ÖŞÜR VERGİSİ NE İDİ CHP DÖNEMİNDE HİÇ ÖŞÜR ALINDI MI ?

öşür vergisi nedir ne zaman kaldırıldı
Öşür vergisi ne zaman kaldırıldı

ÖŞÜR VERGİSİ NEDİR Osmanlının tahsil ettiği ÖŞÜR vergisi bir dini vergi idi , Bakınız (TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİ )Çoğu şeyi anlarım , lakin köylünün ve işçinin Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığını asla anlamam , Balkanlardan , Kafkaslardan alınan göç sırasında Sultan bu göçmenleri boş arazilere ekip biçmesi ve karşılığında öşür vergisi ödemesi için iskan etmiştir , Öşür ödüyorduk diyen dedelerinize sorun bakalım o arazilere kaç para ödemişler
Bilmemek ayıp değildir , öğrenmeye direnmek ayıptır , adam tutturmuş Cumhuriyet hükümetleri öşür diye köylünün ürünün yarısını harman yerinde alıyordu diye
Halbuki öşür vergisi 1925 yılında kaldırılan bir vergidir .
Osmanlıda toprak mülkiyeti yoktur ,
Tüm topraklar padişahın olup , ekip biçen köylü bunun karşılığında devlete aynı zamanda dini bir vergi olan öşür vergisi öder , oranı yüzde on olup son zamanlarda yüzde elliye kadar çıkarılan ve harman yerinde toplanan bir vergidir .
Öşür vergisi budur , öşür 1925 yılında kaldırılır ve ekip biçtikleri tüm topraklar köylüye bedelsiz olarak devredilir .

Öşür vergisi nedir

Öşür vergisinin 1925’te diğer ismi âşarın kaldırılması ile uğranılan vergi kaybını telafi etmek amacıyla hayvan vergisinin oranı yükseltilmiştir .
Bu karar da Genç Türkiye cumhuriyetinde hayvancılığın gelişimini önleyici bir etki yapmıştır
Bu vergi oranı bütçe gelirinin %7 iken
1950'li yıllarda %1 e kadar gerilemiştir , ve önemini kaybetmiştir
Hayvan vergisi Osmanlı döneminden devralınan bir servet vergisiydi.kelle başına alınırdı
1925 yılında âşar vergisinin kaldırılması ile ortaya çıkan boşluğu doldurabilmek için arazi vergisinin oranı arttırılır
Bu verginin oranı arazi değerinin on birde biridir
Öşür yada aşar bir nevi dini vergidir oranı yüzde ondur
Lakin Osmanlının son zamanlarında %50 ye kadar yükseltildiği devirler olmuştur
Osmanlı çiftçisinde para yoktur , bu nedenler vergi üretilen ürünün üretim yerinde üründe pay almak şekli ile gerçekleşir
Osmanlı Devleti genelinde özel mülkiyet altındaki topraklar çok azdı.
Toprakların önemli bir kısmı devletin mülkiyetinde bulunmaktaydı.
Devlet, mülkiyetindeki toprakların kullanım hakkını halkına veriyor ve bunun mukabilinde
onlardan vergi alıyordu.
Bu vergi içerisinde toprakların kira ücretlerinin de bulunduğunu söylemek yanlış olmaz.
Bu vergi, zeamet, tımar, mukataat, ve vakıf arazilerinde onda birden, ürünün yarısına kadar
çıkabiliyordu ve verginin tahsilini kanunlara göre tımar sahipleri veya devletin ilgili memurları yapıyordu
Tımar sisteminin bozulmasıyla birlikte âşar toplama biçimi de bozulmuştur.
Osmanlı da vergi toplama işi ,

Mültezim kime denir

Osmanlıda vergileri toplama işini ihale ye çıkarıyordu
Bu ihalereleri alanlar Mültezim ismi verilirdi .
İhaleleri büyük mültezimler alır , sonra bunu daha küçük mültezimlere satarlardı .
Böylece, köylülerden Toplanan âşarın büyük bir kısmı hazineye gelir olarak gitmeden önce
(asalak, parazit) aracılar tarafından paylaşılıyordu , bunlar genellikle paralı azınlıklar , dini cemaatler , toprak ağaları vs.

