-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Osmanlı'da isyanlar kalkışmalar: Patrona Halil İsyanı

Osmanlı'da isyanlar kalkışmalar


Patrona Halil İsyanı:


Patrona Halil İsyanı'nın sebepleri, ilerleyişi ve neticeleri ile Lale Devri'nin sonlanmasında bu isyanın etkisi nedir?

Patrona Halil İsyanı, Lale Devri'nin sonunu getirerek Osmanlı Devleti'nde meydana gelen ayaklanmadır. Patrona Halil liderliğindeki isyan 28 Eylül 1730'da başlamış ve birkaç gün sürmüştür. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edilmiş, Sultan III. Ahmed Han tahttan indirilmiş ve yerine yeğeni I. Mahmud tahta geçirilerek Lâle Devri sona erdirilmiştir.

Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın lüks ve israf dolu yaşam tarzından memnun olmayan, ekonomik sıkıntılar çeken bir grup, Nadir Şah'ın saldırısıyla başlayan İran savaşından gelen olumsuz haberlerle harekete geçerek ayaklanmanın zeminini oluşturmaya başladı.
Ayrıca uzun süredir maaş alamayan Yeniçeriler arasında da huzursuzluk belirmişti.

Mehmed Raşid Efendi ve İsmail Asım Efendi, zamanın tarihini yazarken, halkın ekonomik sıkıntıları ve yüksek enflasyona rağmen devam eden ziyafetlerin, eğlencelerin ve padişahla sadrazamın Davutpaşa Sarayı bahçelerinde buluşup bülbül dinlemelerinin, halk ve yeniçeriler arasında tepkilerin korkunç bir ayaklanmaya dönüşmesinde başrol oynadığını belirtirler.

Tarihçi Şem'danî-zâde ise ayaklanmaya neden olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'yı "gece gündüz zevk ve eğlence peşinde koşan, halkı aldatmak için bayramlarda meydanlarda çeşitli oyunlar düzenleyen ve erkeklerle kadınları karışık salıncağa bindirip hoş-seda ile şarkılar söyleten" biri olarak tanımlar.
Ayaklanmayı başlatanlar aslında Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın siyasi rakipleriydi.

Patrona Halil isyanının nedenleri:


Bu isyanın nedeni, imparatorlukta seküler yeniliklerin ilk kez yapılmasının etkisiyle ortaya çıkmıştır. Bu nedenle isyan süresince isyankarlar hep şeriattan söz etmişlerdir.
Yöneticilerin aşırı tüketiminden kaynaklandığı iddiaları ise Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve diğer yöneticilerin muhallefat kayıtlarıyla tutarsızdır.
Bu dönem yöneticilerinin tüketim alışkanlıkları ve günlük yaşam harcamaları önceki dönemdekilerden pek farklı değildir.
Ayrıca, III. Ahmed'den önceki padişahların Edirne'de ikamet etmeleri ve İstanbul'un bakımsız kalması, III. Ahmed'in İstanbul'a yerleşmesi sonrası yapılan yatırımların dışarıdan aşırı harcamalar olarak değerlendirilebileceği unutulmamalıdır.
Patrona Halil'in belirgin özellikleri olsa da, devlet içinde belli desteği olmadan bu tür bir isyan ve yönetim değişikliğinin yapılmasının neredeyse olanaksız olduğu düşünülmelidir.
Bu isyan sırasında ise Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın oluşturduğu kadrolara yönelik umeranın ve ulemanın isyancı yandaşlığı belirgindir.

Patrona Halil isyanının gelişimi:


Horpeşteli Arnavut Halil, halk isyanının lideri olarak bilinir ve leventlik ve yeniçerilik yapmıştır. Ayrıca "Patrona" lakabıyla anılmaktadır.
İstanbul'da hamam tellaklığı veya esnaflık yaptığı söylenmektedir.
Patrona Halil, İstanbul meyhanelerine sıkça giderek alkol aldığı ve ihtilal yoldaşlarını bu meyhanelerde tanıdığı bilinmektedir.
1730 yaz sonunda ihtilalci bir kadro toplayarak ayaklanmayı başlatmıştır.
Ayaklanma sırasında Patrona Halil'in yanında Muslu Beşe, Emir Ali, Ali Usta, Karayılan, Çınar Ahmed, Oduncu Ahmed, Derviş Mehmed, Erzurumlu Mehmed, Küçük Muslu, Kutucu Halil gibi zorba olarak adlandırılan kişiler bulunmaktaydı.
Ayaklanma sırasında Kapalıçarşı'ya yürüyüş düzenleyerek ayaklanmayı resmen başlatmışlardır. Ayaklanma sırasında Yeniçeri Ağası Hasan Paşa'nın müdahale etmesine rağmen kalabalık artınca korkup kaçmıştır.

