Türkiye de sınıf ayrımı |
Türkiye ayrışıyor mu?
Türkiye, son on yılda büyük bir ekonomik büyüme kaydetti, ancak bu büyüme eşit şekilde dağılmadı.
Gelir dağılımı adaletsizliği arttı, yoksulluk ve işsizlik sorunları devam etti.
Sosyal açıdan da Türkiye, farklı siyasi, kültürel ve dini gruplar arasında kutuplaşma ve çatışma yaşadı.
Bu durum, toplumsal dayanışma ve barışı zedeledi.
Ekonomik kriz, enflasyon, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim fırsatlarındaki eşitsizlik, sosyal güvenlik sistemindeki yetersizlik gibi faktörler, toplumun farklı kesimleri arasında giderek büyüyen bir uçurum yaratıyor.
Bu uçurum hem ekonomik hem de sosyal açıdan bir sınıf ayrışmasına yol açıyor.
Türkiye'de sınıfsal ayrıma ekonomik açıdan bakıldığında
Türkiye'de gelir dağılımı adaletsizliği son derece yüksek bir seviyede.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2020 yılı verilerine göre, Türkiye'de en zengin %20'lik kesim, toplam gelirin %47,4'ünü alırken.
En yoksul %20'lik kesim ise sadece %6,1'ini alabiliyor.
Bu oranlar, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında çok daha kötü bir tablo ortaya koyuyor. Ayrıca, Türkiye'de gelir eşitsizliğini ölçen Gini katsayısı da 0,40 olarak hesaplanıyor.
Bu katsayı ne kadar yüksekse, gelir dağılımındaki adaletsizlik o kadar fazla demektir.
Türkiye'de sınıfsal ayrıma sosyolojik açıdan bakıldığında
Türkiye'de eğitim, sağlık, kültür, spor gibi alanlarda da farklı sınıflar arasında büyük farklılıklar görülüyor.
Örneğin, eğitimde kalite ve erişilebilirlik sorunları yaşanıyor.
TÜİK verilerine göre, Türkiye'de ortalama eğitim süresi 8,5 yıl iken, bu süre en zengin %20'lik kesimde 11 yıl, en yoksul %20'lik kesimde ise 6 yıl olarak belirleniyor.
Eğitimdeki bu eşitsizlik, ileride iş bulma ve gelir elde etme imkanlarını da etkiliyor.
Sağlıkta ise, sosyal güvenlik sisteminin yetersizliği ve özel sağlık hizmetlerinin pahalılığı nedeniyle, farklı sınıflar arasında sağlık hakkından faydalanma oranları da farklılaşıyor.
Kültür ve spor alanlarında da benzer şekilde, farklı sınıfların katılım ve tüketim alışkanlıkları arasında önemli farklar bulunuyor.
Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yönden bir sınıf ayrışmasına doğru gittiği söylenebilir.
Bu ayrışma, toplumsal barış ve dayanışmayı zedeleyen, kutuplaşma ve çatışma riskini artıran bir durumdur.
Bu durumun önlenmesi için, ekonomik ve sosyal politikalarda daha adil ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsenmesi gerekmektedir.
Bir yanda 500 TL'ye bir lahmacun yiyen var, diğer tarafta belediye büfelerinin önünde ucuz ekmek kuyrukları
Orta sınıf neredeyse yok
Sadece zenginler ve fakirler
Zenginler kulübüne girmek artık kolay
Sadece keskin kurallar yok
Bu restoranda giremezsin denmiyor
Gelirin yetiyorsa sen de kulübe katılabilirsin
Bu kulüpte Tek ölçüt para
O 500 TL'ye lüks restoranda lahmacunu yediğinde kulübe aidiyetin otomatik oluşuyor
Fakat, devamlılık esas,1 defa gitmek 1 günlük aidiyete eşit
Amaç güzel yemek değil, amaç kulübe üye olmanın bedelini ödeyebildiğini göstermek.
Günümüzde Kibir/ego ve eğitimsizlik altında ezilip parayla mevki satın alınıyor
Gelir adaletsizliği sınıfsal ayrıma dönüşüyor
Türkiye'de gelir adaletsizliği giderek artıyor.
Bir yanda kiralık ev bulamayan kira ödemekte zorlanan dar gelirliler, diğer yanda korumalı hizmetçili rezidanslar ve etrafı yüksek bahçe duvarları ile çevrili son derece lüks villalarda oturan multi zenginler.
Bir yanda otuz yaşında bir otomobil sahi bile olmayı maddi gücü yetmeyenler, diğer yanda milyonluk lüks otomobil için sıraya girenler.
Bu düzen daha ne kadar devam edebilir mi?
Bu durum, Türkiye'nin gelir eşitsizliğinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.
Gelir eşitsizliğini ölçmek için kullanılan Gini katsayısı, 0 ile 1 arasında bir değer alır.
0, tam eşitlik;
1 ise tam eşitsizlik anlamına gelir.
TÜİK'in verilerine göre, Türkiye'nin Gini katsayısı 2020 yılında 0,408 oldu.
Bu, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında en yüksek ikinci değerdi.
AB ortalaması ise 0,298 idi.
