Eyalet Sistemi Kürt Sorununa Çözüm

Eyalet Sistemi Kürt Sorununa Çözüm

Üniter Yapıdan Eyalet Sistemine Geçiş: Kürt Sorununa Çare Olur mu?

81 İlin Valisini Halkın Seçtiği, Yerel Dille Eğitimin Serbest Olduğu Bir Model Türkiye'yi Demokrasiye Taşır mı? Artıları ve Eksileriyle Derin Bir Bakış


Bugün ülkemizin en önemli ve yıllardır çözülemeyen meselelerinden biri olan Kürt sorununu ve bir çözüm önerisi olarak tartışılan eyalet sistemini ele almak istiyorum. 
Hepimizin bildiği gibi, yıllardır PKK terörüyle mücadele ediyoruz ve bu süreç ülkemizi ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan yıpratıyor. 
Peki, "Üniter yapıyı koruyarak, 81 ilin valisini halkın seçtiği, kararların yerelde alındığı, resmi dilin Türkçe olduğu ancak eyaletlerde özel okullarda yerel dilde eğitime izin verilen bir model" çözüm olabilir mi? 
Gelin birlikte düşünelim.

Önce Bu Model Tam Olarak Ne Vaat Ediyor?


Hayalimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki üniter yapı ilkesine bağlı kalarak, yani devletin bölünmez bütünlüğünü koruyarak, idari anlamda daha adem-i merkeziyetçi bir sisteme geçmek. Yani:

  • Valileri Ankara'dan atanmıyor, il halkı seçiyor. Bu, yerelin kendi dinamiklerini daha iyi bilen birini başa getirmesi demek.
  • İl için alınacak kararlar (altyapı, eğitim, kültür gibi) artık tamamen Ankara'dan değil, o ildeki yerel meclislerden çıkıyor. Yani "yerinden yönetim" esas.
  • Anayasa'da resmi dil Türkçe olarak kalıyor. Devlet daireleri, resmi yazışmalar, ortak iletişim dili Türkçe.

Eyalet sistemindeki en önemli madde şu: 
Özel okullar, bulundukları eyaletin yerel dilinde (Kürtçe, Arapça gibi) eğitim verebiliyor. 
Bu durum, anadilde eğitim talebini özel sektöre devrederek bir devlet politikası olmaktan çıkarıyor.

Peki, Bu Sistemin Getirileri Ne Olur? (Müspet Sonuçlar)


Demokratikleşme ve aidiyet duygusu: 
Yerel halk, yaşadığı yerle ilgili karar alma süreçlerine katılabildiğini gördüğünde, kendini daha özgür ve yönetime dahil hisseder. 
Bu durum, özellikle doğu illerinde devlete olan güveni ve aidiyet hissini artırabilir. 
Böylece, "Bizim sesimiz çıkmıyor" algısı da ortadan kalkabilir.

  • Terörün Motivasyon Kaynağının Kuruması: PKK'nın en büyük propaganda malzemelerinden biri, "baskı altındayız, kültürümüz yok sayılıyor" söylemidir. Anadilde eğitimin özel okullarda serbest olması ve yerel yönetimlerin güçlenmesi, bu söylemin etkisini ciddi anlamda kırar. İnsanlar siyasi taleplerini terörle değil, demokratik yollarla ifade etme imkanı bulur.
  • Ekonomik Canlanma: Her bölge kendi potansiyelini daha iyi bilir. Turizmde, tarımda, sanayide yerel dinamiklere uygun, hızlı kararlar alınabilir. Bu da o bölgenin ekonomisini canlandırır, işsizlikle mücadeleye katkı sağlar. İşsizlik, teröre giden yoldaki en büyük katalizörlerden biridir unutmayalım.
  • Kültürel Zenginliğin Korunması: Kürtçe, Arapça gibi diller merkezi müfredata bağlı kalmak şartı ile özel okullarda yaşatılabilir. Bu, ülkenin kültürel mozaiğini zenginleştirirken, "asimilasyon" korkusunu da ortadan kaldırabilir.

