev yapmaktadır.
Bu süre zarfında, Türkiye'de hem ekonomik hem de siyasi anlamda büyük değişimler yaşandı. Erdoğan, ilk yıllarında, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne yaklaştırmak, demokratik reformlar yapmak ve Kürt sorununu çözmek gibi vaatlerle halkın büyük bir kısmının desteğini kazandı.
Ancak son yıllarda, Erdoğan'ın yönetimi giderek otoriterleşti, muhalifleri baskı altına aldı, medya özgürlüğünü kısıtladı, yargı bağımsızlığını zayıflattı ve anayasayı değiştirerek kendisine daha fazla yetki verdi. Erdoğan, aynı zamanda, Türkiye'nin dış politikasını da radikal bir şekilde değiştirdi.
Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkilerini bozdu, ABD ile gerginlik yaşadı, Rusya ile yakınlaştı ve Ortadoğu'da askeri müdahalelerde bulundu.
Bu durumda, Erdoğan'ın Machiavelist bir politikacı olduğunu söylemek mümkün olabilir.
Erdoğan, halkın desteğini kazanmak için popülist söylemler kullanırken, aynı zamanda rakiplerini ortadan kaldırmak, gücünü korumak ve çıkarlarını sağlamak için acımasız ve pragmatik davranmaktadır.
Erdoğan'ın siyaset anlayışının ahlaki değerlerden bağımsız olduğunu ve sonuçların araçları meşrulaştıracağını düşündüğünü söylemek de yanlış olmayabilir.
Ancak bu yaklaşımın ne kadar sürdürülebilir olduğu da tartışmalıdır.
Erdoğan'ın karşılaştığı ekonomik krizler, toplumsal kutuplaşma, terör tehdidi ve uluslararası izolasyon gibi sorunlar, onun siyasi geleceğini belirsizleştirmektedir.
Erdoğan'ın Machiavelist bir politikacı olması, onun başarılı bir politikacı olduğu anlamına gelmez.
---
A.Atam
Yorum Gönder