Gelir adaletsizliği, sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda sosyal ve siyasi bir sorundur.
Gelir adaletsizliği arttıkça, toplumda kutuplaşma, ayrışma, çatışma ve şiddet de artar.
Gelir adaletsizliği azaldıkça, toplumda dayanışma, iş birliği, barış ve demokrasi de gelişir.
Bu nedenle, Türkiye'de gelir adaletsizliğini azaltmak için acil adımlar atılması gerekiyor.
Bunun için yapılması gerekenler arasında şunlar sayılabilir:
Vergi sisteminin daha adil ve etkin hale getirilmesi.
Gelir vergisi oranlarının daha ilerici olması, vergi kaçakçılığı ve kayıt dışılığın önlenmesi, vergi istisna ve indirimlerinin gözden geçirilmesi.
Sosyal güvenlik sisteminin daha kapsayıcı ve sürdürülebilir hale getirilmesi, istisnalardan arındırılmış tek bir sosyal güvenlik şemsiyesi
Emeklilik sisteminin reforme edilmesi, sosyal yardım ve hizmetlerin artırılması, sağlık harcamalarının finansmanının iyileştirilmesi.
Eğitim sisteminin daha kaliteli ve eşitlikçi hale getirilmesi.
Eğitime erişimde fırsat eşitliğinin sağlanması, eğitim kalitesinin artırılması, mesleki ve teknik eğitimin geliştirilmesi.
İstihdam politikalarının daha etkili ve kapsamlı hale getirilmesi.
İşsizlikle mücadele edilmesi, istihdamın niteliğinin ve verimliliğinin artırılması, kadınların ve gençlerin işgücüne katılımının teşvik edilmesi.
Bu önlemler, Türkiye'de gelir adaletsizliğini azaltmak için atılması gereken bazı adımlardır. Ancak, bunların hayata geçirilmesi için siyasi irade, toplumsal uzlaşma ve uluslararası iş birliği gereklidir.
Türkiye, gelir adaletsizliği sorununu çözmek için harekete geçmezse, bu düzenin daha ne kadar devam edebileceğini tahmin etmek zor değildir.
Türkiye ekonomik ve sosyal yönden bir sınıf ayrışmasına gitmesinin ileriki dönemde olası sonuçları nelerdir?
Bu sorunun cevabını aramak için öncelikle Türkiye'nin mevcut ekonomik ve sosyal durumunu analiz etmek gerekir.
Türkiye, son yıllarda yaşadığı siyasi ve ekonomik krizler, yüksek enflasyon, artan işsizlik, gelir adaletsizliği, yolsuzluk, eğitim ve sağlık sistemlerindeki sorunlar, insan hakları ihlalleri, terör ve göç gibi pek çok sorunla mücadele etmektedir.
Bu sorunlar, toplumun farklı kesimleri arasında ekonomik ve sosyal açıdan büyük bir uçurum yaratmıştır.
-- Sınıf ayrışması, toplumsal barış ve dayanışmayı zayıflatır.
Farklı sınıflar arasında güvensizlik, korku, nefret ve düşmanlık duyguları artar. Bu da toplumsal çatışma ve şiddet riskini yükseltir.
- Sınıf ayrışması, demokrasi ve insan haklarını tehdit eder.
Farklı sınıflar arasında siyasi temsil ve katılım eşitsizliği oluşur.
Zengin ve güçlü sınıflar, siyasi sistemi kendi çıkarlarına göre şekillendirirken, yoksul ve güçsüz sınıfların sesi duyulmaz. Bu da siyasi kutuplaşma ve istikrarsızlık yaratır.
- Sınıf ayrışması, ekonomik büyüme ve kalkınmayı engeller.
Farklı sınıflar arasında eğitim ve sağlık gibi insan sermayesine yatırım yapma fırsatları azalır. Bu da işgücü verimliliği ve rekabet gücünü düşürür.
Ayrıca gelir adaletsizliği nedeniyle tüketim talebi azalır ve ekonomik durgunluk yaşanır.
Sonuç olarak, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yönden bir sınıf ayrışmasına gitmesinin ileriki dönemde olası sonuçları hem toplumsal hem de ekonomik açıdan oldukça olumsuzdur.
Bu nedenle Türkiye'nin bu sorunu çözmek için acil olarak adım atması gerekmektedir. Türkiye'nin sınıf ayrışmasını önlemek için yapması gereken bazı politikalar şunlardır:
- Gelir dağılımı adaletsizliğini azaltmak için vergi sisteminin yeniden düzenlenmesi, asgari ücretin artırılması, sosyal yardım ve transferlerin artırılması ve denetlenmesi.
- Eğitim ve sağlık gibi sosyal hizmetlere erişimi artırmak için kamu yatırımlarının artırılması, kalite ve standartların yükseltilmesi, fırsat eşitliğinin sağlanması.
- Siyasi temsil ve katılım eşitliğini sağlamak için demokratik kurum ve mekanizmaların güçlendirilmesi, seçim sisteminin iyileştirilmesi, sivil toplumun desteklenmesi.
Sefalet denizinin ortasında refah adacığı olmaz.
----
A.Atam
Yorum Gönder