Ya Riskleri? (Menfi Sonuçlar)


  • Merkezi Otoritenin Zayıflaması Korkusu: En büyük endişe, eyalet sisteminin zamanla federasyona, oradan da ayrılıkçı taleplere evrilme ihtimalidir. Güçlü valiler, merkezi hükümetle çatışabilir, kaynak dağıtımında sorunlar çıkabilir. "Üniter yapıdan taviz vermeden" demek kolay, ama pratikte sınırları çok net çizmek gerekir.
  • İçi Boş Bir Yapıya Dönüşebilir: Eğer eyaletlere yetki verilir ama mali kaynak verilmezse, bu sistem sadece kağıt üzerinde kalır. Valiyi halk seçer ama eli kolu bağlı olursa, sistem işlemez ve hayal kırıklığı daha da büyür.
  • Eğitimde İki Başlılık ve Eşitsizlik: Özel okullarda yerel dilde eğitim, ekonomik durumu iyi olan ailelerin çocuklarına hitap eder. Bu da toplum içinde "ayrıcalıklı" bir kesim yaratabilir. Ayrıca, eğitim müfredatının standardizasyonu zorlaşabilir, milli birliği pekiştiren ortak değerlerde zayıflama olabilir.
  • Siyasi İstikrarsızlık: Farklı eyaletlerde farklı partiler iktidar olabilir. Bu, ülke genelinde koordinasyonu zorlaştırabilir ve sürekli bir siyasi gerilim alanı yaratabilir.

Kendi Kanaatim: Dengeli Bir Deneme Olabilir mi?


Bence bu model, "ya hep ya hiç" ikilemine sıkışmış tartışmalara bir çözüm sunabilir. 
Elbette riskleri var ve oldukça iyi hazırlanmış, ayrıntılı bir anayasal çerçeve gerektiriyor. 
Ancak şunu da kabul etmeliyiz ki mevcut durumda ısrar etmek, sorunu çözmek yerine daha da derinleştiriyor.

  • Üniter yapı ile yerel özerklik arasında bir denge kurulabilir. 
  • Valiyi halkın seçmesi, devletin o bölgedeki meşruiyetini artırır. 

Anadilde eğitimin özel sektöre bırakılması, hem talebi karşılar hem de devleti "asimilasyoncu" söyleminden uzaklaştırır. 
En önemlisi, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı" kavramını ön plana çıkaran, etnik kimliklerden ziyade ortak vatandaşlık bağını güçlendiren bir anlayışla uygulandığında, bu ülkeye demokrasi ve barış anlamında büyük katkılar sağlayabilir.

Sonuç olarak, bu kolay bir yol değil. 
Ancak belki de hepimizin aradığı "cesur barış"ın anahtarı, üniter yapının katı kabuğunu kırmadan içini demokrasi ve özgürlüklerle doldurmaktan geçiyordur.

---

Üniter yapı temel taşımız bizim,
Çizilmez çizgisi, bu devlet hepimizin.
Bir elde tek bayrak dalga dalga,
Bir dil “Türk’üm” der, çağlar da,
Her dilde türkü söyler, ağlar da

Bir sistem gelir, eyaletler kurulursa,
Barışın şarkısı her dilden duyulursa.
Kültürler buluşur, zenginlik olur,
Terörün köküne sonunda balta vurulur.

Demokrasi yükselir, güçlenir her il,
Ekonomi canlanır, mutlu olur her bir dil.
Ama dengeler iyi kurulmalı,
Otorite zayıflar endişesi unutulmamalı.

Riskler de var elbet, hesap etmeli,
Ülke çok başlılığa götürülmemeli.
Hayatın her alanında eşitlik sağlanmalı,
Ayrılık tohumları asla atılmamalı.

Umudum odur ki, bu adım atılsın,
Herkes kardeşlik türküsünü haykırsın..
Tek vatan, tek bayrak, çok sesli bir ezgi,
Türkiye’m yansın artık barışın meşalesi!

Ahmet ATAM
Next Post Previous Post