KENDİME YAZILARIM
Türkiye sosyolojisi siyaset ekonomi tarih felsefe ve genel kültür düzeyinde makaleler

FAKİRLİK KADER MİDİR

Fakirlik nedir, Fakirlik kader midir?
Fakirlik nedir
Fakirlik kader midir


Fakirlik nedir?

Fakirlik nedir, Fakirlik kader midir? Bu soru, insanların hayatlarını nasıl etkilediğini ve değiştirebileceklerini merak ettikleri bir konudur. 
Fakirlik, sadece maddi yoksunluk değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve siyasi haklardan mahrumiyet anlamına gelir. 
Fakirlik, birçok faktörün sonucu olarak ortaya çıkar. 
Bunlar arasında;

  • Doğal kaynakların dağılımı
  • Ekonomik sistem
  • Eğitim
  • Sağlık
  • Küresel ilişkiler ve 
  • Bireysel tercihler sayılabilir. 

Fakirlik kader değildir, çünkü insanlar fakirliği azaltmak veya ortadan kaldırmak için çeşitli yollarla mücadele edebilirler. 
Örneğin, fakir insanlara daha fazla fırsat sağlamak, adaletli bir vergi sistemi kurmak, yolsuzluğu önlemek, çevreyi korumak ve insan haklarını savunmak gibi. 

Fakirlik, insanların karşılaştığı bir zorluk olabilir, ancak aynı zamanda onları daha güçlü, yaratıcı ve dayanıklı kılabilir.
Fakirlik Türk milletinin kaderi değildir, ne yazık ki yanlış siyasi tercihlerin sonucudur Hemen baştan söyleyelim
Bu denli zengin kaynaklara yetişmiş iş gücüne ve stratejik bir konuma sahip bir ülke fakirlikten kurtulamıyor ise
Sebebi masum ve mütedeyyin halk kitlesi değil.
İkballerini iktidarda kalıp yeniden seçilmeye bağlayan basiretsiz siyasetçilerin ekonomideki yanlış tercihleridir.

Faiz mi döviz Kuru mu hangisinin baskı altında tutulması gerek


Faizi tutmaya kalkarsanız kur, Kuru tutmaya kalkarsanız faiz alır başını gider
Her ikisini de aynı anda tutmak serbest piyasa ekonomilerinde mümkün değildir.
Kura müdahale yolunu seçtiğinizde
Yerli parayı değerli tutacağınız anlamı çıkar.
Değerli tuttuğunuz yerli para ile
Yabancı ülke mallarını daha ucuza almış görünür
Kısa vadede enflasyonu kontrol altına almış gibi görünürsünüz. Lakin yarın alacağınız yabancı mallara ödeyeceğiniz dolar cinsi parayı kendi üretim ve ihracatınız ile karşılayamıyorsanız, dış ticaretiniz de açık verirsiniz (cari açık)
 
Bu açığı kapatmak içinde yine yabancı ülkelerden dış borç alırsınız. Yani diş ülkelerden hem borç para alarak faiz ödersiniz.
Hem de o ülkenin ürettiği malları alarak o ülkeyi finanse edersiniz.
Tam bir çiftte kazık. 

Çok değerli tutulmuş bir paranız var ise özel sektör asla sanayi yatırımı yapmaz. Yabancı bir ülkenin acenteliğini alır
İthal ettiği ürünü iç piyasada satar.

İktidarlarında kısa vadede işine gelen bir uygulamadır. Sınırdan giren her hazır mamule önce
Gümrük vergisi
Sonra
KDV ve ÖTV uygular vergileri kasasına peşinen koyar.

Aynı ürünü özel sektörün içeride ürettiğini varsayalım, ortalama bir fabrika beş yıl içinde kurulur ve hizmete girer, yatırım maliyetinin amortismanı minimum on yıllar alır.
Bu müddet içinde devlet yatırımcıdan gelir vergisi vs alamaz.
İktidarların Beklemeye tahammülü olmadığından,
İthal ikamesinde aldığı peşin ve nakdi vergileri muhafaza etme yoluna gider. Döviz kuru ve Faizi baskılar. Kısa bir dönem sahte cennet yaratır.
Faturayı hep gelecek kuşaklara öteler
Bu tür siyasetçiler kendi kısa ikballeri için ülke geleceğini satarlar

Gelelim özel sektöre
Bir ofis ve bir telefon yatırım maliyetidir
Sistemin tıkanacağını bildiğinden kazancını hemen dövize çevirir ve yurt dışına transfer eder
Lakin soyulan ülkedir ve ülkenin geleceğidir.
Soygunun maliyeti gelecek kuşaklara ötelenir durur.
Sonuç olarak sun'i şekilde baskı ile değerli tuttuğunu yerli para aslında sizin Azrail'inizdir

Faizi kontrol altında tuttuğunuzda. Yabancı para birimleri değer kazanır.
İthal ürünler değer kazanır pahalı hale gelir.
Sanayici ithal ikamesinden yerli üretime geçmek zorunda kalır
Türkiye gibi çok uzun yıllar ithal ikamesi ile ekonomisini döndürmek zorunda olan ülkeler için önceleri tahammül etmek çok zordur.

Yokluklar.
Hayat pahalılığı ve hatta
Karaborsa ortaya çıkar
Hayati derecede ürün ve hizmet yatırımları ön plana alınarak orta vadede bu sorun aşılabilir
İktidar ve belediyelerin halka şirin görünecek yatırımlardan vazgeçip bir dönem kendilerini feda etmelerini gerektirir.

Fakirliği ve enflasyonu önlemek için ne yapılmalı

En önemlisi de denk bütçedir. İster faize ister dövize müdahale et.
Denk bütçe yapamıyorsan.
Topladığın vergileri hoyratça harcıyorsan. Devlet olarak saltanat sürüyorsan asla iki yakan bir araya gelmez.
Her müdüre bir makam arabası, bir odacı bir şoför.
Olmaz...
Kendi arabasını kendi kullansın, kendi ofisini kendi temizlesin.
Davetler, kutlamalar seyahatler, oda teşrifatları, yeni kamu binaları, bedava çaylar kekler, yatta yuvarlan parklar bahçeler vs.

Hiç olmazsa bir dönem.
Vatandaş halk otobüsüne binemez iken, kamunun saltanat sürmesi sosyal Barış'a da bir büyük darbedir.
İmam osurur ise cemaat sıçar diye atasözü boşuna asırlardır söylenmemiş

Sonuç

Fakirlik kader değildir, siyasilerin yanlış tercihlerinin sonucudur, Ülkenin tüketim ve saltanat çılgınlığına değil, yatırım seferberliğine (taşa betona değil) ihtiyacı vardır.
-----
Ahmet Atam.