Sultan ve sadrazam Damad İbrahim Paşa Üsküdar'da bulunuyorlardı. İstanbul Kaymakamı, karşıya geçip gelişmeler hakkında bilgi verdi.
Devlet adamları ve yüksek ulema, karar almak için Üsküdar'a çağrıldı ve Sancak-i Şerif Topkapı Sarayı'ndan çıkarılıp getirildi.
O gece Sultan, Sadrazam ve devlet erkanı İstanbul'a geçip Topkapı Sarayı'na yerleştiler.
Ancak o akşam Yeniçeriler ve Acemoğlanları da katılarak sokaklarda geceyi geçiren halka yürüyüşe geçti.
29 Eylül günü ayaklanmacılar İstanbul'un kontrolünü ele geçirmişti.
Patrona Halil yandaşlarına emirler vererek yağma ve baskınlar düzenledi ve isyana katılmayan veya isyancıların uygun görmediği kişileri öldürmeye başladı.
Aranan ve kayıplara karışan kişiler arasında devrin ünlü şairi Nedim de bulunuyordu.
Bu şekilde Patrona, terör estirerek muhaliflerine gözdağı verip muhalefeti engellemeyi başardı. Etmeydanı'nda bulunan elebaşılar heyeti, müderrisleri getirip isteklerini fetvalar şeklinde sunarak meşruiyet kazandılar. "Şeriat isteriz" diye bağıran halk, tomruk ve zindan mahkûmlarının serbest bırakılmasıyla birlikte İstanbul'un ayak takımını öncülük etmeye başladı.

Bu olaylar üzerine, Saray'dan gönderilen bir araçla Sultan III. Ahmet, isyancıların taleplerini sormak istedi. Patrona Halil'in, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte 37 kişinin infazını istediği belirtildi. Sultan, duruma müdahale etmek için Sancak-i Şerif'in açılmasını ve Müslümanların bu bayrak altında toplanmasını emretti.
Ancak bu emre uyan çok az kişi, Patrona Halil'in adamları tarafından hemen dağıtıldı.
Yeni Kaptan-ı Derya olarak atanan Abdi Paşa, Patrona ile bireysel bir görüşme yaparak uzlaşma yolları aradı, ancak başarılı olamadı.

Sadrazam İbrahim Paşa'nın idamı:


30 Eylül tarihinde Topkapı Sarayı'nda gerçekleşen toplantıda Zülali Hasan Efendi, Sadrazam İbrahim Paşa'nın idam edilmesini önerdi.
Ulemanın fetvası da alındıktan sonra akşama doğru Sadrazam İbrahim Paşa ve damatları Mustafa Paşa ve Mehmed Paşa Kapılararası'nda boğduruldular.
1 Ekim sabahı, cesetleri öküz arabalarına konulup Saray'dan çıkartılıp isyancılara teslim edildi. Ayaklanmacılar cesetleri İstanbul sokaklarında sürükleyip herkese gösterdiler.

Ancak, ayaklanmacılar arasında bu cesetlerin hiçbirinin İbrahim Paşa'ya ait olmadığına dair bir şüphe ortaya çıktı.
Bunun üzerine tekrar Saray'a bir yürüyüş başladı.
Alay Köşkü önünde büyük bir kalabalık toplandı.
Padişah pencereden görünmek zorunda kaldı.

Ulemadan Zulalî Hasan Efendi ve İspirzade isyancılarla uzlaşma için gönderildi. Ancak Patrona Halil ve diğer isyancı liderler, Sultan III. Ahmet'in tahtan indirilmesini istediler.
Uzlaşma heyeti, isyanın ancak Sultan III. Ahmet'in tahttan çekilmesiyle sona erebileceğine karar verdi. Sultan III. Ahmet, kendisine ve ailesine zarar verilmediği sürece tahttan çekileceğini belirtti.
30 Eylül gecesi yeğeni Şehzade Mahmud'u Kafes Köşkü'nden getirip önce alnından öptü, sonra da yeni sultana biat etti.