Aşar vergisinin kaldırılması

Aşarın kaldırılması hususu, ilk olarak İzmir İktisat Kongresi’nde ele alınmış olup.
17 Şubat 1925 tarihinde de 552 sayılı kanunla kaldırılmıştır
Toprak Mahsulleri Vergisi
İkinci Dünya Savaşı yıllarında köylüler yeniden mükellefiyet altına alınmıştır
(4429 sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu, Resmi Gazete, 7 Haziran 1943, Sayı: 5423).
Bu vergi âşarın değişik şekilde yeniden yürürlüğe girmesi gibidir
Amacı, İkinci Dünya Savaşı esnasında hazineye gelir sağlamaktı.
Toprak mahsulleri vergisi, olağanüstü bir dönem olan II. Dünya Savaşı yıllarında konulan bir vergi olduğu için, ciddi bir tepki çekmemiştir.
Aynı zamanda savaş yılları CHP ve tek parti dönemi olup, yönetim oldukça otoriterdir
Toprak mahsulleri vergisi’nin Osmanlı döneminde uygulanan âşardan farklı yönleri bulunmaktaydı.
Bu ergi, artık mültezimler ile değil doğrudan devlet eliyle toplanacaktı;
İltizam usulüne aracıya müsaade edilmiyordu.
Ölçme yapılmadan önce köylü ürününü ambarına kaldıramayacaktı.
Ürün hasat edildikten sonra ölçülmeye hazır olduğu zaman vergi mükellefleri ölçme işini yapacak görevlileri davet edebilecekti.
Ölçüm yapacak görevliler, davetten sonra iki gün içinde ölçme işini yapmak zorundaydılar .
(4429 Sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu, Resmi Gazete, 7 Haziran 1943, Sayı: 5423).
Uygulamanın ilk yılında, bu verginin tespit ve toplama yönteminin hükümet için yüksek maliyetli , mükellef için de çok sıkıcı ve tepki görücü olduğu anlaşıldı.
Ve hemen terke edildi ..
Yeni toprak ürünleri vergisinin asıl sakıncası ölçme işinin harman yerinde yapılmasından doğuyordu.
İlk uygulama yılında elde edilen vergi hasılatının üçte biri tarh ve tahsil masraflarına gitmişti.
Ayrıca toplanan gelir resmi tahminlerin yarısına ancak ulaşmıştı.
Yeni yasa, yerinde ölçme yoluyla vergi toplama yöntemini terk etti ve denetimli beyan usulünü bütün ürünler için kabul etti.
Bu yasaya göre,
Ürün tahmini dört hükümet temsilcisinden, dört de mahalden seçilmiş üyeden oluşturulan Tahmin Komisyonlarınca yapılacaktı.
Tahmin önce
vergi ödeyen birimler, yani köyler tarafından, birimi teşkil eden çiftçilerin beyanı üzerine yapılacaktı.
Böylece ilk tahmin bir çeşit kolektif beyan olmaktaydı.
Tahmin Komisyonları da takdirlerini şu verilere dayandırmaktaydılar
Mükellefin mahsul beyannamesine
Maliye Bakanlığı memurlarınca yapılan inceleme ve tahkikata
Vergi birimlerinin beyanlarına
Mahalde kurulan Vukuf Heyetleri’nin (bunlar bir hükümet mümessili ve iki de Tahmin Komisyonlarınca tayin edilmiş mahalli üyelerden kuruluyordu) tahminlerine dayanacaktı
Savaş yıllarında seferberlik altında tutulan orduyu beslemek için salının bu vergi, halkta büyük bir hoşnutsuzluğa yol açmış ve 1 Ocak 1946 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır .

Ancak söz konusu verginin kaldırılmış olması çiftçinin sıkıntısını yok edememiştir.
Çünkü, köylülerin önceki dönemden kalan vergi borçlarını ödemeleri gerekmekteydi.
Oysa mükelleflerin (köylülerin) önemli bir kısmı, %15-20’si, vergi borcu artıklarını ödeme gücünden yoksundu .
(Seyhan milletvekili Sinan Tekelioğlu ile Çorum milletvekili Necdet
Yücer’in 9.12.1946 tarihinde T.B.M.M’ne sundukları Toprak Mahsulleri
Vergisi Kanununun Kaldırılması Hakkındaki Kanuna ek Kanun Teklifi,
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: VIII, Cilt, 5, 1947).

1945 senesindeki kuraklık, halen dahi devam eden İkinci Cihan Harbinin ekonomik alanda yarattığı düzensizlik bunların ödeme kabiliyetsizliklerini daha da artırmış bulunmaktadır.
Bu sebeplerle bu mükellefler üzerine şimdiye kadar yapılan ciddi takipler müspet netice vermemiştir.
Af çıkarılarak tüm tarim vergileri affedilmiştir Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle köylü büyük bir sıkıntıdan kurtulmuştur.
İleride görüleceği üzere, ülkeyi yöneten siyasetçiler Gelir Vergisi Kanunu’nu hazırlayıp, 3 Haziran 1949 tarihinde kabul ederlerken tarım kesiminin yoksul durumunu göz önüne almak zorunda kalmışlardır.

Gelir Vergisi

Toprak mahsulleri vergisinin 1946 yılında kaldırılmasıyla fiili olarak 1925’de aşarın kaldırılmasıyla yaratılan duruma geri dönülmüş oldu.
Bu nedenle, 1946 yılında TBMM’ne sunulan ilk Gelir Vergisi projesinde, tarımsal gelirlerin de Gelir Vergisi konusu içinde ele alındığı görülmektedir
Gelir Vergisi Kanun projesi, gerçekte tarımsal kazançların vergilendirilmesini kabul etmekle birlikte, tarım kesiminin çoğunu hesap tutmayı bilmedikleri için tarımsal kazancın tam ve doğru olarak tespitinin adeta imkansız bulunduğu gerekçesi ile “küçük ziraî kazançları” vergiden muaf tutmuştu.
Bu projeye göre, “küçük ziraî kazançlar muafiyeti” arazi vergisi değerine ve tarımsal kazancın belirli bir seviyeyi bulup bulmadığına göre tayin ediliyordu.
Projeye göre, arazi vergisi kıymetleri 20.000 liradan aşağı olanlar ile arazi vergisi kıymeti bu miktarı aşanlardan tutacakları hesaba göre bulunacak zirai kazançları, 3000 liraya ulaşanlar vergi kapsamı dışında kalıyordu.
Daha yüksek gelire sahip olan çiftçilerin ise kazançlarının 3000 lirayı aşan kısmı vergilendirilecekti.

1946 Gelir Vergisi Projesi bir süre sonra hükümet tarafından geri alınmış ve yerine 1947’de yeni bir proje sunulmuştur.
1947 Gelir Vergisi Projesinde zirai kazançlar gelir vergisinden istisna edilmiştir
Zirai kazancın vergi dışı bırakılmasına gerekçe olarak;
Zirai gelirin tespitindeki güçlükler,
Götürü usulde toplanacak vergiden elde edilecek hasılatın düşük olması,
Çiftçi sınıfı fakir olduğu için çiftçinin büyük çoğunluğunun en az geçim indirimi nedeniyle bu verginin dışında kalacağı gösteriliyordu .Osmanlıdan Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan zirai kazanç , köylülerin vergilendirilmesi olayı kısaca budur .

Sabır ve hoşgörü ile okuduğunuz için teşekkür ederim .
Ahmet Atam

إرسال تعليق

Yorumlarda lütfen saygılı olun

أحدث أقدم