I. Mahmud, önce Hirka-i Saadet dairesinde namaz kılıp dua etti ve gece yarısından sonra iç biat törenine katılarak Saray halkının tebriklerini kabul etti.
2 Ekim 1730'da İstanbul Osmanlı tahtına I. Mahmut geçtiğini ilan eden cülus topları ile uyandı.
O gün Sadrazamlığa Silahdar Mehmed Paşa tayin edilmişti.
Babüsaade önüne kurulan bir tahta oturan I. Mahmut için dış biat töreni düzenlendi.
Bu törende ayaklanma liderlerinin uygunsuz giysi, hareket ve tavırları ile skandal yaşandı.
Patrona Halil, Muslu Beşe vb. efradı baldırı çıplak Yeniçeri eri kıyafeti giymiş olarak ön sırada yer aldı.

Ayaklanmacılar hemen organize olmaya başladılar.
Patrona Halil, İstanbul Kadısı olarak Müderris İbrahim'i, Yeniçeri Ağası olarak eski yoldaşı Nişli Kel Mehmed'i ve Sekbanbaşı olarak Urlu Murteza'yı atadı.
Yeni Padişah, ayaklanmacıların hazırladığı listelere göre, ta en küçük görev olan kürsü şeyhliğine kadar, yeni atamalar yapmak zorunda kaldı.
Hatta, ayaklanmadan önce borç vermiş ve ayaklanma sırasında kredi sağlamış olan Yanaki adlı bir Rum kasap Boğdan Voyvodalığı'na bile kâğıt üzerinde atanmıştı.

Patrona Halil, 1730 Kasım'ında Sultan'ın huzuruna silahlı olarak çıkarak istek ve önerilerde bulunurken, Etmeydanı karargahından ayrılmış ve çarşı pazarda denetimde bulunmuştur.
Ancak Arnavut asıllı olan Patrona Halil erkanı ile kapıkulu askerleri arasında ayrıcalıklardan dolayı uyuşmazlıklar başlamıştır.
Bu durumu önlemek isteyen Patrona Halil, Sadaret Kaymakamı görevini almak istemiş ancak Sultan bunun zararını anlayarak bir plan hazırlatmıştır.
25 Kasım'da gizli bir toplantı düzenlenmiş ve burada Patrona Halil ve erkanı öldürülmüştür.
İstanbul sıkı bir denetime alınmış, Arnavutlar dağıtılmış ve isyanın kalıntıları sona erdirilmiştir.
Bu olaydan hemen sonra I. Mahmud'un gerçek saltanatı başlamıştır.

Patrona Halil İsyanı'nın Osmanlı Devleti Üzerindeki Sonuçları: 


Politik Sonuçlar:

-Lale Devri'nin sona ermesi ve gerici bir siyasi ortamın oluşması
-Padişahın yetkisinin zayıflaması ve Yeniçerilerin siyasi gücünün artması
-Osmanlı siyasetinde istikrarsızlık ve belirsizlik döneminin başlaması
-Batılılaşma ve reform hareketlerinin sekteye uğraması

Ekonomik Sonuçlar:

-Devletin mali durumunun daha da kötüleşmesi
-Reformlar için gerekli olan finansal kaynakların azalması
-Ekonomik durgunluk ve halkın refah seviyesinde düşüş.

Sosyal Sonuçlar:

-Halkın devlete olan güveninin azalması
-Toplumda gerginlik ve huzursuzluk ortamının oluşması
-Eğitim ve kültür alanındaki gelişmelerin yavaşlaması

Dış Politika Sonuçları:

-Osmanlı'nın dış politikada zayıflaması ve Avrupa devletleri karşısında itibarının zedelenmesi
-Barış antlaşmalarının bozulması ve yeni savaşların başlaması

Patrona Halil isyanı Genel Değerlendirme:


Patrona Halil İsyanı, Osmanlı Devleti için bir dönüm noktası olmuştur. Bu isyan ile birlikte Lale Devri'nin başlattığı reform ve yenilikler sekteye uğramış, Osmanlı Devleti gerileme dönemine girmiştir. İsyanın sonuçları uzun yıllar boyunca hissedilmiş ve Osmanlı Devleti'nin 19. yüzyılda Avrupa devletleri karşısında geride kalmasına önemli bir etken olmuştur.


Kaynaklar:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Patrona_Halil_%C4%B0syan%C4%B1
Fotoğraf: Bing yapay zeka temsili
Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun